Tarih: 24 Eylül 2019
Yazan: Dr. Nedim BİRİNCİ
Konu: Kuru kaplar ve çürük yapraklar arasından tohum çıkmadı.
Özgürlük yoluna girmezsen,
Bu yolda koşmazsan var gücünle,
Yıkamazsan yüzünü yüreğinin kanında,
Yarın avucunu yalarsın.
Ömer Hayyam bu dörtlükle hak ve özgürlük davasına devam çağrısı yapıyor bize, Bulgaristan’da olup biten sanki avucunun içinde gibi…
Birinci yazımda yeni durumun bazı özelliklerine ve Bulgaristan bunalımı gölgesinde zengin olma yolunu açan Kırca Ali milletvekili Vejdi Raşidov gibi kurnaz geçinenlerin karanlık dünyasına baktık. Bu süreçleri izleyen yalnızca biz değiliz tabi. “İstinara.net” (Gerçek.net) yayını bugün kırca Ali’ye iki haberde değindi. Birisinde, bu dijital yayın 26 Mart 2019 tarihinde yapılan erken milletvekili seçimlerinde oy pusulaları sayılırken her yere kendi adamlarını yerleştirdiğini yazarken, içimde sızı uyandıran ve hatta ciğerimi acıtan bir habere yer vermiş. Şöyle diyor:
“Oylar gece sayıldı. Önceden yapılan görüşmelerde GERB partisinin Kırca Ali seçim bölgesinden 2014’ten daha fazla oy çıkarması gerekiyordu. Çünkü Türk, Pomak ve Millet’in yoğun olduğu seçim bölgelerindeki rüzgâr yönünü belirleyen Kırca Ali’den gelen haberlerdi. Bu ön anlaşmaya uyulması için hem Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS) hem de Demokrasi İçin Sorumluluk, Hoşgörü ve Özgürlük Partisi (DOST) aldıkları oylardan bir kısmını GERB partisine aktardılar.
Kuşkusuz bu çok ciddi bir iddiadır. Yalansa yazanın boynuna, fakat eğer doğruysa? Çünkü aslında birçok kişi DOST partisinin 120 bin oy aldığını zaten yazdı çizdi, söyledi tartışıldı ve sonunda küp kapandı.
2017 genel seçimlerinden sona, Ahmet Doğana 3-5 bin levaya koskocaman “Varna Elektrik Santrali’nin (TETz. Varna) % 50’sinin (yarısının) verilmesi, ardından da “gerekçesi belli açıklanmayan bir durum için” ihaleye falan girmeden,” Maritsa İstok Isı Elektrik Santralinden” Ahmet Doğan’ın banka hesabına 26 milyon leva aktarılması olağanüstü kuşkulu bir gelişme olarak yorumlandı da, Savcılık kılını kıpırdatmadı.
Kuşkusuz bu haberleri okuyup izleyenler “Yerel seçimlerde ne olacak?” sorusuna kafa yoruyorlar. Bizde seçim bürolarında NOTER yok. Suiistimal kapısı ardına kadar açık!
GERB partisinin Kırca Ali kale-bekçisi Meclis Başkanı Tseta Karayançeva, (geçmiş olsun) 15 günden beri hastanededir. Trafik kazası haberi geldiğinde, Şumen çıkışında bir kavşakta “oldu” demişlerdi. Son 5 günde Sofya Askeri hastanesinden gelen haberler kesildi. Önceki bildirimlerde sağ omzundaki kıkırdak kemiği “kırılmış” demişlerdi. Sonra “trafik kazasının” düzmece olduğu ortaya çıktı. Şimdi de tedavi için uçakla bir dış ülkeye çıkarıldığına işaret ediliyor. Buna benzer bir olay 16 Kasım 2016’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yaşanmıştı. O zaman GERB Başkan adayı Bayan Tzetska Tzaçeva ayağını kırdı, “alçıya alındı” demişlerdi, bir ay kayıplara karıştı, ardından Yüksek Tahsil Diplomasının sahte olduğu, daha da derinden çıkan haberlerden ise, herkes onun kaşarlı bir komünist soyun kızı olduğunu öğrendi. Sonra atandığı Adalet Bakanlığında çevirdiği dolaplar su yüzüne çıkınca ise, çantasını kotuk altına alıp, emeklilik koltuğuna doğru kaydığı öğrenildi.
İşte bu gelişmeler, kurbanlık koşun post yapılmayacaksa, önceden kırkıldığını hatırlatıyor ki, yazımızın birinci bölümünde yine Kırca Aliye bağlı gelişmelerle size heykeltıraş, sözde “akademisyen” Vejdi Raşidov’un kirli donlarını ipe serme imkânımız oldu.
Biz yazımızın 2. Bölümüne de “Seçim Rüzgârı Dönüyor” dedik.
Bu başlığın dar anlamında, Amerikan Fonlarından gelen ve GERB partisi Başkan Yardımcısı ve hükümet başkanı yardımcısı Tomislav Donçev’in elinden geçerek dağılan US Dolarların bundan sonra, “Avrupa Atlantik Güvenlik Merkezi” kısa adı (AAGM) Başkanı Tzvetan Tzvetanov’un eline geçtiğinde ne olacak? Sorusunun cevabını arayıp bulmak var. Bu yeni merkez finans kaynaklarını ele geçirmişse, inanın GERB partisini 6 aya varmaz (köküne kezzap dökülmüş gibi) ayakta kurutur. Önümüzdeki 6 ay partilere bütçeden mali yardımlar da kesilmiş durumda…
Devletten oy başı 11 (on bir) leva olarak gelen, son dönem 13.20 leva (on üç leva 20 stotinka) ödendiği için 2.20’si (iki leva yirmi stotinka) geri istenen paraların analizinden şöyle bir durum baş gösterdi. Örneğin Başkan Güner Tahir tarafından yönetilen Ulusal Hak ve Özgürlükler Partisi (UHÖH) de bir miktar paya çevirdi. Bu parti hiçbir zaman % 1 oy alamazken nasıl oldu da tomar tomar paralar aldı. Yoksa bunlara susma parası, dalavereleri görmezden gel parası mı ödüyorlar.
Yeni durumda Mustafa Karadayı’nın köyüne 10 milyon Avro akışını da anlamak kolaylaştı.
Yukarıda anlattıklarımızı şöyle de anlayabilirsiniz.
Bazı arkadaşlarım, evlerinin avlusunda domates yetiştiriyorlar, fasulye ekenler var. Domateslerin dibine, fasulyenin köküne kazık dikmezsen ilk yağmurda yapraklar, sonrakinde çiçekler, tolu düşünce meyveler çamura yatar. Oysa o “kazık” dediğim bizde (Bulgaristan’da) devlettir, partidir, istihbarat örgütüdür. Aslında onun babalarımızın zenginliği, itibarı ve iradesi olması gerekirdi de, yok işte, olmayınca, bazılarımızın başına “devlet kuşu” kondu. Domates ile fasulye kuru kazığa sarılınca yaprak ve çiçekleriyle kazığı saklamaya çalışırken, sanki “ben kendi gücümle dik durabiliyorum” havası atar. Bizim vazifemiz tezgâhta domates veya fasulyeyi belirdiğinde kazığın boyunu görebilmektir. Şu da bilinmelidir, biz yalan yanlış, saçma sapan yorum yapmayız. Yazdıklarımızın ikinci, beşinci, hafifletilmiş ya da şiddetlendirilmiş anlamı yoktur. Yazılan yazılmıştır…
Geçelim konumuzun bir az daha derinliğine.
Birinci yazımda size, Bulgar politikasında“Avrupa Atlantik Güvenlik Merkezi” kısa adı (AAGM) olan bir kurum belirdi, başkanı da GERB partisinin geöen aya kadar en önemli adamı, sözde partiden uzaklaştırılan Tzvetan Tzvetanov, dedik.
Gazeteciler, kendisine Başbakan B. Borisov ile aranız nasıl? Diye sormuşlar. “Ben kendisine zaten güvenmiyordum.” Artık uzaklaştık ve konuşmuyoruz.
Bu haberi yayınlayan “İnfo.bg” “Tzvetanov GERB’ten vazgeçmiyor, aklında yeni parti kurmak var.” Diye haber yaydı.
Bazı arkadaşlar, ya “bu adam eski sivil polis, babası bile Bulgar istihbarat şefi Grigor Şopov’un özel aracının şoförüymüş, totaliter diktatör Todor Jivkov’un en yakın adamı… Saçmalama, olamaz böyle bir şey,” diye itiraz ediyorlar.
Benim hepsine toplu cevabım şu: “Başbakan Boyko Borisov da aynı diktatör, katil T. Jivkov’un en yakın koruması değil miydi!?” Öyleyse neye şaşıyorsunuz? Bu noktada durup şöyle bir bakındığımızda, Batı dünyasında 21. Yüzyıl siyasetinin, tam da Mevlana Celaleddin Rumi misali “Kim olursal ol, gel!” tavrını kullandığını görebiliyoruz. Bin yıl ozanının “Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol!” çağrısına ne Batı’da ne de Bulgaristan’da uyuluyor. 1990’da geçmiş yılların katilleri ve suçlularıyla hesap kesilmesine Moskova izin vermedi, dedik defalarca ve bu durumu sanki Avrupa-Atlantikçi kafasınca benimsedi, onlar da ısrar etmediler ve “karşımızda duracaklarına, aramıza gelsinler, daha kolay kontrol ederiz” görüşü üstün geldi şu yeni ortamda… Başbakan Borisov Almanya Başbakanı Angela Merkel ile iyi anlaşıyordu. Şimdi bütün işler Ts. Tsvetanov’un elinde toplanırsa, Amerikaya mı bağlanıyoruz diyeceksiniz? 2004’ten beri izlenen gelişmeler bunu kanıtlamıyor mu? Sonra yargı eski suçlulardan hesap sormuyorsa, yenileriyle neden uğraşsın…
Batıyı temsil edenler, Doğu’daki totaliter siyasetin belinden ve dallarından kopmuş kabukları topluyor (ateş tutuşturacaklar gibi), güzle düşen sararmış yaprakları da topluyor, ( herban derleyecekler gibi) ve gelen geçene etraf temiz dedirtmeye çalışıyor. Bizi izleyenlerin aklına gelen değimin “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” olduğuna kesin ben de katılıyorum ama şu da var…
Sofya’da Ts. Tsvetanov’un “Avrupa Atlantik Güvenlik Merkezi” başkanı sıfatıyla verdiği basın toplantısında sonra çıkan yorumlarda şöyle bir vurgu yer aldı. Olay 2013’ün Mayıs ayında cereyan etmiştir. Aynı tarihte Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ve Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) ortaklığında Plamen Oreşarski kabinesine meclis oy verirken, o zaman İç İşleri Bakanı olan Tz. Tzvetanov Baş Savcı Sotir Tzatzarov’un makamına davet edilmişti. Başsavcı makamında kendisini DPS milletvekili Delyan Peevski’nin de beklediğini gören Bakan Tz. Tzvetanov birden bire durakladı. Bu görüşmede (altı yıl önce) Peevski İç İşleri Bakanına “hesabın yargıda görülecek” demişti. Tabii bunlar unutulacak sözler değil. “Avrupa Atlantik Güvenlik Merkezi” tarafından açıklanan çalışma programında “Yargı Reformu” yer almıyor. Yani adalet arama davasında buzların çözülmesi öngörülmüyor. Cevap bekleyen bir soru kaldı. 2020’de Amerika’da Kilise bahçesinde Donald Trump ile sabah kahvaltısına kim gidecek? Çünkü anlaşılan yalanların kuyruklarının birbirine bağlandığı yer orası…
Bu gelişmeler GERB partisi Bulgaristan coğrafyasında dolayısıyla muhtarlık ve belediyelerinde HÖH-DPS partisinin yeri daha 1990’da çizilmiştir. O zaman sanki hiç kimseden habersiz gizli bir görüşme yapılmıştı. Bulgaristan demokratik koşullarında ayar diremeleri birer birer sayılmış ve gizemli odalardan birinde kilit altına alınmıştı.
Öyle olsa bile, 1878 Berlin Konferansından sonra birkaç defa imzaya davet edildiği uluslar arası konferansların hiç birinin kararlarına uymayan Bulgaristan değil midir?! Hatta 1885’te Doğu Rumeli’yi bir gecede ilhak ederek ve 1908’in 22 Eylülünde Prensliği paketleyip tarihe gömerek Krallık ilan eden Bulgaristan’da bu defa Türklerin karma bölgelerdeki rolü ve yeri hem Doğu hem de Batı tarafından onaylanarak, tabu haline mi getirildi. Bu olabilir mi?
Washington’a çağrılan Tz. Tzvetanov’a “Türkleri kandırıp haklarını çiğnemek yok” denmiş olabilir mi?
2014’te 38 milletvekili çıkaran HÖH-DPS partisine, fazla oldu, “DUR!”, 2017’de Deliorman ve Rodoplar’da HÖH-DPS’den 120 bin oy koparan GERB partisine de “DUR!” denmiş olabilir mi?
26 Mart 2017 erken genel seçim günü Türkiye’deki sandıklara “baskıncı komando timi” gönderen, vatana oy kullanmaya gelen yaşlı Türk Bayanları sınırda hırpalayan Valeri Simyonov ve Volen Siderov’a ise “ruh hastalıklarından” sağlık raporu getiriniz lütfen, denmiş olabilir mi?
16 Mart 2017 gecesi Kıca Ali’de HÖH-DPS ve ayrıca DOST oy çuvallarına GERB el atmış olabilir mi? Bu yapıldıysa bizim demokrasimizin adı dolaylı mı dolaysız mı demokrasidir. Yoksa her şey bir oyun mu! O zaman yaşasın Bulgaristan Türklerinin sırtından geçinenler demekten başka bir şey kalmıyor.
Demokrasi kurallarını uygulamaya çalışan gizli bir Yüksek Adalet Divanı kurulmuş olabilir Mı?…
27 Ekim artık kapı çalarken karşımıza dikilen 2. Soru daha var?
Eğer gizli bir Yüksek Adalet Divanı kurulmuşsa, eski milletvekili Çetin Kazak’ın Şumen (Şumnu) – Kırca Ali Türk kalesinden sonra ikinci bir ilde – Belediye Başkanı adayı gösterilmesini nasıl okuyalım? Bulgar beceriksizliği açıp sarıp yaprak dökümü yaşarken bölgesel maddi ve manevi Türk üstünlüğünün geri dönüşümsüz olduğu kabul mü edildi? Bu olabilir mi?
Kırca Ali işindeki 7 belediyeye başkan olma arzusuyla donanmış 56 Türk genç adayın Sofya’ya gelip sıkı polis kontrolünde geçerek, 12 kamara ile görüntülenen ve dinlenen sorgu salonunda Ahmet Doğan’ın karşısına çıkıp “ben belediye başkanı olup halkıma, vatanıma, Bulgaristan Türk gençliğine hizmet götürmek istiyorum” demesi beklenmedik bir tavır ortaya koydu. Keskin bakışlar ve sergilenen kararlı duruş, salondakileri ürküttü. 1990 yılından beri bu yerel seçimlerde ilk kez HÖH-DPS yönetimine 2 liste gitti. Paralel belediyeciliğe adım atıldı.
Birisini “biz emekli maaşına kadar görevimizde kalsak, ekmek parası için Batıya gitme zamanımız geçti” kafasında olanlar hazırlayıp gönderdiler.
İkinci listeyi de azimli ve kararlı Türk kimliği ile şahlanmış Türk, Pomak Müslüman Milletten gençler sundular. Bu ikincisi partinin gençleşmesini, değişiklik isteyenlerin listesiydi. Bu tutumla aydın gençlerimiz masaya vurdu. Değişiklik, programsal atılım yüklü bir yerel diriliş, halkla iç içe yediden uyanıp dirilme kararlılığı dile geldi. Mektupların önce Sofya 1000, “Aleksandır Stanboliyski 45 A” adresine ve ardından da “Boyana” çalılıklarındaki “Saraya” gitmesi telaş uyandırdı. Gençler toplanıp gelirse korkusu sardı saray katlarını. İlhan Küçük Brüksel’den geri çağrıldı. “Gençlerine sahip çık!” emri aldı.
Devam edecek.
Paylaşınız.
Teşekkür ederim.