Tarih: 09 Ekim 2019
Yazan: Oya CANBAZOĞLU
Konu: Kıvılcım aynı anda bütün okullarda çaktı.
Ahmet Doğan’ın sağ kolu, Bulgaristan’da çıkan yazılı basın ve sosyal medya’nın % 80 sahibi, Moskova parası harcamakta ulusal şampiyon, göbeklilerin en tombulu, Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH-DPS) milletvekili Delyan Peevski hiçbir yayınında “gerçeği yazın, adaptasyon durdu, okullar boşaldı, isyan var” diyemedi.
Biraz geri z…lı olsa da, hainliğin akıl babası geçinen Ahmet Doğan’ı hemen aradı ve “ayaklanmışlar” dedi.
Eli titreyen ve dili tutulan Doğan, “Tü – üüürkler mi?” Diye sordu.
“Bu defa Çingeneler-Millet!” cevabını alınca ürktü. Deniz köşkündeydi. Değişen rüzgârın yönünü tespit etmeye çalışıyordu. Rüzgâr sertti ve dalgalardan kaptığı nemle biraz tuzluydu. Kimi arayayım diye düşündü.
Son günlerde İç İşleri Bakanı Mladen Marinov ile arası açıktı. Bulunduğu Burgaz İlinde Polis şefini ona sormadan değiştirmişti. Başbakan Boyko Borisov’u telefonda aradı.
Avizedeki ses tonu sinirliydi. Hemen bastırdı:
“Azınlıklar benim diyen sensin, hadi göster kendini” dedi.
Olay şöyle başladı:
Sliven (İslimye) ilk ayaklandılar. Okullara gidip çocuklarını ders odalarından alıp mahalleye topladılar. Eskiden “Yukarı” ve “Aşağı” mahallede yaşıyorlardı. Yanlarında Ermeni ve Türk mahalleri vardı. Son ikisi şehrin semt haritasından silindi ve dördüne birden “Nadejda” (Umut) adı verildi. “Sizin yeriniz burasıdır!” dercesine şehrin çöplüğü de oraya taşındı ve buram buram koktukça kokuyor.
Ana babaları uyaran haberde “çocuklarınızı çalacaklar” deniyordu. Haber aynı anda Karnobat, Sungurlare, Aytos, Nova Zagora (Yeni Zara), Yambol, Kazanlık, Asenovgrad ve Plovdiv’e (Filibe), Sofya’da “Fakülte” semti sıçradı. Şiddete kapılan, adeta vahşileşen ve durdurulmaları olanaksız olan ana-babalara nineler ve dedeler, komşular ve yakınlar da katıldı. Büyük bir çığ yuvarlanmaya başladı. Parlamentoyu kuşatma sloganları yükseldi. Bu çığ, Bulgar namına ne varsa her şeye karşı başkaldırı ve her şeyi reddeden bir halk hareketlenmesine dönüştü. Her şey birden hatırlandı. İsim değiştirmeler, tutuklanmalar, dayaklar, Türklerin kovulması, soygun, talan ve aç bırakılmaları ve sonunda çocuklarına saldırı bardağı taşıran oldu.
Olaylar, artık sosyal yardım dağıtıp vatandaşları evlerine mahallelerine kapayarak çözülmeyeceğine işaretti. Yerel seçim öncesi günlerinde yaşanan patlama işlerin bundan böyle 20 leva ve 2 kg ay çiçek yağı ile çözülemeyeceğine kesin kanıttır.
Mahallenin her çocuğu, Bulgar okulundan, Kiril alfabesinden, yalan yanlış yazılmış tarihten, çocukları okutup eğitmek için değil, çifte maaş almak için Çingene Romanları-Millet çocukları, toplanan okulu seçen öğretmenlerin tümünden değerlidir. Şimdiki kalkışma bunu gösterdi.
Toplumda büyük bir korku var. Zavallı ana babaların başından o kadar çok kötülük geçti ki, “çocuklarınızı kaçıracaklar” kıvılcımı yalan olsa bile, memleketin yarısını ayağa birden ayağa kalktı. Bu haberi işitenlerden hiçbir kimse “olamaz!” demedi. İnanmayın diyen olmadı. Herkes inandı. Çok acı bir gerçek… Bulgar hükumetine, siyasi sistemine, gizli ve üniformalı polisine, olmayan ordusuna, muhtar ve belediye başkanlarına, okul bekçilerine, öğretmen, eğitmen ve okul müdürlerine, Eğitim ve Teknoloji Bakanlığına ve Bakana “beş kuruş” güven kalmamıştır. Gerçek budur!…
Anlaşılan Romanlar-Çingeneler artık “Çingene” olmak istemiyor, Millet olmaya kararlıdır. Bulgaristan’da en yüksek doğum oranıyla topluma hayat gücü veren Millet insan hak ve özgürlükleri, daha yaşanası bir hayat için kendiliğinden örgütlenebilen bir kararlılıkla sanki nöbet tutuyorlar. Bulgar devletinin kendilerini devlet kurumlarına bırakmamasına tepki olarak, tedirginliklerini çok yükselttiler. Hükumete ve siyasi partilere inanmadıklarını 27 Ekim 2019 tarihinde yapılacak seçimlere ilgisizlikte görebiliyoruz. “Cahil insanlar”, “sefiller”, “mangallar” sıfatlarıyla tarif edilen kitleden yerel yönetim organlarına aday gösterilen yok. Memleketin en kalabalık etnik topluluğundan gösterilen Belediye Başkanı adayı yok. Plovdiv’te (Filibe) mahallelerden 200 bin oy beklenirken, gösterilen Belediye meclis üyelerinin sayısı yanlı 2 kişidir. “Voybodino” köyü gibi ırkçı merkezlerde, Romanları-Millet eşit haklı vatandaştan saymayan ırkçılar, kenar bakımsız bir yerde Romanları-Millet için ayrı bir seçim sandığı açılmasını istedi. Romanları-Millet aynı listelerde yer almak istemeyenler imza topladı. Son günlerde ortam iyice gerildi. Strasburg Uluslar arası İnsan Hakları Mahkemesi, geçen kış evleri vinçlerle yıkılan, ortada kalan, köyden kovulan “Voyvodino” yerlilerinin birinci derece mahkemede açtıkları davayı kazanarak, “doğdukları yerde ikamet etme hakkını kullanmak üzere” belediyeye kayda gidince kovulmalarından sonra Strazburg UİHM davayı kabul etti. Bu, Avrupa İnsan Hakları Hukukunda, vatandaşların doğdukları yerde yaşama hakkı elde etmesi için, açılan ilk kolektif davadır.
Sosyal medya VMRO-ırkçıları pasaport ve kimlik sattılar, para kazandılar, kimsenin kılına dokunan olmadı, şimdi de GERB Romanları-Millet çocuklarını satıp para kazanmak peşindedir, cümlelerini yazdı. Memleketimizdeki bu konuda hukuksal durum şöyle açıklandı:
1. Çocuk Esirgeme Yasasının uygulanmasına ilişkin talimatnamenin 10. Maddesinin 5. Fıkrasına göre, anonim bir ihbar üzerine çocuk sosyal yardım kurumu tarafından alınıp götürülebilir.
2. Bulgaristan Adalet Bakanı ve Bakanlık, anne ve babaları fakir olduklarından dolayı, çocukları alıp evlatlık verdikleri aileden çocuk başı ayda 700 leva para alıyor. Bu paraların kaynağı Bulgar devleti ve Norveç Fonu’dur. Böylece Bulgaristan’daki Romanları-Millet çocuklarının hepsini sosyal kurum tarafından alıp satma imkânı oluşmuştur.
Başbakan Borisov ve etrafındaki kalın enseli tayfa işsiz, sefil ailelere mali yardım göstereceğine okul çağında çocukları başka ailelere verip devletten ve Norveç Fonundan para cepleme yolunu seçmiştir. Bu işlerin ardındaki yüzsüzlerden biri de kendini vurdum duymaz yapan, vatandaşları uyarmayan HÖH-lideri Ahmet Doğan’dır. Bilgisiz insanlar ortada kalmıştır. Bulgar radyosu kapandı. Basın Peevski kontrolünde ve yalnız yalan yazıyor. Borisov, 08 Ekim sabahı sabah saat 08’de “bTV” ekranına çıktı ve bu sorulara gereği gibi yanıt veremedi. Parlayan isyan ateşi onu da yakabilir. Bunlar akla fikre sığmayan, çılgın, geri zekâlı işler. Para kazanmak için çocuk çalmak, satmak. Vay be…
Ayrıca şu da var:
3. Anlaşmalar ve Yükümlülükler Kanunu’nun 28. Maddesine göre, bu gibi davalara bakmaya tek yetkili olan belediye mahkemelerinde (birinci dereceli mahkemede) çocuğu alıp götürülen ana babaların, yoksul olduklarından dolayı, dava açma hakları yoktur. Bu gibi saçmalığı ben de daha önce işitmemiştim. Bulgaristan’da faşizm çanları çalıyor diyenlerin yüzde yüz haklı oldu bu direnişle tamamen görüldü. VMRO – haydut faşistlerinin hazırladığı “Çingeneleri Romanları-Millet asimile etme programının özünde ve hedefinde olan bu durumun daha da şiddetlendirilmiş şeklidir.”
Yani para… Bu devlet bitmiş derken benzer örnekler kendileri konuşuyor.
Ne yazık ki, Başbakan Borisov’un bTV ekranına çıkması da hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Onun gideceği yer meclis ve bu kanunların hemen bozulmasını ve Norveç Fonu’nun yasaklanmasını anında isteyip gerçekleştirmesidir. Ama o bunu yapmıyor. Biri devletten öteki de Norveç’ten iki para musluğuna kıyamıyor. Zavallı insanımız yanmış onların umurunda değil! Şu da var: Anlaşmalar ve Yükümlülükler Kanunu’nun 27. Maddesine göre, ana babalar sosyal yardım işleri dairesi müdüründen şikayet edilebilir, fakat aynı yasanın 28. Maddesi gereğince ana-babaların duruşmada bulunmasına izin verilmiyor. Yani çocuğun kaderi fakir ana babanın iradesi dışında çözülecektir. Ana babanın evlatlarını korumak, geri almak için duruşma salonuna girmesi yasaklanmıştır. Bulgar’ın bu yasası, öyle bir yasa ki, gerektiğinde Anlaşmalar ve Yükümlülükler Kanunu’nun 28 maddesine göre açılan davada gösterilmek üzere, alıp götürülen çocuğun sağlık kontrolünden geçirilmesini bile öngörmüyor. Bununla birlikte, çocuğu alıp götürme işinin teyidini istemezden önce, aynı yasanın 28. Maddesine göre sosyal işler müdürüne bir ay bekletme hakkı da tanımıştır. Birçok şehirde birden halkın çocuklarını okullardan çekmesinin ardındaki gerçek budur. Bulgar oligarşisi çocukları ana babalarının elinden alıp satmak için sefaleti katmerleştirirken hırsızlığın kılıfını da uydurmuştur.
Şahsen ben Bulgar Adalet Bakanlığından ve hükümetten bu yasaları hazırlayan ve onaylayanlardan ve milyonlarca yurttaşı parasız bırakıp fakirlikten ezenlerden, çocuk hırsızlarından herhangi birinin yargılanıp ceza alacağına inanmıyorum. Bulgarların suçlarını gören savcılık yok. İşlenen suçların hiç biri işleme konmuyor. Dikkatli olunması şart olmuştur. Bu şartın birinci maddesi de birlik ve beraberlik, el ele omuz omuza olmaktır. Bu arada son aylarda ve günlerde Makedon sorunu da çok aktüel ve gerginlik kaynağıdır.
Makedon tarihçiler bazı belgeler meydana çıkardılar.
1947 yılının 22 Kasım günü Bulgaristan Halk Eğitim Bakanlığı 423 sayılı bir emir yayınlamıştır. Bu emir tarih ve coğrafya dersler programında değişiklik yapılmasıyla ilgilidir ve şöyle deniyor: “Güney Batı Bulgaristan’dan söz edilirken, Mesta (Karasu) nehri boyu, Pirin Dağı, Koçerinovo’dan Güneye Struma nehrinin orta akıntısı Pirin Makedonya’sına katılmıştır. Pirin Dağıyla ilgili bir Bulgar Dağı olarak ders görülsün ama Makedon Dağı olduğu belirtilsin. Bulgaristan nüfusundan söz açıldığında ülkede Makedon nüfus olduğu ifade edilsin.”
İkinci sınıf ders kitaplarında “Makedonya Bulgaristan’a katılmıştır” cümlesi çıkarılsın ve “Makedonya Bulgaristan tarafından işgal edilmiştir.” Cümlesiyle değiştirilsin.
Üçüncü sınıf derslerinde Rila Dağlarının Güneyinde Struma nehri ve Mesta nehri ve Pirin Makedonya’sına dahildir ve Bulgaristan’ın nüfusu anlatılan derslerde ise, Pirin Makedonya’sında başlıca Makedon yaşar, denecektir.
Yedinci sınıf ders kitaplarında, Pirin Makedonya’sında başlıca Makedon yaşar, diye anlatılmalıdır.”
Bu insanların beynine ilk ve ortaokulda bu gerçekler derin çizgilerle yazılmışken, günümüzde Makedon yok, Makedon milleti Bulgar’dır gibi saçmalıkların Makedonlar kadar Türkleri, Pomakları, Romanları-Millet ve diğer etnikleri de ilgilendiriyor ve tüm karışıklıkların kaynağı olmaya devam ediyor.
Ah şu memlekette doğru dürüst bir sorun görebilsem.
Bizi okuyunuz.
Memleketimizde olup biteni bizden öğreniniz.
Dostlarınızla da Paylaşınız.
Teşekkür ederim.