Mihail_Ivanov_Turklerin Prof. Dr.Mihail İvanov

Konu:  Bulgaristan Türkleri totaliter rejim koşullarında yaşıyor.      

Yazar: Prof. Mihail İvanov.

  1. İvanov kimdir?

1990 -1997 yılları arasında Cumhurbaşkanı Jelü Jelev’ın ulusal-etnik sorunlar danışmanlığını yaptı. 2001 -2005 yılları arasında Bulgaristan Bakanlar Kurulu’na bağlı Etnik ve Demografi Sorunları Ulusal Konseyi başkanıdır. Halen Yani Bulgar Üniversitesi’nde “Etnik Siyaset”, “Azınlıkların Uluslararası Hukuksal Savunması”, “Balkan Devletleri Azınlıklar Politikası”, “Etnik Güvenlik” ve “Bulgar Etnik Modelleri” derslerini okuyor.

***

Soru: Prof. Mihaylov Bulgaristanlı Türki ve Müslümanların daha büyük kısmı her zaman oylarını HÖH – DPS için mi atacaklar?

Yanıt: Bu bir tartışma konusu olabilir. Tek sözlü cevabı “Hayır” dır. Her şey doğan gelişir ve yok olur.  HÖH-DPS’nin Bulgar siyasi yaşamındaki rolü ne kadar azalırsa, toplum o kadar normalleşecektir. O zaman Türkler ve Pomaklar başka partilerin de hükümette onların çıkarlarını koruduğunu görebileceklerdir. Bu yaklaşım hayat gücü bulmalıdır.

Soru: Tüm diğer partilerimizden çok farkı olduğu için, bir HÖH-DPS partisine biraz da bir fenomen olarak bakmak zorunda değil miyiz?

Yanıt:  Birçok kişi “Bulgar Etnik Modeli” özünün Bulgaristan Türklerinin siyasi yaşamda HÖH-DPS partisiyle temsil edilmesinde görmekle yanılgıya düşüyorlar. 1992’de dış ülkelerde yaşayanlar bizde işlerin normal geliştiğini gördüklerinde,  Batımızda savaş olurken, bizde gerginlik olmadığını görünce, Bulgarların kendi etnik sorunlarını özgün bir modelle çözdüklerini uluslararası arenada dile getirmeye başladılar.

Fakat ben bizim modelimizin emsalsizliğine inanmıyorum. Başka yerlerde de etnik partiler var. Örneğin Belçika’ya bir göz atalım. Orada Flamanların etnik partisi ayrılık istiyor. Romanya’da da Romanların etnik partisi var.

 

Soru: Ülkemizde resmen hiç bir kimsenin HÖH-DPS partisi ile işi olmasını isteyen tek kişi yokken, nasıl oldu da 1990’lı yıllarda bir olumlu model olan HÖH-DPD günümüze kadar ayakta kaldı? Hatta ben burada bazı Bulgar siyasetçilerin sıkça kullandıkları “Bulgaristan’ın laneti” demek istemiyorum!

Yanıt: Bu değimi İvan Kostov kullanıyor. Fakat doğru değil. Anlam açıklaması, HÖH-DPS’nin katıldığı idare biçiminin Bulgaristan’ın laneti olmalıdır. O zaman bu kavram büyük gerginlik yaratmıştı. Çünkü Türklerimizden daha fazları isteseler de istemeseler de HÖH DPS ile aynılaştırılıyorlar. O zaman “Biz Bulgaristan’ın lanetlileriyiz” ortaya çıkmış oluyor.

Soruyu şöyle de sorabiliriz. Herkes HÖH-DPS’yi neden olumsuz olanla, kötü bir şeyle bağlayıveriyor? HÖH bire etnik parti olarak kurulmuştur. Adı da: Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının Hak ve Özgürlükleri Partisidir. 04 Ocak 1990’da Varna’da, daha sonra parti başkan yardımcısı seçilen ve Ulusal Uzlaşma Komisyonu üyesi de olan Emin Hamdi’nin evinde toplananlar partiye bu adı vermiştir. Ben kendisinden “Hamdi, neden parçalanıyorsunuz?” diye sorduğumda şu yanıtı aldım: “Biz sizden ayrılmıyoruz. Biz sizden ayrılmayacağız. Biz her zaman sizinle beraber olacağız.”  Bu doyurucu bir cevaptı: “Fakat biz Bulgarlarla aynı partide buluşsak sorunlarımıza cevap bulabileceğimize inanmıyoruz.” dedi. Demek oluyor ki formül etniktir. Gitgide ve Ahmet Doğan’ın da etkisi altında kalan birçok Bulgar partimize katıldılar. HÖH-DPS partisinin program belgelerinde biz birçok genel ulusal sorunu yalnız etnik açıdan ele almıyoruz.  Parti yönetiminde ve meclis grubunda birçok Bulgar vekil var.

Soru: Kullandığım değim  için peşinen özür dileyerek soruyorum. HÖH-DPS birçok tanınmış Bulgar kabadayıyı da saflarına aldı. İnsanlar olayı böyle görüyor.

Yanıt: İlk zamanlar HÖH partisine giren Bulgarların hepsi kaba dayı değildi. Örneğin Miroslav Dırmov hakkında kabadayı diyemem. Zamanın geçmesiyle HÖH-DPS içindeki Bulgarlar bu partide işleri, kişisel yükselişleri için olanak gördüler. Çoğunluk olan budur.

Daha sonra, Ahmet Doğan ile değişiklerle doğan iş adamları arasında sıkı bir yakınlık belirdi. Benim tezime göre, 1989’da meydana gelen değişiklikler sonucunda komünist partisinin yönetiminde ve aynı kişilerin ya da onların akrabalarının ekonomik erkinde bazı değişiklikler oldu. Para ile iktidar olalım ve iktidardan para yapalım formülüyle daha değişiklerin başlamasıyla HÖH-DPS- “Multigrup” bağlamının bir oligarşi erke dönüştüğünü gördük.

HÖH-DPS partisi Başbakan Lüben Berov’un hükümeti süresini ele geçirince Bakanlar kurulunda en önemli görevlere “Multigrup” adamlarının atandığını görebildik. Bu gelişmeler, özellikle de HÖH-DPS Başbakan Simeyon Saks Kuborg-gotski hükümetine katılmasıyla hız aldı. Luçano’nun Spor Bakanı olması için Ahmet Doğan’ın Saks Koburg-gotski ile verdiği mücadeleyi unutmamışınızdır. Kanun değişikliği yapıldı, Doğan dayattı. Sonuçlarını şimdi görebiliyoruz: Spor lotaryası Spor Bakanlığına bağlıydı. Loto-toto kurumu İrina Krısteva’nın emrindeydi. Kristeva, Peevski’nin anasıdır. Ve biz bugün Peevski hakkında KİM diyoruz. Bu tümör böyle oluştu.

Ve şimdi gelelim sizin “İnsanlar HÖH-DPS’yi neden sevmiyorlar?” sorunuza: – Çünkü kimse Türklerin bir az daha iyi yaşaması için mücadele veren bir parti görmüyor. Ve partinin üyelerine “hırsız” diyorlar.

Soru: Siz çok uzun bir süredir bu süreçleri inceliyorsunuz.  HÖH üyeleri tarafından seçiler milletvekillerinden hepsine “Siz hırsızsınız!” dendiğine göre, partili seçmenler bu olaya nasıl bakıyorlar?

Yanıt: Hayır. Seçmenler, biz “hırsızsınız” dediğimizde bunu parti yönetimi için söylediğimizi biliyorlar. Toplumda oligarh, nomaklatür ve seçmen arasında ayrım yapılıyor. Seçmen tereddütlüdür. Seçmen kendisine el uzatan siyasetçinin samimi olmasını istiyor. Samimiyet arıyor.

Seçmenler sosyal olarak partiye bağlı olduklarından da endişelidir. Onlar, bir yakınını belediyede bir işe tayin ettirmek, ormandan odun kesmek ya da köyde bir market açmak için HÖH-DPS teşkilatından bağımlı olduklarını biliyorlar.

Bu bağımlılık onlara partiye boyun eğdiriyor. Bu totalitarizmin uzantılarından biridir. Her belediyede Hak ve Özgürlükler Hareketi bir totaliter güç olarak egemen durumdadır.

Soru:  Bu insanlar için herhangi bir önemli değişiklik olmadığını ve onların 1989 öncesi yaşadıkları gibi yaşamaya devam ettiklerini söylersek yanlık olmaz değil mi? Yani onların bir tek partisi var ve bu onları tek sosyal asansörüdür.

Yanıt: Eskiye kıyasla şimdi çok daha kötü yaşadıklarını söyleyenler de var. 1992’de Kuzey Doğu Bulgaristan’da büyük göçten sonra Türklerin sorunlarıyla ilgili bir inceleme ekibine katıldım. Tükler ile,göç esnasında onların evlerini ucuz fiyattan kapatanlar ve evlerine girenler arasında büyük bir gerginlik yaşanıyordu. Cumhurbaşkanı Jelev’in danışmanıydım. Yerel Müslüman okulunda toplanmıştır. Tıklım tıklım doluydu. Çocuklarını okula gönderecek paraları yoktu. Sonra yine gurbetçilik başladı. Para için dış ülkelere çıktılar. Fakat bugün de Pomak ve Türk nüfusun daha büyük kısmı totaliter rejim koşullarında yaşamaya devam ediyor. Onlar yukarıda olan ve onları idare eden şahısları sevmiyorlar, onlardan nefret ediyorlar.

Soru: Ahmet Doğan’dan sonra HÖH-DPS olabilir mi?

Yanıt: A. Doğan’dan sonra HÖH olamaz, çünkü HÖH partisi değişmiyor. Bu piramidal bir örgüt olup, tek kişi tarafından yönetiliyor. Piramidin tepesinde parti yıldızı yanıyor. Bu yıldız halka aydınlık vermiyor. Mutlaka sönmelidir, sönecektir.

 

Reklamlar