Dr. Nedim BİRİNCİ
22 Temmuz 2021
21 Temmuzda Sofya Meclisi açıldı. Milletvekilleri yemin ettiler. Kürsüden ve TV üzerinden seçmen önünde tartışmalar başladı. İlgi çekicidir. 240 kişilik meclis harıl harıl çalışırken, kamuoyunun gözü kulağı, Adalet Bakanlığında ve Sofya Kent Mahkemesi’nin son katında toplanan Yüksek Adalet Konseyi’nde (YAK) görüşülen konu oldu. Bu denli büyük ilgi uyandıran problem, sosyalist parti (BSP) deneyimli hukukçularından Seçim Hükümeti’nin Adalet Bakanı Yanaki Stoilov’un YAK’a gönderdiği 15 sayfalık bir gerekçeli mektup ve 115 sayfalık delil dosyası oldu. Bakan Stoilov BC Başsavcısı İvan Geşev’in istifasını istedi. Bulgaristan’da Başsavcıyı görevinden almaya götüren birkaç anayasal kapı olsa da, birincisi onu göreve atayan Yüksek Adalet Konseyi kararıdır.
Son anda ilgi patlaması meclis içinde temas ve hükümet kurma görüşmeleri için masaya oturma hevesinin artması oldu da diyebiliriz. Meclis bileşiminin daha ilk gününde, “Var, Böyle bir Halk Partisi” yönetimi, Avrupalı Bulgaristan Vatandaşları (GERB) partisi dışında, mecliste grubu olan diğer 4 siyasi partiye “hükümet kurma konusunda gelin görüşelim” mektubu gönderdiği biirildi.
4 Nisan’da seçilen 45. Mecliste üzerinde bir ay çalışılmış olmasına rağmen, benzer politik kıpırdanma olmamıştı. İlginç olan bu davetiyelerden birinin Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH-DPS) partisine de gönderilmiş olmasıdır. 4 Nisan seçimlerinden önce ve sonra, meclis içinde ve dışında, hatta 11 Temmuz seçimlerinden önce ve seçim sonrası ilk haftada “Var, Böyle bir Halk Partisi”, sosyalistler (BSP) ve Türklerle (DPS) için “asla aynı masaya oturmayız” yemini etmişlerdi. Allah insanı beterinden korusun! Duyumsadığım üzere, bir şeyler olmuş da, ne olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Son yağmurla tolu da düşmüştü, birisinin kafasına birkaç tolu mu düştü ki, diyaloga davetiye gönderildi ve iyi niyetle adım atılıyor.
Seçimde en fazla oy alan partinin Başkanı Slavi Trifonov bu işlerden sanki biraz uzak kaldı. Bir miting ve bir toplantı yapmadan, adaylardan hiç birinin boy resmini bir duvara yapıştırmadan, yalnız TV üzerinden popülist çıkışlarla seçim kazanan bu şahsın nazı, egosu, her akşam makyajlanan narsisi mektup yazıp zarfa yerleştirip, kapağını dilinin ucuyla ıslatıp yapıştırarak postalaması, olacak iş değil…
Günümüzün Bulgaristan lideri olan Slavi Trifonov kişiliğinde “ben bu memlekette ve bu memleket evladı olarak dış ülkelerde en fazla alkış almış biriyim, başkası varsa gelsin otursun karşıma” gururu var. Bizim de vardı çok daha önlülerimiz: Hüseyin Pehlivan, Lütfi Pehlivan, Durali vb. ayrıca şampiyonların şampiyonu Naim Süleymanoğlu’muzu hatırlamaz mıyız? Ne ki birer birer hepsini cennete gönderdik. Bulgaristan’da insan Bulgar milliyetçisi değilse namı, onuru, şerefi tez söndürülüyor…
Art arda 2 seçim Sl. Trifonov’a ders olmuş ve o da bu dünyada her şeyin fani, geçici olduğunu anlamış olabilir ki, ters rüzgârdan fazla şişen yelkenleri biraz indi, yönetimi partinin meclis grubuna devretti. Onlar da tıpış tıpış yuvarlak masa salonuna yöneldi. Adı kabine, hükümet, bakanlar kurulu, iktidar ve politik erk olan bu ortak talikayı tek başına çekmek zaten anlamsız değil mi? Bizde ortak işe tek başına soyunmak zaten günah değil miydi?
Dönelim Başsavcıyı istifaya zorlama konusunda:
Bu ödev, Başbakan Boyko Borisov’un istifaya zorlanması, başka bir ifadeyle seçimle iktidardan itilmesi kadar zor ve önemlidir. Yalnız yargı sistemi için değil, tüm Bulgaristan vatandaşları için bu iş çok önemli ve mutlaka çözülmesi gerekir. Bulgaristan meclis kürsüsünden eski İç İşleri Bakanı Marinov, “bir yıl süren protesto eylemleri esnasında polis politik iktidar tarafından politik amaçlar için kullanıldı, iktidar politikasına araç edildi.” Dedi. Kuşkusuz Başsavcılık baskısı olmasa direnen topluluklara terör uygulanamazdı. Romen gettoları, Çingen mahalleleri basıldığında, gerekçeli gerekçesiz, en önemlisi mahkeme kararı olmadan gece baskınları yapılırken Başsavcı İvan Geşev, Başsavcılık görevlileri ve savcılarla birlikte baskın yaparken hiçbir yerde mazlum vatandaştan yana olmadı, her zaman zorbalıktan yana oldu. “Belene” ölüm kampında yatan 517 kardeşimizden hiç birine hak arama davası açtırmadı. Açılan binlerce davayı durdurdu. Savcılar “kahramanlarımızın yüzüne Türkler Bulgaristan’da adalet, hak, hukuk arayamaz” dediler.
Ne var ki, gün geldi ve Gün döndü. 2021 yılının 22 Temmuz günü itibarıyla Sofya Halk Meclisinde, gerçekleri araştırma, hak arama ve suçlu ve sorumluları sorgulayıp yargılama meclis komisyonu kuruldu.
2020 yılı protesto gösterilerine katılanları Başsavcılık özel istihbarat araçlarıyla (CPC) izlemiş, dinlemiş, her şeyi kaybetmiş ve özel “terörist” dosyalarına toplamış. Ülkemizdeki yolsuzluklara son verilmesini isteyen ve mafya ile oligarşi köpeklerin iktidardan sökülmesini isteyenlere “terörist” muamelesi yapıldı. 1984-1989 arası biz de “terörist” muamelesi görmüştük. Arnavut kaldırımı üzerinde sürüklenen gazeteciler, kolları kelepçeli yere yatırılan ve böbrekleri tekmelenen gençler mi istersin, kamaraları kırılan haberciler, saçlarından savrulan genç kızlar mı istersin ve zorbalıktan zorbalık doğar diyenler haklı – bu barbarlıktan doğan da Başsavcı İvan Geşev’in hemen istifa etmesi talebi doğdu.
Bulgaristan’da Başsavcılık Yargı sisteminden ayrılmadan, savcıları halk kendisi seçmeden, Anayasa’daki yarfı sistemi maddelerinin başına büyük harflerle ADALETİN BAŞI HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜDÜR, İNSAN HAKLARINA SAYGIDIR, VATANDAŞ EŞİTLİĞİDİR VE AZINLIK HAKLARININ KAYITSIZ KOŞULSUZ TANINMASIDIR yazmadan ileri adım atılamaz. Bulgar yargı sistemini kilitleyen, betonlaştıran, boğazlayan ve adalete nefes aldırmayan ülkemizdeki RUS YARGI SİSTEMİDİR. Mutlaka bozulmalı ve kaldırmalıdır. Başsavcının “kanunları hiçe sayması” Bulgaristan’da demokrasi, adalet ve özgürlük yolunu kapayandır. Çok ilginçtir. 1972-1975 yılları Pomak kardeşlerimizden, 1984-1989 yılları arasında soykırım yaşayan ana-babalarımızdan hiç biri, 1989 Mayıs Ayaklanmasına katılan yiğitlerimizden hiç biri, güya “soya dönüş zulmü” yıllarında sakat, özürlü, öksüz, kimsesiz, işsiz ve gelirsiz vs. kalan Bulgaristan Pomak ve Türklerinden hiç biri hakkını aramak için totaliter komünist devlete dava açıp, eline mahkeme kararı alamamış, haklarını tanımayan bir mahkeme kararı elde edebilse gider Strazburg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurma imkanı bile bulmamış, Bulgar Başsavcılığı hak arama yollarından hepsini kapamıştır. Bu gerçek Bulgaristan’da 71 yıldan beri geçerlidir. Bulgar devletinin madalyalılarından birine layık görünen Sabri İskender ve tayfası olayına gelince, Sofya Mahkemesinden aldıkları paralar, davayı durduran savcılığın “susun” diye ağızlarına sürdüğü bir parmak baldır. Kimse kimseyi aldatmasın. Gerçekler gün gibi ortadadır.
Olay şöyle, son 31 yılda Bulgaristan’da Başsavcılık Yargı sistem içinde ve yargıyı boğazlayan bir kurumdu. Adalet yolunu kesti. Polis ise iktidara araç oldu.
Başsavcı İvan Geşev 2020 yılının 22 Temmuz günü atanmıştı. Yüksek Adalet Konseyi istifasını onaylamadı. Olay Halk Meclisine taşındı ve savaşım devam edecek.
Yazımızın başlığında “diyaloga uyanış” dedim.
Bu uyanış ne kadar zor olursa olsun mücadeleden vaz geçmemek gerek. Soydaşlarımızın ve gurbetçilerin aktifleşmesi çok önemli oldu. Seçmenlerden % 25’i olan Romen ve Müslüman kardeşlerimiz 11 Temmuzda ürktüler ve sandığa gitmediler. Gurbetçilerimizden % 60’ı sigortasız çalışıyor gurbet elde. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Bu da ancak seçimle, direnişle, sivil toplum örgütlerinde birleşmekle, dernekleşmekle mümkün olacaktır.
Türkiye’mizde toplam 162 bin soydaşımızın emeklilikleriyle ilgili sorunlar var. Sorunların Bulgaristan çözümü için birleşmek ve dayanışmak zorundayız. Hak ve Özgürlük partisinin oyun oynadığı her gün belli oluyor. Uyanalım ve uyandıralım. İnanalım: Gökyüzü bizim için açılacak ve adalet yağacaktır!
Kurban bayramınızı kutlar sağlık ve mutluluk dilerim.
Ben bir sağılıkçı olarak; Lütfen Covid – 19 istemlerini, el yıkama, tokalaşmama, fiziki mesafeye uyma, maske taşıma gibi hepimizin bildiği istemlere uymaya devam edelim.
Salgın dalgası yeniden kabardı ve kapı çalıyor.
Sağ olunuz!