Alıntı “Türk Dünyasında Bir Bulgaristan Türkü” kitabından;
Türk Dünyasında dilde birlik, kültürel yakınlaşma ve bütünleşmeye hizmet gayesiyle düzenlenen yıllık DTGB 13. Kurultayı 4 – 8 Ağustos 2007’de Makedonya Cumhuriyeti’nin Ohri şehrinde düzenlendi. Dünya harikalarının biri olan Ohri Gölü başındaki buluşmamıza Makedonya Türk Demokrat Partisi gençlik kollarını ev sahipliği yaptı.
Dilde, Fikirde ve İşte Birlik şiarının hayata geçirilmesi için 36 ülken, 44 gençlik örgütünden toplam 260 delegenin katılım ile Türk Gençlik Dünyasının sosyal ve kültürel meseleleri konuya özel toplantılarda ele alındı. Aktüel ve uzun vadeli sorunlara çözüm önerileri üretilmeye çalışıldı. Kurultaya 6 kişilik bir Bulgaristan Türkleri gençlik grubu olarak çalıştık.
Üçümüz Bulgaristan’dan üçümüz de Türkiye’deki soydaşlarımızdan İstanbul Hava Limanında buluştuk ve birlikte Arnavutluk Tiran’a uçtuk. Oradan da otobüsle Ohri şehrine geçtik. Aynı coğrafyayı paylaşsalar da Makedonya bizi daha yeşil bir görünümle karşıladı. Ülkenin 7. Büyük şehri olan Ohri’de her şeyi çok güzeldi.
Şehre girdiğimizde çatılardaki kiremitlerin olgun rengi, saçaklar, sarıçamdan avlu kapılarının kemeri, pencere demirlerinden Türklük el atıyordu. ÜNESKO göl ve şehri dünya kültür mirası listesine almış. Burada Türkçe konuşmayanlar bile sanki Türkçe anlıyordu. Şehirde 2 cami ve 365 kilise var, her gün için bir kilise kurmuşlar gibi, ama gerçekte her yer Ohri gölüyle nefes alıyor. Ne kadar derinden kaynadığı bilinmeyen gölün, ölçülmüş derinliği 288 metredir. Su seviyesi ile hava basıncı değişmeden hep aynı duruyor. Bahar ve güz çok yağışlı olsa bile gölden çıkan ırmak fazla suyu alıp götürüyor, bulutlar bazen su içmek için Ohri’ye eğildiğindeyse etraf dağlar basınca sahip çıkıyordu. Buraya gelen turist kafileleri göl kıyısındaki taşlı plajda güneşlemek ve tatlı suda yüzmekten fazla, hava basıncı değişmeyen bir ortamda “kuzu gibi” uyumaktan zevk alıyor.
Bizi “Metropol” otele aldılar. Ohri Gölü kenarında ve Galicica Ulusal Parkı içinde bulunuyor. Türk Demokrat Partisinin Genç militanları hazırlıklarını tamamlamıştı. Hepimizle ayrı ayrı ilgilendiler. Akşam yemeğinde bir yandan Ohri “Alay Balığı” lezzetinden zevk alırken, yeni gelen delegelerle daha ilk buluşmada kaynaştık ve eğlenceli anlar geçirdik.
2.gün: Güneş odama doğdu. Kamaştırıcı şualarıyla gözümde gezerken bana sanki “hadi git de Ohri’nin dibine bak, tarih kadar derindir, yüzünü yalnız sabah gösterir, sonra gün boyu uyur” diyordu.
11. Kurultayı DTGB Genel Başkanı Sayın Dr. Hasan Ali KARASAR açtı. Makedonya ve Türkiye Milli Marşları okundu. Türk Ocakları Genel Sekreteri Prof. Dr. Orhan KAVUNCU, DTGB Yürütme Kurulu Başkanı Ekrem
ABDULLAYEV, DTGB Kurucu Genel Başkanı Talgat AHMEDİŞİN, Makedonya TDP Gençlik kolları Başkanı Enes İBRAHİM, Makedonya Meclis BAŞKAN vekili, Ohri Belediye Başkanı, Makedonya Türk Büyükelçiliği 1.Müsteşarı, T.D.Partisi Genel Başkanı ve Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri GÜRGÜR birer selamlama konuşması yaptılar.
Konuşmalarda, Kurultayın organizasyon boyutlarına, işlevleri ve ödevlerine Balkan Türklüğü açısından işaret ettiler.
Gelen kutlama mesajları delegelere okundu: T.C. Başbakanı Recep Tayip ERDOĞAN, Dışişleri Bakanı Abdullah GÜL, Mehmet AYDIN Dış Türklerle ilgili Devlet Bakanı, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Hayati DURMAZ telgraf gönderenler arasındaydı.
3.gün: “Balkan Türklüğünün Meseleleri” konulu seminer düzenlendi. Çalışmaları oturum Başkanı: Prof. Dr. Orhan KAVUNCU yönetti.
Şu bildiriler sunuldu: Enes İBRAHİM: Makedonya’da İnsan Hakları İhlalleri; Erol MENADİL: Romanya’da Türk Dili Eğitimi; Dr. Yaşar KALAFAT: Geçmişten Günümüze Balkanlar’da Türk Kültür Stratejileri; Rafet ULUTURK-Bulgaristan Türklerinin Sorunları konulu seminere katıldılar.
Rafet MURAT: Bulgaristan Türklerinin Sorunları; Ben 1 milyondan fazla Türkün yaşadığı Bulgaristan’da bizim için temel sorunların işsizlik, yatırım kaynakları bulamamamız, anadilimizde eğitim isteklerimizin karşılanmamış olması, dil, din ve kültürel haklarımız uğruna mücadelemize parlamento içinde ve dışında ve artık Avrupa Birliği katlarında da devam edeceğimizi paylaştım. Konuşmamda, Bulgaristanlı Türkleri ve T.C.’deki soydaşlarımızı temsil ettiğini iddia eden, her seçimde oylarımızı alan Hak ve Özgürlükler Hareketi yönetiminin “Bulgar Etnik Modeli” formülüyle asimile etme siyasetini sinsi yöntemleriyle sürdürdüğüne işaret ettim.
Ildar Kireev: Balkan Türklüğünün Meseleleri. 4.gün: Makedonya’yı tanıma gezisine ayrıldı.
Makedonya’daki tarihi mekânlara bir gezi düzenlendi. Önce Balkanların ve Avrupa’nın en büyük ve çeşitliliğiyle ünlü elma diyarı Resne’ye gidilerek Niyazi Bey konağı ziyaret edildi. O, Makedonya’ya bağımsızlık verilmesini önlemek ve Sultan Abdülhamit’e meşrutiyeti zorla kabul ettirmek üzere İttihat ve Terakki gizli cemiyetinin devrim stratejisi doğrultusunda bir isyan başlatarak 3 Temmuz 1908 Cuma günü, emrinde topladığı 150 kadar asker ve gönüllü ile Ohri yakınındaki dağa çıkmıştı. Bu olay, İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesine öncülük etti. Padişah II. Abdülhamit’in 1878 yılında askıya aldığı meşrutiyet rejimi 24 Temmuz 1908’de resmen ilan edildikten sonra Resneli Niyazi Bey, şehre indi. Selanik’te “Hürriyet kahramanı” olarak büyük gösterilerle karşılandı.
Kafile ardından Üsküp’e hareket etti. Yolda bizim bildiğimiz adı Manastır olan, ama yol tabelalarında Bitolya olarak işaret edilen tarihi şehre girdik. Burası, Osmanlıda Sofya’dan sonra Rumeli Beylerbeyliği yapmış önemli bir önemli idare merkezmiş. 530 yıl Osmanlıda kalmış. 16. Yy’dan saat kulesi, 15. Asırdan Haydar Kadı Cami, Yeni Cami ve İsak Cami hala ayakta ve ibadete açık. Geçen yüzyılın başlarında nüfusu % 80olan bu idari merkezde artık Türkler nüfusun % 2’sidir. Fakat her yerde Türk kokusu var. Büyük demir kapaklı evler haydutluk yıllarını hatırlatıyor. Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk askeri lise eğitimini burada almış. Hıristiyanların Osmanlıdan kopmak için patlattıkları tüfeklerin barut kokusunu ilk burada nefes etmiş. Dünya imparatorluğunun Balkan çatırtısını burada işitmiştir. Müze evini gezdik. TİKA’nın tarihi mirasımızı koruma çalışmaları burada da övgüye değer izler bırakmış. Çarşıdaki “Türk Kahvesi’nde “Mehmet Efendi Kahvesi’nin Makedon köpüğüne hayran kalırken “Elveda Rumeli” film başlığı ile göç ederken “Evden lambayı yalnız kıstık da çıktık” roman başlığı arasındaki ince fark aklıma takıldı. Manastır ovasında hasat zamanıydı. Köylüler ve şehirliler elde ettikleri ürünle hem geçmişi hem de bugünü birlikte yaşatmak zorunda olduklarını, geçmişin bir ağacın kökleri gibi olduğunu ve kökü olmayan ağacın mutlaka kuruduğunu biliyorlardı.
Üsküp’e Manastır yolunca girince şehrin Batı kıyısına son yıllarda dikilen Büyük İskenden ve diğer tarihi simaların iki ayak üsütne kalkmış iri heykellerini görebilmek mümkün değil. Bizi önce Türk Kültür Varlıkları merkezine götürdüler. Nazik bir ziyaretti. Türkler bu topraklarda 500 sene at üstünde dolaşsalar da etrafta at heykeli göremedim. Hemen ardından Türk Çarşısı gezildi. Etnik Azınlık çocuklarının okuduğu bir okul gördük. Cami ziyaretlerinde bulunduk. Vardar Irmağının doğusuna yayılmış ve Evliya Çelebi notlarında 2bin 150 dükkânı olduğu yazan, pazarda bugün de kaldırımlardan çeşmeden su akar gibi Türklük akıyor. Zamanında Sırpların Karadağlı ve Bosnalılarında alış verişini buradan yaptığı bir toptancı merkezi olan bu ticari dünya sırtını Osmanlı Kalesine dayamış, yüzünü de Sultan Fatih köprüsüne açmış. Vardar’ın dalgalı suları ve şırıltısı özümüze can veriyor. Bu topraklarda düzen defalarca alt üst olsa da çarşı kültürü bozulmamış. Önümüzdeki Çarşı Cami. 1475’’te ibadete açılmış. Osmanlı’nın yine ilk döneminde kurduğu /1438/ Alaca camii gezdik. ÜNESKO korumasında olan bu tarihi eser, 2001’deki Arnavut ayaklanması esnasında ciddi saldırıya uğramış. İsak Bey Camii 1438’den ve o güçlü Üsküp depremlerine, Hıristiyanların zaman zaman isyan çılgınlığında cami taşlamalarına rağmen dimdik ayakta ve olağanüstü gururlu duruyor. Şehirdeki irili ufaklı 15 caminin TİKA destekli onarım gördüğü ve modern mimariye kolye süsü verdiğini biz gözle görsek de rehberler ayrıntılı anlattılar. Üsküp’teki Türkçe öğrenme çabaları ve Türk kültür etkinliklerini Yunus Emre Kültür ve Eğitim Merkezi yürütüyor ve yönetiyor. Bu eğitimsel uğraşı yerli halk tarafından ciddi destek görüyor.
Makedonya incisi Ohri’ye ve Metropol otele dönüldü.
5.gün: Dünya Türk Gençler Birliği Kurultayına katılan delegeler komisyon kurdu ve konusal dağılım yapıldı. Ortam birden bire değişti ve çok ciddileşti. Aslında Ağustos güneşi ayrım yapmadan hepimizi yalı plajına davet ediyordu. Biz Balkan ülkelerinde ve bu arada Bulgaristan’da radyo ve TV çevirmeli filk yayılmacılıyla birlikte en güzel Türk roman, hikaye, öykü ve masallarının da Bulgarcaya, Sırpçaya vb dillere tercüme edilmesini, tercümanların da kendilerinden olmasını ve böylece bizim kim olduğumuzu anlayabilmelerine olanak vermemizi önerdik. Tarkan’dan “Anadolu Ateşi’ne” Türk sanatının en modern temsilcilerinin Balkan ülkelri sahnelerine yuvalanmaları zamanının geldiğine işaret ettik. Türkiye’deki bütün klasik kültürün sanal ortamda ve anadilimizde olmak üzere Balkan ülkelerinde yaşayan kardeşlerimizin evlerine gece gündüz aktarılması yollarının genişletilmesini ve Balkan ülkelerinde Türkçe okuyan öğrencilere Türkiye’de Türk öğrencilerle birlikte tatil geçirme, anavatanımızı tanıma imkânı tanınmasını önerdik. Fikirlerimizi beyaz kapıda döküp sunduk. Bu çalışmalarda öncü olmaya hazır olduğumuzu duyurduk.
6.gün: Kurultayın açılışında Türk Dünyası Aksakalı Sn. Nuri Gürgür kurultay ufku ufuk çizdi. Ardından Türk Dünyasının her köşesinden gelen heyet başkanları birer konuşma yaptılar. Öneriler arasında Orta Asya ülkelerinde ve Türkiye’de olduğu gibi Balkan ülkelerinde ve özellikle Türklerin kalabalık yaşadığı Bulgaristan’da Türkler arasından kanaat önderleri seçilmesi ve bu kişilerin DTGB kadrolarıyla uyum sağlayarak, topluma yol göstermeleri önerildi. Konuşmalar genel olarak eğitim, ekonomi, kültür ve siyaset üzerine yapıldı. Konuşmalar etkileyiciydi. Birçok fikir çağrıştıran nitelikteydi.
Son gün: Komisyonlardan çıkan sonuçları bir daha tüm delegelere okundu ve oylarına sunuldu. Bazı maddelere ilave edilerek bazılarını da eksilterek sonuç bildirisinde yer alacak olanlar değerlendirildi ve hep birlikte bunlar tekrar oylamaya sunularak karara bağlandı. Bu kongrede gerçekten faydalı oldu. Kurultayın sonunda seçimler yapıldı: DTGB delegeleri oylayarak Dr.Hasan Ali KARASAR yeniden DTGB Genel Başkanı ve Ekrem ABDULLAYEV Yürütme Kurulu Başkanı seçildiler. Böylece bir Kurultayın daha sonuna gelmiş olduk. Heyet Başkanları ve tüm delegeler ömrümüzün sonuna kadar DTGB için çalışacağımıza yemin ettiler. Makedonya’da misafirliğimiz sona erdi. Şahsen yıllarca okuyup sahip olamayacağım şeyleri burada gördüm ve öğrendim. Türklük davası için çalışma azmim bilelerdi.
Not: Balkan Ülkeleri Temsilcileri aralarında yaptıkları toplantılardan DTGB şemsiyesi altında bir Balkan Masası kurulması kararlaştırıldı. Bu kuruluşa Rafet ULUTÜRK Balkan Masası Başkanı seçildi. Balkan Masası kapsamlı ve somut anlamlı bir çalışma programı hazırlamayı üstlendi.
Bu konuda çalışma merkezi İstanbul seçildi.
11. Kurultayda Bulgaristan Türklerini temsil eden delegeler: Hüseyin Ahmet, Tamer Çakır; Rıdvan Tümenoğlu, Nazım Çavuş; Hüseyin Mustafa, Rafet Ulutürk
Kurultay’da Konuşma metnim;
Sayın Başkan, Sn. Divan, değerli Milletvekilleri, değerli Misafirler, Bizleri Türk Dünyası coğrafyasının her yerinde takip eden değerli basın mensupları,
Sevgili kardeşlerim, muhterem dava arkadaşlarım, hepinize konuksever ve güler yüzlü Bulgaristan Türklerinden, Özellikle de Sayın Genel Başkanım Prof.Dr. Hayati DURMAZ ve Bulgaristan Gençlerinden kucak dolusu sevgi ve selamlar getirdim.
Bizler Türklüğün meyvesi olan Orta Asya Bozkırlarından yola çıkarak, Anadolu’dan önce Türkleşen Rumeli’ye ulaşıp Türk Dünyası coğrafyasına bu bölgeyi de katan Evladi Fatihanların torunlarıyız. Bu gün böyle bir toplum içinde kendimizi anlatma ve düşüncelerimizi ifade etme imkânı bulmaktan tüm dünyadaki kardeşlerimiz ile dertleşmek hasret gidermekten inanılmaz bir mutluluk duyuyorum.
Bizler Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye göçümüz geçen yüzyılın son çeyreğinde başlamış ve yirminci yüzyıl boyunca aralıklarla sürüp gitmiştir. Bunlardan en büyük göç dalgaları 1877–78, 1880-88, 1913–14, 1950–51, 1968–78, 1989–91 – 96yılları arasında yaşanmış olmasıyla birlikte diğer yıllarda da hiç durmamış sürüp gitmiştir.
Bu durum ile Bulgaristan Türkleri sürekli nüfus ihraç eden topluluk olmuştur. Hesaplamalara göre Bulgaristan Türkleri hiç göç etmeden yurtlarında kalabilselerdi, şu anda Bulgaristan nüfusunun genelinin en az üçte ikisini oluşturacaklardı.
Bulgaristan’ın her yerinde Türk yaşarken bugün bazı bölgelerden Türkler tamamen dışlanmış ve göç ettirilmiştir.
Yıllar boyunca Bulgaristan Türklerinde göç zihniyeti oluşturulmuş buna mukabil yaşadığı topraklara sahip çıkma ve yaşadığı yerlerde haklarını arama zihniyeti oluşması engellenmiştir.
Bunda Bulgaristan Türklerinin bir kısım hataları olsa bile, Türkiye Dış İşleri Bakanlığıyla Diplomatları ve İstihbarat birimleriyle hatanın büyüğünü yapmış ve Bulgarların göç ettirme oyununa boyun eğmiştir.
Bu bazen göçmenlerin birkaç oyu uğruna, bazen de bilgisizlik ve ilgisizlik nedeniyle olmuştur. Ancak neticede kaybeden Bulgaristan Türkleri olmuş ve bütün mal varlıklarını bırakarak asırlarca yaşadıkları toprakları terk etmek sorunda bırakılmışlardır. Fakat bundan sonra daha akılcı davranarak geçmişte yapılan hatalar tekrarlanmamaları mümkün olduğunca telefi edilmelidir.
Sevgili kardeşlerim, gün geçtikçe Türklüğe ve Türk Dünyasına karşı faaliyetler de artmaktadır. Türkiye’yi olduğu gibi Türk Düyasını da bölmek, parçalamak ve daha sonra da sömürmek için bazı odaklar gece gündüz demeden her fırsatı değerlendirerek çalışmaktadırlar.
Bundan dolayı bizlerde tüm Türk Dünyası güç birliği içinde çalışmalıyız ve burada belirtilen hedeflere doğru hep birlikte yürümeliyiz. “Birlikte Güç Doğar” söylemini burada bulunanlar hepimiz kendimize şair edinmeli ve Türk Dünyasının birleşmesi için varlığımızı seferber etmeliyiz.
Bu Kurultayın yapılmasında emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyor ve Kurultayımızın Türk Dünyasına hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor.
Katılımcı tüm arkadaşları sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Türkler Türkleri Korusun ve Yüceltsinler.
Rafet ULUTÜRK
BULTÜRK