Tarihte,
Diyar-ı RUM: RUM ÜLKESİ diye bilinen ilk coğrafya yukarıda görüldüğü gibidir.

RUM: “Romalı, Romaya mensup” anlamındaki, Ramaio isminin Arapçaya geçmiş şekli olan RUM kelimesi Arap-İslam kaynaklarında ROMALILAR, BİZANSLILAR ve İslam topraklarında yaşayan Rumlar için kullanılmıştır.

Diyar- Rum (Rum Ülkesi ya da Rum Bölgesi) tarihte Müslümanların Anadolu‘yu tanımlamak için kullandığı bir tabirdir. Buradaki Rumdan kasıt genel manada Roma ya da Romalı, özel olarak da Doğu Roma ya da Doğu Romalı olmaktadır.

RUMELİ: Bizanslıların kendileri ve ülkeleri için kullandıkları ROMAİOİ, ROMANİA kelimeleri İslam dünyasında onların RUM, Doğu Roma ülkesinin de “BİLADÜ’R – RUM” veya “MEMLEKETÜ’R – RUM” şeklinde tanınmasına yol açmış, bu tabirler, ANADOLU’NUN TÜRK – İSLAM Hâkimiyeti altına girmesinden sonra RUM ismiyle Bizans idaresinde bulunmuş ANADOLU’YU gösteren bir coğrafi ad olarak yaygınlaşmıştır.

Batılı seyyahlar (RUMLAR) XIII. yy Türklerin fethettikleri ANADOLU’YA – TÜRKELİ ve Bizans imparatorluğuna tabi yerlere RUMELİ diyorlardı.

Günümüzde söz konusu coğrafyada irili ufaklı 20’nin üzerinde devlet ya da devletçikler bulunmaktadır.

RUMELİ’li olduklarını iddia ederek kendilerine övünç kaynağı oluşturan sözde “KANAAT ÖNDERLERİNE” soruyoruz?

Tarihten günümüze RUMLARIN Merkezi olan hatta Başkentlik yapmış ROMA’nın da bulunduğu coğrafyaların tebaaları tarafından Sizler gibi RUMELİ’LİYİZ sıfatıyla övünenlere hiç rastladınız mı?

DİYAR-I RUM (Anadolu topraklarının) Müslüman Türkler tarafından 1071 Malazgirt meydan muhaberesi sonucunda Sultan ALPASLAN ve Kahraman Türk Ordusunun İ’LAYI KELİMATULLAH, NİZAMI ALEM ÜLKÜSÜNDEN HAREKETLE FETHEDEREK İLELEBED RUM TOPRAKLARININ KILIÇ HAKLARI OLDUĞU HALDE AZİZ TÜRK EVLATLARINA YURT OLARAK VERMİŞLERDİR:

Anadolu Selçuklarının devamı olarak düşündüğümüz Osmanlı Devleti’nin kurulması ile RUM bölgesinde TÜRK-İSLAM ORDULARININ FETİHLERİ çoğalarak Osmanlı devletinin başında bulunan ve tıpkı Ataları gibi KIZILELMA ve TURAN ÜLKÜSÜNE sahip Padişah ve komutanlar Trakya olarak bilinen Balkan yarımadasına geçerek fethettikleri bölgelere Anadolu’nun (RUM DİYARININ) merkezinde bulunan beyliklerden sadık ve güvenilir olanlarından nüfus kaydırarak ileride Osmanlı devletinin yönetim şeklinden dolayı oluşturulan eyaletlerden biri olan RUM-İLİ eyaletini kurmuşlardır. RUM-İLİ – RUMELİ olmuştur.

Ancak, günümüzdeki RUMELİ coğrafyasında hayat süren kişilerin kimliklerinin de TÜRK olduğu gerçeğini değiştirmez. Zira TÜRK-İSLAM bakiyesi olan EVLADI FATİHANLAR olarak andığımız kardeşlerimizin dışında söz konusu coğrafyada hiçbir tebaa özellikle ROMANIN MERKEZİ ve BAŞKENTİ OLAN İTALYA’NLAR dahi kendilerini RUM ön kimliği ile anmamaktadırlar hatta şiddetle karşı çıkmaktadırlar.

Günümüzde yani Osmanlı devletinin yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşu ile birlikte söz konusu RUM, RUMELİ, EVLAD-I FATİHAN, KIZILELMA, TURAN VE İ’LAYI KELİMATULLAH, NİZAMI ALEM ÜLKÜSÜ FİKİR VE KELİMELERİ mevcut coğrafyalarda yaşanan etnik ve sosyolojik politikalardan dolayı gerçek manalarında kullanılmayıp adeta mikro-milliyetçilik-ırkçılık içeren ayrılıkçı bir şekilde bilmeden ve cahilane olarak kullanılmaktadır.

Oysa 17 Ocak 2022 tarihinde İstanbul’da yapılan sözde “RUMELİ KANAAT ÖNDERLERİ” istişare ve meşveret toplantısında bilgisiz, cahilce olduğu kadar ukelaca ve mesnetsizce bir tabirle Türkiye Cumhuriyeti Devletinin asli mayasının Rumeli camiası tezi ortaya atılarak Türkiye Cumhuriyeti Devletini gerçek ve ana kurucuları aziz Türk Milletini adeta yok saymışlardır. Daha vahimi ise gün gibi ortada duran bir gerçek var ki, o da Aziz Türk Milletinin Kahraman Ataları, Evlatları Osmanlı Devleti’nin hoşgörü ve kurtarıcılığı ile varlıklarını sürdürdüklerini dahi bilemeyen bu zevaat’ın kanat önderlikleri ne kadardır ve kimlere göredir?

Sözde Rumeli Kanaat önderlerinin yapmış oldukları toplantının amacı olarak belirtilen (Anayasamızın öngördüğü esaslara ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak, Rumeli Camiasının her alanda gelişimi ve desteklenmesi, Sosyal, Ekonomik ve Siyasal (Politik) Alanda söz sahibi olması ve dikkate alınması için gerekli tüm faaliyetleri yapmak. Bu konularda gerekli yol haritasını yaparak, yönetim erkleri ile temasa geçerek, Rumeli camiasını her alanda temsil edecek vizyonda bir ekip olmaktır.) ifadeleri ile Sözde Amaçlarını içerir kararları Türk-İslam Alemi ve tüm insanlığa rehberlik ve Liderlik yapmakta olan günümüzün ve asrımızın son kalesi tüm mazlumların umudu Kadim Güçlü Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kahraman Aziz Türk Milletinin BİRLİK VE BERABERLİĞİNE ÜNİTER YAPISINA karşı düşünülerek uygulamaya konulmak istenen ayrılıkçı ve fesat yuvası bir akımdır, fikirdir.

Zira; kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetleri güçleri oranında başta bizim tabirimiz ile Balkanlar ve Balkan yarımadasında yaşayan Osmanlının emanetleri EVLAD-I FATİHANLAR sizlerin ağzı ile RUMELİ camiasına her dönemde ve her şartlarda sahip çıkarak kucaklamışlardır. Öyle ki yaşamış oldukları coğrafyalarda kendilerine ait Osmanlının emanetleri olan tüm arazi ve taşınmaz mülklerini karşılıksız bırakarak geldikleri halde Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve kurucusu olan müşfik aziz Türk Milletinin evlatları onlarla ilgili yapılan mübadele ve göç anlaşmaları çerçevesinde geçinmeleri için gerekli arazi ve çalışma şartlarını oluşturarak bağırlarına basmışlardır. Hatta Osmanlının tarih boyunca hükümranlık sürdürdüğü tüm coğrafyalarda bakiyesi olan Müslüman ve mazlum Milletlerin vermiş oldukları asimilasyondan ve soykırımdan kurtuluş mücadelelerine verdiği hayati destekler gibi. (Tıpkı günümüzde Afrikalı, Orta Doğulu ve Asya’lı mazlumlar ve mültecilere uygulandığı gibi.)

Sözde Rumelili Kanaat Önderleri vizyon olarak tanımlayıp ortaya koydukları

“Balkanlardaki sorunların birlikte değerlendirildiği, tüm Rumeli Camiasını kapsayan bir çerçevede tüm sorunlara eğilebilen, bölgesel bakmayan ve her türlü etkinliğe lojistik destek sağlayan bir yapı olmak, Yurt dışında ve Balkanlardaki insanlarımızı bir araya getirip daha büyük bir sinerji ve daha büyük bir güç oluşturmak vizyonumuzdur” vizyon deklarasyonlarının ne kadar sübjektif ve ırkçı olduklarına delalet etmektedir. Aslında söz konusu deklarasyonun son bölümü olan “İleriki aşamalarda bu topluluk bir DÜŞÜNCE KURULUŞU olarak konusu BALKANLAR ve RUMELİ olan hususların Uluslararası bir boyuta taşınması hedeflenmektedir. Küresel hedefleri daha da kapsayabilir” şeklinde daha objektif ve insan haklarına adalet ve güzel ahlak prensiplerine uygun ve saygılı bir vizyon ortaya koyabilirlerdi.

Sözde Rumeli Kanaat Önderlerinin yapmış oldukları toplantıda onlara göre Rumeli camiası ile ilgili;

“Rumeli Kanaat Önderleri amaçlarına uygun olarak; 17 Ocak pazartesi günü saat 18:00’da İstanbul Rumeli Üniversitesi ev sahipliğinde; Doç. Dr. Kaan GAYTANCIOĞLU tarafından sunumu yapılan Avrupa Birliği Güvenli Araştırmaları Enstitüsü’nün (EUISS) resmi yayını olan CHAİLLOT PAPERS’IN Ağustos 2018’de yayınladığı 147’nci sayısı; “Balkanların Geleceği Adına 2025 Yılı İçin 3 Farklı Senaryo” içeriğiyle kaleme alınan raporun geneli hakkında gerçekleştireceğimiz değerlendirme toplantısına Basın mensupları, Kültür ve Turizm Bakanı Yardımcısı Sn. Serdar ÇAM ve Kanaat Önderlerinin katılımıyla BALKANLARIN GELECEĞİ masaya yatırıldı.”

Yapılan konuşmalarda ve geçmişte yapılmış olan çalışmalar ile ilgili sunumlarda Türkiye’yi temsilen üstün görevler ifa etmiş Sn. Serdar ÇAM’ın T.C. Devletinin Balkanlar ve Rumeli camiası ile ilgili faaliyet ve çalışmalarına, politikalarına ekonomik, kültürel, sosyolojik desteklerine adeta yabancı kalarak yıllardır tüm mazlum Milletlere yaptığı yardım ve hamilik eylemlerini hafife almış bir görüntü çizmesi tarafımızdan pek anlaşılamayıp şaşkınlıkla karşılanmıştır.

Doç. Dr. Kaan GAYTANCIOĞLU’nun sunumunda CHAİLLOT PAPERS’IN Ağustos 2018’de yayınladığı Balkanların Geleceği Adına 2025 Yılı İçin 3 Farklı Senaryo adlı araştırma makalesinde ortaya konan fikir her şeyden önce Sözde Rumeli camiasının varlığının en önemli sebeplerinin başında yer alan Balkanların da Doğu-Batı diye parçalanmasının ortaya konması çok vahim ve üzücü olmuştur. Söz konusu makalede bahsedilen 3 unsur oralarda yaşayan Halkların ve Müslümanların menfaat ve çıkarlarına uygun olarak değil Türkiye dışında Türkiye’ye rağmen AB’nin, NATO, Çin ve Rusya’nın menfaatlerine çıkarlarına uygun olarak yapılmış dizayn edilmiştir. Türkiye’yi ve Müslümanları dışlayıcı yıkıcı ve ırkçı bir sunum olduğu inkâr edilmez bir gerçektir. Bu nedenle söz konusu Sözde Rumelili Kanaat Önderlerinin “körler sağırlar, birbirini ağırlar” mantığı ile yapılmış sözde birleştirici fakat objektif manada ırkçı ve ayrımcı bir toplantı ve sonuç bildirisine imza atan acizlerin bir çalışmasıdır.

Sözde Rumeli Kanaat Önderlerinin yapmış oldukları toplantının sonunda

Rumeli Kanaat Önderleri Topluluğunun Kurucusu Tek Rumeli TV sahibi Bulgaristan asıllı Arnavut Atilla BAYKAL da 2022 Yılının Rumeli Yılı olmasını teklif etmesini üzüntü ile karşıladık.
Bizim anlayışımıza göre asırların içerisinde sadece birkaç yıl değil her yıl ve her an yaşama sevincimiz ve sebebimiz olan Balkanlarla dayanışma yılıdır ve öylede olmalıdır. 2022 yılı yine bizlere göre kurtuluş savaşının mührü olarak bilinip tescil edilen emperyalist devletlerin maymuncuğu ve şımarık çocuklarının Anadolu topraklarından denize dökülerek Balkanların da aslına dönerek kimliklerine sarılarak sahip çıkmalarının yıldönümü olmalıdır.

Söz konusu 2022 yılı bize göre Kurtuluş zaferi sonrası ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ile birlikte çizilerek uluslararası toplumlarca kabul gören fakat emperyalistler tarafından gasp edilen “MİSAKİ MİLLİ” sınırlarımızın da tekrar hayat bularak Balkanlar ile birlikte 2023 vizyonuna yetişeceği bir yıl olacaktır.

2023-2053-2071 vizyonu gereğince Başta Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmak üzre Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletler topluluğunun bir araya gelerek TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI’nı kurdular.

Ardından sıcağı sıcağına İstanbul’umuzda İslam ülkelerinden oluşan “İslam İş birliği Teşkilatı” ile yapılan toplantıda alınan kararlar gereğince;

Afrika’dan 48 ülkenin devlet başkanlarının da katılarak temsil ettikleri kültürel ve ekonomik iş birliklerinin gerçekleşeceği toplantılar yapılmış.

Bu toplantılar sonucunda katılımcı ülkeler ile birlikte hareket ederek ekonomik ve siyasal güç birliği sağlamak amacı ile ortak dijital para birimi hususunda fikir birliği sağlanmıştır.

Sonuçta yapılan tüm çalışma ve faaliyetler dünya üzerinde mikro ölçekte değil makro ölçekte tüm TÜRK-İSLAM Alemi ve tüm mazlum Milletlerin kurtuluş reçeteleri alınan kararlar ile tüm dünya ülkelerine deklare edilmiştir.

Sözde Rumeli Kanaat Önderleri olarak kendilerini tanımlayan zevaat’ın bilgilerine sunarız.

“Din Seçim, Türklük Kaderdir”
“Her şey Türk için, Türk’e göre, Türk tarafından”
“Ne Mutlu Türk’üm Diyene”         

                                  Bulgaristan Stratejik
Araştırma Merkezi
İstanbul – Türkiye

Reklamlar