Nobel Ödüllü Rus bilim insanı Ilya Meçnikov, 1910 yılında dünya genelinde 36 ülkede bir araştırma yapar. Araştırmanın Bulgaristan ayağına da Bulgar bilim insanı Stamen Grigorov yardım eder. 4.3 milyon Bulgar nüfusunda 2 bin 67, yani 1 milyon nüfusta 477 asırlık insan olduğunu tespit eder. Grigorov, bunun sırrının da Bulgar yoğurdundaki yararlı laktobakteriler sayesinde olduğunu belirler. Bağışıklık sistemi araştırmalarına öncülük etmesiyle tanınan Meçnikov, Bulgaristan’dan gelen verileri diğer 36 ülke ile karşılaştırır ve Avrupa’da en fazla 100 yaşını aşkın insanın Bulgaristan’da yaşadığı sonucuna varır. Direkt olarak bunun müsebbibinin yoğurt olduğunu ilan eder.
Temiz hava doğal yaşam
Bu araştırmadan 100 yıl sonra Ignat Ignatov ve Yuliana Pasheva, yine Rodoplar’da uzun yaşamın sırrını araştırmak için kolları sıvadı. Geçen yıl Journal of Natural Science Research dergisinde yayımlanan araştırmaya göre Avrupa’da 100 yaşını aşanların ortalaması milyonda 113 civarında. Bulgaristan’da ise bu rakamın milyonda 35’e indiği ortaya çıkıyor. Ancak Rodoplar bölgesinde milyonda 172, 100 yaşı aşkın insana rastlamak mümkün. Yani halen Avrupa’dan da epey yüksek. Bunun nedenlerinden biri Rodoplar halen Avrupa’nın en temiz ikinci havasına sahip olması ve bölgenin endüstriyel kirlilikten uzak kalması. 100 yaşını aşanlar üzerinde yapılan klinik araştırmalarda bunun sırrının oksidan ve antioksidan dengesi olduğuna dikkat çekiliyor. Araştırmada 100 yaşını aşan insanların yüzde 90’ının halen sağlık açısından çok iyi olduğu ve gündelik işlerini kendileri yapabildikleri tespit edildi. Araştırmalara göre vücutta sinir ve kardiyo vasküler sistemi destekleyen potasyum ve sodyum. Rodoplar’da yaşayanlar yüksek potasyum ve sodyuma sahip ürünler tüketiyor.
100 yılda 10 gün hastanede kaldı
Çerno Oçene (Orta Mahalle) köyünden Zekiye Yaşar 101 yaşında. Aslen Paniçka (Çanakçı) köyünden. Zekiye nine 1918 doğumlu, “100’ü devirdim 200’e başladım” diyor. Zihni pırılpırıl, her şeyi hatırlıyor, her sorumuza cevap veriyor. Çocukken keçinin memesinden çiğ süt içtiğini söylüyor. 17 yaşında evlenmiş, hayatının büyük bir kısmını tütün ve hayvancılık yaparak geçirmiş. 3 çocuğu olmuş. Günde 3 defa ormana gidermiş; ilki hayvanlara yiyecek olsun diye eğrelti toplamaya, ikincisi yine hayvanlara yeşil yaprak toplamaya. Üçüncü de odun toplamak için. Hayatı boyunca 60 kiloyu hiç geçmemiş, hiçbir sağlık sorunu yok. Sadece 40’lı yaşlarında ülser hastalığına yakalanmış ve bunun için 10 gün hastaneye gitmek zorunda kalmış. Zekiye nine temel gıdalarının hayvanlarının sütünden yaptıkları yoğurt, terayağı ile tarlada yetiştirdikleri mısır, buğday, fasulye, patates ve domates olduğunu söylüyor.
‘Tek dileği yatağa düşmeden ölmek’
Fasulyesi ile ünlü Smilan köyüne bağlı eski adı Dürme olan Lipets mahallesinde yaşayan Pomak Zehra Mehmedova ile tanıştım. 1933 doğumlu Zehra Mehmedova iki katlı taş bir evde yaşıyor. Selamünaleyküm diyerek içeri giriyorum. Sobalı tek bir odada yaşıyor. Kısaca hayatını anlatıyor. İki çocuğu da ölmüş. Zehra nine neredeyse hayatı boyunca tütün işlemiş. Ayrıca 40 yıl kadar da komünist rejim döneminde kooperatifte çalışmış. Bunları yaparken de evde büyük ve küçükbaş hayvan, tavuk bakmış, tarla ekip ekmeklik buğdayını sebzesini yetiştirmiş. Yıllar boyunca kaynaklardan su içmiş. Buğdayı kendisi taş değirmende öğütüp un, bulgur yapmış. Tereyağını peynirini kendi sütünden kendi elleriyle hazırlamış. Baktığı hayvanların etinden kendisine sucuk, pastırma, kavurma yapmış. Artık bu ürünleri hazır almak zorunda kalan Zehra nine 40-50 yıl öncesi Türkiye gibi artık hiç bir şeyin tadı tuzu kalmadığını dile getiriyor.Zehra nine dört yıl önce hayvan bakmayı bırakmış. Sadece Smolyan’da yaşayan bir yakını var. Artık getir götür işleriyle o ilgileniyormuş. Ama Zehra nine yine de kendi ev işlerini kendisi yapabiliyor. Tek isteğinin yatağa düşmeden ölmek olduğunu belirten Zehra nine “Bunun için her gün dua ediyorum” diyor.
İsmail Şahin, Milliyet