Dr. Mustafa KAHRAMAN

Konu: Dünya alabildiğine değişirken, kazançlı çıkan büyük devletler mi olacak?

Rusya’nın ekonomik ve mali bunalım pençesinde olduğu biliniyor. Askeri sanayi dışında ekonomisini teknolojik olarak yenileyemedi. “Petrol-Doları” yerine “Petrol-Rublesi” hayali de bir kurgu kaldı. Amerika “Şah Pehlevi Doları” ardından “Saddam Doları” dendiğinde ama bu iki devlet bırakın şu karşılıksız Dolarları, biz bundan sonra petrolümüzü Euro ile satacağız dediklerinde kafalarına balyoz gecikmesi, süreğen saldırı hedefi oldular. Petrolün US Dolar üzerinden satılmaması, dünya mihverinin el değiştirmesi anlamına gelir.

 

Devam eden Ukrayna krizinden ve Kırım’ın ilhak edilmesinden sonra Birleşik Amerika ve Avrupa Birliği’nden gelen ambargo yaptırımlarının ardından, “CU–24”  krizi geldi. Türkiye ile ilişkileri yokuşa sürme önceden planlanmıştı. Bu planların yapılmasına gerekçe ise, Türkiye’nin ülke üzerinden geçirilmek istenen doğal gaz ve petrol boru hatlarından akan yakıtı önce satın alıp, sonra istediği fiyattan kendisinin satması ve dünya büyükleri arasındaki rolünü daha da arttırmak istemesidir.

 

Rusya Başkanı Putin’in kışkırtma ve saldırılı gergin ortan yaratma bakımından önceden tasarlanmış gelişmeler olduğunu görüyoruz. Megalomanlığın önemli içerik çizgilerinden biri muhatap olduğun, ticaretin ve hukukun olan tarafı zor duruma düşürüp, neden olduğu çekilere sevinmektir. Türkiye’den narinciye ve piliç eti almayıp da ülkemizi sıkışık bir duruma itmek bu planın bir halkasıdır. Diğer uygulamalar da planlanmış ve birer bire uygulamaya konmaya hazırlanıyor. Büyüklük hastalığının bir yanı da Türkiye’deki Rus vatandaşlarına vurdu. Putin kimseye acımıyor, halkının halini görmezden geliyor.

 

2013 ortasından sonra, özellikle 2014 başından beri tırmanan bir gerginlik ortamında yaşıyoruz. 2015 sonunda bu tırmanmanın doruğuna çıkıldığı ve suların berraklaşmaya başlayacağı gün ışığına çıkmış bulunuyor. Çünkü artık kimin kim hakkında neler düşündüğü kimin kime neden saldırdığı, kimin kimin yanında olduğu ağızdan çıktı. Bakla ağızdan düştü. Deli Petro’dan bu yana her 13 yılda bir Türk toprağına saldıran Rusya İmparatorluğu’ndan bir asır barış kopartmak aslında tarihsel bir başarı oldu.

 

Rusya son 20 yılda dünyaya bakış açısını değiştirmeye çalışıyor. 90’lı yılların bunalımdan paçasını kurtarmaya çalışıyor. Bu amaçla silahlandı.  Moskova’da “Frunze” Bulvarı boyunca Başkomutanlık Askeri Karargâhı kurdu. Bir yıldan beri harıl harıl plan yapıl saldırı analizi yapıyorlar. Ukrayna ardından Suriye yüzleşmesi de tüm anı saldırı eylemleri buradan yönetiliyor. Yakın Doğu üzerinden gece gündüz dolaşan “Drom” pilotsuz keşif uçaklarının casusluk gözetim verileri burada toplanıyor. Analiz ediliyor. Saldırı kararları alınıyor. Suriye’deki eski ve yeni askeri üslerin, Hazar Denizindeki “Dagistan” savaş gemisinden fırlatılan ve Akdeniz’deki “Rastov na Don” deniz altısından atılan “Kalibır”  füzelerinin hareketleri Moskova’nın takibindedir. Moskova şimdi dünya basınına “Kalibır” kanatlı füzelerinin saatte 11 bin kilometre uçtuğunu ve Amerika’ya da erişebildiğini sızdırdı.

Rus kaynaklarına bakıldığında, aslında 4 bin kilometreye kadar uçabilen, hem konvansiyonel hem de atom başlıklı olabilen bu füzelerin karaya konuşlanmış orta menzilli kanatlı füzeleri yasaklayan anlaşmaya rağmen kullanılması, denizden ve su altından atılma aralığından faydalanılmasıdır. Hazardan uçurulanlar 1500 km menzildeki hedefleri vurduğu açıklandı. Rusya bu füzeleri Kara Deniz, Hazar Denizi ve Akdeniz’den fırlatabilirim, Balkanlar ve Yakın Doğu sıkı dursun havalarına girdi. V. Putin’in megaloman tavrı hat safhadadır.  Böylece ara sır barıştan ve silahsızlanmadan söz eden Moskova’nın fırsat ele geçirdiğinde raket füzelerle saldırı gerçekleştirmesi gerekli ortam yarabilmiş olması da kayda değerdir. Rusların stratejisinin uzun bir zamandan beri hazırlandığı artık göz önündedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin hemen toplanıp kanatlı füzelerin denizlerden ve deniz altılardan fırlatılmasını da yasaklanması günü gelmiştir. Suriye halkının % 80 sakat ve kötürüm kalmasını dünya barış güçleri isteyemez, mutlaka önlemeliyiz. Anti-terörizmden gözleri kararmış dünya demokratlarının uyanması şarttır. Her savaşta haklı ve haklı olmayan taraf vardır. Mahrum insanların üzerine, köylerine, kasabalarına, çalıştıkları işyerlerine kanatlı füze atılması bir çılgınlıktır. Ancak Hiroşima ve Nakazaki’ye atom bombası atılmasıyla kıyaslanabilir. Hayatı öldürmeye kimsenin hakkı yoktur.

 

Sorun doğal gaz, ham ve işlenmiş petrol fiyatıdır.

Rusya Federasyonu 1992’de bütçesini 21 US Dolar ham petrol fiyatı üzerinden bağlamıştı, halkı yiyecek ekmek kuyruklarına mahkûm olmuştu. O günden bugüne ham petrol fiyatını ilk kez varil başı 10 US Dolara düşüren terör örgütü DAEŞ Putin’e serenat olarak “seni yok edeceğim” çanları çaldı. Bütün Kremlin’in uykusunu kaçırdı. Ki bu fiyatın dünyaya petrol piyasalarına tırmanması, Rusya’nın ekonomik ve mali olarak kesin çöküşten başka bir şey değildir. Geçen hafta petrol fiyatının % 7.6 oranında düşmesi Rusya’nın saldırı ve bombardımanlarının son hat şiddetlendi ve Akdeniz’e yığılan askeri gemilerle adeta bir gövde gösterisi haline dönüştü.  Bölgesel istikrarsızlık son derece arttı. Bu kadar yoğun bir askeri angajmanla Yakın Doğu ve dünya halklarına söylenmek istenen nedir?

 

Bir: DAEŞ’ı bir terör örgütü ilan eden, Suriye’de yoğun bombardıman başlatan Rusya birkaç hedef birden izliyor:

  1. a) Halkını yıllardan beri ezen ve geçen asrın 60’lı yıllarından beri Yakın Doğu’da Rusya ayağı olan, önce Sovyet Ordusuna ardından da Rusya Federasyonuna Türkiye Cumhuriyetinin dolayısıyla NATO’nun burnunun dibinde deniz ve kara üssü veren Beşer Esat sülalesini diktatörlüğünü savunmak ve uzatmaktır.
  2. b) DAEŞ’i bahane ederek Beşer Esat yönetimine karşı silahlı mücadele örgütleyen ve 90 bin kişilik bir orduyla gece gündüz savaşan Suriye Özgürlük Örgütü mevzilerini ve saflarını yok etmektir. Bayır Bucak Türkmen mevziilerinin amansız bombalanmasının nedeni budur. Sivil mevzileri bombalamakla DAEŞ’i dünyaya saçan Rusya insanlığın başına yeni belalar açıyor.
  3. c) 1970 yılından beri ideolojik, politik destekleyip silahlandırdığı PKK ve PYD saflarına kan vermek, onları silahlandırarak Türkiye sınırlarını zorlamaya kışkırtmaktır. Memleketimiz içinde sürekli isyan başlatmalarına, yerel bağımsızlık ilan ederek Türkiye’yi parçalamaya zorlamalarına arka olmaktır. Suriye ve Irak Kürtleriyle yerel bağımsızlık isteyen Türkiye asilerini birleştirmek ve ateşin sönmesine olanak tanımamak, yerli halkı savaş yorgunluğuna yenik düşürmektir. Yurdundan kaçmaya zorlamaktır.

 

Henüz kurulmamış ve hiç kimse tarafından tanınmamış bir Kürt yerel idaresine arka olarak Suriye ve Irak topraklarına çöreklenmektir. Kürtlerin Türkiye sınırı boyunca Akdeniz’e uzanan bir şerit üzerinde yerleşmesine yol açıp Yakın Doğu ve Arap dünyasından Türkiye’ye ve daha sonra Eski Kıtaya akacak doğal gaz ve petrol yolunu kesmek ve Avrupa doğalgaz ve petrol pazarına hakim olmaktır.

 

  1. d) Rusya, İkinci Dünya Savaşından beri ilk kez olmak üzere son 70 yılda geliştirdiği en yeni silahları dünyaya gösterme ve sıradan insanları tehdit etme imkânı buldu. Uçaksavarı olmayan Suriye Özgürlük Hareketini vahşi bir şekilde bombalayarak dünyaya gözdağı vermeye çalışıyor. Yıkılan evlerin ve öldürülenlerin, kolsuz bacaksız kalan çocuk ve kadınların sayısı belli değildir. Konvansiyonel silahlarla yürütülen bu saldırı savaşı yoğunluğu bakımından son 70 yılın en vahşisidir. Bu savaş 5–10 sene sürerse, Yakın Doğu insansız kalabilir. Şehirlerin su kanalları, elektrik şebekesi, hastaneleri, okulları felç edilmiştir. Yalnız Türkiye kamplarında 700 bin Suriyeli çocuk var. Ürdün ve Lübnan kamplarında kimsesiz çocuk sayısı çok büyüktür. Avrupa’ya kaçanların % 49’u da kadın ve çocuktur.

 

  1. e) Rusya Suriye savaşıyla Dünya doğal gaz ve petrol fiyatını belirleyen Yakın Doğu OPEK örgütü rolünü felce uğratmak; Arap ülkelerini bölmek ve birbirine düşürmek hedefindedir. Suudi Arabistan’ın günlük ham petrol üretimini 1 milyon varil arttırarak fiyatları minimuma çekmesi, DEAŞ’ın işlenmiş petrolün variline 20 US Dolar teklif etmesi Rusya’yı çileden çıkaran oldu. Bu eğilim Rusya için öldürücü olandır. Geliri yakıt dış satımı olan bu devlet, 1990’da bir defa çöktü ve acısını unutamıyor. Elinde olsa Arap Dünyasını dünya petrol pazarı dışında bırakacak, ama yapamıyor.

 

  1. f) Yakın Doğu’daki gövde gösterisi ile Ukrayna’dan, Bulgaristan ve Türkiye’den sonra “Güney Akım” adlı doğal gaz boru hattını 2. “Kuzey Akım” olarak Batlın Denizi dibinden Almanya’ya uzatmaya hız veriyor. 2. Kuzey Doğal Gaz Akımı döşenmesine olağanüstü önem verilm verilirken, yatırım hızlandırılmış olduğu gibi, önce Bulgaristan ardından da Türkiye’den geçeceğine ilişkin Putin’in Ankara’da blöf yapmasından sonra, 330 bin metrik ton boru Kuzey ülkelerine taşınmıştır. Rusya’nın gerçek niyeti ve stratejik planları ortaya çıktı. Bu işte Kremlin Berlin ile işbirliği içindedir. Lituanya, Estonya ve Polonya’ya doğal gaz satmamayı üslenen, Almanya’ya akıtacağı doğal gazın Almanya tarafından diğer Kuzey ve Güney Doğu Avrupa Birliği ülkelerine yüksek fiyat üzerinden satılmasına razı olmuştur. Bu konuda Yahudilerin bir atasözü var: “Rusya gazı keserle, Almanya’dan almak daha kötüdür.”

 

Politik gözlemciler, Suriye ve Yakın Doğu’daki bu denli büyük bir saldırıyı farklı ama ikisi de doğal gaza bağlı başka iki değişi,k neden bağlıyorlar.

 

  • Katar’ın Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzatmak istediği boru hatlarının

Döşenmesini önlemek için ki Katar gazı 4 bin km borudan Avrupa’ya akmaya başlarsa Rusya Batı Avrupa doğal gaz pazarındaki hâkimiyetini yitirebilir. Katar ile Suudi Arabistan’ın Şam diktatörü B. Esat’a karşı olmasının nedeni de, 2009’da Esat’ın bu teklifi ret etmesi ve bu borunun döşenmesine yeşil ışık yakmamasıdır. Bu noktada Rusya Arapların arasını açmayı başarmıştır.

 

2) İran doğal gazının Irak, Suriye ve Türkiye yoluyla Batı Avrupa’ya akıtılmasının

yolu kesmek ise ikinci hedeftir. Bunu da Avrupa enerji pazarındaki egemen durumunu korumak için yapıyor. 2012’de İran’la Şam arasında imzalanan bir sözleşmede Iran doğal gazının Laskiye körfezine indirilip orada bir akışkan gaz tesisi kurulmasını öngörüyordu. Bu proje ile İsrail’in doğal gaz ekonomisine ölümcül darbe indirileceği gibi, Rusya doğal gaz tekeli Gasprom’un Türkiye’ye doğal gaz satma siyaseti de ciddi bir darbe alacaktı.

 

Savaşlarda büyüklerin tavrı:

Suriye savaşında da görüldüğü üzere vahşet ve katliam işlerinin % 99’unu Rusya yapıyor.

İngiltere her zaman yardım edeceğine söz veriyor ama yardım etmiyor.

Birleşik Amerika ise savaşların başında kayıplara karışıp sonunda hep beliren devlettir.

Fransa, son asır savaşlarında ne olduğunu anlayınca savaşlar hep bitti.

 

Savaşa katılanın kazanma şansı daha büyüktür. Bu savaş 11 Eylül 2001’de İkiz Kulelerin yıkılmasıyla başları, anti-terörizm savaşı olarak Afganistan, Irak, Libya’dan sonra anti-DAEŞ

Saldırısı şeklinde şiddetlendi. Şimdi iki ana cephesi var. Biri Ukrayna (Dombas) cephesi, ikincisi ise, Yakın-Doğu’da anti-DAEŞ ve anti- Suriye Özgürlük Ordusu şeklinde hız alırken yoğunlaşıyor. Bu arada İsrail-İran ile İsrail Filistin çatışmaları da kızışmaya devam ediyor.

 

Sonuçlar:

 

  • Bu arada şunu özellikle belirtmek yerinde olur, Donbas düşerse, Kırım düşer ve

Rusya çöker.

 

2) Rusya’nın son 20 yılın dünya siyasetindeki en karışık sorunlar içine girmesi ve

bu sorunu kesin çözememesi halinde Putin’in devrilmesi olasıdır. Afganistan Kremlin yönetimini çökertmişti.

 

3) Şunu anımsarsak iyi olur, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bugünkü

Rusya Federasyonu’ndan çok daha güçlüydü. Fakat birden ve dönüşsüz şekilde çöktü. Sovyetler Birliğinde ve Varşova Paktı sosyalist ülkeler topluluğunda 400 milyon kişi yaşıyordu. Bu nüfus Birleşik Amerika ve NATO ülkeleri nüfusundan fazlaydı.

 

4)Rusya’nın bugünkü durumu ilginçtir ya dev devlet olmayı başaracak ya da

Kayıtsız şartsız yok olacaktır. Ben şu yazımı yazarken, radyo ham petrol varil fiyatının 39 US Dolara düştüğü haberi geldi. Fiyat 30’a inse Rusya çekilmek zorunda kalır, dayanamaz.  Bu fiyat 20 US Dolar olduğunda Rusya’nın Suriye savaşını sürdürmesi tamamen imkânsız olur. SB Afganistan savaşına yılda 10 milyar US Dolar ayırıyordu, Polonya’da “Dayanışma” (Solidarnost) sendikası direnişleri patlayınca, o zamanın Polonya İşçi Partisi lideri ve Cumhurbaşkanı Voyçeh Yaruzlski Moskova’dan 10 milyar US Dolar yardım istediğinde, Sovyet Ordusu Kabil’den çekilmek zorunda kaldı. Savaşlar bir de  öncelikle para işidir.

 

Son olarak şunu görüyoruz, Birleşik Amerika’nın kedi eliyle oluşturup yetiştirdiği “Al Kayda”dan doğan DAEŞ’e karşı silahlı savaşta 1919 Paris-Versay  Barış Masası etrafında toplanan büyük ve muzaffer güçlerin, aralarına bir de o zaman yenilmiş olan Almanya da katılıyor. Fakat satranç tahtası üzerinde oyun oynanmıyor. Dört yana savaş açılmış, etraf bombalanıyor. Dünya tarihinde havadan bombalayarak, denizlerden füze atılarak kazanılmış savaş yoktur. Bombalar halkları yenemez. Anlaşılan Yakın Doğu sorunlarının çözümü bir süre ertelenmek isteniyor. Defter kapanamıyor. Önemli olan bir de halkların kendi sorunlarını kendilerinin çözmesine yol vermemektir gibi duruyor ve emperyalist güçleri birleştiren düğüm de budur.

 

 

Reklamlar