Neriman Eralp KALYONCUOĞLU
Tarih: 08 Şubat 2017
Konu: Kendimizi ve yakınlarımızı aldatmayalım. Mutluluk kendi elimizdedir.
26 Mart erken seçim lâternası görücüye çıktı. Yeni plaklar dönüyor. Lütfü Mestan’ın “Saraysız Demokrasi” masalına kulak verenler köşeyi dönünce “Fakir ve Mutluluk” efsanesini anlatıyor.
***
Akşamlardan bir akşam fakir bir adam, kaderini lanetleyerek,
- Hey mutluluk neredesin? Ben o kadar fakir ve mutsuzum ki, birinin yüzüne güleceksen gel beni sevindir!” diyerek evine dönüyormuş.
Ne var ki, tam o an insafa gelen mutluluk, yakınırken adeta inleyen fakirin yalvarıp yakarmalarına dayanamamış ve evinin kapısını tam açacağı an adamı elinden tutmuş ve
- Benimle gel Korkma! Senin mutluluğun benim!” demiş.
Mutluluk fakiri kucaklayıp kaldırmış uçmuş uçmuş ve bir iin önüne inmiş.
- Dünyanın en büyük zenginliği bu iinde gizli, gir ve istediğin kadar al. Fakat çok fazla
Yüklenme. Yolun uzun ve tek başına olacaksın, sana yardım edecek biri olmayacak. Aldıklarını elinden düşürme, yere bırakma. demiş.
Nasihatlerden sonra Mutluluk kaybolmuş. Fakir iine indiğinde parlayan altın ve mücevherler gözlerini kamaştırsa da, çuvalına seçtiği altın ve değerli taşları doldurmuş. Bir saat sonra sırtında ağır bir yükle iinden çıkmış. “Ya ben çuvalımı sırtımda taşımaktansa, yuvarlaya tekerliye götürsem” ne olur geçmiş aklından…
Öyle de yapmış, eliyle ayağıyla tekerlediği çuvalı evinin kapısına kadar götürdüğünde “Şükür geldim!” deyip şöyle bir doğrulmuş ve tam silerken alın terini, birde ne görsün çuval kaybolmuş.
***
Erken genel seçimlerden önce Bulgaristan’da perde indi. Uzun soluklu olacak bu kavga. Lütfi Mestan, Kasım Dal ve burunlarından kıl aldırmayan diğerleri yani “saraydan kovulanlar” bu seçimde birlik oldular ve “saraysız demokrasi” şiarı yükselttiler.
Hak ve Özgürlük kavgamızda “benim olmazsa kimsenin olamaz” tınısından başka nota yok. Konaklar, saraylar, türküler, şarkılar “yârin yanağından gayrı her şey hepimizin olacaktı?” Ne oldu?
Hiç susmayan türkülerimiz olacaktı bu kavgada!!!…
Hani nerede?
1989 Mayısında ayaklanan ve Bulgaristan’da totaliter komünist rejimi yıkan Müslüman Türk kitleyi yine mücadele meydanına çağırıyoruz. Bu mücadelenin yeni adı, büyük şiarı Türkülerimizle sandık başında! Olacak. Bulgarlar 27 yılda bir tek dönüşüm, evrim, devrim, adalet ve özgürlük türküleri besteleyemedi. Ayağı çamurda, karınları aç, gözleri hep yıldızlarda. Gurbet çilesi biliyor hayallerini. Toprağımız özgürlük tohumu bekliyor nasırlı ellerden. Türkü sesinde özgürlük…
Bu memleket bizim, bizim türkülerimiz söylenecek yeşeren baharda!
Ve biz dün olduğumuz gibi bugün de kavgaya bilenmişiz.
Sazlarımız çalacak yeni günde.
Sağ eli geçmişte, sol eli gelecekte marşlar çalacak sazlarımız.
Anadil marşımız dize düzüyor. Bize yönelen şiddet ve baskıyı lanetleyecek ikinci kuplet, üçüncüsünde adalet ve özgürlük nameleri olmadan hiç bir kimsenin hiçbir yere varılamayacağı bilinci mayalanıyor.
Hiç susmayan türküler geliyor kardeşlerim!
Bu defa türkülerimiz de gidecek bizimle sandık başına. Dolup taşacağız sandık sandık.. Rodoplar’a Deliorman’a, köylerimize ve ovalarımıza, bahar geliyor memleketimin dağlarına…
Biz Bulgaristan Müslüman Türklerinin sanki saraylarda yaşama nasibi yok.
Pazvantoğlu Tuna’ya bakan konaklar bırakmıştı bize, saray gecesi hiç birimize nasip olmadı.
Mithat Paşa Rusçuk Konakları bırakmıştı, hiç birimize onlar da nasıp olmadı.
Sofya’da Beyler Beyi Konağı kaldı. Bulgaristan Türk Müslümanları içinde bir gün kalamadı.
Plovdiv’te Pıldin Konağı kahve oldu, oturup soluklanmak ve köpüklü kahvesi nasip olmadı.
Biz bütün mirasımızın, bütün saray ve konaklarımızın hepimizin olmasında direniyoruz.
Mestanlar, Dallar, Budaklar ve Çalılar düne kadar sizlerde saraylardadınız!
Keyfini çıkaramadınızsa bizim kabahatimiz ne?
Halkımız size bu olanakları bir defa altın tepside vermişti.
Ve bizim 138 yıldan beri devam eden kavgamızda “saray” ve “konak” sözleri hem mirasımız ve hem de gururumuz iken, “konaksız ve saraysız demokrasiyi” asla kabul edemeyiz. Biz konakların ve sarayların halkın malı olacağı bir adalet, saraylar ve konaklar içinde özgürlük istiyoruz.
“Saraysız Demokrasi” varsın yukarıdaki masalımızda altın çuvalını taşıyamayanların seçim şiarı olsun. Biz halkımızı kucaklayacak, özgürlüklerimizin serpilip açacağı, adalet aramaya gelenlerin demet demet çiçeklerle karşılanacağı, hiçbir kimsenin aç ve susuz, ezilmiş ve hor görülmüş, fakir, yoksul ve sefil olmadığı bir demokrasi için mücadelemize devam edeceğiz.
Kavgamız ortaktık.
Saflarımızda her birinize yer var!
Yeter ki, samimi ve dürüst olunuz…