Raziye ÇAKIR
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v), dünyayı şereflendirdiği andan itibaren, güvenilirliği ve dürüstlüğü ile tanınmıştır. Onun çocukluk yılları, mükemmel ahlakının temellerinin atıldığı bir dönemdir. Bu dönemde yaşadığı deneyimler, ilerleyen yıllarda kendisine “el-Emin” (güvenilir) lakabını kazandıracak kişiliğin oluşmasına vesile olmuştur.
Hz. Muhammed, 571 yılında Mekke’de, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları koluna mensup bir ailede dünyaya geldi. Babası Abdullah, doğumundan kısa bir süre önce vefat etmişti. Bu nedenle, Hz. Muhammed yetim olarak dünyaya geldi. Annesi Âmine ve dedesi Abdülmuttalib, ona en iyi şekilde bakmak için büyük çaba gösterdi. Ancak, o dönemde Mekke’de şehir hayatından uzakta, temiz havada yetişmenin önemli olduğuna inanıldığı için, küçük Muhammed’in bakımını üstlenmesi için Halime adında bir sütanne tutuldu. Halime’nin yanında geçirdiği ilk çocukluk yılları, onun tabiatla iç içe, sade ve huzurlu bir ortamda büyümesine olanak sağladı.
Küçük Muhammed, yaşadığı her ortamda dikkat çeken, sevilen bir çocuktu. O, henüz çocuk yaşlarında çevresindeki insanların güvenini kazanmıştı. Halime ve ailesi, onun getirdiği bereketten sıkça bahsederdi. Yumuşak huylu, dürüst, paylaşmayı seven, büyüklerine saygılı ve yardımsever bir çocuk olarak yetişmişti. Özellikle başkalarına zarar vermekten kaçınır, doğru bildiği şeyleri yapardı. Bu özellikleriyle çevresindeki yaşıtlarından farklılaşmış, güvenilirliğiyle tanınır hale gelmişti.
Altı yaşına geldiğinde, annesi Âmine ile birlikte babasının mezarını ziyaret etmek üzere Yesrib’e (Medine) gitti. Dönüş yolunda annesinin vefat etmesi, onun küçük yaşta ikinci kez yetim kalmasına neden oldu. Bu acı olay, onun daha da olgunlaşmasını ve hayata erken yaşta gerçekçi bir bakış açısı kazanmasını sağladı. Bundan sonra, dedesi Abdülmuttalib’in gözetiminde büyüdü. Dedesi de kısa süre sonra vefat edince, Hz. Muhammed’in bakımını amcası Ebu Talib üstlendi.
Ebu Talib’in yanında geçirdiği yıllar, onun kişiliğinin olgunlaşmasına ve iş ahlakının gelişmesine katkı sağladı. Amcası ile ticaret kervanlarına katılarak çöllerde uzun yolculuklar yaptı. Bu yolculuklar, ona insanlarla iletişim kurmayı, ticaretin inceliklerini ve farklı toplumların kültürlerini tanımayı öğretti. Her zaman doğruluk ve güvenilirlik ilkesine bağlı kalması, ticaret hayatında da çevresindekilerin güvenini kazanmasına vesile oldu. Kısa sürede Mekke’de “el-Emin” yani “Güvenilir Muhammed” olarak anılmaya başlandı.
Hz. Muhammed, çocukluk ve gençlik yıllarında gösterdiği bu dürüstlük, ahlak ve güvenilirlik, onun peygamberliğe layık bir kişi olmasının işaretlerini taşımaktaydı. Çocuk yaşta yetim kalmasına, zorluklarla karşılaşmasına rağmen, ruhundaki olgunluk ve çevresindekilere karşı merhameti, ileride taşıyacağı büyük sorumlulukların temellerini atmıştı. “Güvenilir Muhammed” olarak tanınması, onun ileride insanlara Allah’ın mesajını iletirken neden bu kadar etkili ve inandırıcı olduğunu da açıklar niteliktedir.
Çocukluk yıllarındaki bu güvenilirliği, dürüstlüğü ve temiz kalbi, ona peygamberlik görevi verildiğinde, insanları İslam’a davet ederken en büyük destekçilerinden biri olmuştur. Çünkü çevresindeki herkes, onun hiçbir zaman yalan söylemeyeceğini, güvenilir bir insan olduğunu çok iyi biliyordu. Onun “el-Emin” lakabıyla anılması, çocukluk yıllarında kazandığı bu güvenilirlikten kaynaklanmaktaydı.
Böylece, Peygamber Efendimizin çocukluk yılları, güvenilirliğiyle öne çıkan bir kişilik inşasının ilk adımları olarak kabul edilir. Onun bu güvenilirliği, hem çocukluk yıllarının temizliği hem de ilerleyen yaşlarında topluma liderlik ederken sahip olduğu yüksek ahlakı anlamak için önemli bir penceredir.