Tarih: 03 Haziran 2018
Yazan: Müh. Mehmet ÇAKIR
Konu: 30 yıl bulanan bir göl ilk akışında durulmadı.
Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev ile Başbakan Boyko Borisov Mayıs ayında bir hafta arayla Moskova’ya gidip geldiler. Radev yalnız gitti. Başkan Putin’le Kırım’da görüştü. Borisov heyetine 5 de bakan aldı. O Putin’le Moskova’da yüzleşti. Bakanlardan üçü görüşmeye alınmadı. Bu, Putin ile Borisov arasında üçüncü görüşme oldu. 9 yıldan beri iktidarda olan B. Borisov ile V. Putin’ini bu görüşmesi en anlaşılır bir şekilde yazabilmem için belki de şöyle demem gerekir.
İkili ilişkiler bir ev olsa, o evde yaşansa da yaşanmasa da, istesek de istemesek de zaman içinde evin önünde, etrafına çöp birikir, içi tozlanır. Evin ortak sahibi olan taraflar evi yeniden kullanmak istiyorlarsa, temizleyip bakım yapmakla başlamak zorundadırlar.
Moskova’da da öyle oldu. Biriken çöple mukayese edilebilecek birçok sorun masaya kondu. V. Putin’e göre, şu an en önemli sorun, 1878’den bu yana Rus Çarı II.Aleksandır, “93 Harbine” katılan Rus General ve erleri şerefine Bulgaristan’da dikilen anıtların, kilise ve anıt kabrin, köy, kent, sokak, meydan ve okulların vs adlarına, bakımına ve korunmasına saygı göstermek başta gelir. Bu ödev, Cumhurbaşkanı Radev’e verilmedi. Çünkü Bulgaristan bir parlamenter demokrasidir ve yürütmenin başı başbakandır. Başbakan Borisov, Moskova’da verdiği basın toplantısında ve Sofya’ya döndükten sonra gazetecilerle yüzleşirken bu ayrıntıyı atladı.
Onun için önemli olan, son yıllarda çok sivrisinek toplayan ve baharın daha ilk ayında irileşen bu haşaratın hükümeti de ısırıp bulaşıcı hastalığa kurban etme korkusuydu. Başbakan kendi ağızından Türkçe “bataklık” anlamına gelen, Bulgarca “göl” dediği “Belene” adlı 2. Atom Elektrik Santrali inşaatından söz ediyorum. Olayın evrakları, Todor Jivkov döneminde rafa kaldırılmıştı. Jivkov, anlamadığı bir şeyi anlatmak isteyince, söz bulamadığında, el kol savuruyor, şapkasını çıkarıp sallıyordu. Onun izah etmeye fırsat bulamadığı Büyük Milli İnşaatlardan biri, harfi yatı çıkarılmış, çukuru göl olmuş, kenarına dikilen depolarda sandık içinde, Rus yapımı 2 reaktör bekletilen korumalı alandır. Şimdiye kadar 3-4 milyar Euro gömülen bu bataklıktan elektrik enerjisi elde etmenin maliyeti 20 milyar Euro’yu bulur diyenler uzmanların kendileridir.
Bu dosyaları tozlu raflardan indiren Komünist Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov (2002-2012), Sosyalist Başbakan Sergey Stanişev (2005-2009) ve Elektrik Enerjisi işlerinden anlamayanların Baş Mühendisi Ahmet Doğan üçlüsüdür. Dosya tozlarını bir üflesek, halkın gözü kamaşır ve biz parayı çukalarız diye düşünmüşlerdi. Olmadı. 2009’da iktidardan düştüler ve bir daha kalkamadılar.
Bizim memlekette komünistlerle sosyalistler bir demir paranın yazı ve turası gibidir, birbirlerini görmek istemezler, tanımazla, fakat onları birbirine bağlayan kırtıklı orta kısmı var ya o da itilen yere tekerlenen Ahmet Doğan’dır, gizli polistir, Bulgar “DC” ve şimdiki DANS’ı ve Moskova’daki eski KGB yani şimdiki FCB’dir.
Olaya böyle bakınca, Başbakan Borisov’dan “hiçbir işe yaramazların” çöpünü temizlemesi istenmiş gibi bir izlenim kalıyor insanda, ama bu böylemi? Şu incelik var, Borisov da aynı evde ve aynı avluda yetişmiştir, konağa dönmek istiyorsa çöpünü de temizletmek zorundadır.
Kuşkusuz bu çöp temizleme işi sadece “Belene” AES ile bitmiyor. Bir de boruları gelen ama döşenemeyen “Güney Akım” gaz boru hattı projesi var. Bu iş de Pırvanov-Stanişev-Doğan zamanında yattı. Yatması bir yana, yatağı çürüttü. Karadeniz altından Rus doğal gazı gelecekti, batı sınırımızdan Yugoslavya, Makedonya, Arnavutluk, Hırvatistan, Avusturya, İtalya ve bu sıralama biraz daha uzayabilir, hepsinin ocağını biz yakacak, kümbetini biz ısıtacak, sabah kahvaltısında sucuklu yumurtalar bizim vereceğimiz gazla pişecekti. Bizim yerli dilimizde, “fazla açma ağzını, boğazına sinek kaçar” diye bir atasözü vardır. Bu iş de öyle oldu. Her bakıma güvendiğimiz ve her isteğimizi yerine getireceğine inandığımız Avrupa Birliği “ben bu işe garantör olamam” deyiverdi. Bu arada, ABD’nin Washington’dan uzattığı uzun değnek Borisov’un kafasına dokunmuş da olabilir, “Güney Akım” boru hattı birden unutuldu. Bu arada Rusya, “ben Ukrayna transit boru hatlarına doğal gaz akıtmam” dedi ve bizdeki döşenmiş eski gaz borularının da boş kalması tehlikesi baş gösterdi. O zaman Başbakan Borisov’un aklına, biz bir “BALKAN GAZ BORU HATLARINA HIP YAPALIM” esti. 6 ay halka HIP’ın ne olduğu anlatılmaya çalışıldı. İnsanlar ne zaman nerede bedavadan ham hum yapabilirim diye düşünürken, HIP’ın yenir yutulur bir şey olmadığı anlaşıldı. Bu, 3 uluslararası gaz boru hattından gelecek doğal gazın bir göle akacağı ve sonra da başka bir müşteriye pompalanacağı tesismiş. Bu da anlaşıldı, fakat Bulgaristan’a doğru uzanan bu 3 gaz boru hattı nerede?. Hangi dağda kurt öldü?
Borisov’un Moskova görüşmesinde en fazla zaman ayrılan proje buydu. Bulgaristan, Karadeniz dibine döşenen “Türk Akım”dan biz de bir bacak alalım ve bize de aksın, Ukrayna durunca “borularımız boş kalmasın” dedi. Bu işin son şeklinde Rusya Brüksel’den ve Bulgar devletinden “garantiler” talep etti ki, bu da yeni bir çengel gibi önümüze asıldı.
Bulgar Başbakanı, Türkiye üzerinden Avrupa’ya yola çıkan TANAP boru hattından Azerbaycan gaz boru hattı önce bizim HIP’ı doldursun diyor, ama devlet garantilerinden söz etmiyor.
Suriye savaşı yolunu kesmeyeydi, Katar’dan çekilecek bir gaz boru hattı, konu komşunun ve özellikle de Kıbrıs ve İsrail Akdeniz gazını da toplayıp Avrupa’ya akıtacaktı. Bulgaristan yol üzerinde olduğundan bu girişime de el açmış bulunuyor. Fakat işler o kadar derinleşti ki, hem Suriye’de kan akıtan katillerin silahlarını ve bombalarını vereceksin, hem de “yağmur size yağsın, nemi ve serinliği bize yeter” siyaseti yürüteceksin, zor iş…
Biz bu gelişmeleri Radev ve Borisov’un Rusya ziyareti ışığında değerlendirirken, bazı enteresan noktalara işaret etmeden geçemeyiz. Bir defa Rus yönetimi Cumhurbaşkanı Radev’e insancıl, saygılı, ciddi davrandı. Bıyık altından gülümseyenler yoktu. Basın alay etmedi. Radev’e bir General ve ilk ziyaretini gerçekleştiren bir devlet başkanına yanaşır şekilde davranıldı.
Borisov, kendisiyle alay edildiğini sanki anlayamadı. Bulgar siyasi hizmetkârlığına hak ettiği yanıt verildi. Bu hepimiz için acı bir gerçek olsa da, “gerek duyulduğunda dost, lazım olmayınca çöp” mantıyla yürütülen dış siyaset tosladı.
Önce şunu söylemek gerekir ki, Bulgaristan ile Rusya arasındaki ilişkiler çökmüştür. Ne ki, bu çöküş bir gecede olmamıştır. Kuyuyu kazan bir tek Başbakan Borisov da değildir. Daha XX. yy’ın başında Rus Çarı, “İki müttefikim var: birisi kara kuvvetlerim, ikincisi de deniz kuvvetlerim” derken dış ülkelerden kendisi uzaklaşmıştır. Ne var ki, biz bugün XXI yy’dayız ve benzer söylevler zamanını yaşamıştır. Şu da var. Günümüz Rusya’sında “eski dostlar” (kardeşlerimizden) /bratuşki/ hiç birini istemiyoruz diye haykıran büyük bir aşırı milliyetçi azgın kitle oluşturdu.
Tabii Bulgaristan’daki Rusofob (Rusya’yı sevmeyenler) kitlenin de kalabalık lığından şüphe eden yok. Onlar 1877-78 Rusya ve Osmanlı imparatorlukları arasındaki savaşa bir “kurtuluş” savaşı olarak bakmıyor ve 140 yıl önce Rus esaretine düştüklerini belirtirken, Rus anıtlarının sökülmesinde direniyorlar.
Öyle ki biz, bugün dibe vuran Rusya-Bulgaristan ilişkilerinin son çöküşünün 1990’da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasıyla başladı. Önce Bulgaristan okullarında Rus dili dersleri kaldırıldı. Moskova TV kapatıldı. Bunu Ruslar kendileri istedi. Bulgaristan Rusya ilişkileri ekonomikleşti. Yeni jeopolitik ortamda şarkıya türküye, kültüre, kahramanlık filmlerine, dökülen kanlar ve çekilen sızılarla yaşamaya gerek yoktu. Bunun böyle olduğunu halka anlatmak için “onların bize 100 milyon US Dolar” borcu var dendi. Aynı Masal Rus halkına da anlatıldı. Ortada böyle bir para yoktu. Rus basını, biz “Bulgarları kurtardık” ama onlar daha sonra her 2 dünya savaşında da bize karşı cephedeydiler. Döneklere imtiyazımız yok, onlarsız da oluruz,” yazdı.
1990’lı yılların başında dünya siyaseti ekonomikleşiyor ve BKP MK Politik Büro üyelerinin çocukları ya uluslararası tüccar, ya casus ya da bilim adamı olmak istiyorlardı. Moskova Üniversitelerine giden yol kapandı. Bu yolu kesen M. Gorbaçov’un “yenileşme” siyasetiydi. Bu yeni siyaseti Bulgaristan’a Ruslar kendileri taşıdılar. Örnek:
Bulgaristan’da 1989’un sonunda kurulan Demokratik Güçler Birliği (CDC) kökleri Rusya Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov (1988-1991) zamanında, Sofya Üniversitesi’nde kurulan “yeniden yapılanma ve açıklık” derneğine uzanır. Üniversite hocalarına bu fikri aşılayan Fizik Prof. Aleksey Şeletko’dur. O, 1944 yılında öğrenciyken KGB tarafından kazanılmış, 45 yıl soğuk dondurucuda tutulmuş ve Gorbaçov “reform” ve “değişiklik” deyince canlandırılmıştır. Bu gerçek, Cumhurbaşkanı Jelü Jelev’in yardımcısı olan demokratik şaire Blaga Dimitrova’nın eşi Yordan Vasilev tarafından yazılan “Çekiler ve Sevinçler” kitabında anlatılmıştır.
Moskova’daki Stratejik Analiz Merkezi Şefi KGB Generali Leonid Reşetnikov ise, 2009’da meclis seçimlerini GERB partisinin kazanması konusunda “Bizim için onlar da çalışabilir. Fark etmez!” demiştir.
Biz bu yıllarda insanların hemen değiştiğini, yazının tuta, turanın yazı olduğunu gördük. Leningrad’da “Bilimsel Komünizm” okuyanlar, bir gecede Sangpeterburg’da “Kült üroloji” okuduklarını “diploma” göstererek kanıtladılar. Demek istediğim, Bulgar-Rus ilişkilerinin çürümesi 10 yıldan fazla sürdü. Anti-emperyalistler arasından, Amerika’yı her şeyden fazla seven yeni bir kuşak belirdi. Bu tipler Sofya’da Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” eserini parasız dağıttılar.
Ne ki her şeyin sonu olduğu gibi ve belge olmadığı yerde tarih olmadığını tekrar ederek 2008 yılın ’da Parvanov-Stanişev-Doğan döneminde, Rusya bize 3 büyük proje önermişti. 1) Burgaz –Aleksandropolis ham petrol boru hattı. 2) “Belene” AES. Bu santralin inşa edilmesine ilişkin Avro-atom’dan alınan izin, Rus-atom’un çekmecesindedir. 3) “Güney Akım” doğal gaz boru hattı. Borisov 2009’da Başbakan olunca bu yol daralmaya başladı ve bugün artık çıkmaz olmuştur. Ruslar’la anlaşılamazken, Avrupa Birliği de istediklerimiz vermez oldu. Sıkıştık kaldık. Borisov’un etrafında modern düşünen adam yok, Avrupa Birliğinden gelen paraları paylaşmaya hazır bir harem kadın ve harem ağası var ama iş yapacak kimse yok ki, Bulgar bakanlar görüşmeye alınmadılar. Çok acı bir gerçek…Moskova GERB partisinin AB paralarıyla yaşayan Bulgar görevliler olduğunu iyi biliyor.
Bu durumda soru şudur. Radev ve Borisov’un Moskova’ya gitmesi iyi mi oldu? Kötü mü? Gerçeği söylemek gerekirse iyi oldu. Çünkü “Rusya bizim hayatımızın içine yaptı” tezinde buluşanların artık burnu sürttü.
Zenginleşip elbise değiştiren ve “Amerika arkamda oldukça sırtım yere gelmez” deyip böbürlenenlerin de balonu soldu. Şimdi ülkede tartışılan sorun şudur: “Borisov bir telefonla istifaya zorlanabilir mi?”
Borisov’un Moskova’ya uçarken çantasında bir kuruntu daha vardı. “Bulgaristan Rusya’nın uygar dünya yolculuğunda arabulucu olabilir mi?” Bu teori, “Bulgaristan, Rusya 5. Kol ordusu olarak NATO’ya girdi” fikrine saptananlar tarafından yaratılmıştı. Onlara göre, Bulgaristan Doğu ile Batı arasında Büyük Köprü rolü görecekti.
Bu hikâyeleri dinleyen General Reşetnikov: “Biz Bulgaristan’da köprü aramıyoruz. Köprüler kurmuş ve köprüler yıkmış bir halkız. Biz dost arıyoruz” demişti.
Radev ve Borisov’un Rusya ziyareti hepimizi yakından ilgilendiriyor.
Devam edecek.