Karadeniz incilerimizden Burgas şehri yakınlarında bulunan Kameno köyündeyiz. Deniz sakin olduğu günlerde kalaylanmış bir tava gibi nasıl şakıyorsa, burada da orak bitimiyle ilk yağmurun dinmesini beklemeden dümdüz ovaya giren traktörlerin sürdüğü tarlalar kapkara şakıyor. Ne var ki, bu topraklar Kamenoluların malı değil. Köy ortasından geçen asfalt yol, yerleşim yerini denize bakan ve ova gören kısım olmak üzere ikiye ayırmış. 2 üç katlı evlerin balkonları ana yola bakıyor.
Kameno köyü bir de “Altıncılar”ve “Çocuk Satanlar” olmak üzere iki soya bölünmüş. Burada soya “klan” diyorlar ki, bu da daha derin boylardan geldiklerine işaret ediyor.
Köyde yaşayan insanların yürekleri kaç tarafa birden gönül vermiş bilmem ama Rom etnik kökenli olan bu insanların kimliklerinde Bulgar isim, baba adı ve soyadı yazarken, kadınların sol kollarının kalp yakınında sevdiği erkeğin Türk adı (Ahmet, Sert, Metin) yazarken, erkeklerin de sol kolunun kalbe en yakın olan yerinde büyük harflerle sevdiği bayanın adı (Ayşe, Sevgi, Gül ve bir de kalp) var.
İnce bir özellik, aynı köyde yaşayan bu iki klan arasında kız alıp verme yok. Altıncılar kızlarını HIRSIZLIK İŞİ öğreten “babalara” küçük yaşta “eğitime” veriyor. 16 yaşına bastıklarında geri alıyorlar. Bu özel bir eğitim, çok sıkı bir disiplin içinde çalma, kapma, dolandırıcılık zanaatını öğreniyorlar. Hırsızlığın pratik kursundan geçiyorlar. Demokrasi yıllarında kurs esnasında birkaç defa yurt dışına çıkarılıp orada da zanaat incelik ve özellikleri üstüne uygulamalı bilgi alıyorlar. Bu kursun toplam masrafı bir defada ve önceden ödeniyor. Çingene lehçesi dışında Bulgarca, pratik Türkçe ve İngilizce pratik dil kursları dahil eğitim masrafları 5 ile 10 bin leva arasında değişiyor. Kurslar yatılı olduğundan rejim sıkı. Anne ve baba kızlarını kursa verirken “eti senin kemiği benim” senedi imzalıyor. Mesela, bazı kızların karakter özelikleri, müşteri seçme kabiliyetleri geliştirilirken çok özel ve bireysel çalışılıyor. Sır tutma, yalan söyleme, farklı konuşma gibi özelikler üzerinde duruluyor. Kurban arayan bakışın odaklanması konusunda devamlı eksersiz yapılıyor. 3-4 yaşında kızlar bir odaya kapatılıp günlerce birbirlerini aldatıyor, yalandırıp dolandırılıyor. Kapalı eğitim rejiminin önemli bir özelliği kendilerine gelen tekliflere aldanmamak, tuzağa düşmemek, durum analizi yapmak ve tanımadığı kişilerin isteklerini geri çevirme usulü üzerine çalışıyor. Yatılı eğitim gören kızların kaldıkları yerlere hiç kimsenin dikkatini çekmeden girip çıkmaları eğitimin bir parçasıdır. Muhbirlik, hainlik gibi illetlerden kesin uzak durmaları gereği aşılanırken, polis işkenceleri önceden üzerlerinde deneniyor. Dilleri kesiliyor, yakılıyor. Kolları bilekten kırılıyor. Dövülüp, aç susuz bırakılırken çile çektim işkence gördüm, dayanamayacağım gibi şikâyette bulunma yolları kapanıyor. Kendi problemleri üstüne yalnız ana dilinde konuşmaya alıştırılıyor. Eğitimi tamamlanan kızlar 16-sına basınca ana babaları tarafından alınıyor ve GELİN PAZARINA çıkarılıyor. Burada eğitim için ödenen para üstü çeyiz parası 15 bin ile 30 bin leva arasında alıcı buluyor. Kurs görmemiş ve hırsızlık bilmeyen kızların fiyatı çok daha düşüktür. “Burgucu” klanı son GELİN PAZARI geçen hafta “Baçkovo Manastırı”nda yaptı. Onların kızla eğitimsiz güzeller olduklarından fiyatları 5 bin levayı aşmadı.
Kameno köyündeki ikinci klan kızları da eğitimsizdir. Onların işi çocuk doğurmak ve çocuk satmaktır. Çocuk pazarı Yunanistan’da kuruluyor. Orada da en yüksek fiyat kız çocuklarına veriliyor. Ne ki, çocuklar bir yaşını doldurmadan satıldıkları için fiyatları da 10-12 bin levayı (5-6 bin Euro) aşmıyor. Bu klanın gelinleri evliliğin ilk birkaç yılda 3 çocuk satıp, evlerinin üstüne kat kaldırıyor. Dış görünüşlerine bakılırsa tüm binaların mimari özellikler aynıdır. Hepsinin avlusunda bir kulübeyi andıran, bacası teneke boru, kiremit yerine eternit plak kullanılmış ya da ince saçla kapatılmış bu çekimsiz yapılarda oturuyorlar. Evlerini misafir için koruyorlar desem, bilmem doğruyu söylemiş olur muyum. Belki de gösterişi seviyorlar. Akşam saatlerinde yüksek katlarda elektrik ışığı yok. Hayat kulübe önünde ve içinde kaynıyor. Tencere kapağını kaldıran kabarcıklardan gelen koku yola ve mahalleye yayılıyor. Çingeneler o işi yaparken bile kulübede olup biteni yoldan geçenler işitsin diye değişik sesler çıkarıyor.
İki klanın hangi erkeğine sorarsanız sorun eşleri hep “ev işi” yapıyor.
İşte böyle bir ortamda Kameno köyünde 5 Ekim 2014 seçim kampanyası açıldı. İlk toplantıya biri o biri de bu klandan yalnız 2 temsilci geldi ve bize laf anlatma, BİZ OY TOPTANCISIYIZ, fiyatımız şu dediler. Kimse fiyat kırmıyor. Şu demokrasi var ya, halkımızı öyle eğitti ki, kim seçilecek kimsenin umurunda değil, çünkü geçimi cepte para olan seçmen artık aracı ve toptancılarını seçmiş ve şekerlemeye uzanmış. Ver parayı al oyu. Çocuklarını satanlardan ve hırsız okulu mezunlarından başka bir şey beklemek yalan olur. Okudum okudum da halkın bilinçlenme noktasının başlangıcını hala bulamadım. Ana sorun şu: Biz nasıl bir toplumsal düzende yaşıyoruz? Lütfen bana yardım edin!
Dr.Halide AKINCI