İbrahim SOYTÜRK
19.09. 2022
Dünyada Alevi uçup giden kandiller vardır. Alev kaybolur ama etraf aydınlık kalır. Biz ışık kovalamayız, ışık bizi bulur. İlahilerimiz vardır, halkımızı uyanmaya çağıran ama biz ancak tanıdığımız sesle çağrıldığımızda uyanırız.
Bulgaristan Türkleri arasında yetişip sesine uyandığımız bilge şair Nuri Turgut Adalı aramızdan bir alev gibi ayrılalı 16 yıl oluyor. Herkes gibi o da hayat nurunu Bulgaristan Türk ahalisine bıraktı. Ömür boyu aydınlık yoğurmuştu.
Bulgaristan Türklerinden hakkında kitap yazılmış ünlülerimiz pek yoktur. Nuri Adalı’yı sevilen yazarlarımızdan Mehmet Türker, GÖLGEDEKİ KAHRAMAN romanında anlatmaya çalışmış. Bir defa ışığın gölgesi ve gölgenin de gölgesi olmaz. Güney Doğu Rodoplar’ın en şirin köylerinden olan Kızılağaç (Bulgar kütüklerindeki adı Kirkovo) Belediyesine bağlı Adaköy’de (Ostrovets) dünyaya gelen ve köy kenarından akan çayın berrak sularında yıldızları saya saya yetilen Nuri Adalı saydığı yıldızlar kadar kitap okumak için Şumnu din adamı, öğretmen ve kadı okulu NÜVVAB’ın kapısını çalar.
Orada, şanlı halk ve devlet tarihimizi, dünyaya son düzeni getiren İslam dini kudret kaynaklarımızı, izleri Orta Asya’ya uzanan toplumsal gelenek, töre ve hayat tarzımızı iyice benimser. Ruhsal dünyamızın güç kaynağı kültürümüzü, dili, dini, yazısı ve edebiyatı olan topluluğumuzun Bulgar devlet kurumlarında layık olduğu yeri almasına ön ayak olurken, hukuk üstünlüğüne dayanan adaleti topluma indirmek için yıldız gibi parlayan bir aydın olarak köyüne döner. Gözlerindeki bilgi nurudur.
Örnek öğretmendir. Örnek aile başı, baba, dayı, amca, hemşehridir. Yıllar Bulgaristan Türk maneviyatının “altın yıllarıdır.” 1922’de dünyaya gelen Nuri Adalı, boynunda kravat, elinde kitaplar “Sultan Yerinde” kalmış, ışığa susamış gençlerin meşalesidir. Yollar meydanlar çatır çatır Türkçe konuşan, Osmanlı’dan Cumhuriyete geçen Türk aydınlanma ve modernleşmesini Bulgaristan Türk bölgelerine nasıl daha kolay ve verimli taşıyabiliriz yollarını diyalogla aramaya sevdalanmış, yorulmadan tartışmaktadırlar.
Yıllardan 1956’dır. Sofya’da Nisan ayında geniş oturum toplayan Bulgar Komünistler yüreklenip kanatlanan Türklerin yolunu kesmek için önce aydınlık ocaklarımızı, okullarımızı kapatmayı ve güneşi balçıkla boyayarak dünyamızı karartmayı hedef koyar.
Nuri öğretmen zor zaman için koynunda sakladığı ay yıldızlı bayrağımızı en uzun çam sırığına bağlayıp öğrencileri ardında Mestanlı şehri (Momçilgrad) sokaklarında baştan başa dalgalandırır. Okullarımızın kapatılmasının, Bulgar okullarıyla birleştirilmesinin, dünyanın en güzel, zengin ve ahenkli dilleri arasında birinci sırada olan Türk dili ve edebiyatının yasaklanmasını bir gölge, sis çöküşü, alaca karanlık olarak değil, dipsiz bir kuyunun dibinde yok olmak olarak değerlendirir ve Türk Kimliği Davamızın şanlı sayfasını açar.
Bu davamız bugün 64 yaşındadır. O gün bu gün, bir gün durmamış, arasız devam etmiştir. Yalnız Nuri Akalı Bulgaristan Türklüğünün Türk kimliği davası uğruna 23 yılını Bulgar zindanlarının koğuşları en zifiri karanlık, rejimleri en sıkı, yemekleri en yenmez olanlarında, sürgünlerin en uzağında, dayanamayıp rahmete kavuşanların cesetleri domuzlara atılan “Belene” adasındaki ölüm kampında, taş ocaklarında vs geçirmiştir. Hiçbir kötülük karşısında yılmayan, gönlüne yazdığı özgürlük, vatan ve halk sevgisi şiirlerini görüşmeye gelen öğrencilerine dikte ederek yaşatan ve 1990’dan sonra kitaplaştıran büyük ozan, 5 ağustos 2004’te hayata gözlerini yumduktan sonra davamızın abidesi, halkımızın ebedi öyküsü ve sönmeyen ilham ateşi olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından Bulgaristan’da Türklüğü yaşatma uğruna verdiği mücadele ve gösterdiği mertlik ve kahramanlıktan dolayı “Gazi” unvanıyla ödüllendirilmiştir. Ayrıca Bulgaristan’da soykırım denemesi zulmüne direnenlere esin kaynağı olduğu, demokrasi ve özgürlük mücadelesi öncüleri listesine alınmış ve BG Cumhurbaşkanlığı tarafından devlet nişanıyla taltif edilmiştir. Şairin “Sen Daima Yaşayacaksın” kitabı, soydaşlarımızın olduğu gibi, Bulgaristan Türk ailelerden her birinin kitaplığında baş yerdedir. Çocukların Türkçe şiir yarışları Nuri Adalı seçmeleriyle başlar ve biter. O Bulgaristan Türklerinin bir Özgürlük Havarisidir.
Nuri Adalı özgürlük ve insan hakları davamızın en uzun hapis yatan kahramanı olarak
Ak sakalımız, Sevilen Önderimiz ve dava meşalemizdir.
Nuri Adalı’nın hücrede belleğine aldığı ve sonradan hayat hakkı kazanan, ilk adı “Ben Köyümü Özledim” şiirini birlikte okuyalım.
KÖYÜM
Güllerin ve gülen yüzün bir yana
Kırlarda eşek dikenlerini özledim
Evladımın gülüşü, şen türküsü bir yana
ağlamasını da özledim
Bir kıyısından geçen çayı değişmem
Cennet ırmağı ile …
Gönlümün sesi mümkün olsa da gelse dile
Seni soruyorum güneyden esen her rüzgara ;
hasret kaldım tırmandığım yamaçlara..
Gümüş sularında yıkandığım dereler
hep öyle çağlayarak akar mı?
Suların aynasında sevgilim ağlayarak
ay’a, yıldızlara bakar mı?
O mehtaplı geceler gönlümün cennetiydi.
Baharın getirdiği çiçekler
o cennetin ziynetiydi..
Tatlı tatlı meleyen kuzular, gül yanaklı kızlar neşe saçar mı köyüm?
1966
Hayatını Türklüğe, Türkçeye, Türklerin hak ve özgürlükleri için verilen mücadeleye adayan Nuri Turgut Ardalı’nın son mekânı hiçbir zaman çiçeksiz kalmadı ve kalmayacaktır. Allah gani gani rahmet eylesin.
Saygılarımla,