Felix Kanitz gravürü: Sütlü Çeşme (Eliya Çeşmesi) Nikopol

Nikopol (bir zamanlar Niğbolu) kentini “Asırların şehri” olarak adlandırıyorlar.

Roma İmperatoru Marc Avrelius döneminde 169. yılında, yani 2. yüzyılda ortaya çıkan kent, 629 yılında Bizans İmperatoru Nikifor 3. Foka tarafından ele geçiriliyor. Nikifor şehrin adını kendi ismine ithafla Nikopolis demiş. “Zaferler şehri” anlamına gelen Nikopolis, yıllar içinde şanlı tarihe sahne oldu.

İkinci Bulgar Çarlığı yıllarında Şişman Kalesi olarak bilinen Nikopol Kalesi dönemin en ulaşılmaz ve erişimi imkansız kalesi olarak bilinirmiş. Bu kale güçlü oluşundan dolayı 1388- 1393 yıllarında Çar İvan Şişman’ın kaldığı merkez olur.

Şehirde bugün meşhur kale dışında bir de Roma dönemine ışık tutan bir mermer lahit (mezar tabut) önemli tarihi eser olarak korunuyor.

Bu mezar taşı lahitin çok ilginç bir hikayesi var.

Osmanlı döneminde bu mermer tabut kaynak suyun aktığı büyük bir taş çeşmenin cephesine duvar olarak örülür.

Efsanelere göre bu kadim lahitin altında güzel bir kız yatar. Roma döneminde yardımcı maliye hakimi yardımcısı Fronton’un eşi Eliya genç yaşta hayatını kaybeder.

Fronton,  çok sevdiği eşine olan aşkını mermer lahit üzerine dizelerle dile getirir. Taş oyma yöntemiyle asırlar önce Latince yazılan şiir kitabesi hala olduğu gibi çeşme üzerinde duruyor.

“…Sarmaşıklar narin çiçeklere sarılırken, ölümün benden çok erken koparıp, aldığı kadının alnını süslesin. Benim ocağım yalnızlık oldu, umutlarım onsuz ıssız kaldı…”dizeleri 160- 180. yıla ait.

Asırlardan sonra bu mermer tabut, Türklerin “Sütlü Çeşme” adı verdikleri taş çeşmenin duvarına örülmüş. İnsanlar da Eliya’nın mermer taşına gelip, soğuk kaynak suyu içer, testisini doldurur ve çeşme başı da kadınların sohbet meydanı olur.

Fronton ile Eliya’nınn aşk efsanesi bununla da bitmiyor. 1870 yıllarında bölgeyi ziyaret eden Fransız arkeolog ve seyyar Dujardin, 16.yüzyıldan sonra çeşmenin üzerindeki Latince yazıyı okuyan belki de ilk tarihçi olur. Daha sonra arkeolog sevgi dolu aşk şiirinden etkilenerek, Romalı Fronton’un dizelerine cevap olarak bir taş üzerine kendi mesajını bırakır ve:

“ Hey, Fronton, senin dileğin boşuna değildi. Eliya’nın mezarı çeşme oldu. Bulgar gelinleri, kızlar ve çocuklar ilkbaharda, sonbaharda suyundan testilerini dolduruyor. Ona giden patika, gezinti yolu olmuş… Senin gözyaşların, Fronton, çeşmenin berrak suyuna dönüşmüş…”.


Bu yazı da çeşmenin cephesine kazılmış ve hala asırları aşan o şiirli diyaloğun görselliğini koruyor.

Nikopol Belediye Başkanı Yardımcısı Aneliya Dimitova efsane hakkında anlatılanları şöyle sürdürdü: “Eliya’nın çok güzel bir kız olduğunu söylüyor efsaneler ve diğer kızların onun güzelliğini kıskandığı rivayet ediliyor. O yüzden düğün gününde onu kıskananların bardağına zehir dökmüş olabileceği söyleniyor”:

“Fronton aşık olduğu eşinin bu kadar erken kaybetmesine çok üzülür ve acısını dizelere döker. Bulgaristan topraklarında mermer mezar üzerinde benzeri 19 kitabe bulundu. Onlardan en duygusal yazılı olan çeşme üzerinde Eliya kitabesidir.

Çok nesil değişti, yıllar, asırlar geçti, ancak çeşmenin berrak suyu hala kurumadı. Şehrimize gelen tüm konuklarımızı önce çeşmeye götürüyoruz. Eliya’nın çeşmesinden bir kez su içen, tekrar şehre geri geliyor”.


Osmanlı döneminde kurulan ve 2. yüzyıl Roma döneminden mermer lahitin içine işlendiği taş çeşme birkaç yıl önce Nikopol’un simge yapısı seçildi.

Şehirdeki insanlara göre, bu çeşme ve etraftaki park alanı ülkede aşkı ifade eden en güzel ve romantik yerdir.

Eliya çeşmesi yanında şiir geceleri düzenlenir, nikahla kıyılır ve farklı romantik etkinliklere sahne olarak seçilir.

“Burada filmler çekildi, aşk efsanesi yazılır. Mayıs ayında Razgrad Kadınlar Kulübü ve onların Pleven’deki arkadaşları çeşme etrafına kırmızı güller dikti. Çeşmenin çevresi güllerle süslendi.

Tarih unutulmadı, yıllar içinde Eliya’ya olan aşkı, çeşmenin suyuyla birleşerek, dilden dile yayılıyor”.

Yazı: Gergana Mançeva

Çeviri: Sevda Dükkancı

Reklamlar