Ridvan TÜMENOĞLU
Sayın milletvekillerimizden Mustafa Öztürk’ün HÖH-DPS Genel Başkanı Lütfü Mestan’ın Çankaya Köşkü ziyaretten iki hafta sonra yaptığı açıklama iyi niyetli cesur ve samimidir.
İlk defa olmak üzere, Hak ve Özgürlükler Partisi şeref başkanı Ahmet Doğan başta olmak üzere, partinin gelişmesine gölge düşüren dinamiklerin etkisinden kurtulmasını apaçık öğütlendi. Bu çok anlamlı bir demeçtir. HÖH hareketini temsil ederek Köşke çıkan heyete kendinizi gösterin anlamındadır. Anlaşılan Genel Başkan L. Mestan bu sözlere kulak verdi ama işleri gerekeni yapmaya cesareti ve gücü var mı. Bizim bildiğimiz o aldığı makama “iplerinin çekilmesine razıyım” sözleşmesiyle oturan bir kukladır. bir kukladır ve kendisine “senin işin bitti” demesi gereken kişi ise, onun iplerini çekendir. Halkımız arasında BÜYÜK HAİN olarak bilinen Ahmet Doğan tamamen gölgede olsa da, asıl durumunu, Bulgaristan sosyal, ekonomik ve siyasi yaşamına bir asalak kötü kütle olarak çöreklenmiş olduğundan Genel Başkan ona el kaldırabilecek mi acaba?!
Kuşkusuz siz okuyucularım, Mevsimlerden, SON BAHARDIR L. Mestan çürük armutları silkeleyip düşürmezse onlar kendileri de dökülecektir, diyebilirsiniz. Evet doğrudur. Çünkü Türkiye’den 150.000 oy beklenirken sadece üçte biri gelmiştir, bunların sorunu bu yönetimdir. Mevsim, ağaçların budanması zamanıdır. Parti içi arınmaya uygun bir mevsimdir, çünkü 05 Ekim 2014 seçimleri henüz yapıldı ve ülkedeki durum Türk ve Pomak Partisi’nden kurucu ilkelerine ve programsal konumuna dönmesini zorunlu etmektedir. Fakat Ahmet Doğan- tümörü partinin içindedir, ciğerine, dalağına, bağırsaklarını sarmış ve halkla ilişkisini kesmiştir. Bütün parti bünyesi için büyük bir tehlikedir.
Hak ve Özgürlükler Hareketi HÖH-DPS fahri başkan A.Doğan’dan kurtulması ne kadar zorunlu ise, Hürriyet Şeref ve Halk Partisi (HÇHP) nin de onun en yakın dostu ve en yakın ilişkide bulunduğu adam olan Kasım Dal’dan kurtulması o kadar gündemdedir. Bulgaristan Türk ve Pomaklarının aktüel başat sorunu bu iki sahte mahpusçu, sahte partici ve sahte “lider” bozuntusunu bir an önce çöpe atmaktır. Ankara’dan gelen yeşil ışık bu bakıma çok anlamlıdır.
Gerçekçi olalım. Bu seçimde A.Doğan zaten korkudan saraydan kafasını çıkaramadı. Kasım Dal ise en güvendiği bölgelerden aday çıktı, ama seçmenden oy alamadı. Daha ne olsun ki?
Doğan ile Dal ikilisi bu defa aynı kantarın küfesine konmalıdır. Kısaca bunlar halkımız tarafından kabul edilmemektedirler.
Büyük piyesin “o ajandı ben dosyasını açtırdım” sahnesi artık bitti ve perde kapandı. Bugün artık elektronik çağda yaşıyoruz ve en büyük sırların bile 3 gün ömrü yok. Bir yanda “dosyaları” bitpazarı için kamyona yüklerken, öte yandan bu sözde sır küpü, cadı kazanı dosyaları değrleten gizli polis “DC” şefi General Atanas Atanasov senin üyesi olduğun Reformcu Blok partisinden 43. mecliste milletvekili oldu ve bu gidişle ya İç İşleri Bakanı ya da Meclis Güvenlik Komisyon Başkanı olacak. Sayın Dal senin hareketlerinden anlaşılan şudur: Biz beraber yiyoruz ama ayrı tuvalette görüyoruz. Şimdiye kadar yaptıklarına başka bir anlam vermek mümkün değildir. Hadi eyvallah. Politikadan uzaklaşma zamanın geldi. Bu arada çevirdiğiniz dolapları gizli servis DANS dosyaları açıldığında birlikte okuruz.
Şu da var: Bu Doğan-Dal ikilisi, kendi vicdanlarının, bilinç altlarının ve bilinçlerinin ürünü, meyvesi değildir. Bulgaristan Türklüğünü ve Müslümanlığını yok etmek isteyen zihniyetin ve zorbacı güçlerin yarattığı en tehlikeli ikilidir. Artık 30 yıldan beri biri “iyi” ve biri “kötü” polis rolü, ya da “o ajan” –“ben değilim” kandırmaca sı oynayan bu köylü kurnazların-dan hiç bir kimseye yardım veya fayda dokunmadığı gibi, halkımızı sürüm sürüm süründürenler de onlardır. Yaptıkları hainlik ve kötülükler için Bulgar devletinden her yıl milyonlar alan bu ikili yıllar yılı Türkiye Cumhuriyeti yetkililerince de her bakıma desteklenmişlerdir.
Sayın milletvekili M. Öztürk’ün demeci gerçekliği görme açısından devrimsel niteliklidir. Şu da var, yalandırılıp dolandırılmış oldukları gerçeğini, her açıdan aldatıldıklarını uyutulmaya çalışıldıklarını görüp anlayan Bulgaristan Türkleri hakikatten devrimci milli bilinçlenme ve hainlere büyük darbeyi indirme yönde adımlıyor.
İnsanımız devamlı değişiklik yaşar. Deşiklikleri kucaklamaya hazırdır.
Yenilenmeyi Tanrı lütfü olarak bağrına basar.
Bu mevsimdeki değişimimizin özünde İÇİMİZDE BÜYÜYEN BİR KÖTÜ TÜMOR olduğu görebilmemiz oldu. Kötü tümörden kurtulmamız gerektiğine inandık. Yapımız bizi içten yiyenden de kurtulmamızı helal kılar. Her seçimde bu işler böyleydi de bu defa bize karşı saldırılar, dil uzatmalar hem aşırı sol hem de uç sağ milliyetçi kesimden yükseldi ve Bulgaristan sınırlarından taştı. Bulgar milliyetçilerini biz şimdiye kadar pek sağcı ve solcu olarak ikiye ayırmazdık, çünkü her iki marjinal kanadın da ilk ve son hedefi Türkleri Bulgaristan’dan kovmakla başlar ve biterken, yapabilirlerse Müslümanlığı da kökten silip savurmakla rahatlayacak gibiydi. Bu işin pek kolay olmadığı görüldü, çünkü bu kaynakta su ne bitiyor, ne kayboluyor, aktıkça akıyor, son 140 yılda kaç defa göç oldu, sınır kapları 50 defa genişletildi, ama Bulgaristan’da Türklük bitmiyor, bitmeyecek. Bir de şu var, akan su nasıl durulursa, Türklük de kendini hainlerden, ajanlardan, muhbir ve kötü habercilerden giderek arıtıyor. Görüldü üzere Ankara adına konuşan sayın milletvekili M.Öztürk, “hadi yeter artık, herkes işine baksın ve Bulgaristan Türklerine özgürce yaşama hakkı tanınsın!” dedi ve değerli sözleri büyük yankı ve destek buldu.
Şimdi bizim korkumuz şudur. Artık Ahmet Doğan’ın ciddi boyutlu kötü bir tümör olduğunu ve ameliyat masasına yatırılıp kesilip çöpe atılması gerektiğine kesin inandık. Bunu yapmak isteyen artık biz Bulgaristan Türkleri ve Müslümanlarından, Rom kardeşlerimizden fazla Bulgarların kendileridir. HÖH partisine, bu partinin dolandırıcılıktan başka bir şey simgele-yemeyen iktidar ortaklığına, bir mafya-oligarşi kütlesi olan yönetimine, Bulgaristan’ın egemenliğine ciddi tehlike uyandıran Moskova bağlarına ve gizli totaliter ilişkilerine karşı 2013 yılında protestolar dinmedi. Bulgar basınında son zamanda sorulan soru şudur: “Şu Ahmet Doğan’la adamlarının ülkeye ve halkımıza yararlı olan yaptığı bir iş varsa lütfen gösterin..” Kimse bir şey gösteremiyor. Fakat herkesin kesin inandığı bir gerçek var, Bulgar makamlarını, yargı ve yürütmeyi felce uğratan kötü tümörün kesip atmadan hiçbirimize hayat yok.
Çok yakında kötü kütle – mafyotik işler, oligarşik dalavereler, dolandırıcılık ve ulusal ihanet gibi işlerden narkozlu ameliyat için Ahmet Doğan’la can ciğer arkadaşlarının adaletin cerrah masasına yatırılacağını bildiğimden, bu seçimde de oyumuzu verdiğimiz HÖH-DPS partisi davaya sağdık taraftarların üzerine pis kan sıçramasın diye hepsine bu işten ve onlardan uzak durmaları konusunda uyarıyorum.
Mevsim yaprak dökümü ve kuru dalları, hiçbir işe yaramayan kütükleri temizleme zamanıdır. Hepimiz iş başına! Mevsimidir.