Tarih: 10 Nisan 2018
Yazan: Raziye Çakır
Konu: Eski yıllar yeni döneme hiç benzemiyor.
Bulgaristan’da yaşayan azınlıklardan 13 bin çocuğun okula gitmediği haberini okuduğumda şok oldum. 1994’te 96 bin Türk öğrencinin Türk dili dersine girdiğini öğrendiğimde olumlu şok yaşamıştım. 2018’de bu rakamın 6–7 bine düştüğünü haber alınca ise bu türden yeni bir haber almayayım diye kulaklarımı tıkadım.
Modern dünyada bir insanın kulaklarını tıkaması, hatta siyah gözlükle dolaşması, belirli merkezlerin onun için her şeyi bilmesine engel olmuyor. Osmanlı döneminde dedelerimiz medrese tahsili görmek için Edirne veya İstanbul’a gidiyorlarmış. Birkaç kişi de Kahire’de El Esher – Yüksek İlahiyatını bitirmiş bildiğim kadarıyla. 1922-23’ten sonra yön değişmiş, köy ve kasaba mekteplerinden sonra bilim basamaklarından çıkmak isteyenler Şumnu Nüvvab okulu basamaklarını çıkmaya başlamışlar. Amaçları basamakları çıktıkça aydınlık yüklenme ve sonra da bu bilgileri ülkenin dört bir yanına saçmakmış.
Biz bugün Şumnu’ya gitsek ve günümüzde o yaklaşık bir asırlık geleneği sürdüren İmam Hatip Lisesi’nde Çarlık dönemi Nüvvabçılarıyla ilgili bilgi toplasak, 1945’te kapanan okul arşivinin Eğitim Bakanlığına teslim edildiğini, oradan da Bulgar Devlet Arşivine taşındığını öğreniriz. Öğretmenlerle ilgili bilgiler ise bir defa öğrencilerin beynine çok derin çizilmiş, basında, kamuoyunda canlı kalmış ve başımızı geri çevirdiğimizde gördüğümüz o büyük irfan ocağı odur.
Bugün bilgi toplamak için insan bilgiye gitmiyor, bilgi insana geliyor. Yakın zamanda, bizden önce yazılmış tüm kitapları, çözemediğimiz tüm ödevlerin çözümünü, dinlemek istediğimiz fakat fırsat bulup dinleyemediğiniz tüm müzikleri her an dinleyebilir, görebilir, seçme hakkını kullanabilir. Fakat cep telefonu henüz diploma vermiyor. Cep telefonları farklılık, vasıf, nitelik, farklı tipler de yaratmıyor. Okul, Nüvvab bunu yapabiliyordu. Üstelik Nüvvab öğrenci ve öğretmenlerinde ortak bir ruh, birleşik irade, kolektif davranış yaratabiliyordu. Bu, Türk iradesinden güç alan, Müslüman hu halinde düğümlenmişti. Nüvvab arif Türkler eğitmişti ki, onlar ümmetten Türk kimliği çıkardılar, Osmanlı edebiyatından Bulgaristan Türk edebiyat, sanat ve kültürü süzüldü ve geliştirdiler. Bir asırda 100 Bulgaristan Türk şair ve yazarı bu kaynaktan çıktı. Bu gelişmelerin içinde bu ırfan merkezinden çıkan müftü ve yargıçlar halkımıza birlik olmayı, ekip halinde çalışmayı, yardımlaşmayı esas alan bir ahlak taşıdılar.
Bu eğitmen, öğretmen, müezzin, hafız ve müftülerle geliştirilen geleneklere bağlı Bulgaristan Müslümanlarının dürüstlük, namus, adalet ve hoşgörülü birliktelik anlayışı, memleketimizde Doğu ve Batı medeniyetlerinde buluşmuş bir Bulgaristan Türk kimliği oluşturulmasını sağladılar. Bu gelişmelerin Bulgaristan’daki arşivi, ne devlet arşividir ne de kimlerin olduğu belli olmayan gizli arşivlerdir. Bu bilgilerle oluşan maneviyat hepimizde yaşıyor, ibadetimizden güç alıyor ve nesilden nesle akıyor.
1923 ve 1934 faşist darbelerin sıkıyönetim ve yasaklı dönemlerinde okullar kapanır, düşünenler memleketten kovulurken, Bulgar devleti tek milletli bir ulusal kimlik kurmaya çalışırken, Bulgaristan Türklerinin dil, din ve kültürlerini koruyarak ayakta kalmalarında Nüvvab aydınlığı çözümleyici rol oynamıştır. Bu aydınlık ocağında yetişen ilk kadrolar bir yandan gençlerimize Allah’a, Peygamber’e ve İslam’a inanmayı öğretirken, aynı zamanda bol bol dünyevi bilgi de verdiler. 2–3 dil bilen kadrolar yetişti. Türkçe ve Bulgarca hüküm veren yargıçlar yetişti. Yetişen kadrolar devlet kurumlarında, mecliste görev alacak şerefli ve bilgili kişilerdi.
İlk öğretim kurumuna daha yakından bakalım.
“93 Harbinden” sonra Bulgaristan Müslümanları dini ve kamu ihtiyaçlarını artık İstanbul’a bağlı olarak sürdüremeyeceklerini kısa sürede anladılar. Bu sırada Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında 6–9 Nisan 1909’da İstanbul Protokolü imzalandı. 29 Eylül 1913’te ikinci İstanbul Antlaşması’nın İkinci Ek Protokolünün 7. maddesi gereğince Nüvvâb Müftü ve Müftü Vekili Yetiştirmek üzere dini bir okulun açılması kararlaştırıldı. Osmanlı Devleti Bulgaristanlı Müslümanlara ilk büyük yatırımını eğitim-öğretim, yani kadro yetiştirme alanına yapmaya karar vermişti. Bu o dönemin medeniyetinin üstüne çıkıp öne geçmemiz için açılan tek yoldu. Birinci Dünya Savaşı nedeniyle bu anlaşma uzun süre uygulanamadı. Bu okulun ihtiyaçları ve giderleri ile ilgili Çar hükümeti özel kararlar aldı. Hazırlıklar 1918 – 1923 yılları arasında gerekli hazırlıklar görüldü ve bu gelişmeler Çiftçi Partisi lideri Aleksandır Stanboliyski gerçekleşti. Okul 2 dereceli ve Baş Müftülüğe bağlı olacaktı. Zamanın Baş Müftüsü Süleyman Faik Efendi 12 Haziran 1920 tarihli bir emirle Nüvvâb’ın İç Tüzük ve Ders Programını yazmakla görevlendirdi. Nüvvâb tali ve âli olmak üzere iki dereceli bir eğitim kurumu olacaktı.
1922–1923 öğretim yılında tali (lise) kısmı açıldı. 1923 tarihinde öğrenciler arasında işbirliğini arttırmak, kardeşlik duygularını geliştirmek, kütüphane kurmak ve konferanslar düzenlemek üzere öğrenciler tarafından bir dernek kuruldu. Bu dernek Nüvvab’ın tarihi boyunca çok aktif rol oynamıştır. Daha sonra Bulgaristan Çarlığında Öğretmen örgütlerini, Turan, edebiyat, sanat ve sportif derneklerini kuranlar da bu kadrolardır. Bu okul Bulgaristan Türklerinin dini ıslahat çabalarının da odağı haline gelmiştir.
Nüvvab ders programı çok yüklü ama modern eğitim kurumlarına uygun bir enstitüydü.
Kur’an, Arapça, Farsça, fıkıh, kelâm, ahlâk, İslâm tarihi, umumi tarih gibi derslerin yanında müfredatın büyük kısmını matematik, botanik, coğrafya, Bulgarca, Bulgaristan tarihi, umumi tarih, Türk edebiyatı, hüsn-i hat, resim, tabii bilimler, kozmoloji, kimya, fen-i tedris ve terbiye gibi dersler oluşturuyordu. 1933 yılında tali kısmına lise statüsü verilince ayrıca pedagoji, yerbilim, beden eğitimi, el işleri ve musiki dersleri ilâve edildi. 18 Ekim 1930’da Nüvvab’ın 3 yıllık ali kısmı açıldı. Bu bölümde din, medeni ve dünya hukuku, hukuk bilimi, usul hukuku, aile hukuku, iktisat ve ekonomi hukuku gibi dersler yer aldı.
9 Eylül 1944’ten sonra Komünist Partisi Nüvvab’ın bir Türk lisesine çevrilmesi, Bulgar liseleriyle eşit haklara sahip olması, ali kısmının da Yüksek Pedagoji Enstitüsüne dönüştürülmesini önermiş ve okulun dini niteliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. 1945 – 1946 öğretim yılında eğitim süreci beş yıldan dört yıla indirilmiştir. İlk kez okula Türk kız öğrenciler de kaydedilmiştir. 1949 yılında din dersleri kaldırılmış ve okul Nazım Hikmet Türk Lisesi adını almıştır.
Nüvvab bitirenler müftü, müftü vekili, imam ve şer’iyye mahkemelerinde kâtip olabiliyordu.
Enstitünün ali kısmının ilk mezunlarını vermesiyle müftülük görevine sadece bu kısımdan tayin yapılması kararlaştırıldı. 28 Haziran 1933 tarihinde Nüvvab pedagoji bölümü mezunlarına öğretmenlik hakkı tanındı. Bu hakkın elde edilmesi geliştirilmesi içim 1927’den başlayarak öğrenci boykotları şeklinde güçlü gençlik eylemleri gerçekleştirildi. Tabi kısmı 1947’de kapatılıncaya kadar 676, ali kısmından 1945’e son dönem dahil 67 kişi mezun oldu. Toplam 743 kişi mezun oldu.
Nüvvab’ta bütün sürede ders kitabı ve yardımcı kitap sorunu yaşanmış olmasına rağmen, analiz ve karşılaştırmaya dayalı bir eğitim usulü uygulayan enstitü başarılı kadrolar yetiştirmiş ve Bulgaristan Müslümanlarının Türk kimliğiyle uyanmasında olağanüstü büyük bir rol oynamıştır.
Açık kaldığı yirmi yedi yıllık süre boyunca Nüvvab’da sırasıyla Emrullah Efendi; Yusuf Ziyaeddin Ezheri, Ahmet Hasan (Davudoğlu), liseye dönüştürüldükten sonra da Beytullah Şişman müdürlük yapmıştır. Kapatıldığı döneme kadar aralıksız hocalık yapan Yusuf Zeyaeddin Ezheri ve Süleyman Sırrı’nın da aralarında bulunduğu 36 hocadan üçü Bulgar, altısı Türkiyeli, diğerleri de Bulgaristan Türkü idi. Hocalardan 10’nu Nüvvab’ın ala kısmından mezun olmuştu. 1950 yılları göçünde Ahmet Davudoğlu, Osman Keskioğlu, Hafız Nazif Konuk, İsmail Ezherli, Osman Kılıç, Halil Ali Osman Aydoğdu’nun da içlerinde yer aldığı hocaların önemli bir kısmı Türkiye’ye göç ederek çeşitli kurumlarda hizmet verdiler.
Medrese 1950’den beri kapalı olsa da, orada yetişen kadroların hizmetleri Türkiye’de olduğu gibi Bulgaristan’da da aktif bir biçimde hizmet vermeye devam ettiler. Demokrasi döneminde birisi Şumnu’da Nüvvab Okulu binasında olmak üzere, Bulgaristan Müslümanlarının dini ihtiyaçlarını karşılamak için üç İmam Hatip Okulu ve Sofya’da bir Yüksek İslam Enstitüsü açıldı. Bugün çalışmalarına devam ediyor. Ne ki, bu kurumlar arasında çok büyük farklar var…
Saygı değer Avşin BALKAN;
Yaşamımda böyle kıymetli bilgilerin harmanlandığı konsantre bir analize hiç rastlamadım. Allah razı olsun.
İzin verirseniz, kalan yaşamımda bu analizinizi kullanmak isterim.
Allah sayılarınızı artırsın inşallah.
Selâm ve muhabbetlerimle efendim.
Murad TUNALI