Tarih: 30 Aralık 2018
Yazan: Rafet ULUTÜRK
Konu: Üst akılın derin analizleri ve sonuçları
Bir yıl daha tekerlendi. Çok düşündüren, bu yıl daha önceki yıllara göre sorunları daha ağır olan bir yıldı. Sanki muammalı bir mirasla girmiştik 2018’e. Bulgaristan’da geçen yılın 26 Martda yapılan genel seçimlerle çözülmeyen düğüm sanki daha da sıkıldı. 2016 güzünde “siyasi sistem değişikliği” isteyen kitlesel yükseliş giderek sönerken, neredeyse pörsük bir balona dönüştü.
Düşünmekten kafayı yiyenlerin çözüm bulamamasına sebep ise Bulgaristan’da meydana gelen olaylarda kara nokta ve alanlar olmasıydı. 2018’le vedalaşmaya hazırlanırken, sürpriz bir gelişme bizi şaşırttı. Sis perdesini kaldıran bir olay oldu. Hepimiz derin bir nefes alabildik. Ben yılın son yazısı olarak bambaşka bir sunum yapmaya hazırlanırken, bir anda planımı değiştirmek zorunda kaldım.
Düşünmekle çözülmesi imkânsız sorunların çözüm tablosunu görünce insanın içini huzur basıyor…
Bulgaristan’da Türkler’in arasında “aydın” kısmı ağır yara almış bir azınlık olduğumuzdan dolayı, Bulgar toplumu içindeki her çelişkiden ders çıkarmak zorundayız. Bir de şu çok önemli;, Bulgaristan’da yazana değil susana, görene değil görmeyene ödül veriyorlar. Bir de bizdeki yön veren olay ve gelişmeler iç çelişkilerden doğmuyor, hepsi neredeyse tamamı dıştan kışkırtılıyor. Bulgaristan’da bu bir gelenek olmuş ve halk buna alışmış, şaşırmıyor. Tepki de gösterilmiyor.
Stratejik olarak da her zaman Bulgar halkının gözlerini bir başka yöne çevirmesini sağlayabilmişlerdir. Bu çok daha önce başlamış ve de birkaç defa yaşanmıştı.
Osmanlı döneminden bir örnek vermek gerekir ise;
1876 Nisan ayaklanmasının İngilizler tarafından kese kese altınla kışkırtıldığını hepiniz okumuşsunuzdur. O zamanlar İngiltere’de okumuş, orada Osmanlı’ya karşı ayaklanma zehrinden içmiş komitacı Bulgar yoktu. Ayaklanmanın önderleri, hapis kaçağı, çoban, öğretmen ve İstanbul’da okumuş birkaç kişiydiler. “Tatar Pazarcık (Pazarcık) ve Filibe (Plovdiv) esnafı yaksın evlerini ve dükkânlarını yenisini kurmaları için biz altın vereceğiz” diyen İngiliz Konsolosuna o zaman pek inanan çıkmamış ve Oborişte Kurultayında tabanca ve İncil üstünde yemin ettirmişlerdi. Buna rağmen hiç kimse evini yakmadı, kimse para da görmedi, beklenti içinde olanların da parmağı ağızında kaldı.
Monarşi devrinde bu olaylar çok tekrarlandı.
Cumhuriyet isteyen 1918 Vladaya asker ayaklanması Sofya depolarındaki Alman toplarıyla bastırıldığı unutulmadı.
1925 ve 1934 askeri darbelerini ise Rusya’dan gelen Rus ajanlar yaptı.
Çar III. Boris partizanlarla mücadeleyi Alman silahlarıyla yürüttü.
Partizanlar ise Sovyet silahlarıyla donatılmıştı.
1990’dan sonra dış destekli bu iç çatışma politik arenada devam etti ve hala devam ediyor.
Yirminci yüzyılın sonunda sözde “demokratikleşmeye” yönelen Bulgaristan 2004’e – Bulgaristan’ın NATO’ya alınmasına kadar – başını Doğu’dan Batı’ya çevirmeyi reel olarak başaramamıştı. O zaman bu olay Türkiye meclis kararı ve garantörlüğünde olmuştu. O zamana kara Rusya’nın balkan ayağı olan Bulgaristan’ın Avrupa-Atlantik yönelimi seçmesi, Kremlini’ de rahatsız etmişti. 1989’da kurulan ve birkaç parlamadan sonra 2004’te artık tamamen dağılan Demokratik Güçler Birliği (CDC) içinde yörüngesini kaybetmiş kitleyi Rusçu ve kesinlikle doğuya bakan bir yörüngeye oturtmak gerekiyordu. Gelişmeleri izleyen Moskova merkezinden gelen emirle Volen Siderov’a 1 600 000 leva (bir milyon altı yüz bin leva) veren DPS lideri Ahmet Doğan bu kapıyı açtı. Toprağın altında olduğunu sandığımız ve çözülüp çürümesini beklediğimiz totaliter komünist kabrin üzerine “artık dirilebilirsin” çiçeği “Ataka” partisinin kurulmasıyla Bulgaristan’da tekrar dikildi. Batı merkezlerinin bu partiye “aşırı sol”, “aşırı sağ”, “ırkçı”, “milliyetçi”, “faşist” demesi hiçbir şeyi değiştirmedi. 3 Mart 2006’da – bu haber Bulgar medyasına yansımamıştır – Burgas ve Sofya’da 50 000 (elli bin) kişiyi sokağa çıkaran “Ataka” partisi 24 Mart 2006’da Bulgaristan’da, DPS ve II. Semeon partisiyle birlikte üçlü iktidarda olan BSP’den sonra ikinci politik güç ilan edildi. Bu partiyi Moskova kurdurmuş ve Avrupa Birliğine üye olmaya hazırlanan Bulgaristan’ın Batılaşmasını durdurmak için kurdurmuştu. 2007’de aynı üçlü hükümet döneminde Bulgaristan AB üyesi oldu ve Brüksel’e bağlandı.
O tarihten sonra Bulgaristan siyasetinin iplerini çeken merkezler Sofya Büyükelçiliklerine yerleşti. “Ataka”yı durdurma fikri ABD Büyükelçiliğinde doğdu. GERB partisinin kuruculuğun bir sivil toplum örgütü olarak 29 Mart 2006’da başladı ve 3 Aralık 2006’da GERB tescil edildi. Yakın geleceğin başbakanı Boyko Borisov bir “süper men” ilan edilirken “Devlet Benim!” deyiverdi. Komünist bir ailede yetişen, diktatör T. Jivkov’un yakın korumalığını yapan bu “lider”, 2009’dan beri Bulgaristan’ın Batıya bakan yönelimini yönetirken, NATO dışında memleketimize 4 Amerikan askeri üssü yerleştirirken, Batı ile Doğu arasında bir denge unsuru olmaya çalıştı. Bugün Bulgaristan devletinin alt katına – muhtarlıklara, belediyelere, polis amirliklerine, valiliklere – sağlam yerleşmiş durumdadır.
Aslında totaliter komünist düzenin cesedi olan GERB’in toplumsal sistemden atılması ve rejim değişikliğine gidilmeden Batıya bakanların – 3 milyon Bulgaristan’lı ülke dışındadır ve memlekette kalanların umududur – yeniden Moskova’ya bakmasını sağlamak için ilk kararlı adım 2016 yılında atıldı.
Çözülen sır, yapılan gizli ankette..
2016 yazında Bulgaristan’da bir gizli sosyolojik araştırma yapıldığı şimdi yeni yeni açıklandı. Anketin sonuçları Bulgar kamuoyunun eline yeni geçti. Bu sosyolojik sondaj Rusya Stratejik Araştırma Enstitüsü tarafından hazırlanmış ve Bulgar toplumunun 2016 yılının 16 Kasımında yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerinden seçmen beklentilerini dört dörtlük süzerek planlı programlı uygulama sağlamıştır. Bu çalışma, Rusya Federasyonu Dış İstihbarat Komitesi (KGB) Generali ve Enstitüsü’nün Bulgaristan Kürsüsü Başkanı Leonid Reşetnikov tarafından yönetilmiştir.
Dört bölümden oluşan anket sorularıyla önce Bulgarlar’ın Rusya ve Ruslarla ilgili tutumun durumuna ışık tutulmuş ve saptamalar yapılmıştır.
Yirmibirinci yüzyılın başında Rusya’nın ve Ruslar’ın Bulgaristan’daki gerçek dostları ile düşmanlarının arandığı ankete beş bin kişi katılmış ve her siyasi partiden katılımcılara aynı sorular her ilde sorulmuştur.
Birinci soru:
Siz Rusya’yı seven biri misiniz (Rusofil) veya Rusya’yı sevmeyen biri misiniz (Rusofob)?
Şıklar 1. Rusya’yı seviyorum 2. Rusya’yı sevmiyorum
Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) % 99 % 1
BSP’den kopan (ABV) % 92 % 8
GERB % 89 % 11
“Yurtsever Cephe” – % 66 % 34
Reformcu Blok % 42 % 58
“Ataka” Partisi % 100 –
DPS % 34 % 66
Elde edilen sonuçlardan Bulgar seçmenin Cumhurbaşkanı makamında 60 yaşına basmamış, yüksek boylu, hayat başarısı yüksek, yabancı dil bilen, evli, çocuk babası, annesi-babası ve yakınlarıyla ilişkileri iyi, çocuklarının okul başarısı yüksek olan ve siyasi çevrelerden olmayan, partisiz ve tarafsız bir kişinin tercih edileceği ortaya çıkmıştır.
Bu anketten sonrası General Rumen Radev’in üzerinde durulmuştur.
Bulgaristan Askeri Hava Güçleri Başkomutanı General Radev Bulgaristan, Rusya ve Amerika NATO’da eğitim almış bir subaydır. Teklifi alınca kendi isteğiyle emekliye ayrılması sağlanmış ve partiler dışı bir – sözde tarafsız kanaat önderi, subay, akademisyen ve spor çevrelerinden ünlü kişilerden oluşan MİLLİ SİVİL KOMİTE tarafından Cumhurbaşkanı adayı olarak yükseltilmiştir.
İlk adım atılmadan önce, General Raşetnikov’un Sofya lüks otellerinden birinde Bulgaristan Sosyalist Partisi lideri Bayan Kornelya Ninova ile görüşmesi, tam destek sağlanmış ve ayrıca DPS partisi fahri başkanı Ahmet Doğan ile de 2 görüşmesi olmuştur. BSP ile DPS, aday General R. Radev’e oy vermeyi sağlayacağına peşinen söz vermişlerdir. BSP bunu her 2 turda da direk oylamayla yaparken, DPS birinci turda sözde kendi adayı eski başbakan Plamen Oreşarski’yi, 2. Turda da General Radev’i desteklemiş, % 51 katılımla % 71’le seçim kazanılmıştır.
“Üst akıl” Bulgaristan’da gazete ve dergi tirajlarının çok düştüğünü, artık köylerin yarısına gazete gitmediğini, gazete pek okunmadığını, gençlerin ise gazetelerden hiç bakmadıkları, emekliler ise en ucuz gazete olan “Telgraf” dışında gazete almadığını dikkate alarak şu yöntemi seçmiştir.
Parti yayınları bedava dağıtılırken, önemli haber ve yazılar AVM reklam yayınlarına takılmış, toplam on elektronik haber ve yorum merkezinin devamlı izlendiğini de dikkate alarak, General Radev’in seçim propagandasını sözlü yapmıştır.
Çok iyi konuşan, anlatımları inandırıcı olan sözcüler Radev’i, gençliğini, okuduğu okulları, Rusya ve Amerika’da aldığı eğitimi, uçuşlarını kısa ve tadı damakta kalan röportajlarla anlatılmıştır.
Radev’in yüksek performanslı kimliği yaratılmış, gençler özendirilmiş, yaşlılar iftihar etmiştir. Etnik azınlıklarla, çözülmemiş sorunlarla, halkın çözemediği problemler, eğitim, sağlık, açlık ve işsizlik gibi tezatlı ve can sıkan konularda hiçbir suçu olmayan, hiçbir karara imza atmamış, yüksek semalara, bulutların üstüne çıkıp milli güvenliği sağlayan, çocukların uykusunun bozulmaması için gece gündüz uçan bir kahraman pilot simgesi biçimlenmiş, sevdirilmiş, bol yemekli ve içkili sofralara taşınmış ve sohbetlere konu olmuştur.
General Radev, ne liberal, ne konservatif, ne komünist, ne faşist tarafsız bir halk adamı olarak sahneye sunulurken Rusya ile dostluk, Avrupa Birliği’ne sımsıkı bağlılık, NATO’dan taraf, ABD’nin Bulgaristan’daki üslenmesi konusunda susan biri olarak sev(dir)ilmiştir.
Taktiksel yaklaşım “seviyorum” – “sevmiyorum”; “Rusofil – Rusofob”; “Demokrat – Anti-demokrat” yaklaşımı üzerine kurulmuştur. Bu seçimde İdeolojik temeli olmayan tartışmaların taşmasına olanak verilmemiştir. Bu taktik, Le Bon’un Fransız Devrim Psikolojisini anlatan eserlerinden süzülmüş ve çok basit bir biçimde uygulanmaya konmuştur.
Eski Cumhurbaşkanı R. Plevneliev Rusya’ya bir “karton kaplan” gibi ulusal ve uluslararası forumlarda saldırırken, GERB partisinin adayı (Gerb’in en zayıf adaylarından birini seçen Borisov tesadüf müdür bilinmez) Bayan Tseska Tsaçeva mitinglerde babasının komünistler tarafından çektiklerini anlatmaya ve belgelemeye didindi.
Ayrıca yirmibir diğer adaydan başka biri olan Trayço Traykov, GERB Enerji Bakanı olduğu zaman Moskova’ya çağrıldığını ve yüksek bir binanın dokuz kat dibinde bir odaya kapandığını ve ona “isteklerini yaz” dendiğini işitenler birer birer başlarını General Radev’e çevirmiştir. Bulgar halkı yakınanları ve boş boş eleştirenleri sevmediğini bir daha doğruladı. Aranan güvenilir orta direkti.
Bilinmesi gereken, memleketimizin beş defa Sovyetler Birliği ve Rusya Federasyonu vatandaşları tarafından Başbakan sıfatıyla yönetilmiş olmasıydı. Bu şahıslar Bulgar kamuoyu tarafından bilinen kişilerdi: Georgi Dimitrov, Vasil Kolarov, Grişa Filipov, Andrey Lukanov ve Sergey Stanişev. Bulgar aydınlar bu kişiler hakkında “gümüş kaşıkla doğanlar” dedi. Aynı dönemde, çalışmayan zengin olanlardan birkaçının kirli gölekleri ipe serildi. Batıya para kaçıranlara, aranıp da bulunamayanlara tehditler savuruldu.
Bu işlerden, yapılan anketten ve alınan sonuçlardan Başbakan ve hükümetin haberi olmadığından dolayı yön belirleyemediler. Aşırı sağcıları, “Skat” ve “Alfa” TV kanallarından Bulgar tarihini ve olaylardan ve bu tarihin yazılmasında Rus katkısını devamlı hatırlatmaya devam ettiler.
Rusya olmaz ise Bulgaristan ve Bulgarlar olmayacakmış gibi bir hava yaratıldı. Yarım kalan “Belene” Atom Elektrik santrali gibi projeler, Rus doğalgazı ile ısındığımız, Rus benzini ve mazotu kullandığımız anımsatılırken, Rusya’nın Kırım’ı işgali, Ukrayna’nın parçalanması, Avrupa Birliği’nin Rusya’ya ambargolarının yenilenmesi ve İngiltere’nin Rus diplomatlarını kovun çağrılarını duymayanlar çoğalırken, Bulgarlar susmayı seçti.
Şimdi 2019’da yeni bir seçime gidiyoruz.
19 Mayıs 20198’da Avrupa Birliği parlamento seçimleri yapılacak. Bu defa Rusya “üst aklı” sağcı güçlere bel bağladı. Ayrıca yeni tertipler de bekliyoruz.
Biz Müslüman Türkler ise bölünmeye, çökmeye ve hainlerle didişmeye devam ediyoruz. Sonuç çıkarma zamanı kapımızı çalıyor, cevap veren var mı?
Her yeni yıl bir başka güzel. Yeni 2019 yılında her şeyiniz gönlünüzce olmasını, akrabalarınız, sevdikleriniz ve arkadaşlarınız ile hayatlarınız boyunca unutamayacağınız güzellikler getirsin. Tüm beklentilerinizi gerçekleştirmenizi temenni eder. Yeni 2019 yılı tüm insanlığa ve ülkemize barış, mutluluk getirmesi diler, neşeniz, sağlınız ve huzurunuz eksik olmasın. Gelecek her daim sizin için yazılsın, hayalleriniz, düşleriniz ve beklentileriniz gerçekleşmesi dileği ile. Nice yıllara
Dostlarınız ile paylaşmayı da unutmayınız.