İkinci Dünya savaşından sonra kurulan Birleşmiş Milletler örgütü büyük devletlerin kendi hegemonyalarını sürdürebilecekleri ve gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını sömürmelerine imkân verecek bir şekilde yapılandırılmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi olmak üzere iki temel organdan oluşmaktadır. Ancak Güvenlik Konseyi en etkili organıdır. Bu da beş daimi ülkeden oluşmakta ve bu beş üyenin de Birleşmiş Milletler kararlarını veto hakkı bulunmaktadır. Dünya bu beş ülkenin adeta emrivakileri ile karşı karşıyadır. Yeryüzünde iki milyar Müslüman yaşamasına rağmen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde bu büyük kitleyi temsil edecek ve menfaatlerini savunacak, gerektiğinde veto edecek bir temsilci bulunmamaktadır. Dünya nüfusunun 1/3 ni oluşturan Müslümanlar yeryüzünde adeta “yok” farz edilmektedirler. Bu Müslümanlara karşı yapılan haksızlıkların gün be gün artmasına neden olmaktadır.

Bu gidişata şimdiye kadar hiç kimse karşı çıkmadı, değiştirilmesi için girişimlerde bulunulmadı, hatta ve hatta dile bile getirilmedi.

Ancak bu düzenin değiştirilmesinin zamanı çoktan gelmiş olmasına rağmen hiçbir gelişme gözlenmemektedir. İlk defa dünyanın beşten büyük olduğunu ve yeryüzündeki bütün toplulukları adil bir şekilde temsil edebilecek bir yapının oluşması gerektiğini dile getiren AK Parti Genel Başkanı sıfatı ile Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN olmuştur. Sayın ERDOĞAN Birleşmiş Milletlerin yapısının değiştirilmesi gerektiğini her fırsatta dile getirmektedir.

Biz de Sayın Cumhurbaşkanımızın bu fikirlerini paylaşıyoruz. Şayet Birleşmiş Milletler görevlerini yerine getirebilecek bir yapıda olsaydı Filistin halkı özgür olur, her fırsatta İsrail katliamına maruz kalmazdı, Karabağ’da, Hocalı’da, Bosna’da soykırım yaşanmaz, Arakan ve Doğu Türkistan Müslümanlarına katliamlar olmaz ve zulmün altında inlemezdi. Bizlerde Bulgaristan Türkleri Kültürel Soykırıma uğramaz ve topraklarımızdan kovulmazdık. Bugün Libya, Irak, Suriye başta olmak üzere İslam coğrafyasında yaşanan olaylar yapılan haksızlıklar ve adaletsizlikler neticesinde bunlar meydana gelmiştir. Dünyada adaleti sağlayacak ve yeryüzünde yaşan herkese eşit muamelede bulunacak ecdadımız Osmanlı örneği bir  anlayışa ihtiyaç vardır. Bu da ancak insanı yaratandan ötürü sevmekle olur. Bizlerde dünyanın şekillenmesinde seyirci kalmamalı imkânlarımız çerçevesinde katkılarımızı sunmalıyız.

Diğer yandan AK Parti tefekkür olarak geçmiş ile gelecek arasındaki manevi değerlerin taşıyıcı köprüsüdür. Biz Evlad-ı Fatihanlar olarak 130 yıllık baskı ve zülüm neticesinde kendi öz değerlerimizden çok şey kaybettik. Bu gün Balkanlardaki ata miraslarımız bir el uzatılmasını beklemektedirler. Ancak 1990-dan günümüze tarihi mirasımıza en çok AK Parti iktidarı döneminde sahip çıkılmıştır. Bu da bizleri fazlasıyla memnun etmektedir.

http://vildanumut.com/

Reklamlar