Tarih 17 Nisan 2018
Yazan: Neriman Eralp KALYONCUOĞLU
Konu: Bulgaristan’da, rüşvet, para kaçırma ve dolandırıcılıktan doğan çöküş.
Suriye saldırısının 2. Gününde Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev Sofya Universites’inde öğrenciler önünde konuştu. Savaşa ve siyasete değindi. Bulgaristan’ın yeniliklere ve değişikliklere gebe olduğuna işaret etti. “Çatışma dönemlerinde, kritik günlerde yaşıyoruz” dedi. Ok tehlikeli konularda Birleşmiş Milletler Teşkilatı kararlarının dikkate alınmadığına vurgu yaptı. Gençleri daha az silah ve daha çok diyalog olacak bir dünya kurmaya çağırdı. Cumhurbaşkanı Radev’in görüşleri, Borisov hükümetinin Suriye konusundaki siyasi görüşlerinden uzaktı.
“Bulgaristan karanlık içindedir,” diyen Radev, “yeni Bulgaristan’ı karanlık içinde kuruyoruz, bizde hukukun üstünlüğü diye bir şey yok, kurallar herkes için farklı işliyor, adalet ışığına ihtiyaç var,” gibi vurgulamalar yaptı.
“Siz bir siyasi parti kurmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna verdiği yanıtta ise, kapıyı açık bıraktı ve “Bulgaristan’da birçok yeni parti kurulacak,” dedi.
Konuşmasını Büyük aydınlıkçı Goethe’nin “daha fazla aydınlık, daha fazla aydınlık” sözleriyle bitiren Cumhurbaşkanı Radev, daha fazla ışığı rüşvet, kaçakçılık ve dolandırıcılık olayları için istediğini gizlemedi.
***
Bulgaristan Başbakanı Borisov’un işi zor.
Durum sıkıntılı ve gergin.
İngilizlerden ajan Skripal ailesine yapılan kimyasal saldırıyla ilgili “kanıtlarınızı görebilir miyim” demesi, bu keçi patikasını daha da dik ve dar yaptı. Batı ile Doğu arasında arabulucu y da köprü olma fonksiyonu zor bir iş olduğu kadar, “her eşeğe taşıyabileceği kadar yük yüklenmeli” atasözümüzü asla unutmamalıyız. Bulgaristan bir heybesinde Rusya’yı ötekinde de ABD, İngiltere, Fransa ve diğerlerini taşıyabilecek bir durumda ve güçte değildir. Memleketimiz böyle bir yükü taşımaya hazır değildir. Bu işler sofra açıp birlikte yemek içmekten çok uzak bir alandır ve burada “elçiye zeval olmaz” sözümüz geçerli kabul edilemez. Çünkü elçinin kendisi de bu tarafların ikisinden birinin kampında mutlaka yer almak zorundadır, çünkü tarihte Bulgaristan bu rolü hep taraf olarak oynamıştır. “Skripal” olayında Bulgarlardan % 80’ni “biz Rusya’dan yanayız deyiverdi” ve Batı şaşırdı.
Bulgaristan’ın Büyükelçisini danışmak üzere Moskova’dan geri çağırması, diplomatik ilişkilerde, ikili ilişkilerin kesilmesinden önce atılan son adımdır. İkili ilişkilerin kesilme durumuna çekilmesinden kurtuluş ise, “Borisov’un “biz ise Bulgaristan’dan Rus diplomatlarından herhangi birini kovmayacağız” sözlerinden sonra ancak sular tek yönü durulmaya başladı.
Fakat aynı zamanda Bulgaristan’da ciddi bir karışıklık yaşanıyor. Rusları sevenlerin oranı ansızın açmıştır. Genelde bizde yabancıları sevmeyenlerin oranı % 87’e çıkmıştır. Bu yabancıların başında Müslümanlar geliyor.
İnsan ayrımcılığının adı ırkçılıktır. Siyasi adı faşizmdir. Politik adı totalitarizmdir. Bulgaristan’da faşistlerin iktidara sarıldığını ve onu boğduğunu görmeyen kalmadı. Son günlerde Bulgaristan’da faşistlerin lideri olan Valeri Stoyanov’un, totaliter düzenin özünden olduğu, dedesinin ve babasının faşizme ve kapitalizme karşı aktif savaşçı maaşı aldığı, babasının siyasi subay olduğu, Başbakan Yardımcısının faşist kanattan siyasete girerken, adres değişikliği yaptığı, ailesini reddettiği, ismini ve soyadını değiştirdiği açıklandı. Bu bilgileri sunarken, devlet bilgisi dışında bu memlekette kimsenin isim, soy isim, adres ve kimliğini aklına esti diye değiştiremez, yani faşistleri göreve çağıranın devletin kendisi olduğu dikkati çekiyor. Bu durumda sahte kimlikle, suçlarını, katliamlarını gizleyerek herhangi bir kişinin iktidarda kalması kabul edilemez. Hükümet istifa etmelidir.
***
İşte böyle bir ortamda, Bulgaristan İşverenler Birliği Başkanı Domuzciev, “Kanal 3” TV ekranında çıktı ve “ülkede 300 000 (üç yüz bin) yabancı işçiye ihtiyaç var,” dedi. Şimdi sığınmacı, savaş kaçağı, jender, siyah derili, çekik gözlü veya Müslüman yabancı istemeyen Bulgar milli ruhu seçim yapmak için başını kuma soktu.
Bu ülkede kör siyasetçilere neden ihtiyaç duyduğu da bir ben bire parladı. Faşist “Yurtsever Cephe” hemen istifa etmelidir. Sahte kimlikli hükümet temsilcilerinin görevde olduğu bir ortamda Avrupa Konseyi dönem toplantısı devam edemez, mutlaka ve hemen bir geçici seçim hükümeti kurulmalı ve seçim hazırlıkları başlamalıdır. 3. Borisov iktidarı zamanını doldurmuştur.
***
Yönetenlerin yöneticisi olarak hareket etmeyi ve gövde gösterilinde bulunmayı seven Başbakan B. Borisov, kimseye benzemeyen, fakat değişik şekiller alabilen bir lider tipi olarak ortaya çıkabiliyor. Herkes her şeyi bildiği için GERB-kertenkelesinin yeniden kuyruk koparmasına ya da renk değiştirmesine gerek yoktur. Başbakan zengin mimiklerle kendini ifade etme taktiklerinden vazgeçmelidir. Sihirbaz biri olmakla birlikte, ortama uyum sağlarken başka vasıflar da göstermesi artık gereksizdir.
Borisov’u Angella Merkel ile uzun süre temas ederken görseniz Merkel’e benzer davrandığını ve ifadeler kullandığını, Vladimir Putin’le uzun müddet birlikte olduğunda da onun gibi konuştuğunu görebilirsiniz ki, bu aslında bir zayıflık ya da üstünlük ifade etmez.
Fakat bu özel siyasetçi vasıfları Bulgaristan’da hiçbir şeyi değiştirmiyor. Vatandaşlar B. Borisov Bulgaristan’ın adıyla bilinen artık tarih sayfasından çekileceğini duyumsuyor. Borisov, Bulgaristan’ı ileri taşıyabilecek bir kapasite ve ufka sahip değildir. 10 yıldan beri kullanılan kurnazlıklar sanki bitti. Son virajlar da alındı. Yolun sonu görülüyor.
Halkın arasında şu fıkra dolaşıyor:
- Ev yaptırmışsın kutlu olsun, parası nereden?
- Şu asfaltı döşedik ya….
Birkaç zaman sonra aynı kişiler yine görüşür.
- Bu köşk kimin?
- Hangi parayla yaptın?
- Şu yolun parasıyla!
- Ama burada yol yok…
***
Biz 3 ay daha Sofya’da Bulgar elitini görmek zorundayız. Ulusal Kültür Evi’nin etrafı polislerle çevrildi, abluka kalkmıyor. Yollar kesik, bahçelerde çiçekler açmış. Fıskiyeler gece gündüz akıyor. Törensel bir hava esiyor. Şık elbiseli görebildiklerimiz sadece son 3 Bulgar hükümetinde yer alan yetki ve söz sahiplerinin eşleri, metresleri, mankenler, genç kız ve oğlanlar… Bu genç kadrolar 1990’da Bulgaristan’da ılımı geçişi gerçekleştirenlerin en yakınlarıdır. Bu ılımlı geçişle Bulgaristan ruhu derin bir çukura gömüldü.
***
Sol liberalizmden sağ liberalizme kayma
Biz totaliter komünizmden liberalizme geçmeyi beklerken, birbirinin devamı ve birbirine kaynaşmış olan bizdeki faşist totalitarizm ile komünist totalitarizmin erimesini, parçalanmasını ve yok olmasını beklerken sağ liberal, milliyetçi, şoven, aşırı milliyetçi v ırkçı yaklaşım ve siyaset doğdu. 28 yılda iktidar olmayı başardı.
Öte yandan, Avrupa ve Avrupa Birliği de durmadan değişiyor. Yenilenmek zorundadır. Herkesin halinde olan güçlerin başında yeni sollar ve yeni sağcı güçler var.
Bizdeki olay ve gelişmelerin suyu Bulgaristan’da kaynamıyor kuşkusuz. Bataklığın suları şişelenmiş ve bize içecek olarak sunuluyor ya da marketlerde satılıyor ve biz de alıp bol bol ferahlıyoruz.
Avrupa ülkelerinde sol liberalizmden sağ liberalizme ve daha doğrusu ırkçılık ve aşırı milliyetçilikten Nazilik ve faşizme kadar yuvarlanan bir değişim gözleniyor. Avrupa’daki bu gelişme 21. Asrın en önemli sorunudur diyebiliriz. Günümüz propagandasında faşizmin nemini işçi hareketinden sosyal demokrat özden aldığı geveleniyor. Faşizmin kökleri sol alandadır diyenler, İkinci Dünya Savaşında çarpışan Nazi totaliteriz mi ile Bolşevik totalitarizmin ikisinin de sol köklü olduğunu iddia ederek, kendilerini demokrat çıkarmak isteyenler çoğalıyor.
Bu gelişmenin Bulgaristan’da yüksek bir hızla yol alması korkutucudur. 2 000 yılından beri Makedonya İç Devrim Örgütü VMRO, 2005’ten beri aşırı milliyetçi “Ataka” partisi ve sözüm ona “Bulgaristan’ı Kurtarma Hareketi” ve bu üçlü aşırı milliyetçi hreketlenmenin 26 Mart 2 017 genel erken seçimlerinden kısa bir süre önce adı “Yurtsever Cephe” olan bir faşizan örgütlenmede buluşması ve hükümete tırmanmaları halkımıza bel büktürdü. Toplumun kanını alabildiğine emiyor. Aslında bir yıkım olan bu yükselişe devlet göz yumdu.
Bu gelişmelerin içinde en tehlikeli olan ise, Bulgar siyasi elitinin, Bulgar kamuoyu öncülerinin bu korkunç gelişmeden ilgilenmemesi, bir kamu kitle hareketine öncülük etmeye hazır olmamasıdır. 20. Yüzyılda faşizmin 50 milyon insanın ölümüne sebep olduğu unutuluyor. Yahudilerin katledildiği unutuluyor. Hayat bir film gibi seyrediliyor. “Olacak olan olur” görüşü ağır basmaya başladı. Tehlike kitlelerin uyumasından fazla uyanmak istemeyişinde gizleniyor. Sivil toplumda vatandaş düzeni kurulmadığı için Avrupa’nın her bakıma gerisinde bulunuyoruz. 20. Yüzyılda adalet tatmayan Bulgar kamuoyu, 21. Yüzyılda adalet dendiğinde “bu da ne?” demekten kendini alamıyor. Başbakan yaptırdığı için kimse “bu yollar kabristan!” diyemiyor. Başbakan paralarını Kuveyt’te, oradan Suudi Arabistan’a çıkardığı için, herkes paralarını Bulgaristan’dan kaçırıyor, “Kimse ne oluyor, parasız pulsuz kaldık, ölüyoruz!” demiyor.
***
Avrupa’da ve Bulgaristan’da yeni ve eski solcular birbirinden köklü farklıdır. Eski solcular Stanişev solcularıdır. (Sergey Stanişev Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) eski Başkanı ve Avrupa Sosyalistleri (PES) şimdiki Başkanıdır) Bu güçler İstanbul Anlaşmasın, çok kültürlü topluma vb duyarlıdır. Bu, bir BSP partisi siyasetidir. Zamanını doldurmuştur. Avrupalı yeni sosyalistler bu köhnemiş siyaseti çöpe atmaya hazırlanıyorlar. Bulgaristan’da yeni sosyalist hareketin ideolojisi henüz biçimlenmemiştir. İdeologları sahneye çıkmamıştır. Fakat bu konuda hazırlıklar yapılıyor ve video ve TV periyodik programları hazırlanıyor, görüş sahipleri belirlenmiştir. Parti içindeki yenilenme hareketi öğrenimlerini Batı merkezlerinde gören genç kadrolara yol vermeye de yanaşmıyor. Bulgaristan sosyalistlerinin dönüşüm denemelerinin başarısız olduğunu son 2 yılda siz de izlediniz. Örneğin koyu Moskovcu olan Filibeli (Plovdiv) Gergov grupu, parti yönetimini ele geçirmeye ve GERB ile kaynaşarak iktidar olma denemelerinde başarısız oldu. Şimdi bu perde yeniden kalktı ve GERB sözüm ona “Yurtsever Cephe” grubundan kopunca, eski komünistlerden bir grubu koparıp hükümete tırmandırmak istiyorlar.
Bulgaristan’da ışığa ihtiyaç var. Bu ışık yanmadan GERB’in silkinebilme ve yeniden derlenip toparlanma yolları kapalıdır.
***