Ülkemiz Bulgaristan, Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat tarafından nüfus azalmasına ilişkin yapılan sıralamanın başını çeken ülkelerden biri. AB uzmanları ülkemizde nüfusun azalmaktan öte tehlike teşkil edecek derecede yaşlanmakta olduğu yönünde uyarıyorlar.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre geçen 2017’de 7 milyon 100 bin nüfuslu olan Bulgaristan’da 57 bin kadar bebek doğdu. Olumsuz yönde rekor olan bu rakam, önceki 2016 yılına kıyasla dünyaya gelen bebeklerin 8 bin az olduğunu gösteriyor.
Ulusal İstatistik Kurumu verilerine göre aynı zamanda ülkede ölen kişilerin sayısı 108 bin. Bu rakama çalışmak veya okumak için yurtdışına gidenleri de katacak olursak Bulgaristan’ın haritasından 65-70 bin nüfuslu orta büyüklükte bir şehrin silindiğini söylemek mümkün.
Nüfusun azalıp yaşlanması yönündeki bu eğilim dünden beri izlenmiyor. Demokrasiye geçiş döneminin başlamasından bu yana gerek siyasi, gerek sosyal ve ekonomik olsun ardı arkası kesilmeyen krizlerden ve refah düzeyinin düştükçe düşmesinden dolayı ülkemizin vatandaşları çocuk sahibi olmak konusunda temkinli davranmaya, ailedeki çocukların sayısını mümkün olduğu kadar az tutmaya başladılar.
Günümüzde, geçen yılda herhangi bir kriz yaşanmasa da, ekonomi kalkınsa da nüfus durumunda değişiklik izlenmiyor. Anlaşılan ekonomik büyüme veya durgunluk, doğum oranını belirleyen tek faktör değildir. Hal böyle olunca vatandaşlar aile planlamasını yaparken neye önem veriyorlar sorusu beliriyor.
Gelir düzeyinin başlıca etken olması tamamen doğal, çünkü çocuk yetiştirmek için gereken para hiç te az değil. Ancak her şey para ile bitmiyor. Kreş, ana okulu, süt mutfağı ve sağlık hizmetleri ile ilgili durum memnuniyet verici olmaktan çok uzak. Devlet gözle görülür çabalar harcasa da, sürekli yeni çocuk kuruluşları açılsa da yerler hep yetersiz kalıyor ve veliler, ya cep yakan özel çocuk yuvalarına başvurmak ya da çocuklarına emekli hısım ve akrabaya baktırmak zorunda kalıyorlar.
Çocuk başına aylık 20 avro, 2 çocuklu ailelere ise 42 avro destek verilirken yapacak bir şey yok. Bulgaristan’ın içine düştüğü nüfus krizi, saatli bomba gibidir. Bu bomba infilak edince ekonomi başta olmak üzere her yere hasar getirecek. Ekonomi bir yandan nitelikli iş gücü kıtlığı nedeni ile diğer yandan nüfusun ödeme gücünün düşük olması nedeni ile zarar görecek.
Doğum oranının düştüğü, nüfusun ise yaşlandığı durumlarda Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde genellikle genç ailelere destek önlemleri uygulanır. Ülkemizde de bu yönde kısmi tedbirlerin uygulandığını söylemek mümkün. Konu epey hassas, çünkü Bulgar ailelerinde doğum oranı düşükken 1 milyona yakın Roman azınlığı çoğaldıkça çoğalıyor.
Çözüm gerekliliği böylesine acil olurken kağıt üzerinde olan strateji ve programlar, memurların çekmecelerinde duruyor.
BNR