Bilim ve Sanat Vakfınca (BİSAV) 100’üncüsü düzenlenen “Yuvarlak Masa Toplantıları”nda, Prof. Dr. Mehmet İpşirli, merhum tarihçi yazar Prof. Dr. Halil İnalcık’ı anlattı.
BİSAV Şakir Kocabaş Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte konuşan Medipol Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İşpirli, İnalcık’ın 100 yıllık ömrünü çok iyi değerlendirdiğini belirterek, “Halil İnalcık Hoca, ömrü boyunca hiçbir idari görev almamış, kendisine teklif dahi edilmemiş. Çünkü bu yönde hiçbir arzusu olmamış ama alt yapısını çok sağlam geliştirmiş birisidir.” dedi.
İpşirli, İnalcık’ın Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesindeki araştırmalarına, Tanzimat dönemi ile başladığını söyleyerek, şöyle devam etti:
“Bekir Sıtkı Baykal, Şinasi Altundağ, Fuat Köprülü gibi isimlerden istifade ediyor ama Tanzimat’la başlaması, bir başlangıç safhasında kalıyor. Bulgaristan’daki Tanzimat’ın tatbikatını, Midilli’deki uygulamasını, oradaki ayan, eşraf gibi zümrelerin rolleri gibi konuları inceleyen, derinliği olan bir çalışma ortaya koyuyor. Tabii bu çalışmaları yankı uyandırıyor ama ondan sonra İngiltere’ye gitmesiyle Osmanlı Devleti’nin kuruluşu üzerine yoğunlaşıyor ve ömrünün sonuna kadar da bu konuyu hiçbir zaman terk etmediğini biliyoruz. Hatta ilk defa Osmanlı arkeolojisini de İnalcık Hoca başlattı diyebiliriz.”
İnalcık’ın, Diyanet İslam Ansiklopedisi’ne 7 tane Osmanlı padişahının biyografisini yazdığı bilgisini veren İpşirli, “O biyografiler, büyük bir kazanç oldu. Kendisi de bundan dolayı seviniyordu. Osman Gazi’den Fatih Sultan Mehmet’e kadar, 7 padişah onun kaleminden çıktı. Kadirşinas bir insandı, aynı zamanda İnalcık. Hakikaten emeği geçmiş olan herkesi, takdir eder, olumlu şeyler söylerdi. Bu kadirşinaslık da bizim mesleğimizde, bizim camiamızda çok önemlidir.” ifadelerini kullandı.
İpşirli, İnalcık’ın Türk ilminin ve Türk tedrisatının önemli isimlerinden biri olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Çok sistemliydi. Önce belgelerle başlar, sonra o belgelerin analizleri, yorumları ile ilgili kafa yorardı. Daha sonra da onlara dayanarak, makaleler yazıyordu. İnalcık Hoca, Türklüğünün, Müslüman oluşunun şuurunda biriydi. Çalışmalarına, bu hislerle yaklaşırdı. Bir hocamızdan bahsetti bir gün, o hoca Türk Tarih Kurumu toplantısında ‘Ülkemizin menfaati için gerekirse bazı şeyleri farklı şekilde yorumlayabiliriz’ demiş. ‘Böyle bir tarih alimi, saygı duyduğum insan nasıl böyle bir şey söyler hayret ediyorum’ diyerek, bunu yadırgadığını söylemişti. Buradan da şu çıkıyor, o belgeleri veyahut birtakım tarihi olayları manipüle etme taraftarı değildi. Belgeleri bilimsel olarak, tarafsız olarak yorumlamaktaydı.”