Dr.Halide ÜMİFER
Yazımı yazmama başladığım an, Türkiye Soma maden ocağından 282 cesetin çıktığı bildirildi. Türkiye ve dost dünya matem yaşıyor. Acı haberler birbirini izliyor. Yaralar yürek yakıyor.
BULTÜRK Kültür ve Hizmet Derneği, Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi ekibi, bghaber. org yazarlar grubu; ile BULTÜRK Gazetesi çalışanları tüm Türkiye halkına başsağlığı dileklerini iletiyor.
Kültürümüzde “cana gelmesin, mala gelsin” sözü vardır. Bu defa cana geldi ve Türk ulusunun, hepimizin canı yandı, ulusça ağır matem yaşıyoruz.
İnsanoğlunun hak ve özgürlükleri candan sonra gelen, hayatımızı belirleyen ve yönlendiren değerli toplumsal ve hukuksal edinimler arasında önde gelir.
“Matem ayı” dediğimiz 2014’ün şu ayında biz Türkiye’de ikamet eden Bulgaristan Türkleri başka birçok büyük bir kaybımızı sineye çekmek zorunda kaldık. Biz, bu ayın 25’inde yapılacak olan Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde, bir AB ülkesi olan Bulgaristan’ın vatandaşı olmamıza rağmen, seçme ve seçilme, oy kullanma hakkımızı kaybettik. Bulgar Halk Meclisi’nde kabul edilen son yasalarla, Bulgaristan vatandaşı olmamıza ve isimlerimizin seçim listelerinde bulunmasına karşın, AB seçimlerine katılmamıza kısıtlama getirildi. Bu defa AB seçimleri için Türkiye’de seçim büroları, sandık açılmayacak, Bulgaristan’da oy kullanmamız içinse, seçimden önceki son 3 ayda orada yaşamış olmamız koşulu getirildi. Hepimizin işimiz gücümüz var, AB seçimine katılacağım diye 3 ay Bulgar da yaşamak olmaz. Hedef bu defa da politiktir. Bizim en doğal insan ve vatandaşlık hakkımız olan seçme ve seçilme, oy kullanma hakkımız elimizden zorla alındı. Biz 1989’da vatanımızdan kovulduk, şimdi de seçime katılma hakkımız gasp edildi, sıra vatandaşlık hakkımıza geldi.
Seçme ve seçilme hakkımız demokratik toplumun temel taşıdır. Bulgaristan’ın totaliter baskı ve terör rejiminden demokrasiye geçişi en başta yerli Türk ve Müslümanların verdiği sert tepki sonucu gerçekleşti. Bu tepkinin güçlü sivri ucu Mayıs 1989 Türk İsyanıdır. Bu bir Türk köylülüğü ayaklanması olmakla birlikte, oradaki Türk işçilerin de ortak katılımıyla gerçekleşmiştir. 1989 Bulgaristan Türklüğünün tek yumruk, tek yürek olduğu dönemdir. Bulgaristan’da demokratikleşme ve çoğulcu politik sistem bu mücadelede doğdu.
Seçme ve seçilme hakkımız, demokratik vatandaş hakları arasında en önemlisidir, özgürlüklerimizin özünü teşkil eder. Bu hakkımıza el kaldıranlar, hakkımızın en temel haklarından birine hunharca saldırılmıştır. İktidarda bulunan ve insan haklarımızı, Türklüğümüzü ve huzurumuzu korumak için kurulan Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH) 2014 itibarıyla demokrasinin ana ilkelerini savunamaz duruma geldi.
Seçme ve seçilme hakkımızı savunamayan HÖH partisi bizim olmaktan çıktı. Demokratik toplum kurma davamıza, hak eşitliği ilkesine, sosyal adalet prensibine ve temel özgürlüklerimize yüz çevirdi. Artık bizi temsil etmiyor. İzlediği siyaset ve savunduğu politikayla Bulgaristan’da yaşayan Türk, Pomak ve Çingene kökenli Müslüman klardeişerimizin oylarıyla, biçimlenmekte olan Bulgar büyük burjuvazisinin, yerli oligarşi ve ülkemize çöreklenen Rus oligarşisinin menfaatlerini savunuyor, politik sahnede onları temsil ediyor, AB parlamentosuna da onların dalavereleri, kirli işleri için D. Peevski gibi oligarşi ayısı temsilci göndermeye hazırlanıyor.
İzninizle konunun iki satırla dışına çıkıyorum. Tütün paranızı alamadığınızı, birçok yerde Tütünlerin elinizde kaldığını da biliyoruz. Aynı zamanda Tütüncülerin oylarıyla iktidar ortağı olan HÖH / DPS liderliği zamanında, yalnız bir Bulgar şirketinin 1 yılda Dubay üzerinden 80 milyon Euro Bulgaristan sigarası kaçakçılığı yaptı açıklandı. Bu arada en büyük distributor, 2 aya kadar D. Peevski ortaklığındaki şirketlerdi. Şimdi bu adamın parmaklıklar ardına girmesi gerekirken, biz kendi oylarımızla, A. (Dönek) istediği diye, bu oligarşi ayısını 80 bin leva aylık maaşla, Brüksel’e göndermek için hazırlık yapıyoruz. Bu yol kesilmezse, bir hepimiz köle oluruz. Uyanalım lütfen
Konumuza devam edelim: Bulgaristan Türklerinin 1878 – 1989 yılları arasındaki ağır, acılı, ezici uyanış, dirilme ve örgütlenip kurumsallaşarak politik iktidara uzanma davasının en önemli kazanım, politik örgütlenme hak ve özgürlüğümüzü elde etmemiz oldu. Kişisel mücadelenin kolektif zaferi olan özgürlüğümüze kavuşmamız ne yazık ki, bu zor davayı yürütenlerin, bu uğurda halkımızın yararına kullanılacağına, sefil halkımızla hiçbir ilişkisi, bağlantılı, sözleşmesi, menfaat ortaklığı olmayan, rüşvet ve dolandırıcılık işlerinden palazlanan oligarşi zümresi lehinde iş görüyor.
HÖH parti liderliği yerli ve yabancı oligarşi ortaklığıyla halkımızdan koptu, insanlarımızı garantili, satın alabileceği, aldatabileceği “oy” kitlesi olarak kullanıyor.
Bu açıdan baktığımızda yeni oyunları da her gün görüyoruz.
Bulgaristan Türkleri bugün çok yoksul, parasız, sefil durumdadır. 100 leva borç para istesen verecek zor bulunur. Bu sene, Ak Kadınlar (Dulovo) Belediye Başkanı Dr. Nihat Tabakov, diğer muhtarlara gözdağı vermek için Varna hapsine atıldı. A. (Dönek) ile L. Mestan’ın dediklerini yapmazsa HÖH eski Silistre İl Başkanı Sefer hapsi boyladı boylayacak. Seçim önünde biz ne dersek o olur, anlamında, seçmeni hem ürkütmek hem de yüreklendirmek için Razgrat Eski Belediye Başkanı B. Bahri’yi şimdilik serbest bırakıldı.
Burada söylemek istediklerimiz şudur:
Bu belediye başkanları ve haklarında asli hukuk davası açılmış bulunan daha birçok Türk Muhtar ve Belediye Başkanı, aslında tamamen suçsuzdur. Çünkü onlar Avrupa fonlarından yol, köprü yapmak, bina onarmak, alt yapı ve üst yapı tesisi açmak için para almıştır. Kendi itiraflarına göre, bu paraların dağıtımında baş dispeçer koltuğuna oturmuş olduğunu kendisi beyan eden A. (Dönek) hem para verdiriyor, hem de para alanın peşine adam koyup, işleri karıştırıp, suçsuz ve onurlu insanlarımızı mahkemeye düşürüyor, haklarında savcılık soruştırması açtırıyor ve bu işlere “eh” demeyen mahkeme başkanlarının başına da çuval geçirmeye çalışıyor.
Bulgaristan Bulgaristan olalı halkımızı alt tabanda temsil eden aydın, öncü kadrolarımızın, aydınlarımızın başına böyle bir kabak patlamamıştı. Hiç bir muhtarımızın yaşamı, hakları ve özgürlükleri güvende değildir. Halkımızın, insanlarımızın yararına çalışanların her biri her an içeri alınıp sorgulanabilir.
Pek tabii ki, hiç bir Bulgar makamı A. (Dönek) yüzsüzüne sen “Bulgaristan’da yaşayan Türklerin, Pomakların ve Çingene kökenlilerin hepsinden her bakıma ve her yerde A. (Dönek) sorumludur diye bir belge yoktur. Bulgar meclisinin, hükümetinin ve cumhurbaşkanlığının böyle bir kararı yoktur. A. (Dönek) bu hakkı kendi kendine uydurmuş ve her yere yaymıştır. Bugün Vitoşa altında bir siperde bulunan, öldürüleceğine ilişkin yüzlerce tehdit sinyali olduğundan dolayı korunan A. (Dönek) milletvekili bile değildir. Bir tek Bulgar rüşvet ve dolandırıcılık kodamanlarının ortağıdır ve bu gidişle ve halkımız, seçmenimiz uyandıkça onlar da kendisinden kurtulmak isteyecektir.
Bu bakıma, hala başımıza geçirilmiş bulunan ve 1989 Mayıs İsyanımızla elde ettiğimiz haklarımızı ve özgürlüklerimizi kullanmamıza engel olan, “HÖH – DPS ÇUVALINI” mutlaka çıkarıp atma ve yakma zamanı gelmiştir. Özgürlüğümüz elde ettiğimiz en büyük hakkımızdır. Özgürlüğümüzün bir başka adı Hak ve Özgürlükler Hareketimizdir. HÖH partimizi dönek ve hainlerin elinden kurtardığımızda gerçek hürriyetimizi bulmuş olacağız. Soydaşlarımızın seçim ve seçilme hakkına saldıranlar, haklarımızı kullanma hakkımıza saldırdılar. Bu defa da Muaffak olduklarından dolayı 2014’ün Mayıs ayı bizim için bir matem ayıdır. 1990’dan sonra ilk kez olmak üzere yüz binlerce soydaş seçmen en kutsal demokratik hakkımızı kullanamıyoruz. Uşaklığımız devam ediyor. Bizi yeni köye yapmak isteyenler bizim kendilerine yalvarıp yakarmamızı istiyorlar ki, bu da bizim şerefimize yakışmaz. Kölelik etmektense, yas tutmak daha hayırlıdır.
Zaten bizi bu mübarek günlere açlık grevleriyle başlayan direnişlerimiz getirmedi mi!