Mikr.Uzm Dr. Osman BUYÜKKAYA

Konu:  Ateistler partisi halk partisi olamaz!

Bulgaristan Türklerinin Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH) 26 yaşındadır. İnsan olsa erginliğini tamamlamış ve olgunluk çağına geçmiş olurdu. Yani boyu postu belli olur, kokuşması, düşünceleri, özlemleri ve niyeti gözle görülürdü. Bir Türk oğlan Bulgar Türk karma ortamında doğmuş olsa bile, bizim Türk partimizin Bulgaristan sosyal ortamında oluştuğu gibi, Babası Anası soyu kökü Türk ve Müslümansa bu parti bir Türk partisidir. Yol boyundaki bostanda iri kavun-karpuza gelip geçenin göz diktiği gibi, bizim HÖH partimiz de (DPS) adı beğendirildi, DPS, DPS-ci falan filan derken partimiz bir yandan Bulgarlaşırken, aynı zamanda bir de Hıristiyanlaşmaya başladı. Sanki Türk dendiğinde Müslüman ve İslam dinine mensup kişilik anlaşılmazmış gibi, ve bu gerçek durum ortada dururken, Papazlar da her yemeğimize tuz biber olmaya başladılar ki, bu HÖH-lü olanlar tarafından tepkiyle karşılanıyor.

En son örnekte, biz bu olayı 1972’nin 28 Mart’ında isimlerini, dinlerini ve Müslüman kimliklerini korumak üzere ayaklanan ve totaliter komünist rejim polisinin Blagoevgrat ili Nevrekob belediyesi (Gotse Delçev) Konrniza köyünde verilen şehitleri anma törenine imam ve müftüyle birlikte bu defa papazların da katılmasında ve tören yapmasında izledik.

Biz bu zulm kurbanlarını her yıl anıyoruz. Çatışmalarda 3 köylü ölmüştü. 300 kişi yaralanmıştı. Muharrem Muharremov Barganov, Hüseyin Asanov Karalilov ile Halif Mustafov Amedein şehit düştü. Breznitsa  ve Lıjnitsa köyleri de kurban verdi. Breznitsa köylüleri bir hu havzasına itilerek dövüldü. Askerden yeni dönen Tefik Haciev öldü. Breznitsa’lı yaşlı İsmail Atemin de öldürüldü.

Bayram İbrahimov Getov, Bayram Bayramov Dulev, İsmail Ahmedov Drilev, Hüseyin İbrahimov Sırmanliev, Ayruş İbrahimov Haciev, İsmail Bekirov Byalkov, Osman Alipov Buzev, Yusuf İbrahimov Sırmanliev ve Mostafa Faikov Byalkov hapse atıldı. Birçok aile sürgün edildi. Ve bu adamlar Müslküman oldukları için zulüm gördü. Bu mevlidin helvasını Hıristiyan karıştıramaz, mevlidini Papaz okuyamaz. Bu karışıklığı arındırmak zorundayız. “Ilımlı” İslamcı Zamancılar” lütfen ayağını düzeltsinler. Hıristiyan Papazlar bizi bodur bulmaya başladı.

Adetlerimizin, ahlakımızın, kültürümüzün, dinimizin sulandırılması bizim sonumuz olur. Aynı zamanda bu HÖH depese “ateistlerinin” de sonu olacaktır. Stratejik hedef budur, alet olmayalım!

Şimdi bu anma töreninde Papazların kandil sallamasına mana vermek güç değildir. Bizim kutsal bayramlarımıza, anma törenlerimize Papazları ilk davet eden “hoşgörülü ılımlı İslam” elçiliği yapan Feytullah Gülen’in “Zamancı” kadrosu olan hafiye sürüsüdür.  Ramazan oruç soframıza, anma törenlerimize, mevlitlerimize, yağmur dualarımıza Papaz davet eden, Papazları ödüllendiren onlara halkımız üzerine “kutsanmış su” serptiren ve böylece Bulgaristan’da İslam’ı sulandıran, özüne darbe vuran ve halkı kutsal törenlerinden soğutan onlar oluyor. Çıkardıkları “Zaman” Gazetesi de aynı sinsi ve İslam’ı köreltici zihniyete hizmet ediyor. Bu konuda Dianet’in Bulgaristan’daki görevlilerinin ve Türkiye İslam Enstitülerinde öğrenim görmüş genç imam ve müftülerimizin tavrını anlamak da çok güçtür. Beyninde vatan sevgisi ve dünya görüşü olmayan bir kişi din misyonerliği yapamaz. Tüm öteki dinler gibi, İslam dini de canlı bir olgudur ve günün koşullarına ayak uydururken tepki göstermesi de özelliklerinden biridir. İslam’ın kutsallığı ile hoşgörü birbirine karıştırılamaz, karıştırılmamalıdır. Bin yıl düşünürü Mevlana’nın “Gel, kim olursan ol, gel!” sentezi günün koşullarına göre yeniden tanımlanmalı ve eylem silahı halinde kullanılmalıdır. Çağımız Bulgaristan’da düşmanımızın dinimizi sulandırarak çarpıtmaya ve bitirmeye, insanlarımızı yeni bir korku dünyasına itmeye çalıştığı bir çağdır ve uyanık olmamız zorunludur. Tanrı bir olsa da dinlerin birbirini eritme perspektifi diye bir şey yoktur. Tek dilli Vaveylan çağına geri dönemeyiz. Yeni uygarlık çok dilli, çok kültürlü ve çok dinli özgürlükçü olacaktır.  Dünyanın değişmeye başlamasına ilk şart baskıların durması, kültürlerin özgürleşmesi, dinlerin kutsallaşması olacaktır. Baskı altında tutulan ve sürekli ezilen insanlara yalnız güneşe bakma özgürlüğü yeterli olamaz! Bulgaristan’da totaliter baskı gömülmeden demokrasi yeşeremez, kültürel kimlikler boy gösteremez ve toplumsal ufuk doğamaz ki, 2 milyon kişinin ülkeden kaçması buna kanıttır.

Bu gelişmenin rakamsal ifadesi, 1989 Mayısın ’da başlayan Bulgaristan Müslümanlarını öz topraklarından söküp atma ve Bulgaristan’ı Türklerden arıtma (Türk’süzleştirme) süreci bugün de devam ediyor. Hepimizin aklındaki ve basındaki rakam 1989’da Bulgaristan’dan 500 bin Türk’ün kovulduğudur. Bugün bu sayı artık 730 bin olmuştur. Bu sayıma 1989’dan bu yana doğan Türk çocuklar dahil edilmemiştir. Yani Bulgaristan’da erimeyi, İslamsız aştırılmayı, densizleştirilmeyi, Türklük dışında yaşam tarzını kabul etmeyenlerin Türkiye’ye kaçışı devam etmektedir. Büyük gerçek budur.

***

“Zaman” Bulgaristan’ın bir de T.C. adına söz söylemesi, hele de son terör olayları, canlı bomba olayları konusunda T.C. adına yorum yapmaya soyunmaları dikkati çekti, bu kişilerin külahını indirme ve keli halka gönderme zamanı gelmiştir.

Yine Bulgaristan Müslümanlarının kutsallarına ihanet ederken İslam’ı sulandırma anlamında olmak üzere Kırcaali’nin HÖH’lü demirbaş belediye başkanı Hasan Aziz’in de Kırcaali Papazıyla ikide bir kahve içmesi ve derin sohbetlere dalması da kayda değerdir. İşte bu gibi kırmızıçizgisi olmayan başkanlık, liderlik ve gelişmeler sonucu, bu yılın ocak ayında, Sofya Meclisi Genel Kurulu’nda HÖH “troykasında” eş başkanlardan biri olan Çetin Kazak’ın Türk Müslümanların partisini “ateistler” yani dinsizler yani ahlak ve gelenek düşmanı bir neo-liberal parti ilan etmesi hepimizin tüylerini ürperti.

HÖH partisinin kuruluş belgelerinde “biz dinsizler partisiyiz” diye bir ilke yoktu.

Bulgaristan’daki 400 siyasi partiden 397’isi Bulgar partisi olarak “biz ateist partiyiz,”  biz anti Hıristiyan kuruluşuz demezken, HÖH partisinin ne sebeple anti-İslam bir parti olduğunu beyan etmesine akıl erdirmek güçtür.  Yoksa Çetin Kazak Bey, İş Allah ömrü uzun olur, vefat ettiğinde Hıristiyan kabristanlığına mı gömülecek, çünkü Bulgaristan’da ateistler mezarlığı yoktur. İşte bu adımlar, 26 yıldan beri Bulgar toplumundan uzak tutulan ama içine kafalarında ideolojik berraklık olmayan değişik ajanlar sızdırılarak sulandırılıp Türk – Müslüman kimliğini eritmek istenenler büyük tehlike oluşturmaya başladı. Eğer HÖH artık tamamen ateist leşmişse Türk Müslüman seçmenden oy talep etmeye ne hakla soyunuyor, T.C. göçmen merkezlerinde ne işleri var. İzlenen yanlış siyasetler, çarpık ideolojik yaklaşım ve hafiyelik ajanlık ve hainlik ruhunun yarattığı bataklıkta sağlıklı siyaset yürütülemez. Seçmenimizin “saray” bekçilerinden herhangi bir beklentisi yoktur.

Dinsel kimliğimize bu “ılımlı” ama planlı ve yoğun saldırı giderek tırmanırken, anadilimize karşı sınırlama ve devam ediyor. Şu da iyi bilinmelidir.

Türk Müslüman kimliği anadilimiz olan Türkçemizle dinimiz olan İslam’ın sentezidir. Bunların birisi kimliğimizin dokusu ötekisi de atkısıdır ve ikisi birlikte olmadan Türk Kimlik dokumuz dokunamaz. Bugün izlenen iplerin, ilmiklerin birer ikişer kesilip sökülmesi, öz değerlerimizin sulandırılmasıdır.  Son din olan İslam’ı kendi içinden dinamitleme stratejisinin özünde kraldan büyük kralcı kesilen DEAŞ, İŞİD, El Kayda, Taliban terör örgütleridir ki, bir altın 24 ayarsa, bunun daha saf ayarı olmaz ve kendini daha doğrucu dindar ilan edenler aslında, asıl olanın sapması, çarpık olanı, taklitçidir. Bunun en parlak örneklerinden birini sözde Halifelik için silahlı savaş veren DEAŞ terör örgütü kelle kesen savaşçılarından büyük bir kısmının Hıristiyan Avrupa’dan toplanmış ya da gönüllü Hıristiyan olmasıdır. Bir Avrupalı Hristiyan’ın İslam değerleri uğruna canını ateşe atması kafa karıştırır, işin içinde iş olduğuna işarettir.

Bu bakıma biz Bulgaristan Türk Müslümanlara karşı saldırı çok yönlüdür ve bu hırçınlığın en kabasını HÖH’ün sulanarak değişen ve anlamsızlaşan, davamızın özüne ihanet eden tavrında görüyoruz. Biz bu bakıma, HÖH partisinin rüzgâra göre yön değiştiren bir parti olmasına dikkate edilmesinde uyanık olmaya çağrıda bulunuyoruz. Ahmet Doğan’ın 17 Aralık 2015 tarihli açıklamaları ve Bulgaristanlı Türk Müslümanlardan Rusçu olmalarını istemesinin anlamı “aç ayı inden çıkmış, içini girin ve sizi yutsun, kurtuluşunuz olur” isteğinden başka bir şey değildir. Kendisini “bizim kurtarıcımız” gösteren bu hain aslında halkımızı yok olmaya iterken, Bulgaristan’ı Türklerden arındırma siyasetine hizmet ediyor. O, isimlerimizi değiştiren, kimliğimizi yok etmeye çalışan, dinimize saldıran totaliter katillerin koruyucusu ve kurtarıcısıdır.  Binlerce Bulgaristan Türkünün hak ve adalet davası açmasını engelleyen oduyr. 10 bin Türk-Müslüman aydının vatanımızdan kovulmasına sebep olan odur. Bulgaristan Türklerini yoksulluk ve sefalet bataklığına iten odur. Bugün 560 bin yaşlı kardeşimiz 70 Euro (140 Leva) emekli maaşıyla geçinmeye zorlanmıştır ki bu mümkün değildir. Moskova emriyle çalışan bu HÖH zirvesinden kalpazanlar memleketimizin 4 yanına tel örgü gererek bize hapis tutuklu ve hayatı yaşatmak istiyorlar.

Avrupa’da ilk camileri Endülüslüler, ardından Araplar ve Osmanlı kurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı mirasının yalnız 24-te bir dilimi üzerinde Anadolu ve Trakya’da kurulsa da, uluslararası etkisi büyüktür ve giderek artıyor. Avrupa devletlerindeki Osmanlı Türk mirası hala ayaktadır. Dalga dönmüş, Müslümanlardan 400 sene arıtılan Avrupa yeniden Müslümanla dolmuştur. Hakka inanma kapılarını açmak için Avrupa kentlerine yeni 300 cami ve mescit kurma planları gündem belirliyor. Dünya yenilenmek zorundadır, eskiyi olumsuzlarken öz olarak diller, kültürler ve dinler hep ayakta kalacaktır. Etnik azınlıkların ana dilleri ve özgün kültürleri ve dinleri de yaşamaya devam edecektir. 21-inci yüzyılın yeni medeniyeti her şeyi kökten değiştirecek, eskimiş olanı yaşatan değerleri yeni anlam kazanmaya zorlayacaktır.  Yeni iletişim, enerji, kültür ve ruhsal dünya belki de yavaş yavan insanların belleğinden geçmiş dönemlerin eziyet ve çeki çizgilerini silecektir. Yeni uygarlığı yaşayabilmek için bizim de bilimsel teknik ve teknolojik atılımlara ayak uydurmamız gerekecek, insanların % 90’nı fakir ve yalnız % 10’unu zengin eden bir neo-liberal dünya görüşünü de çöpe atmayı başaracaktır. İnsanlık tarihine birkaç uygarlık yaşatan ve şimdi de Türk ruhuyla yaşayan yeni kuşağımız Türkiye’mizin bölünmez bütünlüğünü silah elde savunurken, yeni uygarlıkta gerçek yerini alabileceğine kuşkusuz inanıyor.  Ve işte bu süreç içinde, gerçekleşemeyen küreselleşmenin, gerçekleşemeyen post modernizemim, yeni liberalizmin liderleri olarak ortaya çıkan Vladimir Putin, Berliskonu, Sarkuzi ve başkaları da tarih sahnesinden inecek ve tahtlarını hakiki halk önderlerine bırakacaktır.  Toplumsal arında yolunda ilk büyük adım da işte böyle atılmış olacaktır. Günümüzde demokrasiyi köhnemiş totalitarizmin kalıtı ve korkulu hayaleti boğup öldürme çabalarına devam ediyor.

Reklamlar