Seyhan ÖZGÜR            

 

Yemiş olgunlaşınca yere düşer. Kendini yaratmış olan toprağa ve ağaca minnet duyguları duyarak. Düzensiz bir durum! Ortalık karma karışık. Dua edenler rüzgârın esmesini durduramaz.

Toplumda bu işler böyle midir? Bu alanda hepimizin kendi izlenim ve deneyimleri olmalı! Bulgaristan’da 8 yıl Cumhurbaşkanlığı yapan, olabilir ya politik itirazlarını yenemeyen ve Bulgaristan’ın Yeniden Doğuş İçin Alternatif (ABV) partisinin kurucu Başkanı Georgi Pırvanov’un görevinden aniden istifa etmesi beni bu satırlarla başlamaya zorladı. Onun şipşak hareketine sebep ise, Sofya Halk Meclisindeki 11 kişilik ABV parti grubunun 16 milyar leva yeni dış borç alınmasına topluca “evet” demesi oldu. Milletvekilleri deneyimli politikacı Pırvanov’un iradesine uymadı. Kimsenin kölesi olmadıklarını, iyi’ye götüren yolu kendileri seçmek istediklerini kanıtladılar. Bulgaristan’ın yeni düzeni içinde bir parti başkanı ile meclis grubunun zıt görüşte olduğu ortaya çıktı. Pırvanov koltuğundan düştü. İyi mi oldu? Bunu gelecek gösterecektir.

 

Bu olayı birkaç ay önce Sosyalist Parti Başkanı Sergey Stanişev’in AB milletvekili seçilip ülkeden kaçmasında da izledik. Nikolay Barekov AB vekili olarak Brüksel’e yerleşince ise partisi dağıldı. Şöyle bir olay izliyoruz. AB’den aldığı maaş çok yüksek ve yeterli olan siyasetçilerimiz halktan, seçmenden, partilerinden kopuyor, “bizim devlete ihtiyacımız yok” havalarına giriyorlar. “Saraya” adı verilen bir eve gizlenip kimseyi görmek istemeyen, halktan tamamen kopan ve yıllar önce öz davamızın raylarının dışına çıkan fahri lider Ahmet Doğan’ın tavrında da aynı olayın başka bir renklenişini görüyoruz.

 

Öyle böyle diyoruz da, Bulgar parlamentosundaki 8 partiden 5’i dış borç alınmasına oy verdi. Bu borcun 16 milyar leva gibi fantastik bir rakam olmasıyla birlikte, 12 milyarının eski borçları ödemek, 4 milyarının da bütçe açığını kapatmak için kullanılacağı açıklandı. Ülkemiz kalkınma hamlesi için piste yerini hala alamadı, hatta stadyuma bile giremedik desek, yanlış olmaz. Neye niyetlendiğimiz pek belli değil!

 

Sofya meclisinde 25 Şubat 2015 borç oylaması sonucu 2 yeni grup oluştu.

Birinci Gruba, iktidarın ana partisi olan Bulgaristan’ın Avrupalı Geleceği için (GERB) ve Reformcu Blok (RB) nüve oluşturdu. Kurucu Başkan N. Barekov’u dışlayan, ilk adı Sansürsüz Bulgaristan değiştirilince DMP olan muhalefette yer alan 15 vekilli bağımsız grup iktidarı destekledi. Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS) 36 vekili dış borç alınması önerisini onayladı ve çoğunluk cephede yer aldı. HÖH partisi lideri L. Mestan son dakikaya kadar vatandaş başına 10 bin leva borç yükü getiren bu yeni borçlanmaya sert tepki göstermişti. Politik çevrelerde “dönelik olarak nitelenen” davranışa şöyle açıklık getirenler oldu:

  1. HÖH-DPS isim ve kimlik değiştirme suçlarına af süresi tanımayan yasa önerisine GERB parti grubundan destek bekliyor.
  2. Önümüzdeki 6 ayda “ABV” ve “PF” partileri iktidar grubundan düşecek ve ya HÖH-DPS kabineye çekilecek ya da Borisov’un azınlık hükümetine meclis desteği vererek onu 4 yıl yaşatacak.

 

İkinci gruba, Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ile aşırı sol ve Rusofil davranışla parlayan “Ataka” partisi aleyhte oy kullandı. Sosyalistler, Bulgar ekonomisine hiçbir yararı olmayan bu borçlanmaya karşı çıkarken, B. Borisov hükümetinin 4 yıllık iktidar dönemini bu parayla garantilediğini öne sürdü. “Ataka” partisi lideri V. Siderov ise, dışardan alınacak paraların Bulgar Ordusu’nu silahlandırmaya harcanacağını ve Ukrayna krizi etrafında ülkemizin “Rusya”ya karşı bir savaşa itilmeye çalışıldığını hem meclis kürsüsünden hem de Meclis önünde yapılan mitinglerde duyurdu.

 

İmzalı ve onaylı bir ortaklık sözleşmesine dayanmayan günümüz Sofya hükümetini “program amaçlı işbirliği” çerçevesinde destekleyen aşırı sağ, aşırı milliyetçi, öteki olana düşman ve (PF) partisinin 18 kişilik meclis grubu borçlanmaya çekimser oy kullandı.

 

Gelişmelerden ortaya çıkan bazı özellikler. Bulgaristanlı Türk, Pomak ve Çingene azınlığın partisi olarak bilinen (HÖH-DPS) 2014 Haziranına kadar ortak hükümette buluştuğu Sosyalist Parti (BSP) ve “Ataka” partisi ile yollarını kesin ayırdı. DPS ile BSP çizgisi artık ve iç ve dış politikada kesişmiyor.  Avrupacı ve Atlantikçi (AB ve NATO) politikasından yana çıkan HÖH-DPS yılbaşından beri şiddetli anti-DPS, anti-Müslüman, anti-Türk ve özellikle de Çingenelere karşı ve genel çizgide ötekileştirme saldırılarını püskürtmek zorunda kalmıştı. Kırımın Rusya tarafından ilhak edilmesinden sonra ve Ukrayna iş savaşının başlamasıyla Bulgaristan’da iç huzur kaçmış ve genel gerginlik yaşanmıştır. ABD Dışişleri Bakanı Con Keri bu hafta başında Senato’da yaptığı konuşmada, “Rusya ile Batı arasındaki çatışmanın ateş hattı Balkanlardır” dedi. İşte bu çatışma 25 Şubatta Sofya parlamentosunda iki cephe oluştururken, Sosyalist parti ile “Ataka” partisinin Moskova’ya baktığını kamuoyu gördü.

 

Bu gelişmenin arsında Rusya’nın “Güney Akim” gaz boru hattı konusunda Bulgaristan ile olan ilişkisini kesmesi de var. “Türk Akım” tasarımına Ankara’da yeşil ışık yanmasından sonra konum değişikliği dikkati çekti. T.C. Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğulu’nun Budapeşte ziyareti Yunanistan, Makedonya, Sırbistan ve Macaristan’ın bu tasarım etrafında birleştiğini kanıtladı. Böylece Bulgaristan içindeki politik parçalanmanın Balkanlar boyutu göründü. Türkiye’nin bölgede sonuç belirleyici rolü boylanıyor.

 

Son dönemde BSP ile HÖH bütçe ve borçlanma konularında olduğu gibi diğer konularda da birbirine tamamen ters düştü. Akla değişik sorular geliyor. Hükümetten kovulan HÖH-DPS partisinin muhalefet sıralarına sıkışmasına rağmen, her fırsatta GERB lehinde oy kullanmasının ardında gizlenen nedir?  Bu adımlar ileri mi geri mi atılıyor yada kör döngüye mi düştük, pek anlaşılmıyor. HÖH politik liderliğinin aradığı doğrular ve bunların ölçüsü nedir? Halkın menfaatleri dışında izlenen politikadan insanlarımıza fayda gelir mi!  Bilgi ile eylemin birliğinden çıkışla, L. Mestan meclis kürsüsünden farklı delillerle 16 milyon borç alınmasını sözde ret ederken, oylarken “evet” demesi, bir açıklama gerektirmiyor mu!

Seçmeni, kamuoyunu bilgisizlik karanlığında bırakmanın perde arkası gün ışığına çıkarılmalıdır. Halk bekliyor.

 

Parlamenter tecrübesi yetersiz olan milliyetçi (PF) partisi Başkanı V. Simyonov’un “evet” oyu için Başbakandan Gümrükler Genel Müdürlüğünü, hiç olmazsa Burgas Liman Gümrüğünü istemesi tüyler ürpertti. Alamayınca da “çekimser” oy kullandılar. İktidar programına dayanan ortaklıkları olan GERB ile “PF” partilerinin arası iyice açılırken güven duvarı çatladı. Yurtseverliğe 21. yüzyılda devleti soyma anlamı verenlerin yakında adalet duvarına toslamasını bekleyebiliriz. Politik yemişlerin bu kadar erken olgunlaşacağını düşünmemiştim.

 

Hem iktidar hem de muhalefet her şeyi kuliste pazarlamak istiyor da gelgelelim kulis perdesi tül ve ciddi bakan gerçekleri görebiliyor.

 

Öyle de, böyle de olsa, uzlaşıp bağdaşmaz sandığımız görüşlerin bir anda yumuşadığını,  fazla gürültü kaldırmadan beyaza siyah dendiğini sık görmeye başladık. Temsil ettikleri köylü ve kentli yoksulların menfaatlerine, irade ve inançlarına ters, tamamen aykırı oy hareket edenlerin ipleri kim çekiyor? Ani karar değişikliklerini anlamak zor oldu. Uzlaşabilecek nokta ve yönleri olmayan politik partileri aynı küfeye kolayca dolduran gücü tanımak istiyoruz.   Kulisteki para babaları ve oligarşiden daha güçlü olan var mı? Politikaya yön değiştirtmek için Büyük Elçiliklerden gelen telefonlar yeterli midir? 25 Şubat 2015 günü yapılan oylamadan sonra kamuoyu, etnik azınlık aydınları HÖH-DPS partisi yönetimine, parlamento grubuna daha büyük bir şüpheyle bakmaya bakmakta haklı mı! Bizi her gün satan, her gün yön değiştiren, rotasız bir politika var.

 

Rüşvet ve dalavere ağıcındaki yemişler de patır patır dökülmeye hazırlanıyor.

Görüldüğü üzere, son yıllarda mahkemelere rüşvet ve dolandırıcılık siyaseti kurbanlarıyla doldu. HÖH-DPS Parti Başkan Yardımcısı Biserov para aklama suçundan tutuklandı ve duruşması başlamak üzeredir. Milletvekillerinden olan D-r Tabakov rüşvet almaktan içerdedir. Başka bazı milletvekilleri için mahkeme kararları artık çıktı. L. Mestan ve en yakın çevresi üstü kapalı içlerin ortaya dökülmesine karşı daha koyu bir gölgede sığınak arıyor. Lütfüler onayladı ama biz faizleriyle birlikte 27 milyar leva olarak hesaplanan yeni dış borcu nasıl öderiz? 2015 yılı milli bütçemiz topu topu 33 milyon levadır. Bizde işçi ücreti 182 Euro iken, Lüksemburg’da 1920 Euro’dur. Onlar bize karşı koşsalar bile kendilerine erişmemiz olanaksızdır. “Ajan dosyaları” falanla yıllarca halkı oyalarken, devleti soydular. Şimdi biz “özelleştirme dosyalarının” aşılmasını bekliyoruz. Ayağında ayakkabılı olmayan ama birkaç yılda milyoner olanların ağır cezada duruşmalarında bulunmak istiyoruz. Son 25 yılda devletimizi ekonomik ve malı olarak çökertenler yargılanmalıdır. Her birimiz bir deri bir kemik kalana kadar bizi soyanların infazını bekliyoruz. Emeklileri kuru ekmek kabına muhtaç, hastaları ilaçsız, çocukları sütsüz, okulsuz bırakanların hakim huzuruna çekilmesi zamanının gelmedi mi?

 

Bu bakıma, GERB milletvekili, Meclis Sağlık Komisyonu Başkanı General Profesör Stoyan Tonev’in istifaya zorlanması ülkede nefes kesti. Sanki olmuş yemiş dökümü başladı. Ertesi gün en büyük acil hastanemiz “Pirigov” un Genel Müdürü istifa sundu. Hastanenin açığı 20 milyon levaymış. Kamuoyu dokunulmazlıkların kaldırılmasını ve suçluların hepsinin hesap vermeye hazır olmasını istiyor. Bir baksanıza: Askeri Tıp Akademisi’nin yıllardan beri her ay Sağlık Bakanlığına 5 milyon leva borç faturası kestiği, bir senede bu paranın 70 milyon leva olduğu hemen gün ışığına çıktı. Bu soygundan yalnız bir general, yalnız bir profesör ya da müdür sorumlu olamaz. Daha anlaşılır bir dille anlatılınca Sofya’nın en büyük acil hastanesi olan “Pirigov” ta bir öğün hasta yemeği 3.5 leva iken, 500 adım ötedeki Askeri TIP Akademi’de aynı porsiyonun hastalara 14.5 levaya satıldığını işitenler şok geçirdi. Uzman doktorsuz klinik sayısı her geçen gün artıyor.

 

Bu arada BSP ile HÖH-DPS kodamanlarının dosyalarının da açılması sabırsızlıkla bekleniyor. Bu dosyalar açılacaktır, açılmalıdır, çünkü çürümüş yemişlerin dökülmesi önlenemez, durdurulamaz. Soyguncular, rüşvetçiler, dolandırıcılar kan emen keneler gibi, kan sülüğü gibi şiştiler ve mutlaka ensemizden düşeceklerdir. Bu gidişi önlemek kimsenin elinde ve gücünde değildir,  olamaz ve olamayacaktır!

Bulgaristan’da artık her çocuk 12 bin leva borçla doğuyor. Doğan çocuğun kendisi borçlu, anası borçlu, babası borçlu, kardeşleri borçlu, dedesi ve nenesi borçlu…. Nereye kadar ha? Dış ülkelerde bulunmamız bu durumu değiştirmiyor. Bizim ödeyemediğimiz ya da ödemekten sözde kaçtığımız paralar ana-babalarımızın yakınlarımızın sırtına yükleniyor. Hayırlısı olsun.

 

Reklamlar