Alptekin CEVHERLİ
++++
2016 yılı Türkiye’miz ve dünya için oldukça zor geçti. Birkaç günde bir bombaların patladığı vahşet konusunda terör örgütlerinin fantezi yapar hale geldiği; insan akıl ve vicdanının hiçe sayıldığı bir yılı geride bıraktık. Kimileri terör literatürüne kamyonla insan ezmeyi soktu, kimileri de bomba dolu çukura insanları diri diri doldurup sonra da et parçalarının havada uçuşmasını videoya aldı…
2017’den iyilik ve güzelliklere vesile olmasını beklerken daha ilk saatlerinde İstanbul Valisi’nin açıklamasına göre; Ortaköy’de 39 vatandaşımız daha kalleş terör saldırısıyla canını kaybetti, 69’dan fazlası ise yaralandı.
Bu saldırı, elbette Türkiye’ye bazı şeylerin normalleştirilmesi ve alıştırılması sürecinin bir parçası. Dikkat ettiyseniz bir süredir her hafta sonu Cuma akşamı veya cumartesi günü ciddi can kaybı yaşanan bir terör saldırısı ile muhatap oluyoruz. Bu gidişle Türk Milleti’nde, güzel yurdumuzun bir Irak’tan ya da Suriye’den farkı yokmuş imajını zihinlere yerleştirmek istiyorlar. İşin en acı yanı ise bu vahşet ve ihanet operasyonunu “mankurtlaştırdıkları” insan müsveddeleri ile yaptırıyorlar…
Mankurt nedir?
(Bun/Ban/Man) kökünden türemiştir. Bun sözcüğü akıl yoksunluğunu ifade eder. Moğolca Munu/Mung (Türkçe Bunu/Bung) fiilleri aklını yitirmeyi, Munah (Türkçe Bunak) sözcükleri yaşlılık nedeniyle aklını yitirmiş olan kişileri anlatır. Sözcük Türkçe’deki Mankafa tabiri ile aynı kökten gelir. Yani aklını yitirmiş kişi demektir. Biz bunu “aklını kaybedip kendi özüne düşman olan” olarak günümüz Türkçesi’ne çevirebiliriz.
Mankurt – Türk efsanelerinde bahsedilen bilinçsiz köledir. Juan juanlar, Mankurt haline getirmek istedikleri ‘Türklerin’ başını kazırlar, başına ıslak deve derisi sararlar ve böylece elleri kolları bağlı olarak güneş altında bırakırlar. Deve derisi kurudukça gerilir. Gerilen deri başı mengene gibi sıkar ve inanılmaz acılar vererek aklını yitirmesine neden olur. Böyle bir kişi bilinçsiz ve her istenen şeyi sorgusuzca yapan köleye dönüşür. Verilen talimatla kendi öz anasını bile öldürür…
Cengiz Aytmatov’un da 1980 yılında yazdığı Gün Olur Asra Bedel adlı eserinde Mankurt, bazı işlemler sonucu öz benliğini yitirerek kendisini kimliksizleştiren düşmanının kuklası haline gelmiş bir zavallı insan tipidir.
Bugün karşılaştığımız ülkemizin ve insanlığın canını yakan teröristler de bu manada birer mankurttur. Evet, bunların kafasına deve derisi geçirilmemiştir ama içi safsata ve “Batı kaynaklı ‘güya İslâm’la doldurularak” aynen Türk efsanelerindeki mankurtlar gibi kendi özlerine karşı düşman edilmiş birer katil olmuşlardır. Gerek FETÖ, gerek IŞİD ve gerekse de PKK, mankurtlaştırdıkları gençlerimizle güya yüksek idealler uğruna kan akıtmakta sözde inançları veya etnik kökenleri gereği terör suçu işletirken aslında Müslüman’ı Müslüman’a kırdırmakta, Kürt kardeşimizi yine bir Kürt’e öldürtmektedirler. Bu mankurt açmazından derhal kurtulmamız. Gerekirse toplumsal olarak rehabilite edilmemiz şarttır. Türk kimdir, Müslümanlık nedir, Diyanet İşleri Başkanlığımızın bunu çok hızlı bir şekilde tekrar tekrar anlatması gereklidir. Bu işin tek çözümü millî benliğimize dönüştür…
FETÖ, yıllar önceden hesapladığı vahşi katliam ve suikastları önce TV’lerinde dizi olarak oynattıktan sonra bugün tek tek uygulamaktadır. Bu örgütü hâlâ İslâm’a hizmet olarak gören kimseler varsa; ya kanı bozuktur, ya da mankurttur…
Bu çapta bir suikast plânı veya yıllar önceden dizisini yayınlayıp pratiğini gerçekleştirecek Noel Babalı terör saldırısını ne FETÖ, ne de diğer örgütler tek başına gerçekleştirecek bir zekâ ve imkâna sahip değildir. Bunları yönlendiren yıkıcı üst akıl ile mücadele edildiği bir an dahi unutulmamalıdır…
Devletimiz tez elden bu örgütlerle herhangi bir şekilde bağlantıya girmiş herkesi, kim olursa olsun; her ne kadar “Bunların ihanetini gördüm tövbe ettim” derse desin mutlak surette sorguya çekmek ve görevden el çektirmek zorundadır. Kimin uyuyan terör hücresi, kimin saf olduğunu şu saatten sonra ayırt etmek neredeyse imkânsız hale gelmiştir…
Türkiye’mizin ABD’nin Irak’ta yapacağı işgal harekâtına karşı çıktığı yıllardan beri sürekli dozu yükselen bir saldırı altında olduğu açıktır. Kimi zaman politik, kimi zaman ekonomik, kimi zaman terör olayı şeklindeki bu saldırılar, artık iyice belirgin hale gelmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi millî ve yerli insanlara çok acil ihtiyacımız vardır. Liyakat esas alınıp, vatanın gizli kalmış değerleri gün yüzüne çıkarılarak bu terör örgütleri ile mücadele edilmek zorundadır. Yoksa sırtlanla çakal, çakalla da tilki yakalanmaz. Bu ülkeye gönülden sağdık kişilere acil ihtiyaç vardır. Ancak şu da var ki; yıllardır sadece adı ‘millî’ olan eğitim sistemimizin yetiştirdiği insan kaynağının hali ne yazık ki ortadadır…
Bu nedenle yukarıda değindiğimiz gibi, millî kimliğe dönüş seferberliği başlatılmalıdır…
Reklamlar