Raziye ÇAKIR
Tarih 27 Kasım 2020
Milletlerin Kendi Kaderini kenti tayin etme hakkı, azınlıkların da kendi kaderlerini tayin etme hakkıdır. Bulgaristan’daki azınlıkların ortak hakkıdır.
XIX. yüzyıl milletlerin oluşması ve dolayısıyla kendi kaderlerini belirleme yüzyılıdır. Öncelikle milli şuurun oluşması, milli toplumun biçimlenmesi ve milli yasalarda buluşup devletleşme anlayışı o zaman gelişmiştir. Fakat Avrupa ve devletler hukukunda kaderini belirlenme hakkı şu millete tanınır, şu millete ya da azınlığa tanınmaz diye bir madde yoktur. 1878 Berlin Anlaşması bu hakkı Bulgaristan Müslümanlarına da tanımış, 1919 Paris/ Neully Anlaşması da yenilemiştir. 1952-1957 yılları arasında Bulgaristan’da azınlıkların kültürel otonomi hakkı pratikte uygulanmıştır.
Bulgar milletinin olduğu gibi, küçük milletlerin dış yardım olmadan kendi milli bilincine ulaşması ve devlet kurması olanaklı olamazdı. Bulgarların uyanış, diriliş ve milli şuura ulaşmaları XIX. Yüzyılda Osmanlı devletinde yaşarken gerçekleşmiştir. Bulgaristan Müslüman Türkleri bu bilince 1879’dan sonra uyanmışlardır. Bu önemli gelişme, Bulgarların anadilleriyle yaşamalarına, okullarda Bulgarca ders görmelerine, Bulgarca konuşarak ve hesap kurarak üretim ve ticaret yapmalarına, Kilise’mde dualarını Bulgarca okumalarına Osmanlı devletinin hiçbir surette engel olmayışıyla mümkün olabilmiştir. Ne ki Bulgar monarşi, sosyalist-komünist ve şimdiki liberal demokrat devlet Bulgaristan’daki azınlık topluluklarına kendi alın yazılarına, kaderlerine, yazgılarına sahip çıkma hakkını meşrulaştırmıyor, tanımıyor, kimliklerini reddediyor ve onların kaderini baskı ve zulümle kendisi belirlemeye çalışırken milli şuurlarını köreltiyor.
27 Kasım 2020 tarihli “Nova Makedonya” /Yeni Makedonya/ gazetesi, deneyimli gazeteci Pange Kalemişevski imzasıyla “Türklerin hepsi Bulgar’dır – Zorla asimile etme denemesi yapıldı” başlık bir yazı bastı.
Yazı Todor Jivkov’un şu sözleriyle başlıyor:
“Bulgaristan’da birkaç yüz bin Pomak yaşıyor. Bir buçuk milyon Türk var. İki milyon da Makedon var. Ulah ve Romenler de kalabalık. Bunların hepsinin milli kimliğini tanırsam kaç Bulgar kalacak? Azınlıklardan hiç birisini kimliğini tanıyacak bir Bulgar siyasetçisi yoktur, çünkü tanırsa Bulgaristan yok olacaktır!”
Bugünkü Bulgaristan bunalımı ve tüm diğer iç ve dış sorunlar milli azınlıkların tanınmamasından kaynaklanmıştır. Bulgaristan’da merkez kaç kuvvet, bütün azınlıkların Bulgar milletinden uzaklaşması anlamında güç topluyor ve bu da toplumu parçalıyor. Bölünmüşlüğün derinleşmesini kışkırtan bir de güncel siyasettir.
Yazıda, Bulgar sosyalizminin Toşkovist komünist totaliter döneminde Müslüman nüfusun isimlerinin değiştirilmesine ilişkin Komünist Partisi Merkez Komitesi arşivinde 2 469 evrak bulunması, isim ve kimlik değiştirme zulmünün bir devlet politikası olarak uygulandığını ortaya koyuyor. Yazıda, tüm devlet şiddetiyle 24 Aralık 1984’te başlayan Türkleri Bulgarlaştırma saldırısının iki aşamada gerçekleştiğine, önce zorla isimleri değiştirilen Türker’den 360 bin kişinin de Türkiye’ye göçe zorlandığı anlatılıyor.
XX:yüzyılın sonunda Bulgar milletinin kalıbını silah zoruyla değiştirmeye çalışan Bulgar devletinin başarı elde edemediğini yazan gazeteci Kalemişevski – Türkler ayaklandı ve isimlerini geri almakla kalmadılar, 10 Kasım 1989’da T. Jivkov’un devrilmesine neden olan da onlardır, diye belirtiyor.
Olayı ayrıntılı bir şekilde hatırlatan Makedon gazeteci, tüm Ayşelerin Mariya, tüm Hasanların Asen olduğunu, yaşlı ve gençlerin, ölü ve canlı Türklerin hepsinin kimliklerinin, doğum kâğıtlarının, okul karnesi ve diplomalarının, sağlık kartonlarının, tabularının ve tüm diğer evraklarının değiştirildiğini anlattıktan sonra şöyle diyor. “Türk isimlerinin mezar taşlarından kazındı, çeşme yazılarının silindi ve ayrıca her kişiye Türkiye’de akrabam yok belgesi imzalatıldı.”
Gazeteci, Bulgar devletinin yazdığı bütün tarihin yalan yanlış olduğuna, zorla isim ve kimlik değiştiren Bulgarların şimdi de Pirin bölgesindeki Makedon kimliğini tanımadığına vurgu yapıyor. pande.k@novamakedonija.com.mk
Bulgaristan’daki tüm kimliklerin varlığı anayasaya ve yasalara işlenerek meşrulaştırılmalıdır.
Bulgaristan’da yaşayan Türklerin olduğu gibi Makedon azınlığın da kendi kaderini tayin etme hakkı kutsaldır.
2017’den beri kızışan Bulgaristan Makedonlarının varlığının, dilini, tarihinin ve kimliğinin tanınması, sivil toplum örgütlerinin, kültür kulüplerinin, politik örgütlenme haklarının tanınması sorunu güncelliğini koruyor. Bu konu Bulgaristan ile Kuzey Makedonya Cumhuriyeti arasındaki tarih, dil ve Makedon milli kimliği problemlerinden tamamen ayrı bir konudur. Bulgaristan’ın Pirin Dağı bölgesinde topluca yaşayan Makedonların Makedon olduklarının tanınması ve kendilerine kaderlerini belirleme hakkı tanınması Bulgaristan’ın iç sorunudur. Şunu hatırlatayım. Yaşları ilerlemiş olan Bulgaristan vatandaşı Makedonların pek çoğu totalitarizm döneminde asimile olmayı, Bulgarlaşmayı kabul etmedikleri için hapiste yattılar. Kayıplara karışan, özürlü kalan vs oldu.
30 yıldan beri Bulgaristan Makedon kimliği tanınmıyor.
Bu konuda açılan davalardan 200’ü Strazburg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşınmıştır. Mahkemenin verdiği olumlu kararlar Bulgar yerli mahkemesince yine işleme konmuyor ve yeni durumda tüm şikâyet evrakları Avrupa Birliği Bakanlar Kuruluna gönderiliyor.
Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu ordusu, polisi, jandarması ve yaptırım uygulayacak başka bir makamı olmayan kurumlardır. Strazburg Mahkemesi kararlarına uyulmadığını kanıtlayan tüm evraklar yeniden Strazburg AİHM gönderiliyor. Yaptırım kararı talep ediliyor. Bu yeni karar, Bulgaristan yerli mahkeme kararlarından üstün olan AİHM kararının bu defa anayasaya ve yasalara işlenmesini ve tescil işlemi için yerel mahkemenin elini kolunu serbest bırakmayı amaçlıyor. Bu da olmazsa, ilgili ülke insan hakları yasalarına uymadığı gerekçesiyle Avrupa Konseyi tarafından AB’de çıkarılıyor. Şimdiye kadar bu şekilde uygulanmış bir örnek olmasa da, usul ve gelişmeler bu yöndedir.
Avrupa Birliği hukukuna göre halkların, milletlerin ve azınlıkların kendi yazgılarını belirleme hakkı vardır. Bu azınlıkların örgütlenmesi ve kolektif haklarını kullanması anlamına da gelir. Bulgaristan azınlıklarına kaderini, yazgısını belirleme hakkını tanımıyorsa Strazburg AİHM ile Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu bu problemi çözmek zorundadır.
Makedonya’da Bulgar azınlığı yaratma planları boşa çıktı.
2007’de Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’ne üye alınmasından sonra Makedonya Cumhuriyeti vatandaşlarına Bulgar pasaportu satma ve bu yeni Bulgarların Batı ülkelerine işe gidebilme yolu açıldı. 150 bin Makedon vatandaşına belirli bir paraya ve “ben Bulgar’ım” beyanına karşı BG pasaportu verildi. BG Dış İşleri Bakanlığı BG vatandaşlığına kabul ettiği “her yeni Bulgar’ı” Üsküp makamlarına bildirdi. Fakat Üsküp makamları bu olaya tepki vermedi, ancak çifte vatandaşlık tanımadıklarına ilişkin bir yasa çıkardılar.
Bulgaristan hükümetinin iki komşu devlet arasında dil, tarih ve kimlik konularında şiddetli tartışmaların sertleşmesi ve bunlara Bulgaristan’da yaşayan Makedon azınlığın kimlik, dil, stk-larda örgütlenme ve kültür hakları da dahil edilince, Bulgaristan tarafı, BG pasaportu verdiği 150 bin Makedon vatandaşına Kuzey Makedonya Cumhuriyetinde Bulgar azınlığı hakkı tanınmasını talep etti. O zaman da Makedonya’da BG pasaportlarını yakma kampanyası başladı.
KMC hükümetinin kimlik, dil ve tarih konusundaki kararlı tutumu.
Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Nikola Dimitrov, Makedon halkının alın yazısını belirlemeye çalışan Bulgar hükümetine hitaben şöyle konuştu:
“El kaldırıp Avrupalı kaderimizden vaz geçmeye niyetimiz yok. Makedon kimliği ve dilimizi müzakere konusu yapmaya da niyetimiz yok”.
“Bulgaristan İkinci Dünya Savaşı gerçeğini ve Bulgar faşizmi gerçeğini tanımalıdır. Bulgaristan’da anti-faşist hareket vardıysa, faşizm de olduğu anlamına gelir, öyleyse faşizm gerçeği tanınmalıdır”.
“Bulgaristan’la imzalayacağımız yeni bir anlaşma halkımızın kaderini kendisi belirleme hakkına gölge düşüremez”.
“Makedon kimliği uzun bir tarihsel sürecin sonucudur ve üzerinde görüşme başlatamayız. Aynı zamanda kimlikler üzerine görüşmeler yürütülmesi veya baskı uygulanması bütün Balkanlar için kötü bir örnek olur”.
“Üsküp hükümeti KMC’nin Avrupa Birliği üyeliği yoluna ve Makedon kimliğini savunmaya devam edecektir.”
KMC Başbakanı Zoran Zaev de aynı konuda BGNEZ ajansına verdiği demeçte şöyle konuştu.
“Bulgaristan, 1992 yılında Makedonya Cumhuriyeti devleti ve egemenliğini tanırken kendi kaderimizi kendimizin tayin etme hakkımızı da tanımıştır ve hiçbir şeyimize karışamaz!”
“Die Welt” gazetesinin önerisi
Bulgaristan vetosu, yalnız KMC’nin değil diğer 6 devletin de işlerini karıştırıp AB yolunu tıkar nitelikte olduğundan, Batı Balkanlar’da “Küçük Shengen” kurulması önerisi belirdi. Eski Yugoslavya Federatif Cumhuriyeti’nden ayrılan ve egemen devletini kuran bu 6 ülkenin yeniden Belgrat Merkezli bir Federasyonda toplanıp AB’ye birlikte girmeleri 4 Aralıkta Brüksel’de AB ülkeleri başbakanlar toplantısına taşınsın önerisinde bulunuluyor.
Bulgaristan’ın 1956 – 1989 totaliter T. Jivkov’un milliyetçi, ırkçı ve zorbaca, azınlık düşmanı ve asimile etme amaçlı kokuşmuş kalıtından kurtulamayışı yalnız ülkemizdeki tüm azınlıklara değil, Batı Balkanlara ve yakın ve uzak birçok halka ve ülkeye zarar vermeye devam ediyor.
Okuyanlara teşekkürler.
Lütfen paylaşınız.