Tarih: 1 Mayıs 2018

Dr. Nedim BİRİNCİ

Konu:  Bulgaristan Türklerinde Etnik Bilincin Oluşması

            ve Türk Kimliğine İhanet Süreci                                  

2018’in Nisan ayında Ünal Gazi arşivini açtı ve içinden 27-28 Kasım 1993 tarihlerinde Sofya’da yapılan Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) – /DPS/ KONGRESİ parti albümünden 2 fotoğraf açtı ve yayınladı. Parantez açarak işaret ediyorum, bu fotoğraflar Bulgaristan Türkleri siyasi tarihinin paha biçilmez belgeleridir. Bunlar olmadan tarihsel gerçekler açıklanamaz ve açıklansa da kanıtlanamaz ve halka inandırıcı bir şekilde sunulamaz. İkiyüzlü olarak tarif ettiklerimizin küstahlığını gösteremeyiz, iddialarımız havada kalır. Ünal Gazi Beye teşekkür ediyoruz.

***

Mücadele tarihimiz şanlıdır.

Butarih, bir yandan Türk kimliği oluşturma ve güçlendirme, aynı zamanda ajan ve hainlerden kurtulma, arınma kavgamızdır. Politik oluşum ve biçimlenme kavgamızda çok değerli birikim sahibiyiz. Geriye bakarak ileri gidiyoruz.

Bulgaristan Türkleri ince duyarlıdır. Bundan böyle gerçekleri çarpıtanlar ve tuzak kurnalar başarısız olacaktır. Bulgaristan Türkleri üstüne yeni hesaplar yapmanın hiç bir anlamı yoktur. Şimdiye kadar bize yapılan komploların hepsinin amacında, Türk kimliğimizi, Müslümanlığımızı, Türklüğümüzü Bulgar fıçısında tuzlanmak istendi. Geçmişimiz bunların tutmayan bir taktik ve strateji olduğunu kanıtladı. Gerçek budur. Onların sinsi niyetleri asla değişmedi.

Siyasi alanda 30 yıldan beri yaşadığımız baştan sona hile dolu bir yaşamdı. Sahtekârlığın yarattığı karanlığa rağmen, Bulgaristan’ daki Türklerin oluşturduğu Etnik Türk Kimliğini, ulaşılan Etnik Türk bilincini Bulgarlar, Bulgar devlet ve toplumu, kamuoyu, bütün Türk Dünyası ve Avrupa kabul etmiş bulunuyor. Bu mücadelede BULTÜRK’ün katkıları olağanüstü büyük oldu. Bu davanın özünü ise Bulgaristan Türklerinin politik kimliği oluştu ve güçlendi.

Bu gelişmeler Bulgaristan iç çelişkilerine yön değiştirtti. Özellikle iktidar partisi GERB ve aşırı sağcı “Yurtsever Cephe” 2014’ten sonra siyasetin sivri ucunu Türkleri ötekileştirmeye, kurumlardan sökmeye çevirdi, yeni yöntemlerle asimile etmeye öncelik verdi.

Şu iyi bilinmelidir. Bulgar devleti, kurumlar ve kamuoyu, özellikle de aşırı sağcı, milliyetçi, şoven ve faşizan kesim, Bulgaristan Türklerinin siyasi Türk kimliğinden korkuyor. Bu siyasetin 1984-1989 zulüm döneminde güçlendiğini unutamıyor. Türklük ruhunun pekişmesini ve Bulgaristanlı Türk bilincinin güçlenmesini engelleyip yok etmek için elinden geleni ardına koymuyorlar. HÖH partisini kapatmayı parti programlarına aldılar. Liberal Türk siyasi bilinci taşıyan partilerden (DOST) (Üzeyir kardeşler) partisi vb çalışmalarını, seçime katılmalarını, meclise girmelerini, halkı kucaklamalarını vs sert önlemler alarak engelliyorlar. Bu tespitlerimizi Kazanlıklı Kunduz Bey yönetimindeki İnsan Hakları Derneği ve başka birçok demokratik dernek, kulüp ve topluluk için de söyleyebiliriz. Kunduz Beyin derneği Strazburg İHM’de klandı. Demokrasi mücadelemizin sivil toplum örgütleri dokusunun edebiyat ve sanat dernekleriyle, öğretmen kulüpleriyle, gençlerin sportif birlikleriyle sıklaşmasına yol verilmiyor. Bu kavga 30 yıldan beri devam ediyor.

NARKOZ – 1

HÖH partisinin siyasi mayasında ihanet var.

4 Ocak 1990 günü Varna’da “kurulduğu” iddia edilen Hak ve Özgürlük Hareketi bir komplo idi. Bu komplo, Bulgar gizli polisinin bir kararıyla gerçekleşti. Komplocu başı hain-ajan Ahmet Doğan’dı. Bu işe, 12 polis ajanı daha angaje edilmişti.

Derin düşündüğümüzde, 1989 kanlı Mayıs Ayaklanmasından ve “Büyük Göç”ten sonra Bulgaristan’da kalan kardeşlerimize bu ilk NARKOZ yapılarak siyasi bilinçlenme ve aktiflik durduruldu. Türk partisi kurma hevesi DC ve ajan Doğan tarafından gasp edildi. Türklerin bir asır süren büyük bir acısı, faciası ve özellikle son trajediye dayanmaları bir mucizeydi. Tarihlerinde 7 defa kırılarak çöken Bulgar ırkı her defasında karşındaki önünde boyun eğmişken, Türklerin başının dimdik olmasına asla kabul edemediler. Birinci NARKOZ’u planlayanlar şunu düşünmüştü. Türk ruhunu uyutmak; Türklüğü ezip eritmek! Türklerin bir daha başkaldırmasına asla yol vermemek, imkan tanımamak…

***

Birinci NARKOZ, siyasi bir NARKOZDU. İsyancı Türkler, devletin tüm kolluk kuvvetlerine karşı direnirken 28 illegal ve yarı legal direniş örgütü kurdu. Türklerin ruhunda siyasi mayalanma gerçekleşti. Düşmanın kafasında bilinçlenme sürecimizin mutlaka kesilmesi vardı. Büyük hedef buydu. Bu da Türkleri cahil bırakmak ve parçalanmak, onlar söz sahibi olma hakkı tanımamakla olacaktı. Türkler adına DC ajanları konuşacaktı ve her isteği suya düşüreceklerdi.

Türkleri ve Müslümanların tümünü uyutmak için azınlık toplumuna bir uyuşturucu iğnesi yapılmalıydı. Bu da politik bilinçle biçimlenen hareketin yönetimini ele geçirmekle mümkün olabilirdi. 04 Ocak 1990’da bu operasyon gerçekleşti ve HÖH kurulduğu ilan edidi.

***

Düşünülen Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) mayalanması adını 1989 Mayıs direnişçilerindeki isteklerden aldı. İstenen politik, kültürel, eğitimsel, sosyal ve diğer haklardı. Özgürlükler ise sınırsız olacaktı.  Halkın ayaklanmada dile getirdiği isteklerden parti dı çıkarıldı. HÖH böyle bulundu.

Bu plan tamamen gizli hazırlandı. Türklerin hak ve özgürlüklerine sözde sahip çıkıldı. Bu bir oyundu ve aslında çilekeş halk uyuşturulacaktı. Bu amaçla, kimseye hissettirmeden, ajanlar aracılıyla azınlık toplumuna birinci NARKOZ yapılacak ve aman siz artık bu işlerle uğraşmayın denecekti ve dendi. Türkler işin özünü anlyınc bir daha ayaklnmadılar. Bu işi yapabien, yani Türkleri uyutan A. Doğan’ı Bulgar devleti, yaldızlı madalyaların en büyünü verdi. Ve sonra, onu d saray-kotesine kapadı.

***

Türkleri uyutarak uyuşturma politik özelliklerle donatılmış bir hareket olacaktı. Bulgaristan Türk ve Müslümanlarında siyasi aktiflik, politik bilinçlenme, totaliter anayasada yer almayan etnik ve kültürel isteklerin dile getirilmesini felce uğratacak güçlü bir uyku ilacı olacaktı. Genelde Türklerin öz isteklerle e başka etnik azınlıklarla dayanışmak için hareketlenmesini suya düşürecekti. Burada Türklere verilecek olan UYUŞTURUCU MADDE ise, siyasi yalan, boş vaatler, isteyene göç vizesi, istemeyene dayak ve umut, Türklerin sorunların kişisel kazığa bağlama, ortak-kolektif bilinçlenmeyi baltalama, ruhsal bütünlük inanç yollarını kesme ve genelde 1989 Mayısında ayaklanan Türk kitleyi kör cahil, işsiz, aç susuz ve perspektifsiz, parasız, imkânsız ve güçsüz bırakma ve vatandan soğutarak göç yoluna yöneltmeye hizmet edecekti. Bunu yapanlara biz onun için HAİNLER dedik. Özellikle eğitim ve kültür dallarına inecek balyozlar Türkleri dar boğaza sıkıştıracaktı. Birinci NARKOZ Bulgaristanlı Türkleri siyasi bilinçlenmeden uzaklaştıracak, eğitimsiz bırakacak ve kör kitle halinde Bulgar partilerine sığınmaları yolunu açacaktı.

Yukarıda yazdığım gibi bu operasyon 1990 Ocağının ilk günlerinden başladı.

İlk NARKOZ’un adı HÖH (DPS) partisiydi. Hareket olarak kuruldu ve Türklerin başına çullandı. Bilinçlerini kıskaca aldı. A. Doğan “sizden ben sorumluyum” dedi.

İlk narkozla uzun vadeli olarak şu hedeflenmişti:

Türklere amansız ve sert bir mücadelede galip geldiklerini unutturmak! İsim ve kimlik değiştirme, sürgün ve hapis, zulüm yıllarından söz etmemek. Katillerden hesap sormamak ve sordurmamak!  Toplumdaki oluşturucu unsurlar arasında denge sağlanmasına engel olmak, hukuk üstünlüğünde sivil topum düzeni kurulmasına engel olmak, eşitlik dengesini bozmak ve sözde demokrasi ortamında, Bulgarların azınlıklar üzerindeki egemenliğini kurup azınlıklara kabul ettirmek. Bu temel esasında tek dilli,  tek uluslu, tek kültürlü baskıcı Bulgar devletini yaşatmak mümkün olabilirdi. Türkleri, isimlerin iade, kırıntı “Belene”, sürgün ve hapisçi “parası”, “emekli eki” verme, kırıntı emeklilik primi ve 20-30 leva primler gibi küçük isteklerle avutmak, asla ödün vermemek vs.

Türklere, Türk tarihini ve anadillerini unutturmak! Şanlı ve büyük bir millet, Türk Dünyasından kopmaz bir halk topluluğu, edebiyatı ve özgün kültürü olan bir azınlık oldukları bilincine ulaşmalarına, çocuklarını bu bilinçle yetiştirmelerine ne pahasına olursa olsun engel olmak, Türkiye ve Türk Dünyasıyla kaynaşmalarına mani olmak, Türk kültüründen uzak kalmalarını sağlamak vs…vs…

T.C’nin ekonomik, sosyal, eğitimsel, kültürel, teknolojik, sanat ve edebiya vb başarılarını öğrenmelerine ve bunlarla gurur duymalarına olanak vermemek. 21. Yüzyılın Büyük Türkiye’den ilham almalarını engellemek gibi ödevlere hizmet edecekti. Büyük ödevde Bulgaristan Türklerini kapsüllere kapama, nefese muhtaç duruma getirmek vardı. 1989 Mayısında siyasi isteklerle ayaklanan Türk topluluğunu Çingene ve diğer azınlıklarla aynı düzeye çekmek ve amansızca ezerek şahsiyet-sizleştirmekti.

Osmanlı devleti tarihinin, hoşgörü felsefesinin ve dünya uygarlığına İslam, Müslümanlık ve Türklerin katkılarının, tarih ve sanat eserlerinin öğrenilmesi de engellenecekti, engellenmeliydi. Bununla birlikte faşist ve komünist totalitarizm yıllarında çarpıtılan Osmanlı tarihi yalan yanlış anlatılacaktı.

Ters yazılarak ders kitaplara alınacak ve DPS partisi tepki göstermeyecekti. Eğitim ve Teknoloji Bakanlığında Bakan Yardımcıları Türk olsa bile, öneride bulunma ve tepki gösterme, Türk çocukları için istekte bulunma hakları olmayacaktı, maaşını alıp susacaktı. Yani uyuşturulmayı kabul etmiş biri olacaktı. Örneğin 1876 “Batak Katliamı” olarak kitaplara geçen olayların gerçek yüzü gizlenecek, çetelerin bir tüccar kervanına saldırından kaynaklandığı açıklanmayacak, Türklerin bu olaylara hiç mi hiç katılmayışı da karanlıkta tutulacaktı ve onlar “katil” gösterilecekti.

Başka bir örnek olarak da şunu anlatabilirim:  Günümüzde en büyük devlet ve birlik olan Birleşik Amerika, Osmanlı düzenini temel alarak kurulmuştur. Bugün bunalımlar içinde bocalayan Avrupa Birliği’nin Osmanlı devlet rejimini esas alarak yapılanmaya çalışıldığı açıklanmayacaktı. Var olma ve uyanış, diriliş ve uygarlık dönemlerini Doğu ışığıyla aydınlattıklarını gizlerken, bizi uyutarak, karanlık içinde yaşatmak isteyeceklerdi.

Hain diye adlandırdığımız, HÖH yönetiminde buluşan Türk aydınlar, bu ihaneti kabul etmişlerdi.

Bulgaristan Türklerini uyutma ve maneviyatlarını hırpalama işinde NARKOZCU olarak Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS) kuruldu. Görevi gizli kişilerdi, hain olmayı benimseyip üstlenmişlerdi. Çocukları ABD üniversitelerinde okudu ve orada kaldılar. Hedeflerinde, Bulgaristan Türklerinin beynini ameliyat etmek ve içinden Türk kimliğini kesip almak vardı. Bu ameliyatla 20. Yüzyıl mücadelelerinde onlarda oluşan Türklük vijdanını, Türk onurunu, hak ve özgürlük ruhunu, “kültürel otonomi” isteklerini, demokrasi ve adalet için uyanışı kesip alınca köpek ve kedilere atmak vardı.  Olmadı! Çünkü Türklük Bulgaristan topraklarında, ormanlarında, suyunda ve havasında, halkın mayasında, ruhunda ve bilincinde, her yerde yaşıyordu ve her yağmurdan sonra mantar gibi fışkırıp doğa gibi yeşerip serpilip açıyordu.

BAŞ NARKOZCU olarak seçilen Ahmet Doğan’ın aslında Bulgaristan Türklerine diyecek tek sözü yoktu. NARKOZCU fazla konuşmayan gizemli bir tipti. O kendisi bunu bildiği için 1990’ın 4 Ocağında ilk uyuşturucu iğneyi yaparken sustuğu gibi, Aynı yılın Mayıs ve Haziran ayında yapılan Büyük Halk Meclisi ulusal seçim kampanyasında düzenlenen mitinglerde de hiç konuşmamıştı. Onun işi, kitleye uyku ilacını vermek ve halkın sendeleyişini seyretmekti. 1990’da birçok yerli Türk aydın Bulgaristan Türkü Hak ve Özgürlük Hareketi saflarından ayrıldı.  1984-1989 zulüm yıllarında kurulan 28 direniş örgütü liderlerinden HÖH’e katılan olmadı gibi. Türklerin geleceğine ilişkin açılan ufku farklın görüyorlardı. Halkımız hak ve özgürlükleri uğruna direnen bilinçli kitle, bu direnişi uyuşturarak engellemek için görev aşına gelen ve parti oluşturan bir avuç hainden ayrıldılar. Yeni bir partide buluşmalarına da yol verilmedi. Sürekli parçalanıp dağıldılar.

NARKOZCU BAŞININ VE NARKOZCU TAYFASININ halkımıza söyleyecek sözü yoktu. Bunun için bu konuda A. Doğanla 1992 Kasımında yaptığı ilk söyleşiyi 126 sayfaya sıkıştıran gazeteci İlyana Benovska, o uyuşturucu sıvısına ancak biraz koku katabildi.

Yıllar yılı HÖH Genel Başkan Yardımcılığından geçinen Osman Oktay’da 2016’da beynini sıktı ve içinden çıkan 133 sayfalık yazıda işe yarayan bir şeycikler olmadığını Bulgar da Türk de gördü. Gerçek kitaplarda ve Bulgar basınında hep gizlendi ve tersyüz gösterildi.

Bulgaristan Türklerine narkoz yapılmasının ve onların gerektiğinde ömürlerinin sonuna kadar yatakta, seme ve uyur gezer durumda olmalarından Bulgarlar rahatsız olmamaya yeminliydi. Çünkü uyandıklarında tarihte işlenen soykırım cinayetlerinden, yargısız infazlardan hesap sorulacağını biliyorlardı. Uyuyan bir kişinin dava açması ve mücadele etmesi imkânsızdı. Uyurgezer kişilerin delilleri ise mahkemeler tarafından dikkate alınmıyordu. Hiçbir dava açılamadı, açılanlar da savcılıkça engellendi, hiç birisi başarılı sonuçlanmadı. Delillerin esasa dayandırılması hep engellendi. Bulgar kamuoyu da öyle etkilendi ki s.o. “soya dönüş” süreci unutturulurken, “Belene” kampı müze haline getirilirken, dünyadan haberi olmayan, patates tarlalarından topladıkları yeni “iderler” arasından seçim yapmaya başladılar.

Bulgaristan Türkleri konusunda A.Doğan uyumak istemeyen, mücadeleye devam eden ve Türk kimliği ile var olmak isteyenlerin kafasına, seçimlerden oy başı aldığı 11 levadan biraz ayırarak yazdırdığı yalan dolan kitaplarla vuruyor. “Bulgar Etnik Modeli” başlıklı 2 ciltlik kitap yazdırdı. Prof. Mizov’a 50 bin leva para verdi. Anket yapıldı. Bu kitabı hiçbir kişinin okuma zahmetinde bulunmadığı ortaya çıktı.

Dönelim yazımızın gerekçesine.

Hak ve Özgürlük Hareketi, Bulgaristan Türklerini uyutma işinin yasal olduğunu ve Bulgar toplumunun şoven siyasetine iyi geldiğini kanıtlamak için sık sık kongre toplamaya başladı. 1993’te toplanan Kongreye artık herkes giremedi. Kapıya en kör, en kafasız ama adaleli HÖH-kopoyları dikildi. İçeri istedikleri alındı.

1993’te Sofya’da Milli Kültür Evi salonunda yapılan 300 delegeli Kongre Başkanlığına, 1990 Ocağında Varna’da ve aynı yılın Şubat ayında Sofya’da “Banya Başı” Caminde toplanan HÖH kurucu meclisinde bulunmayan, adı geçmeyen, pek bilinmeyen Ünal Lütfi seçildi. Bu şahıs gizli polis (DC) Türkler Şubesinin maaşlı ajanıydı. Kürsüye çıkan Kırcaali delegesi, bugünkü DOST Partisi Başkan Yardımcısı Mehmet Hoca, Önal Lütfi’nin gizli polisten aldığı ajan maaşının bordrosunu herkese gösterdi. Salon ayağa kalksa da Ü. Lütfi Kongre Başkanlığından indirilmedi. Devre dışı bırakılan başka bir ajan da olmadı. Delegeler arasında, HÖH Genel Başkanı Ahmet Doğan’ın da Bulgar gizli siyasi polisi (DC) tarafından özel yetiştirilmiş maaşlı bir hain olduğu konuşulmaya başladı. Milletvekili Mehmet Hocaoğlu (Hoca) tarafından ajan maaşı bordrosunun kürsüden tüm delegelere gösterilmesi, HÖH 8. Kurultayında genç delege Oktay Yeni Mehmedov’un tabanca çıkarıp Genel Başkan Ahmet Doğan’ı kürsüden itip indirmesinden sonra yaşanan en etkileyici ve NARKOZDAN uyandırıcı olay olmuştur. Bulgaristan Türklerine göz açtıran bu iki olay mücadelenin yönünü belirleme açısından çok önemli oldu. Ajanlar ağında başarılı olmanın mümkün olmayacağı anlaşıldı. Bütün Bulgaristan Türkleri ve soydaşlarımız arasında yıllarca konuşulmuş ve yorumlanması bilinç taşımıştır.

  Kongre salonundan çıkanlar.

1993 yılı kongresi Bulgaristan Türklerinin HÖH partisini ajan ve hain tayfasından arıtma davasında erişilen çok önemli bilinçli ilk adım oldu. HÖH üye kitlesini NARKOZLA uyuşturanların Ünal Lütfi’yi Parti Genel Başkan Yardımcılığından anında atmaması Tüm Bulgaristan Türklerine ibret dersi oldu. Bilinçli kitle tuzağa düşürüldüğünün farkına vardı. Parti içi hareketlenme başladı. Orta tabaka yerinden oynadı. HÖH’ten ayrılma hareketi bugün de devam etmektedir. Deliorman ve Doğu Rodoplar yoğun parçalanmalar yaşadı.

1993 Kongresinde Sofya’ya gelen 300 delegeden 101’inin Kongre salonundan çıktı. Ahmet Doğan ve Ünal Lütfi’yi ve diğer ajan ve hainlere indirilen ilk güçlü darbe yaşandı. Bulgaristan Türklerinin politik ruhu parçalanmış ve tepeden inen, sahte hapis yatan, sahte “Belene”ci ve yapmacıktan tutuklanma oyunlarıyla insanlarımızı aldatmaya çalışanlara ilk Osmanlı Tokadı o zaman yerinde ve böyle vurulmuştu.

Bu gelişmeleri kabul etmeyen delegelerden Kongre’yi terk eden bir daha HÖH saflarına dönmeyen şu arkadaşlarımızı hatırlayalım.

  1. Dimitır Sepetçiev
  2. Recp Çınar – Haskovalı
  3. Hukukçu İsmail İsmail – Silistre
  4. Mehmet Hoca (Hocaoğulu) – Kırcaali/Skalişte. Milletvekilliğinden istifa ederek Demokratik Değişimler Partisini kurdu.
  5. Hukukçu Sabri Hüseyin – Filibe (Plovdiv), Demokratik Değişimler Partisi kurucularından biridir.
  6. Vb toplam 101 Bulgaristan Türklerinin hak ve özgürlük, demokrasi ve adalet davasında yetişen arkadaşlar.

Biz, Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi olarak 1990’ının 04 günü Varna’da sözde kurulan Hak ve Özgürlük Partisini Bulgaristan Müslümanlarının birlik, kolektif haklar ve sınırsız özgürlük, gerçk demokrasi ve herkese adalet davasına ilk NARKOZ olarak kabul ediyoruz.. ,

İkinci NARKOZ 1993’te  HÖH Sofya Kurultayındaki büyük bölünmedir. Halkımızın öz davasını ve çıkarlarını savunanlar partiden atılmıştır. Halkımızın davasında yetilen, halkımızın tüm umutlarını kendilerine yüklediği kadroların kongreden ayrılması, ilk kez ajanların parti saflarından çıkarılması ve parti saflarının temizlenmesi isteğinin bu kadar yüksek kürsüden dile getirilmesi ve belgelenmesi ve partiden kitlesel ihraçlar ikinci NARKOZ olmuştur.

Devam edecek: Üçüncü NARKOZ.

Okuyun, tartışın ve paylaşın.

NARKOZ – 3

Reklamlar