Raziye ÇAKIR
1989 Mayıs İsyanı Açlık Grevleriyle Başlamıştı.
Ülkeyi Saran Protestolar Kana Boyandı.
Paris İnsan Hakları Konsey Toplantısı Arifesinde Direniş Bütün Ülkeyi Sardı.
İnsan Hakları Teşkilatının kurucularından biri olan Genel Sekreterliğe seçilen Ali Ormanlı Kotele bağlı Alvanlar (Yablanovo) köyündendir. Bulgaristan Türklerinin isimlerinin değiştirilmesi ve “soya dönüş” adıyla yürütülen “Bulgarlaştırma” sürecine en sert tepki gösteren ve amansız ve güçlü direnen bir kahramandır. Bu vahşi olayın boyutunu ve dehşetini tasavvur edebilmek için, Hamzalar köyünden İbrahim Çetin’in kollarını yayıp göğsüyle bir tankı durdurmaya çalışırken dişliler altında ezilerek can verdiğini anımsatmak yeterlidir.
Ormanlı’nın doğup büyüdüğü köy muhtarlığına girip, vatandaş kimlik listelerini almak için, zırhlı araçlarla gelen asker, polis, kızıl berelet ve itfaiye birimleri şeklindeki totaliter devletin baskı ve terör güçlerine kürek, yaba, çapa, tırman ve satırla karşı koyan köylülere helikopterlerden ateş açılmıştır.
Son derece sert baskı sonucu isyan 18 ile 19 Ocak 1985 günü bastırıldıktan sonra tutuklamalar başlamıştır. Boyun eğmeyenlerin önderi olarak ilk tutuklananlardan biri Ali Ormanlı’nın bileklerine kelepçe 21 Ocak günü takılmış ve Sliven Milis Müdürlüğü’ne kapanmıştır. Dışarıda hava buz kesmiş, Şubat donunda 5 no’lu hücrede tutulan ve her gün amansız dövüldükten sonra üzerine kofalarla buzlu su atılan Ali Ormanlı 33 gün sonra yani 2 Mart 1985’te “Belene” Ölüm Kampına atılmıştır. “Belene” adasındaki günlerini daha fazla ölüm döşeğinde geçirmiştir.31 Temmuz 1986 günü Vratsa ili “Drakşan” köyüne sürgün edilmiştir.
Ali Ormanlı Direniş Örgütünün kuruluşu hakkında şöyle bilgi veriyor:
“Bölge köylere sürgün edilenler “Drakşan” köyünde gizlice buluşuyor ve Bulgaristan Türk azınlığının durumunu aramızda görüşüyorduk. Ağır durum bundan öte böyle devam edemezdi. Çıkış yolu birdi: örgütlenerek savaşım başlatmamızın zamanı gelmişti. İşte böyle sürgünlük koşullarında ve sürgünler arasında Demokratik Lig adlı direniş örgütümüzü kurduk.”
Yine o dönemde Ormanlının kızı Duranca da mücadeleye katılıyor ve Sabri İskender’in kız kardeşi Safetle birlikte “Hür Avrupa” ve “Amerikanın Sesi” radyolarına Bulgaristan Türklerinin, sürgünlerin, tutukluların ve hapishanelerde kalanların durumu üstüne bilgi iletmeye devam ediyordu.
Demokratik Lig direniş örgütünün kuruluşuna ve ilk faaliyetlerine etkin katılanlardan biri de Silistre ili Doğrular (Pravda) köyü doğumlu Nazım Saliman Saliev (Nazım Başaran). Razgrad Türk Pedagoji kolunu bitiren ve uzun yıllar öğretmenlik yaptıktan sonra Sofya Üniversitesi Hukuk Fakültesini (1971) bitiren Saliev İç İşleri Bakanlığı Silistre İl Merkezinde göreve atanmıştır.
1970’li yılların sonunda BKP MK Politik Büro kararıyla bazı kişiler İnşaat Erleri Birliklerine subay olarak tayin edilirken, Razgrad, Varna, Ruse, Kırcaali, Tırgovişte, Silistra ve Sofya’da İç İşleri Bakanlığına da her ilde birer Türk subay işe alınmdı. Parti il ve belediye komitelerine 100 görevli tayin edildi. Bunlardan biri de Nazım Saliev, (Nazım Başaran) dı. Bu hususa dikkatinizi çekmemin nedeni, daha sonra özellikle kaşarlı komünistler ve Bulgar milliyetçi çevrelerinden çıkan seslerde, sözde Bulgaristan Türklerinin isimleri, “soya dönüş” sürecini, “Bulgarlaştırmayı” bu Türk aydınların isteği ve ısrarı üzerine yapıldığı saçmalığıdır. Kendisi İç İşleri Bakanlığında çalışan Nazım Saliev bu konuda şöyle dedi:
“Çok kısa bir sürede Bulgaristan Türk azınlığı ile bu devlet ve parti görevlerine atanan kişiler arasındaki uçurum derinleşti. Ben, bir görevli olarak bu sürecin boyutlarını çok iyi hissediyordum. Siz bana şunu diyebilirsiniz: İyi ama siz bir gizli serviste görev almayı neden kabul ettiniz? Komünizm böyle bir sistemdi. Bu gibi bir görev teklifini kabul etmemek suç sayılıyordu. Bir başka cevap da, ebediyen işsiz kalmayı kabul etmek…”
Milis şefi, Nazım Saliev’n işine gönül sarmadığını anladığında (3.12.1977) onu işten uzaklaştırdı. O daha sonra değişik kurumlarda hukuk danışmanı olarak çalışır. İsimlerin değiştirilmesi siyasetini onaylamadığı için 14.10 1986’da Vratsa ili Stoyanovtsi köyüne sürgün edilir. Üç yıl Roman kasabasında eşiyle birlikte kalır. Orada Koşukavaklı şair ve yazar Ömer Osman’la, Burgas köylerinden Hüseyin Karabaşla, Kırcaali’den Hasanla ve yine Koşu kavak’tan Hamdi Ekimoğulu ve Şakırle tanışır. Komşu köylerde sürgün olan Koşukavaklı Mustafa Ömer; Yalvanlarlı (Radovene) İsmail Hamzov; Sarıyerli Sabri İsmail; Alvanlarlı Ali Orman ile dost olur. Razgradlı Ali Mutlu, Silistreli Hayrettin Ali ve Nasuf Bilal ile davaya uyanış yolunda birbirlerine ısınırlar.
Nazım Salih Direniş Örgütüne üyeliği hemen kabul etmez. Dilekçesini tüm belgelerini, program ve tüzüğü okuduktan, üzerinde uzunca düşündükten sonra onaylar ve imzalar. O andan sonra da grevlerin, yürüyüşlerin, ayaklanmanın en önemli örgütçüsü ve kitleyi kabartan motor olur. Mukavemet hareketi gizli örgütlendi. Türk ahalisi hak ve özgürlükleri geri almak için her şeye, her fedakârlığa hazırdı. Gizli örgüte 3 bin kişi kaydoldu. 1988’de sürgünlerden bazılarının serbest bırakıldıktan sonra köylerine dönmeleriyle çalışmalar daha da geniş boyutlar aldı. O da Aydemir köyüne oğlunun yanına döndü. Demokratik Lig yönetimi ile Razgrad, Şumen ve Sevlili örgütleriyle irtibatı kurdu. Bu gizli faaliyetinde Razgratlı Ali Mutlu ve eşi Fatma, Şumen’li Ahmet Osman ve Ak Kadınlı Ehliman Dönmez, Doğrularlı Selahattin Bayraktar ile Yüksel Osman, Sevlili öğretmen Yusuf Akın ve eşi Vasfiye, “İskra” köyünden öğretmen Osman ve diğer birçok yürekli Türk aydını Ayaklanma örgütlenmesinde ve gerçekleşmesinde gece gündüz güç esirgemedi. Çalışmaların koordinasyonu “Hür Avrupa” ve “Amerikanın Sesi” radyolarında yankılandı. 1989’un Mayıs ayında Bulgaristan Türkleri Münih’ten yayın yapan “Almanya’nın Sesi” radyosundan Rumanya Uzunova ile 100 defadan fazla irtibat kurmayı başarmıştır. Türkler sürüldükleri bölgelerden bu yayınlara faal katıldı.
Ayaklanma eşiğinde Demokratik Lig direniş örgütü yarı legal durumdaydı. Merkez yönetim sürgündü. Bölge yöneticileri de yarı legal durumdadır. Halk arasına yayılan örgütün Kurultay toplayıp legalleşmesi ve açık çalışmalara yoğunluk kazandırması zamanı gelmişti. Yönetim açlık grevlerini başlatma kararı aldı. Örgütü tescil ettirmek için önce Pleven mahkemesine başvurdu. İktidarı şaşırtmak için değişik kurultay yeri ve tarihi duyuruldu.
Bu çalışmaların merkezinde olan ve açlık grevlerini koordine eden Nazım Saliev 15 Mayıs 1989’da tutuklandı. Türkiye’ye kovuldu. Yapılan hazırlıklara göre, açlık grevleri 20 Mayıs günü Ayaklanma şeklinde kabaracak ve yayılacaktı. Türklerin yaşadığı bölgeleri saracaktı. Bulgaristan’dan kovulurken Nazım Saliev kendi yerine Ayaklanma davasını sürdürmek için yetkilerini Silistreli dostu hukukçu İsmail İsmail’e devretti. Demokratik Lig Başkanı Mustafa Ömer ise, tutuklanıp Türkiye’ye kovulmadan önce başkan yetkileriyle Sliven’in Alvanlar (Yablanovo) köyünden Hüseyin Nuh’u donattı. Örgütün arşivi de Nuh’a teslim edildi. Böylece ayaklanma başsız kalmamıştı.
Bulgaristan Türklerinin Demokratik Lig yönetiminde gerçekleşen 1989 Mayıs Ayaklanmasının son hazırlık dönemine çok aktif katılan Nazım Saliev’in çalışmalarını hatırlayalım:
Silistre Gizli Polis Şefi Yovko Marinov 8 Mayıs 1989 günü, dik kafalı tutumundan vazgeçmesi için, onu son defa yanına çağırdı. Nazım, memleketten kovulacağını düşündü. Geceyi ailesiyle geçirmesi için eve gönderildi. Fırsattan yararlanıp yola çıktı, 500 km geçti ve Vratsa ili “Donla Kremena” köyünde Nasuf Bilal ile buluştu. (Nasuf Bilal Kotel’e bağlı Doğancılar köyünden olup, yüksek öğrenimli, 18 yıl Alvanlar’da Okul Müdürlüğü yapmış, Ocak 1985’te isim değiştirmesine karşı direniş öncülerden biri olup, işkence görmüş, 3 yıl “Belene” ölüm kampında kaldıktan sonra bu Bulgar köyüne sürülmüş, Demokratik Lig kurucularındandır.) Aynı gece Demokratik Lig yönetimiyle görüşür. Başkan Mustafa Ömer ile ayrı görüşmede bulunur. Sekreter Sabri İskender ile konuştuktan sonra Nasuf Bilal ile bir daha buluşur. Bu onların son görüşmesidir. Ertesi gece Sevlievoya geçer ve örgütçü Yusuf Akınlar’ı bulur. 11 Mayıs 1989 günü Razgrad’a döner. Bölge sorumlusu Ali Mutlu’nun evinde kalır. O gece Razgrad il örgütü üyeleri gelip kendisiyle görüşür. Talimat alır. 12 Mayıs 1989 örgüt sorumlusu Ali Özgür’ün evinde konaklar. Ona gerekli bilgileri verir. Doğrular’da örgüt eylemcileri Ehliman Dönmez, Selahattin Bayraktar ve Yüksel Osman’la son görüşmesinden sonra, Aydemir’e ailesine döner. Milisin her gün kapıya geldiğini öğrenir.
15 Mayıs sabahı Silistre polisine gider. Baş amir Yanko Marinov önceden hazırlanmış 12 Mayıs 1989 tarihli pasaportlarını verir ve eşiyle ikisinin de ülkeyi terk etmesini ister. Totaliter rejimin iki polisi eşliğinde Kapı Kuleye getirilir 16. Mayıs’ta Bulgaristan’dan çıkar. Mustafa Ömer’in kaderi de aynı olmuştur.
Yeri gelmişken işaret edelim. HÖH Başkanı A. Doğan ve arkadaşları Demokratik Lig örgütünü ve yönetimini arayıp temas kurmamıştır. O ağır dönemde sürgün bölgelerine gidip Mustafa Ömer ile görüşenlerden ve işbirliği yolları arayanlardan biri 1989 Viyana Destek Örgütü Başkanı Avni Veli’dir. Bu örgüt, Mayıs 1989’da Kırcaali ve Haskovo illerinde açlık grevleri, Cebel ve Mestanlı’da ayaklanma, Kırcaali’de polisle çarpışmıştır. AvniVeli Mayıs 1989’da Bulgaristan’dan kovuldu.
Örgütün dağılması ya da mücadeleye devam etmesi konusunda alınan bir karar olmadığından Ayaklanma halkı ve ülkeyi sarmıştır.
Nisan Mayıs 1989’dan başlayarak açlık grevleri ve grevler Bulgaristan’ın etnik olarak karışık nüfuslu ya da yalnız Türklerin yaşadığı Şumen, Novi Pazar, Mahmuzlu, Vırbitsa, Orlyak, Omurtag bölgelerini sarmış ve Silistre, Razgrad ve Kırcaaliye taştı.
Açlık grevine, 7 Mayıs 1989 Bayram ertesinde, ilk başlayan Şumen’e bağlı Todor İkonumovo köyünden 7 kişidir: Tahir Çavuş, İsmail Kılıç, Rahim Fıçıcı oğlu, Mücellip Tabak, Vazım Kaçak, Kazim Tabak ve Hidayet Kuşku açlık grevini başlatanlardır. Birkaç günde etraf köylerde 300 kişi ölüm orucuna katıldı. Grevcilerden Rahim Fıçıcı oğlu ile Mücelip Tabak da olmak üzere 10 kişi Viyana’ya kovuldu. Daha sonra büyük sayıda Belgrad ve tek yönlü biletle Toronto’ya da kovulanlar oldu.
Demokratik Lig tarafından örgütlenen kitle hareketleri, gösteri ve yürüyüşler kurban almaya başlamıştı. Mayıs Ayaklanması yarım asırdan beri tırmanan totaliter baskı ve terör rejimine karşı bir isyandı. Bulgaristan’da zülüm rejiminin devrilmesi ateşini yakan ve halkı uyandıran, Bulgar demokratik güçlerine de cesaret veren bir büyük ve güçlü hareketlenme oldu. İnsan haklarını çiğneyen, adaleti ayakaltına alan, demokrasiyi koklatmayan bir rejimden hak ve özgürlük arama, hesap sorma ışığını kendilerinde bulan Bulgaristan Türkleri bütün toplumu etkilemiş ve ayaklanmaya uyandırmıştı.
Batı radyoları Bulgaristan Demokratik Lig yöneticilerinin, isyan alayı önderlerinin ülkeden kovulmaya başladığını 18 Mayıs 1989 akşam yayınında ilk kez duyurdu. Aynı haberde Demokratik Lig öderlerinden biri olan Ali ormanlı, eşi ve kızının da Bulgaristan’dan atıldığı bildirildi. 20 ve 21 Mayısta bütün Bulgaristan’da Türkler gösterideydi, polisle, askerle çatışıyordu. Sürgünler Kuzey Batı Bulgaristan köylerinde sürgündeyken, doğum yerlerinde hepsinin pasaportları hazır edilmiş ve ülkeden kovulmaları kararı yürürlüğe konmuştu. Ayaklanan halk ülkeden kovulmaları kararlaştırılan kahramanlarına sarılmış onları bırakmak istemiyor ve onların peşinden sınıra yönelmeye başlıyordu.
Ayaklanma günü bir rastlantı sonucu seçilmemişti. 6 Mayıs 1989 Kurban Bayramdı. Türkler bayramlaşırken kendi aralarında 30 Mayıs 1989’da Paris’te Avrupa İnsan Hakları komisyon toplantısı olacağını paylaştılar. Hazırlıklara başlamadan hemen ertesi gün başlayan açlık grevlerinde isimlerin geri verilmesiyle birlikte, geleneklerimize göre yaşamak ve okullarımızın açılması istendi, Bulgaristan Türk ahalisini yok etme politikasına son verilmesi tüm dünyaya duyurma hedeflendi.
Bu anımsatmayı yapmamızın nedeni, Mayıs 1989 Ayaklamasında Ahmet Doğan ve arkadaşlarının, onun sözde kurduğu Bulgaristan Türkleri Ulusal Kurtuluş Örgütünün hiçbir rolü, etkinliği ve katkısı olmadığını göstermek içindir. Nazım Saliev ve illegal mücadele arkadaşları, yerel militanlar, eylemciler, sığınakçılar, sürgün edilenler ve aile üyelerinden ve yürüyüşlerde polisle çarpışanlardan, tutuklandıktan sonra eşek sudan gelene kadar dövülenlerden, “Belene” Ölüm kapında kalan 518’kişiden hiç ama hiç biri Ahmet Doğanı ve onun sözde kurup yönettiği BTHKH’ni tanıdığını, onunla irtibatta olduğunu söylememiştir.
Doğan’ı öne geçirmek ve “lider” yapmak için Demokratik Lig liderleri ve kahramanları birer ikişer tutuklanarak Bulgaristan’dan kovulmuş, geri dönseler de hiçbirine hayat hakkı tanınmamıştır. Şunu da eklemekte yarar var. Mayıs 1989’da düzenlenen açlık grevlerine, daha sonraki HÖH yöneticilerinden katılan yalnız Ak Kadınlı Osman Oktay’dır. O. Oktay’ın Demokratik Lig ile uzaktan yakından ilişkisi yoktu ve olmamıştır. Demokratik Lig yönetiminden hiçbir kişi HÖH / DPS yönetimine alınmamıştır. 1984 -1990 yılları halk kahramanlarımızın sürgün edildiği illerde İç İşleri Bakanlığı Generali olan Peevski’nin torunu Daniel Peevski bugün artık HÖH / DPS partisini tamamen ele geçirmiş ve istediği gibi yönetmektedir. Bu bakıma “Peevski soyunun Bulgaristan Türklerine Ahtı vardı. Şimdi torunları Danço onu çıkarıyor.
Şimdi gelelim Mayıs Ayaklanması’nın Demokratik Lig önderliğinde gelişmesine:
20 Mayıs 1989 sabahı köylüler Şuman’e bahlı Yusufhanlar (Prestoye) köy meydanına toplandı. Kaolinovo kasabasına yönelen protestocu bin kişilik direnişçi alayı heyecanlı, coşkulu ve ellerinde pankartlarla ilerlerken saldırıya uğradı. 7 kişi öldürüldü ve 20 ağır yaralı düştü. Taşınan pankartlarda “Biz Türk’üz!” “Yaşasın Türk Halkı!” “Haklarımızı İstiyoruz!” “Anadilimizde Okullarımızı İstiyoruz!”
Emberler (Kliment) köyüne yaklaşan nümayiş alayı mezarlık başında durdu, atalarına saygı duruşunda durdu ve yürüyüşe artık 2 bin kişiyi bulan bir sel halinde devam etti. Bu yöre Şumen Varna arası Türklük kalesidir. Gösteri yürüyüşü haberini alanlar alaya katılırken 15 – 16 bin kişi aşılmaz bir sel duvarı oluşturmuştu.
Ayaklanma alayı karşısına polis gücü dikildi. Komünist partisi ve totaliter devlet önderleri dilini yutmuştur. O zaman 111 yılında olan yeni Bulgar devleti sakin, hoşgörülü ve namuslu bildikleri Türklerden böyle bir şey beklemiyordu. Burada şuna da yer verelim, bu ayaklanma yerel yönetimlerin merkez yönetime Türk ahalisinin durumu, ruh hali, çekisi ve hıncı üstüne yanlış bilgi verdiğini ortaya çıkardı. Ellerinde “Kalaşnikov” yaşlı ve gençlere, kadınlara saldıran milis gücü Türklerle başa çıkamayınca, zırhlı birlikler de taşla karşılanmış, milisler gaz bombası kullansa da gösteri seli düşmanı ezip geçmiş ve Kliment kasabasının merkezine toplanmıştır. Yüksek bir yere çıkan Novi Pazarlı Gülten Osmanova göstericileri ve bu ilk büyük mitingi Demokratik Lig adına kutlarken, yitirilen hak ve özgürlüklerimizi koruma davasında programsal açıklama yapmıştır. (Bu gösteride, şehir meydanı eyleminde, yürüyüşte Ahmet Doğan’dan ve onun sözde hareketinden söz eden olmamıştır.)
Ertesi gün (21 Mayıs 1989) totaliter rejimin baskı ve terörü 2 can daha aldı. Mahmuzlar (Todor İkonopmovo) köyünden sıradan bir köylü, tütün üreticisi olan Mehmet Salih Raşit oğlu öldürüldü. Gösteri alayına katılmak isteyenleri kamyonetiyle köylerden taşıyan 47 yaşındaki Necip Osman oğlunu da polis dayağına dayanamadı.
Ertesi gün Bohçalar’a toplanan 500–600 kişilik kalabalığa asker ateş açtı. 21 kişi yaralandı. Bulgar doktorlar yaralılara yardım çağrısına gelmedi. Novi Pazar’a taşınan yaralılardan 46 yaşındaki Hasan Saliev yolda; Lom kasabasından 46 yaşındaki Mehmet Saliev hastanede; 37 yaşındaki Mehmet Ruşidov da hastanede can feda ederken atları Bulgaristan Türklerinin ölümsüzler defterine altın harflerle yazdı. Benzer gösteriler Bulgaristan Türklerinin yaşadığı bütün köy ve şehirlerde gerçekleşti, çok ölü verildi, büyük sayıda yaralanan oldu.
Yaralılardan Zahide Fıçıcı oğlu alçıya alındı. Türkiye’ye gönderildi.
Celil Korkaz ve Cevat Çavuş İstanbul Cerrah paşa hastanesinde ameliyat oldu.
Kazım Tabak’ın göğsünü delen kurşunlar da Cerrah Paşa’da çıkarıldı vs. vs.
UNUTMAYALIM:
1989 Mayıs Ayaklanması Bulgar Komünist totaliter diktatörlüğüne karşı bir Türk İsyanıdır.
Deliorman, Gerlovo, Dobruca ve Rodop Türkleri yok olmaya karşı ayaklanmışlardı.
BİR DE ŞUNU UNUTMAYALIM:
Bu gösteri ve mitinglerde, illegal örgütlenmede, tüm halkı saran isyanda, 1989 Mayıs Ayaklanmasında Ahmet Doğan adında bir kişinin ne adı, ne ini, ne de cini vardı.