Adım Şirin İsmail, Bulgaristan’ın güneyinde bulunan Mestanlı kasabasında yaşıyorum. Filibe Üniversitesi Filoloji Fakültesi Uygulamalı İngilizce ve Türkçe Bölümü ikici sınıf öğrencisiyim. Geçen yıl Filibe Başkonsolosluğu tarafından bölümün öğrencileri için düzenlediği Türkiye gezisine katılan öğrencilerden biriyim. Bu yıl gezimizin tekrarı vardı. Geçen yıldan kalmış bir mutluluk ve heyecan vardı içimde.

Şirin İsmail Filibe Üniversitesi  İngilizce Türkçe Bölümü öğrencisi
Şirin İsmail
Filibe Üniversitesi
İngilizce Türkçe Bölümü öğrencisi


Yolculuğa çıkacağımız gün Filibe sakin ve yağmurluydu, tıpkı geçen yılki gibi. Hepimiz oldukça heyecanlıydık, bizi nasıl sürprizlerin beklediğini tahmin ettikçe heyecanımız artıyor daha da sabırsızlaşıyorduk. Öğleye doğru Filibe’den ayrıldık.

İlk durağımız Edirne Trakya Üniversitesi oldu. Bizi nasıl bir karşılamanın beklediğini hepimiz biliyorduk – sıcak ve samimi. Herkes Türklerin ne kadar samimi ve sıcak olduğunu bilir.

Üniversitede bizi rektör yardımcısı Prof. Dr. Recep Duymaz Bey ve diğer görevliler karşıladı ve bize Hoş geldiniz konuşması yapmak üzere bir salona aldılar. Sözüne başlarken gözündeki parıltıyı gördüm, bizleri misafir etmenin sevinci içindeydi. İlk olarak bize Cumhuriyet dönemine ait Türk edebiyatının önemli şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı’nın Memleket İsterim şiirini arkadaşlarımdan Fatma’nın okumasını rica etti. Bize bu şiir hiç de yabancı değildi, çünkü Trakya Üniversitesinde öğretim görevlisi olan Yard. Doç. Dr. Sibel Byaraktar hocamın Filibe Üniversitesinde misafir olduğu dönemde bizimle işlediği şiirlerden biri ve benim dönem ödevi olarak seçtiğim şair ve şiirdi.

Karşılamadan sonra odalarımıza çekildik ve biraz dinlendikten sonra bizi çok güzel bir akşam yemeği bekliyordu. Trakya Üniversitesi sosyal tesislerinde akşam yemeği sırasında Recep bey ve değerli eşi Adalet hanım bize ev sahipliği yaptılar. Yemeğimizden sonra Türkiye’nin o meşhur siyah çayından ikram edildi ve üniversite kampüsünde kısa bir gezi yaptıktan sonar otele döndük.

Gezimizin ikinci gün istikameti İstanbul’du. Ne güzel değil mi, adını duymak bile insana yetiyor. İlk durağımız Ayasofya müzesi oldu. Orayı ilk defa ziyaret ediyordum. Neredeyse 1500 yıllık tarihi yapı olan Ayasofya, Bizans İmparatoru Justiniyan tarafından kilise olarak inşa edilmiştir. İkinci durağımız Yerebatan sarnıcı oldu. O da aynı şekilde İmparator Justinianus tarafından büyük sarayın su ihtiyacını karşılamak için yaptırılmış.

Bir iki saat yemek molası zamanında Fatih’te biraz dolaştık. Her ülkeden, her milletten insana rastlamanız mümkün. Farklı kültürler ile karşılaşmak çok ilgimizi çekti.

Gelelim gezimizin belki de en muhteşem kısmı olan Boğaz turuna. Bir buçuk saat süren o harika anları anlatmam biraz zor olacak sanırım. Eminönu’nden cıktığımız tura Beşiktaş istikametinde devam ettik. Sol tarafımızda Galata kulesi sağ tarafımızda Kız kulesi vardı. Çırağan sarayının yanından geçtikten sonra Üsküdar tarafına yöneldik. Kız kulesi manzaralı turumuz tamamlandığında hepimiz oldukça memnunduk. Bundan sonra bizi harika bir akşam yemeği bekliyordu. Hamdi restoran Eminönü’nün göbeğinde Galata kulesi manzaralı bir mekandı.

Oradaki eşsiz yemekten sonra ne kadar yorgun olduğumuzun farkına varmıştık. Vakit gelmişti… Edirne’ye dönüyorduk. Günün verdiği yorgunlukla varır varmaz gözlerimizi kapatmıştık.

Üçüncü gün, yani gezimizin son günü Edirne’nin bize bir sürprizi vardı – yağmur. Önceki günün havasından eser yoktu. Fakat yağmura aldırmadan Edirne’deki son günümüzün ilk istikameti olan Sultan II. Beyazıt Külliyesi Sağlık Müzesini ziyaret ettik. Sultan II. Beyazıt tarafından 15. yüzyılda yapılmıştır. Trakya Üniversitesini büyük katkılarıyla restorasyonu yapılan külliye şimdi müze olarak ziyaretçilerini bekliyor. Ondan sonra Bulgar kilisesini ziyaret ettik. İkinci katında kütüphane var.

Edirne deyince ilk aklımıza gelen yere geldi sıra – Selimiye camii. Osmanlı padişahı II. Selim tarafından ünlü mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Bu ihtişamlı caminin en göz alıcı ve en merak uyandıran yeri bence Ters lale motifidir. Bizi Edirne gezimiz sırasında eşlik eden saygıdeğer Bayraktar hocamın anlattığına göre motifin anlamı şu demektir: Caminin yapılacağı arsada bir lale bahçesi bulunmaktaydı, sahibi de çok aksi, ters bir kadındı. Mimar Sinan’dan camide lale motifi olması şartıyla arsasını satmıştır. Mimar Sinan da laleyi ters yapar ki, burasının önceden bir lale bahçesi olduğunu anlatsın, lalenin tersliği ise kadının ters kişiliğini temsil etmektedir.

Selimiye camiinin ardından Arasta çarşısında bir gezinti yapıp Edirne’nin en meşhur yemeği olan Edirne ciğeri yedik. Öğle yemeğinin ardından güzel Edirne’den ayrılmamızın zamanı gelip çatmıştı.

Gezi boyunca bizimle birlikte olan Muavin Konsolos İmren Çamlıklı’ya ve değerli hocalarımıza çok teşekkür etmek istiyorum. Trakya Üniversitesi yetkililerine teşekkürlerimi borç bilirim. En büyük teşekkürü de bize bu gezi imkanını sağlayan Türkiye Cumhuriyeti Filibe Başkonsolosu Şener Cebeci’ye borçluyuz.

Reklamlar