BGSAM

Konu:    Çözülüyorlar…

Sosyalist Enternasyonal üyesi olan ve memleketimizde orta sol direk rolü gören Bulgaristan Sosyalist Partisi  (BSP) seçimler yaklaştıkça, ekonomik bunalım derinleştikçe ve belki son hadde yaşlandığından dolayı olacak çöktükçe çöküyor. Yatalak adama hastabakıcı tayin ettikleri gibi, BSP son yönetim forumu 122 yaşındaki kıdemli atalar partisine bir hasta bakıcı BSP kadın başkan seçti. Yeni başkan Korneliya Ninova, ideolojisi sosyalist demokrasi olan ama 1945–1989 arasında uygulamada totaliter rejime dönüşen ve özellikle de demokratik güçlere ve azınlıklara zulüm uygulayan bu partinin, Bulgaristan Komünist Partisinin devamı olduğunu bile bile bu görevi üstlendi.

Yeni çok ince planlar yapılıyor. Avrupa Birliği insansız, daha doğrusu gençsiz kalan bir ülkeye yatırım yapmam derken, bizi kastediyor. Gençsiz kalan bir memlekette yaşamak oldukça zor!

250 bin üyesi genelde köylere çekilmiş ve umutla umutsuzluk kavgasında yenik düşmüş BSP zor günler yaşıyor. Partide düşünebilen adam kalmadığı dikkati çekiyor. 14 ay Başkan olan içkicilerin başı Minkov, fırsat buldukça içmekle vedalaştı ama partiye çeki düzen veremedi. Birçoklarının komşularına dahi doğru dürüst söyleyecek sözü olmayan, eski tüfek Bulgar komünistler, gönüllerince olsa da olmasa da, 2004’te NATO ve 2007’de Avrupa Birliği üyeliğinden, ülkeye birkaç Amerika üssü tesis edilmesinden sonra “su akar yatağını bulur” ata sözüne inanmaz oldular.

Onlardan biri olan şimdiki Başbakan Boyko Borisov, Putinci siyasetin Bulgaristan’a basmadan Balkanlara girip hakim olamayacağını bildiğinden naz yapıyor. Kara Deniz’de Türkiye, Romanya, Ukrayna, Bulgaristan anti-Rus askeri deniz ortaklığına “girmem” demeye başladı. Halk bu “nazın” kaç hafta süreceğini öğrenmek istiyor. Yoksa bu nazlı davranış GERB’in kuyusunu kazabilir mi?

İlk Bulgar Sosyal Demokratı, Petersburg ekolünden gelen ve Bulgaristan sosyalist hareketine bilimsel ideleri saçan üstat Dimitır Blagoev’in başını çektiği hareketin “dar sosyalistler” (komünistler)  ve “geniş sosyalistler” – (sosyal demokratlar) olarak ikiye bölünüşü. Birinci Dünya Savaşı öncesine rastlar. İki büyük savaş arasında Bulgaristan İşçi Partisi adıyla ayakta kalan bu parti, ikinci Büyük Savaştan sonra Stalinci tıp komünist partisi oldu.

Ektiğini biçen ve biçemediğini de ateşe veren Bulgar komünistler, 1989’un 10 Kasımında iktidardan yıkılırken “bizden sonrası tufan” inancıyla tarımda kooperatifçiliğini yok etti. Endüstride de bizden size bir şey kalmaz, dediler.

45 yıllık emeğin ürünlerini hurdaya çıkarıp yok ettiler. Hangi ismi aldığı, Komünist Enternasyonale mi yoksa sosyalist Enternasyonale mi katıldığı tamamen önemsiz olan, bu partinin güncel Bulgaristan yaşamında ve tarihinde yeri olmadığını her seçimde küçülmesi kanıtlıyor.

Bulgaristan Müslüman Türkleri ve totalitarizmde isimleri değiştirilmiş, dinlerine saldırılmış, ana dilleri, ahlak ve kültürleri, geleneksel medeniyet çizgileri değiştirilmiş olan etnik azınlıklar 1990’dan sonra BSP’ye üye olmadılar, oy vermediler, inanmadılar, inanmıyorlar.

Ne yazık ki, tarihle hesaplaşmada, Bulgaristan Müslümanlarını temsil etme hakkıyla kumar oynayan Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) ve bu parti Müslümanların öz davasına ihanet eden lideri Ahmet Doğan, tüm soydaş ve kardeşlerimizi son 26 yılda defalarca kullanmayı başarmıştır. Bulgaristan Türklerini, BSP’nin yok olmasını, erimesini engelleme siyasetine alet eden Doğan, 2002 yılına kadar parti örgütlenme sekreteri görevinde bulunan Osman Oktay’ın da itiraf ettiği üzere, Hak ve Özgürlükler Partisi Bulgar siyasi polisinin bir tasarısıdır.

Partiyle ilgili Moskova’nın dış casusluk servisinin (KGB) onayı alınarak, Bulgar gizli polis “DS” ajanlarının eliyle gerçekleştirilmiştir. Bu ajanların başını çekense, özel eğitim almış olan A. Doğan’dır.

Partinin 4 Ocak 1990’da Varna’da kurulması bir siyasi projedir.

Bu hamlenin özünde olan, Bulgaristanlı Müslüman Türk seçmen kitlesinin Bulgar anti-totaliter demokratik muhalefetiyle ve özellikle Demokratik Güçler Birliği (CDC) hareketiyle birleşip kaynaşarak BSP partisini ezme planını durdurma ve sımsıkı gemleme hesapları vardır.

1990’lı yıllarda bu plan başarıyla uygulandığı gibi, 1991-1992’de Filip Dimitrov’un; 1995-1997’de Jan Videnov’un; 2001-2005’te Simeon Sakskobourggotski’nin; 2005–2009 yılları arasında Sergey Stanışev’in ve 2013’te Plamen Oreşarski’nin başbakan koltuğuna oturabilmesinde “koltuk değneği” rolü oynamış ve kullanılmış olmasıdır.

1945-1989’da totalitarizmle nitelenen dönemin devamı olan şu iktidarlar sosyalist partiye nefes aldırmış, güç toplama çabalarını yenilemesine olanak vermiş, hatta defalarca iktidar olmaya fırsat bulmuştur.

Bu çabaları çeyrek yüzyılda yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de defalarca yaşadık. 1990’dan beri Bulgar Cumhur-başkanlarının hepsi Müslüman Türklerin ve azınlık toplulukların oylarıyla hep 2. turda seçilebilmiştir.

1990-1997 yılları arasında Demokratik Güçler Birliğinden Cumhurbaşkanı olan Jelyü Jelev;

1997 –  2002 yılları arasında Demokratik Güçler Birliği’nden Cumhurbaşkanı olan Petır Stoyanov;

2002 -2012 yılları arasında Bulgaristan Sosyalist Partisi’nden iki dönem Cumhurbaşkanı olan Georgi Parvanov ve 2012’de bugüne kadar tek dönem Bulgaristan’ın Avrupa Gelişimi için Vatandaşları (GERB) Cumhurbaşkanı olan ve Avrupa ve Atlantik yanlısı bir siyaset izleyen Rosen Plevneliev  de ikinci turda  soydaşlarımızın ve Türk seçmen kitlesinin oylarıyla göreve başlayabilmiştir.

6 Kasım’da Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı seçimi yapılacak.

Henüz ciddi bir aday soyunup sahneye çıkmadı. Sanki tüm iç olaylar dış faktörlerin etkisi altında. Bugün İngiltere’de “AB’de kalalım mı, yoksa çıkalım mı?” halk oylaması yapılıyor. İngilizlerin alacakları karar ne olursa olsun, bugün Bulgar Cumhurbaşkanı Plevneliev “AB parçalanırsa savaş olur!” deyince, tüylerin diken diken oldu.  Bu sözler, Bulgaristan ve birçok başka AB ülkesinde totalitarizmin can olduğuna işaret eden, yeraltından gelen bir uğultudan gelen sedadır. Orta noktayı bulmak son derece zor! Yaklaşan seçimler için Cumhurbaşkanı adayı gösterilememesinin nedeni de budur. “Seçim yasasında değişiklikler yapılmasının” nedeni de budur. Müslüman Türklerin yeni bir cesaretle dirilmesinden korkuyorlar.

 

Burada dikkati çeken özellik (Cumhurbaşkanlarından Jelev, Stoyanov, Plervneliev) örneklerinde sağ;  (Avrupa Birliği, NATO ve Birleşik Amerika’dan yana) hem de (Parvanov) kişiliğinde Moskovcu sol siyaset çizgisinde olsa da, her defasında HÖH seçmenin kitlesinin oylarının kullanılmış olması çok acı veriyor. Bir insan kaç defa aldatılabilir? Biz daha ne kadar aldatılacağız? Bizi hatırlayanlar aldatılan kuşak olarak mı anımsayacak?

 

İşte bu durumda, Doğan’ın, Sofya “sarayında” kardeşlerimizin ve soydaşlarımızın ardından bir tek kendi çıkarlarını gözeterek bizim adımıza defalarca oy pazarlığını yaptı, kendisi için koparabildiğini kopardı. “Tzankov Kamak” baraj inşaatından ceplediği 1 250 000 lv (bir milyon iki yüz elli bin leva). Karadeniz kıyısına kondurulan lüks köşkler. Avrupa Birliği para fonlarının dağıtımında son söz sahibi olmayı elde etmek ve zavallı insanlarımızın lokmasından koparabildiği kadar koparmak, işte bu biz seçmenlerden Türkiye’de ve Bulgaristan’da HÖH isteğine uyarak verdiğimiz oyların getirdiği büyük nimetler arasında yer aldı. Bunların hepsi güzel de, bu “lider” bizim temsil ederken hep kendini ve beslemelerini düşünmesine son verme zamanı geldi. Şunu yazarken utanıyorum. Halkımızın ektiği tütün küflenmeden alınmazken, kimseyle sözleşme imzalanmak istenmezden, binlerce dönüm tütün diktirip toplatın yüksek fiyattan satan büyük ölçekli sömürgeciler belirdi, insanımızın damarına kene gibi yapıştı ve emdikçe ediyorlar. Bu eziyetlerin eziyetinin son şeklidir. Türkiye’deki ve özellikle de Bursa’daki soydaşlarımızı temsil eden dernekçilerin kafasını iyice çelerek 26 yıldan beri göçün sürüp gitmesine, (toplam 710 bin kişi göç etti) ata topraklarımızın boşalmasına ne deyelim? Böyle bir körlük ne tavukta ne de koyunda var….

HÖH liderleri,  ihanete dayanan siyaseti aydınlarımızı baba ocağımızdan kovabilmek için durdurmadı. Hak ve özgürlüklerin özünü, anlamını çarpıtarak bize karşı kullandılar. Vatanı terk etme zorunda bırakılanların yurtlarından kaçmak zorunda kalmaları özgürlük ve insan hakkı olarak idrak edildi. Bütün bu yıllar içinde tarihsel geçmişimize, gördüğümüz zulme, verdiğimiz kurbanlara, bir türlü savmayan ve unutulmayan çilemize rağmen, oyumuzu BSP’li Başbakan Sergey Stanışev ve BSP’li Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov vermek zorunda bırakıldık. Bize zulmedenlere, terör rejiminin devamcılarına, adaletten yana tavır almanın ne olduğunu bilmeyenlere, Müslüman Türklerin insan haklarını bile tanımak istemeyenlere vermek zorunda bırakıldık. Bu kargaşalığın, aldatmacanın zirvesi ise, şimdiki DOST Genel Başkanı, eski HÖH Genel Başkanı L. Mestan’ın BSP Genel Başkanı S. Stanişev’le “Kartal Köprü”de öpüşmesi oldu. Asla unutulamayacak anılar, beklemediğimiz olaylar oldu. Biz yeni kötülüklerin gelmemesi için çaba göstermeye devam ediyoruz.

Gelelim bugünkü gelişmelere:

Biz, Müslüman Türkler, T.C’ deki soydaşlarımız bir daha BSP çıkarları için kurban edilmek isteniyoruz. Bu defa, olay çok uzaktan planlandı. HÖH partisinin 17 Aralık 2016  “sarayda” düzenlenen kalabalık yılbaşı kutlamasında kundaklandı. Parti Genel Başkanı ve arkadaşları partiden atıldı. HÖH “bilmem kaçıncı defa” parçalandı. 26 yılda toplam 400 bin kişi partiden uzaklaştı. Her uzaklaşma bir tövbe oldu. Cehennemden karış gibi bir şey oldu. HÖH’ ten ayrılma süreci hızlanarak ve yoğunlaşarak devam ediyor. Bu, Bulgaristan Müslüman Türklerinin hak, özgürlük, adalet ve demokrasi davasına yüz çevirdiği anlamına gelmiyor. Unutulmamalıdır. Partiden bir defa çıkan bir daha geri dönmedi. Dönmek istemiyor. Dönmeyecektir de… Bu hainler bizi her şeyden ve her yerden kaçmaya alıştırdılar, evimizden kaçıyoruz, vatanımızdan kovulunca kaçıyoruz, yönü belli olmayan bir yöne kovuluyoruz. 800 yıllık bir çınarı yıkmayı başardılar. Dallarını kıyım kıyım kıyıyorlar. Birlik olup direnmeliyiz.  Biz Bursa’da, Kemallerde, İzmir’de, Ak Kadınlar’da, İstanbul’da Cebel’de, Koşu Kavakta, Mestanlı’da, Kırcaali’de ve daha her köy ve kasabada beraber olup karar aldığımız bizim adayımıza oy vermeliyiz. Unutmayın Ahmet Doğan’ın emrettiği satılmış kişilere değil, Mustafa Karadayı’nın ağzından gevelediği kişilere değil, kendimizin, derneklerimizin, federasyonlarımızın ortaklaşarak gösterdikleri adaya oy vereceğiz, oy vermeliyiz. Halkımız Ahmet Doğan sözünü işitmek istemiyor. Yeni bir nitelik, kimliğimizi sergilememizin yolu budur. Ve esef ederek yazıyorum, başka bir yol yok. Biz aldatıldık ve aldatılmış olduğumuzu yenerek, mutlaka yeni bir yol izlemeliyiz. Bugün bu direncin yapılacağı bir tek yer var, sandık başıdır. Bu hassas bir konudur. DOS’un BSP’yi kurtarmak için ortaya sürüldüğü görüldüğüne göre, birlikte düşünelim, ortak karar alalım. Hiçbir kapana düşemeyiz!

Lütfi Mestan HÖH’ten neden mi atıldı.

Partimiz parçalanınca Bulgar parlamentosuna giremeyecek. Bu gidişle baraj altı gelecek. Bir taşla iki kuş vurmak istiyorlar. Hem HÖH hem de DOST meclis dışı, yani politika dışı kalmış olacak. Bulgaristan Müslüman Türkleri siyaset dışına itilecek, “siyasi köle” yapılmak istiyorlar. Ancak başkalarının gösterdiklerini, başkalarına hizmet edenleri, bizden olmayanları ve bizim menfaatlerimize hizmette bulunmak akıllarının ucundan bile geçmeyenleri seçmeye zorlanacağız. Yeni bir yalan dolan sayfası açılacak ve asla kapanmayacak.  Ve bir daha biz, milyonlarca kişi olmamıza rağmen, siyasette bir renk, bir fırça darbesi bile olamayacağız. 1989 Mayıs ayaklanmasından sonra Bulgaristan Türk Müslümanları ruhu ezilecek, göçle parçalanıp güçsüzleştirilmelerinden sonra, sonrasız olarak vatansız bırakılabilmiş olacaklar ve A.Doğan stratejik planının bir halkası daha gerçekleştirilmiş olacaktır.

Bugünkü koşullarda bu planın ana hedefinde, BSP’nin meclisteki ikinci yerini korumak var. HÖH parçalanmamış olsaydı, Bulgar parlamentosunda 2. parti ve ana muhalefet durumuna yükselecekti. İşte bu yapılırken bu defa Lütfi Mestan ve arkadaşları kurban edildiler. Olay bu kadar basit! Şimdi DOST partisi mahkemede tescil edilmiyor. Oyunlar dönüyor. Belki de DOST partisinin mahkemeye sunduğu evraklarda işlediği siyasi hedefleri ele alırken Bulgaristan’da “böyle siyasi problem yok” deyip tescil işini çok uzak belirsiz bir tarihe erteleyebilir. Bu gidiş o gidiştir. Sonuçta, HÖH meclis dışına itilecek, DOST siyasi hayata katılamayacak, umudu burnunda sokakta kalacak ve sonunda BSP mecliste 2. parti kalacak ve yok olma tarihini biraz erteleyebilecektir.

Böylece hem HÖH hem de DOST meclis dışı kalacak. Bulgaristan Türklerinin siyasi hayatın dışında kalacaktır. Göçmen soydaşlarımız da pek tabii…

Bütün bu olaylar, çizilen iğrenç planlar, zorlamalı uygulamaların hepsi bir yılan deliği olan “saray” dan gelen kokular, ssısmalar, tehditler ve hesaplaşma kurgularıdır. Bizimle 138 yıldan beri hesaplaş ılıyor. Başa çıkamadılar. Çıkamayacaklar. Ahmet Doğan hainliği 26 yılda çökertildi. Başınızı kaldırın!

Reklamlar