BGSAM
Konu: Siyasette “U” dönüşü yaptıran çaresizliktir.
“CU-24” Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonra Rus lider Putin, suçunu gizlemek için, Türkiye Cumhuriyeti ile olan ilişkilerini allak bullak etmeyi deneme cüretinde bulundu. Olaylar bir hayalet olan Rusya ve Yeni Osmanlı İmparatorluğu arasında bir çatışma olarak süslendi. Sertleşme, Plevne Savaşı sonrası iki büyük devletin arasında ilk ciddi yüzleşme şeklinde algılandı. Gazeteler, son yüzyıl boyunca tesis edilen karşılıklı yarara dayalı dostça ilişkilerin bir baca yıkıldı, 2 kiremit düştü diye harap edilmesine üzgün baktı.
Tarih anlatıldı: Geçen asrın 20-lı yıllarında önce İstanbul’da, sonra Gelibolu’da 129 bin Rus sığınmıştı. Lenin’in Atatürk önderliğindeki Ulusal Kurtuluş Savaşımıza inandı, silah gönderdi. Çıktıktan mensucat sanayime geçerken Kayseri ve Nazilli’ye tezgâhlar İvanovo’dan gelmişti. Demir çelik devlerimizin omurgası olan İskenderun tesisi ve daha birçok irili ufaklı endüstri ünitemizin dostluk meyvesi olduğu bir çırpıda unutulamaz. Ebedi olan komşu Rus halkıdır. O bozkırlar nice Putinler gördü.
Güzel yurdumuza tatile gelen 4 milyon Rus dışında, Türk inşaat firmaları tarafından Rusya’da kurulan şehir ve sanayi işletmelerinde ter dökmüş, soğuktan eli ayağı donmuş işçi ve mühendislerimizin asla unutamayacağı sayısız anı ve dostluklar vardır. 1990’ların başında Sovyet Orduları Doğu Almanya’dan çekilirken yol parası borç alınmıştı. Rus subay ve ailelerin yerleştiği apartmanları, kışlaları, çocuklarına anaokullarını, kültür merkezlerini Türk şirketleri kurmuştu. Moskova’daki Avrupa’nın en yüksek binası, en görkemli camisi Türk yüksek mimarların eseridir. Putin’in tek yanlı yaptırım önlemleri, karşılıklı ticareti dondurması, Rusların şu günlerde kutladığı Yılbaşı törenlerinin buruk geçmesine sebep oldu. Türk Pazarları boştu. Rus sofrasında Türk bereketi yoktu. Gönüller kırıktı.
2 aydan beri Devlet Başkanı Putin Alman “Bild” dergisine ilk kez demeç verdi.
Ufukta Rus siyasetinde “U” dönüşüne hazırlanmaya başladı.
Günümüz Rusya’sı, 2000 yılında Putin’i iktidara geçirdi ve imparatorluk hevesin, ateşledi. Ekonomisi üretimden fazla akaryakıt dış satımına dayanan bir ülkende imparatorluk hevesinin kursakta kalacağı öngörülemedi. Hem Doğu Ukrayna ve Suriye’de savaş yürüterek hem de Türkiye’ye karşı yaptırım uygulayarak süreklilik ve dayanıklılık gösteremeyeceği ortadaydı.
2014’ten sonra AB ve ABD’nin Rusya’ya gerçekçi gözle bakmaya başlaması ve uygulanan ambargo koşullarında Rusya’nın kabuğuna sığınmaya çalışması doğaldır. Petrol üreticisi Arap devletleri de Rusya için can acı olan petrol ve doğalgaz dış satım fiyatlarını düşürme kararlılığında ısrarlı davranıyor. Rusya bütçesi bağlanamıyor. 2016 için Rusya’nın beklentisi 100 US Dolar olan ham petrol varil fiyatı, 30 US Dolarda kaldı. Putin, önüne çıkan bu yokuşu çıkamayacağını itiraf etmek, Suriye’den geri çekilmek zorundadır. Asla unutulmaması gereken gerçek şudur: 2009’dan sonda demokratik dünyanın Moskova’ya bakışı değişmiş ve Putin’in bileği bükülmesi gereken bir saldırgan olduğuna inananlar artmıştır.
Moskova’yı akaryakıt dış satımı konusunda “U” dönüşüne zorlayan yeni durumu birkaç noktada açıklıyoruz:
Bir) 2015 sonunda Rusya’nın AB ülkelerine, özellikle Balkan devletleri ile Avusturya ve İtalya’ya Tuna boyunca “Güney Akım” doğalgaz boru hattı döşeme projesi suya düştü. AB bu projeyi aykırılıklar siyasetine yani tüm tarafların çıkarlarına uygunluk politikasına ters bulmuş ve kabul edilmemiştir. Meydana gelen bunalım Bulgaristan’ı karıştırmış. “Güney Akımı” finanse edecek olan büyüklük bakımından 4. durumda olan özel banka Kooperatif Ticaret Bankası (BTK)soyuldu ve kapandı.
İki) Yine geçen yılın sonunda, Moskova bu projeyi ikinci bir sualtı akaryakıt boru hattı şeklinde Baltık Denizine kaydırılmaya denendi. Rusya, doğalgazını, kimseye koklatmadan doğrudan Almanya’ya akıtma niyetini ortaya koydu. Almanya’da Dağıtım Merkezi inşa edilecek, AB üyesi devletlere akaryakıt Almanya üzerinden, Almanya’nın belirleyeceği fiyatlarla satılacaktı. Baltık devletlerine, Avusturya ve İtalya’ya verilecek akaryakıt daha pahalı olacaktı. Çünkü aracı dağıtıcılığı üslenen Almanya kendi çıkarlarını AB ortaklık sözleşmesine rağmen savunmak zorunda kalacaktı. Bu da, AB kurallarına tersti. Suya düştü. Aslında bu Rus planı bir tuzaktı ve uygulansaydı, Almanya AB içinde ayrıcılıklı duruma gelecekti. 28 AB devletinde 28 farklı doğalgaz tüketici fiyatı oluşacaktı. Ekonomik ve mali bunalımı zaten aşamayan AB bu defa da 2016’da Almanya yüzünden dağıtabilirdi. Putin’in hedefi de buydu.
Üç) Başka bir şık olarak, bir Rus Karadeniz limanından çekilip su altından Varna’ya çıkacak olan “Güney Akım” doğalgaz boru hattının “Türk Akım” olarak Yunanistan’da kurulacak “Balkan Doğalgaz Dağıtım Merkezine” iletilmesi öngörüldü. Bu, Balkanların ve Merkez ve Güney Avrupa’nın akaryakıt sorunlarına en gerçekçi çözüm olabilirdi. T.C., AB aday üye olarak, Rusya’dan gelen doğalgazı satın alıp kendi malı olarak diğer ülkelere sunacak ve pazar sarsıntısı ve taraf gözeten aykırılık siyasetine takılmadan bu devasa tasarımı gerçekleştirebilecek Büyük Devlet rolünü üstlenmiş olacaktı. “CU–24” bombardıman uçağının düşürülmesi Rusya’nın bu projeyi 2 aydan beri derin dondurucuya almasına neden olmuştur.
Dört) Başkan Putin’in Alman “BİLD” dergisine hafta sonunda verdiği demeçten sonra durumda yeni şıklar belirdi. O, Türkiye’den “güvenilir ticari muhatap” olarak söz etti. Akaryakıt sağlama tasarımında kısmı değişiklikler olabileceğini, Bulgaristan’a verilen akaryakıtın Türkiye borusundan ayrılacak olan bir borudan Karadeniz kıyısınca Varna Dağıtım Merkezi’ne akaryakıt verilmesine itirazı olmadığını söyledi. Böylece Bulgaristan Rusya ile Türkiye arasındaki uzlaşma ve anlaşma sonucu Başkanların doğalgaz dağıtım sisteminde kendi başına bir rol üstlenmiş olacaktır. Bu ay sonuna kadar bu konuları görüşmek üzere bir uluslar arası görüşme yapılması bekleniyor.
Başbakan Boyko Borisov’un bu gelişmeleri “Güney Akım” dönüyor şeklinde yorumlasa da söz konusu olan, Rusya’dan Bulgaristan’a “Güney Akım” boru hattı çekilmesi değil, Karadeniz dibinden Türkiye borusundan Bulgaristan’a ayrılacak bir akaryakıt borusudur.
Beş) Putin’i “U” dönüşüne zorlayan çok daha büyük sebepler de var kuşkusuz. Diğer yazılarımda da belirttiğim gibi, 26 yıl önce Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin (SSCB) birkaç ayda çöktüğü gibi, şimdi de Putin diktatörlüğünün bir anda tarih olması söz konusudur. Rusya’nın elindeki konvansiyonel ve nükleer silahlar, tanklar, toplar, denizaltı ve uzay füzeleri bu çöküşü önleyemez. Toplumun mihveri insan ve ailedir. Putin, petrol fiyatlarının tavan yaptığı yıllarda halkın sosyal durumuna el uzatmadı. Zenginleri daha zengin yaptı. “Fores” dergisinin yazdığına göre, 2003 yılında dünya milyarderler klasmanında bir Rus milyarder yokken, 2008’de Rus milyarderlerin sayısı Alman ve Japon milyarderlerden 86 kişi daha fazla oldu. AB ve ABD ambargosu şartlarında onların mali imkânları da kısıtlandı. İşaret edilen çöküş bir savaş sonucu olmayacak, iç yetersizlikler, yoksulluk, fakirlik sonucu meydana gelecek feci bir neticedir.
Bu açıdan bakıldığında, karşımıza çıkan Çin’dir. Rusya’nın hortlayan hırçınlığının ve imparatorluk hayalinin ardında bulunan Çin ile son yıllarda imzaladığı sözleşmeler var. Bu sözleşmeler, büyük bir imparatorluk hayali yaratmıştır. Ne var ki, son dönemde Çin ekonomisinin bunalım eşiğine gelmesi, “Sibirya Gücü” adıyla tasarlanan ve dünyanın en büyük akaryakıt boru hattı olarak tasarlanan bu girişime yerinde saydırıyor. Bu haberi yayansa Rusya hükümet kaynaklarıdır.
İşte böyle bir ortamda, 17 Aralık 2015’te Bulgaristan Türklerinin Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) partisi içinde gerçekleştirilen iç devrimle, NATO’cu ve Avrupa-Atlantik siyaseti taraftarı olan eski Genel Başkan ve ekibinin partideki yönetici görevlerinden ve parti üyeliğinden serbest bırakılmaları ancak şu şekilde izah edilebilir.
Seri yorumlara neden olan bu olayı son 5 yılda tekrar eden iki olayla bağlantılı olarak görmek zorundayız.
Birinci olay, 13 Mart 2013 tarihinde birinci B. Borisov hükümeti istifa etmek zorunda kaldı. İstifa enerji fiyatıyla ilintiliydi. T.C. başbakanlığı döneminde komşu Bulgaristan’ı en sık ziyaret eden Sayın R. Tayyib Erdoğan’ın ziyaretlerinden birinde Azerbaycan – Türkiye – Avrupa doğalgaz boru hattının (TANAP) Bulgaristan üzerinden geçmesi konusunda mutabık kalınmıştı. Ardından Bulgar hükümeti devrildi. Tuzak, 50 adet şişirilmiş ısı faturası üzerinden gerçekleşti. Sofya’da “Kartal Köprüye” toplanan protestoculardan birisi polis copuyla vuruldu ve öldü. Başbakan istifa etti.
Demek oluyor ki, Bulgaristan’a akaryakıt sağlanmasında Putin Rusya’sı Türkiye’nin kural belirleyici rolüne tahammül edemedi. Tuzağı Moskovcuların kurduğu açıklandı.
İkinci olay, 15 Aralık 2015’te Başbakan Sayın A. Dovutoğulu’nun Sofya ziyareti esnasında, TANAP doğal gazı için Bulgaristan’a Dağıtım Merkezi kurma olanakları sağlanacağı konusunda anlaşmaya varıldı. Yine Türkiye lehinde değişen siyasi denge Rus ajanı Ahmet Doğan ve sözde emrindeki HÖH parti yöneticileri ve iş adamları üzerinden daha 17 Aralık günü bir parti içi darbeyle çökertildi.
Bu da yetmedi, GAZPROM doğalgaz tekeli harekete geçti. Borisov hükümetini düşürmek için 1 Ocak 2016’dan başlayarak Bulgaristan akaryakıt borusunu kapayacağını ilan etti. Büyük bir gerilim yaşandı. Kış kıyamet Hıristiyanların Bocuk Bayramı ve Yılbaşı kutlamaları gergin geçti.
Ve 10 Ocak 2016 günü Putin yumuşadı. Alman dergisi “Bild”e verdiği demecinde, ödün vermeye yanaştı. Türkiye “Mavi Akım” borusundan Bulgaristan’a bir kol ayrılacağını açıkladı ve ilgililerin gönlüne su serpti. Öze baktığımızda, yeni denge ışığı yandı gibi. Doğan ve etrafına topladığı siyasi körler erkân siyaseti okuyamadığından memlekette insanlarımızı korkutarak, sindirerek idare etmeye çalıştığına bir daha tanık olduk
Önemle vurgulanması gereken bir durum da, Bulgaristanlı Türk ve Müslümanların yeni zaman siyasetindeki rolünün artması, belirleyen denge unsuru olmaları ve yeni bir şuurla uyanarak korkmadan yılmadan siyaset yapma yoluna girebildiklerine tanık oluyoruz. Putinci Doğan, halk düşmanlığı siyasetiyle yerel seçimlerde Türk belediye ve muhtarlıklarını kaybetti. Halkımızın uyanıp bilinçlendiğine ve yarını doğru okuduğuna işaret oldu.
Bu, 138 yıldan beri yürünen barış, güvenlik ve Türkiye ile iyi komşuluk, karşılıklı yarar sağlayan işbirliğine, dostluklara hizmet eden bir ilerleyiştir. Bulgar halkının sağlığını ve iyiliğini kıskanmayan bir halk varsa o da Türklerdir.