Şakir ARSLANTAŞ
Tarih: 22 04 2020

Korona virüs salgını Bulgaristan demokrasisi yorganındaki güve yeniklerini ipe serdi. Süresiz salgın tatiline çıkmazdan ünce maaş almaktan da vaz geçen Sofya milletvekilleri, olağanüstü durum şartlarında olağanüstü oturuma çağırılınca gelmediler.

Son 142 yılda birçok konuda karar alamayan, hazırlanan yasaları onaylamayan, hele içinde azınlıkların hak ve özgürlükleri olan uluslararası anlaşma ve bildirileri devamlı rafa kaldıran, sonra da arşive indiren Bulgar halk meclisi, aslında iş yapmayan ama gösterişli bir meşrutiyet makamıdır.

Dobro-dobro konuşursak, rejimi parlamenter demokrasi olan Bulgaristan’da demokrasi ve adaletin yerleşmesini en fazla engelleyen meclis olmuştur. Şimdi 240 kişinin bir salonda toplanmasını tehlikeli bulan bu makam, artık işine bakmaktan tamamen vazgeçmiş durumdadır. Meclis toplanamazsa demokrasi ve yasal düzen çöker.

Bulgar parlamentosu Müslüman Mezarlığı Üzerinde

Bulgar parlamentosu, XIX. yüzyılın sonunda, Sofya kenarındaki Müslüman mezarlığı üstüne kurulmuştur. Temelleri, 1884’te Prens I. Aleksandır Batenberg ve Bulgar uyanışının parlak simalarından Stefan Stanbolov tarafından atılmıştır. 1882’de başlayan, “Osmanlı izlerini silme programı” gereğince, o devirde Sofya’daki 29 Türk mahallesi ve camilerle medreseler  birer birer yıkılırken, mezarlık taşları toplanmış, arsa 2 metre derin kazılmış ve hafriyat “İskır” nehri kenarına taşınmıştır. Tasarımı çizen Sırp yüksek mimar Konstantin Yovanoviç’ın iddiasına göre, mezarlıklardaki İslami ruh 100-150 yılda dağılırmış. Ne var ki bizde bu olmadı.

Osmanlının Müslüman ruhu Sofya meclisini terk etmedi, edemedi.
Hatta Amerikan uçakları, 10 Ocak 1944’te Sofya’ya saldırdığında parlamentoya atılan bombalar bu güçlü ruhun etkisiyle hep yana düştü.

Sofya’nın merkezinde bulunan ve şehrin görkemliğini belirleyen 5 yapı var. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Sofya Üniversitesi, Parlamento ve 1989’a kadar Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi (BKP MK) makamı olan, 1991’den sonra da Halk Meclisi milletvekilleri ofisine dönüştürülen bu binalardan biri olan sonuncusu içi boş bir üçken şekrinde kurulmuştur. Son 5 yılda, BKP MK binasının boş olan iç alanına yeni HALK MECLİSİ BİNASI kuruldu. Süper lüks, süper modern ve elektronik donatılmış olan bu yapıya şimdiki milletvekillerinin taşınıp taşınmayacağı pek bilinmiyor. Bu olursa, meclis önünde protesto eylemcileri, hiddetlenince meclisin camlarını kıran, polisi yuhalayan, kapısını zorlayan ya da basamaklarına yığılan vatandaşlarla seçilmişler arasındaki sıcak temas ve bağlar tamamen kesilecek. Bu meclis öyle zamanlar yaşadı ki, milletvekilleri evlerine zırhlı araçlarla götürülüp getiriliyordu.

Bu gidişle artık meclise direk temaslı baskı uygulanamayacaktır.
Şiddet, 1997’de Jan Videnov (BSP) hükümetini devirmişti. Seçim yolu açmış ve İvan Kostov’u (DSB) iktidara getirmişti. Totalitarizme karşı en güçlü mitingler meclis meydanında yapılmıştı. 1989’un son günlerinde Bulgaristan Müslümanları isimlerini geri isterken, din özgürlüğü mitinglerini halk meclisini kuşatarak yapmışlardı. Bulgaristan Türkleri politik kimlik sahibi olunca ilk defa parlamenter grup olarak bu meclise girmişlerdi.  

Kısacası, Bulgaristan’da demokrasi kavgaları meclis meydanında mayalanmış ve yürütülmüştü.
Ne yazık ki, bu mayalanma meclis içine taşınamadı. Hak ve özgürlük, demokrasi ve adalet davası uğruna meclis salonunda intihar eden, kürsüden yumruk sallayan milletvekili belirmedi. Son 30 yılda meclisten 2 500’den fazla milletvekili geçse de aralarından hiç biri politika felsefecisi, hukuk felsefecisi ya da gerçek demokrat olarak iz bırakmadı. Bir süre sonra, meclis boşaldıktan sonra önüne, yanına ya da bahçesine Bulgaristan’da parlamentarizmin sembolü olarak bir Ünlü Milletvekili heykeli dikilecek olsa, gösterilebilecek biri yok. Fakat hırsızlıkla, rüşvetçilikle, dolandırıcılıkla ünlü olan pek çok vekil var. Mecliste tutuklanıp kelepçeler vurulanı da gördük. Parlamentoda palazlanan oligarşi temsilcilerinin başında HÖH Milletvekili Delyan Peevski, seçilen fakat meclise gitmeyenlerin başında Ahmet Doğan, parlamento parasıyla dünyayı gezenlerin başında da Ünal Lütfi’yi göstermek mümkündür. Başka örnekler de gösterilebilir.

30 yıldan beri meclisin önündeki meydana toplanıp sürekli protesto gösterileri yapanların sesi artık duyulmayabilir.
Şu da ilginçtir. Bulgar parlamentosu meydanına 1907’de dikilen 4 metre yüksek atlı Rus Çarı II. Aleksandır anıtı, bu gidişle işlevlerini yitirmiş olacak. Meclis taşınırsa bu anıtın önünde toplanmaya gerek kalmıyor.  Söylentilere göre, Meclis binası,  Milli Tarih Müzesi olarak kullanıma açılırsa, Bulgar tarih ekspozeleri Tük mezarlığında kazılan o 2 metre derin mahzende korunacaktır. Zaten tarihte birlikte olanların beşer de beraber olduğunu yazanlar haklı. Meclis meydanından 200 metre batıdaki sarı pave yolun sağındaki balkonlu bina Osmanlı Beyler Beyi Konağı’dır. Halen Bulgar Toprak Müzesi olarak kullanılıyor.  Aynı istikamette 300 metre yüründüğünde soldaki bina  “Büyük Camii” dir. Bulgar Milli Arkeolojik Müzesi olarak kullanılıyor. Bu bakıma müzeler Türk yapısı, içindeki ekspozeler ise ortak tarihimizin değerli eserleridir.

Şimdi de geçelim yazımızın asıl konusuna:
Olmayan demokrasimizi sorgulayan gazeteci Milen Tsvetkov öldürüldü.
Meclisler konuşulan, tartışılan, karar alınan yerdir. Tarihteki ilk tartışmalar “agora” yani şehir meydanlarında yapılmıştır. Gençleri “iyi olan” konusunda sorgulamayı bir meslek haline getiren ise ünlü düşünür Sokrates’tir. O gün bugün toplumu “iyi” ve “kötü” olan konusunda sorgulayan ve bilgilendirmeye çalışan gazetecilik, medya gelişti ve hatta 4. İktidar oldular. Bu sıralamada birinci yerde yasama yani meclis; ikinci sırada yürütme yani hükümet; üçüncü sırada ise yargı yani mahkemelerdir. Bilirsiniz gazetecilerin de ustası, taş söktüreni ve hiçbir işe yaramayanı ve hatta dalkavukları vardır. Demokrasiye geçiş yıllarında Bulgaristan’da “kötüyü” sorgulayan Milen Tsvetkov adında bir gazeteci yetişmişti. 2 gün önce Sofya bulvar kavşaklarından birinde kırmızı ışıkta duran otomobiline 180 km hızla çarpan bir “Jeep” onun hayat yolunu kesti.

Dikkati çeken şöyle bir gelişme izliyoruz.
Olayla ilgili tutuklanan suçlulardan her biri, sorgulama esnasında susuyor ve 100 000 leva teminat yatırınca serbest bırakılıyor. Toplum dilini yuttu. Sokrates ile başlayan “iyi ve kötü olan”,  “doğru ve yanlış olan” gibi toplum sorgulaması sayfasını para tamamen kapatmış. Hem öyle bir kapatmış ki, korona virüs konusunda sarsıcı gelişmelerle ilgili meclise davet edilen Başbakan Borisov, tenezzül edip gelmiyor. Oysa bir aylık olanüstü durum ve sokağa çıkma yasağı koşullarında çalışanların % 48’inin parası bitmiş, emeklilerin % 8’i de evlatlarıyla temas kesilince ayı çıkaramamışlar. Başbakan bu meclis tarafından, bu sorunlara çözüm bulmak için seçilmiş ve bu mecliste yemin etmiş biridir. Milletvekilleri işe gelmiyor, çoğunluk toplanamıyor, yasama hayatı tamamen durmuştur. Herkes bilir ki, PARA ne kadar çok olursa olsun “iyi ve kötü olanı”,  “doğru ve yanlış olanı” birbirinden ayıramaz, karar veremez, gerçeklik lehinde adalet kuramaz. Soruyorum: Şimdi ne olacak? Meclis, adalet, yürütme, yargı korona virüse teslim olmuşsa, hepimiz toplu mezarlara üst üste mi yatalım?

Cevap verenler, yukarıda sıraladığın kişilerin hepsi birbirine DİJİTAL olarak bağlıdır, diyorlar. Öyleyse bizim onları dijital olarak internet üzerinden seçmemiz gerekmez mi?

Şu korona virüs, 2 500 yıldan beri iyiye doğru birikim yapan demokrasiyi yedi bitirdi. Ne yazık ki, demokrasinin kalbi olan seçimler artık nefes alamıyor. Demokrasi doğru olandır ama yavaş işleyendir diyenler, baskı çemberini sıkıyorlar. Liderler tek başına ve güç kullanarak yönetmeyi seçti. Olağanüstü durum koşullarında demokratik seçim yapılamaz, seçmen bir araya toplanamaz gibi iddialarla  Mart, Nisan ve Mayıs aylarında 17 ülkede yapılacak olan seçimler ertelendi. İngiltere bile yerel seçimlerini 2021 Mayısına erteledi. Fransa yerel seçimlerin 2. turunu, Rusya Anayasa için halk oylamasını, İtalya meclisteki milletvekili sayısı azaltmak için referandum, ABD’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 14 eyalette ertelendi. Benzer gelişmeler birçok başka ülkede de izleniyor. Yani yeryüzündeki parlamenter düzen belirli bir süre stop etti.

Parlamenter hayatın durması birdenbire pek çok sorunu hayata çağırdı.
Bundan böyle seçimler nasıl yapılacak: BULTÜRK bu önerilerini 5 yıl önce yapmıştı. Sofya meclisini POSTA ÜZERİNDEN MEKTUPLA SEÇİM YAPMAYA ÇAĞIRMIŞTI.

Artık ilk örnekler belirdi. Birleşik Amerika/Wisconsin Eyalet Başkanı seçimleri (6 Nisan 2020 tarihinde) korona virüs şartlarında POSTA İLE OY KULLANILARAK M E K T U P L A yapıldı. Oyları sayma süresi 6 iş günü uzatıldı ve olay problemsiz geçti.

Polonya’dan başka bir ilginç örnek:
10 Mayısta Polonya’da Cumhurbaşkanı seçimi yapılacak, korona virüs ve olağanüstü durum, sokağa çıkma yasağı ve toplanmama gibi nedenlerle seçimler henüz ertelenmedi. “Adalet Yasası” adlı parti oylamanın “mektupla” yapılmasını önerdi, meclisin alt kamarası yasa değişikliğini onayladı, şimdi sıra Senato’da.

Güney Kore’de ise klasik seçim yapıldı. Seçmen maskeli, eldivenli, dezenfektanlı geldi, her seçmenini ateşi ölçüldü, yüksek ateşli olanlar oy kullanmaya hastaneye gönderildi.

Korona virüs insanları birçok konuda değişiklikleri kabul etmeye zorluyor.

1) Seçim kanunu değişiklikleri;
2) Sağlık örgütünde değişiklikler;
3) Eğitim ve öğretim sisteminde köklü değişikler başta geliyor.

Her sektörde iş disiplininde değişikler gerek. Bulgar hükumeti dijital çalışmayı seçti. Meclis yerinde sayıyor. Demokrasi yeni çözüm bulmamızı zorunlu kılıyor. Seçmen seçme hakkını kullanamazsa demokrasi ölür ve diktatörlük kurulur. Dijital dünyayı seçmek zorundayız. Bunu yapmazsak mezar üstüne mezar seçeneğini kabul etmek zorundayız.

İstemlere uyunuz.
Sağlığınıza dikkat ediniz.
4 gün sokağa çıkma yasağına uyalım. Sadece kendimizi değil çevremizi de koruyalım. Bu hatalar hayatta bir kere oluyor, sağlıcakla kalınız.
Teşekkür ederim.
Paylaşınız.

Reklamlar