Biz kendimiz “perdesizlik” sözümüzü pek kullanmayız. Buna sebep pencerelerimizin perdeli olmasıdır. Biz Türkler perdeye çok önem veririz ve pek çok yakın ve uzak ülkelerde olmayan perde fabrikaları bizde gece gündüz üretir. “Perdesizlik” din ve ahlakımıza uygun bir söz de değildir, fakat Bulgaristan’ın eski başbakanlarından Renata İncova “perdesizliği” Bulgar politik literatürünün tam göbeğine oturttu. Hem de gözündeki perde kalkmış anlamında değil, politik kulisle kamuoyu arasında işler özür gerektirmeyen bir kabalık safhasındadır, anlamında kullandı.
Başbakan İncova, dilde öncü bir Bayan. Bulgarcaya “devlet oligarşisi”, “oligarşinin politik hademeleri,” “bunlar yemekle doymaz” gibi deyimleri de o yerleştirmişti. Şimdi de kökü ve takıları Türkçe olan “perdesizliği” tam yerine oturttu.
R. İnjova son dönemde Bulgaristan İstatistik Enstitüsü Başkanıydı.
Geçen ay, Bulgaristan Nüfusu dinamizmi ile ilgili çok önemli açıklamalar yaptı.
2011 yılındaki genel nüfus sayımında, nüfusun 350 bin fazla gösterildiğini, hangi dine mensup olduklarını açıklamak istemeyen 760 bin kişinin, hangi etnik gruba dahil edildiğinin belli olmadığını ortaya çıkardı. Yeni sayım yapılmasında ısrar etti. Ayrıca sayıları 2.4 milyon olan Çingenelerimizin yalnız 300 bin gösterilip, bu rakama her yıl % 16 azaldığını da eklenerek 2025 yılına kadar Bulgaristan’ın Çingenesiz bir ülke olacağını dünyaya açıklamanın tamamen esasız olduğunu bildirdi. İncova’ya göre, AB merkezlerine derme çatma istatistikler sunarak bir yerlere varmayı hayal etmemiz tamamen yanlıştır. Nüfus konusunda esasız bir politika, devleti çökertebilir, sözleri de yine ona aittir.
Şunu unutmamak gerekir ki, 1985’te Bulgaristan nüfusundan bir Türk etnik azınlığı olarak silinmiştik. Daha da ileri gidersek, yaklaşan seçimlerde AB Parlamentosuna gitmeye heveslenen milliyetçiler, Çingenelerin Bulgaristan’dan topluca çıkarılması ve AB sistemi içinde başka bir yere yerleştirilmeleri hayalleriyle yatıp kalkıyorlar. Çingenelere US başkentine tek yönlü uçak bilet alma fikri daha önce kitaplara girdi.
25 Nisan 2014 günü iş saatinden sonra, saat 18.30 sularında Başbakan Plamen Oraşarski tarafından Başbakanlığa davet edilen Bayan İnjova görevinden uzaklaştırıldı. Gerekçeler açıklanmadı. Olay kamuoyunda deprem etkisi yaptı.
Böylece, nüfusla ilgili gerçek durumu saptamanın, yapılan yanlışların düzeltilmesi için çaba göstermenin bugünkü Bulgaristan’da suç olduğu ortaya çıktı. Unutmayalım Başbakan P. Oreşarski Hak ve Özgürlükler Hareketi’ nin ortak olduğu bir Bakanlar Kurulunu yönetiyor. Demek oluyor ki, “fahri” başkan, yeni başkan ve havlayan kopoyları ile hizmet ettikleri oligarşi nüfus konusunda gerçeklerin bilinmesinden rahatsızdır. İncova gizli bir kararla sokağa atıldı. Artık kulis ile kamuoyu arasındaki perde kalkmış “perdesizlik” hakim olmuş ve daha öncesine kıyasla binlerce defa daha amansız, kaba ve par donsuz saldırıya geçilmiştir. Bu şekil işten uzaklaştırmayı farklı okumak mümkün değildir. Korktukları nedir?
Her kez bilir ki, biz Bulgaristan Türklerinin de başına ne gelmişse hep şu nüfus sayımından, Bulgaristan nüfusu içindeki oranımızın artmasından gelmiştir. Biz rakamların dilinden çok çekmişizdir. Onların gözüyle bakıldığında göçe zorlanmamızın nedeni de şu kahrolası rakamlardır. “Çok kalabalaştınız” sözü bizim yüzümüze söylenen en kötü hakaretlerden biriydi. Biz Osmanlıdan koptuğumuzda bu topraklarda yaşayan nüfusun % 65’idik ve şimdi % 10 olacağız da başımıza yeni belalar gelecek diye korkuyoruz.
1980 yıllarından başlayarak bizde yeri göğü birbirine katan “Türkler çok ürüyor, bu gidişle Bulgar nüfustan kalabalık olacaklar “ uydurması ve hedefli yaygarası bir defa “soya dönüş” ve “Türk kimliğimizi ve kültürümüzü tamamen yok edip “Bulgarlaştırma” felaketini doğurdu.
Bulgaristan Türk topluluğu üzerine en derin bilimsel incelemeler yapan ve bir dizi halinde yayınlayan doçent. D-r İbrahim Yalımov, 2002 ‘de yayınlanan ve kendi tercümesiyle “Bulgaristan Türk Azınlığının Tarihi Girişimi” adlı araştırma eserinin “SOYA DÖNÜŞ” SÜRECİ EŞSİZ EMSALSİZ BİR ASİMİLASYONDUR başlıklı beşinci bölümünde “nüfus etkeni”ni irdelerken şöyle diyor: (s. 361)
“1965’ten sonra Bulgaristan’da Bulgar nüfusun artışında olumsuz eğilim baş göstermişti. Bulgar halk topluluğunun dolaş artış hızı düştü. Bu eğilim 1965’te binde 5.5.’iken; 1967’de binde 4.1’e; 1975’te ise binde 4.85’e düşmüştü. Belirtmek yerinde olur, yine bu zaman kesiminde Türk ahali arasında da nüfus artışında azalma eğilimi gözlense de, Bulgarlara oranla artış çok yüksektir. Türk azınlığın Bulgaristan nüfus dinamiği içindeki hareketliliği şöyledir: Bulgaristan Türklerinin doğal çoğalması 1965’te binde 21.9.’iken; 1970’de binde 19.4; 1975’te binde 16 ve 1985’te binde 11.7 dir. (Kaynak: 2010 Yılına Kadar Bulgaristan’da Demografik Öngörü.” Buna şunu da eklemeliyiz. “968 – 1978 yılları arasında Bulgaristan’da TC’ye akraba göçü olmasına ve 110 bin kişinin Türkiye’ye göç etmesine karşın, Bulgaristan Türkleri sayıca azalmamış, bilirli bir artış da kaydetmiştir. 1965’te Bulgaristan’da yaşayan Türklerin sayısı 780 000 kişi; 1975’te 771 900 kişi; 1985’te ise 795 500 kişidir. Bununla birlikte Bulgaristan Türklerinin genel Bulgar nüfusu içindeki göreceli oranı da 1970 – 1980 arası yükselmişti. 1975 yılında Bulgaristan Türk azınlığının genel Bulgar nüfus içindeki oranı % 8.8’iken; 1985’te % 8.9’a yükselmiştir. Bu işle herkesten fazla ilgilenen Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi Politik Büro istatistik öngörülerine göre, 2000 yılların başlarında Bulgaristan nüfusu içinde Türk ahalinin oran olarak daha da büyümesi öngörülmüştü. Bu hesaplara göre 2000 yılında Bulgaristan’daki Türkler 926 122; 2010’da 1 milyon 044 bin 992 olacaktı ve bu da genel nüfus içindeki oranlarını % 8.78’den % 10. 20’ye değiştirecekti. Tabii 1975 yılından olan bu istatistiklerde “soya dönüş” ve “Bulgarlaştırarak” eritip yok ederek bu hesabı ve defteri planları daha açıkça konuşulup yazılmadığından her yıl 800 000 ya da 900 000 Bulgaristan Türkünün Türkiye’ye göçe itilmesi düşüncesi olgunlaşıyordu.”
Kuşkusuz, istatistik rakamlarla oynayarak, hem kamuoyunu hem de dünyayı aldatmak Bulgaristan yönetiminin uyguladığı geleneksel yöntemlerden biridir. Bugün bu sahte politikanın AB politikası durumuna geliştirilmek istenmesi çok tehlikeli sonuçlar doğuracak niteliktedir.
1970’ten 1990 yılına kadar BKM MK Genel Sekreteri T. Jivkov’un birinci yardımcısı görevinde bulunan Konstantin Çakırov, demokrasiye geçiş döneminde yayınladığı kitaplarında en fazla yeri Bulgaristan’da Türk, Pomak ve Çingene sorunlarına ayırırken şunları yazdı:
“T. Jivkov her yıl benden Bulgaristan’da kaç Çingene olduğuna ilişkin rapor istiyordu.
Ben ülkemizdeki Çingene sayısını bilmediğimden, parmaktan emerek, ilk raporumda “340 bin” yazdım. Sonraki 12 yılda, benden Bulgaristan’da yaşayan Çingenelerin sayısı üstüne bilgiler istendiğinde, her defasında “340 bin” diye tekrar ettim. T. Jivkov’a sunduğumda o asla ve hiçbir defa itiraz etmedi. Böylelikle Bulgar politik literatürüne Çingenelerin sayısı 340 bin olarak girdi ve yıllarca böyle kaldı.” Şimdi bu rakamın Brüksel’e yutturulmak istenmesindeki hedef nedir anlamak mümkün değil. İncova bu konuda isyan ediyor.
Şüphe yok ki, son istatistik verilerde hele de AB istatistiklerinde ve US Haber Alma Servisi CİA yayınlarında Bulgaristan Cumhuriyeti’nde nüfusun % 24’ünün Çingene olduğuna işaret ediliyor. Fakat bu % 24’ü hesaplamak çok zor, hatta imkânsız, çünkü artık İstatistik Enstitüsü Başkanı görevinden serbest bırakılan R. İncova’nın da belirttiği gibi, bir defa, ülkede 350 bin kişi gibi, kayda girmemiş yani kayıt dışı tutulan bir nüfus var. Bu rakam son yıllarda çok tekrarlanmaya başlandı. Hatırlanacağı üzere, Mayıs 2013 yapılan genel meclis seçimlerinde, Sofya varoşlarından olan Kostenbrod kasabasında bir özel basım haneden 350 bin ek seçim bülteni çıktığını tespit edip kamuoyuna duyuran gazeteci Nikolay Barekov’un başına gelmedik kalmadı. O, en sonunda TV gazeteciliğinden ayrılıp “temiz eller” davasına sevdalandı ve “Sansürsüz Bulgaristan” partisini kurdu. 25 Mayıs 2014 seçimlerinde herkes sandık başına gitsin diye bir hamle yok, çünkü partilerin katı oy tabanı olduğundan, biz kendi gemimizde yüzeriz, kalabalıktan bize ne, politikası tercih ediliyor. Partilerin yemlediği kitleden alacakları uylar kesin olduğundan, istatistiğin karışmasında yarar gören yok gibi.
Gerçek durum böyleyken ve Avrupa Birliği’ne verilen istatistiklerde, Bulgaristan’da yalnız 300 bin Çingene yaşadığı ve bunların da her yıl % 16 azaldığı iddia edilerek, 2015’te ülkede Çingene kalmayacağını iddia edenlerin R. İncova’nın sokağa atılması kafaları karıştırmamalıdır.
İşten kovulması vesilesiyle basına açıklama yapan eski Başbakan, günümüzde ülkemizi idare eden politik oligarşi grubu hakkında “patentli caniler güruhu” deyimini kullandı. Günümüz Türkçesinde böyle bir değime rastlanmadığından bekli de “kötülükler yapmada sertifikalı klik” demek istedi. Bu arada R. İncova bu canilerden birinin Saray’da yaşadığını, “kötülükler Başlarından biri Ahmet Doğan’dır,” diyerek ifadesini somutlaştırdı. Beyanına, 25 yıl çaldılar da bitiremediler, bunların hepsi adi suçlu diyerek devam eden İncova, Bulgar politik literatürüne “devlet oligarşisi” ve “mali oligarşi” terimlerini getiren “demir leydi” dir. Şimdi de o “perdesizlik” ile birlikte “iktidarı kimseye vermek istemeyen sosyalist devlet oligarşisi” deyimini kullandı. Bir çok defa daha önce de ifade ettiğimiz üzere, Bulgaristanda sosyalist totaliter düzen, son aşamasında devlet tekelci oligarşisi yaratmıştı ve bu oligarşi şimdiye kadar dağıtılamadı ve sosyalist parti öncülüğünde iktidardadır. HÖH bu oligarşik tekeli destekleyen yan güçtür.
O, Bulgar İstatistik Enstitüsü’nün 130 yıllık tarihinde, T. Jivkov’un totaliter rejiminde yanlış istatistik hazırlamayı kabul etmeyen Prof. Rumen Yanakiev’in de işten atıldığında ve intihar etmek zorunda bırakıldığını hatırlattı.
Eski Başbakan AB merkezine yalan yanlış istatistik bilgiler sunmaya devam edildiği sürece AB yatırım fonları gelmeyeceğine ve bundan böyle ancak gıda yardımı paketleri beklemeye hazırlanmamız gerektiğini açıkladı.
Şakir ARSLANTAŞ