Türkevi Topluluğu tarafından organize edilen 34’üncü Amsterdam Tartışmaları’na Lahey Büyükelçimiz, Rotterdam
Başkonsolosumuz ve seçkin bir kitle katıldı.

AMSTERDAM, ÇAYPRESS/AJANS-Türkevi Topluluĝu tarafından organize edilen aylık Amsterdam Tartışmaları’nın 34’üncüsü AK Parti Meclis Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, “2023’e doğru Yeni Türkiye Vizyonu ve Hedefleri” konulu konuşması esas alınarak gerçekleştirildi. Aralarında T.C. Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan ve T.C. Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral’ın da bulunduĝu seçkin bir kalabalığa hitabeden Mahir Ünal, dinleyenleri konuya vakfı ve nefis üslubuyla adeta büyüledi.

Mahir Ünal, “Bir siyasi angajmandan ziyade, bir Türkiye perspektifi bir Türkiye bakış açısı ortaya koymak ve bu bakış açısını ortaya koyarken de doğal olarak kendi Türkiye siyasetimizin penceresinden bütün bunlara bakmak nihai hedefimiz” diyerek başladığı konuşmasında, Yeni Türkiye Vizyonu’ndan ne anladıklarını ve bunun Türkiye için ne anlama geldiğini anlattı. Yeni Türkiye Vizyon Belgesi’nin kısa, orta ve uzun vadeli bir siyasi vizyon olduğunu ve bunun arka planını da 2002’de başlayıp 2014’e kadar geçen sürede dile getirilen her şeyin gerçekleştirilmiş  olduğunu belirten Ünal şöyle devam etti: “Yeni Türkiye’yi konuşurken aslında Türkiye’yi iki kısımda ele almıyoruz, onunla bir şeyi nakşetmek veya başkalaştırarak konuşmuyoruz.Yeni Türkiye ile aslında 1920’de İlk Meclis’in kurulmasıyla birlikte, Anadolu’da yaşayan çok farklı inanç gruplarının bir araya gelerek ortaya koydukları bir idealin, bir birlikte olma gayretinin 1924’te ve daha sonraki süreçte değişik şekillere evrilerek devamından bahsediyoruz. Bizim 1920’den bugüne kadar merkeze aldığımız tek bir şey var o da milli egemenliktir. Yani “milli egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir” dediğimiz gün neredeysek, bugün de oradayız. Arada geçen zamansa milli egemenliğin gerçek anlamda inşası için verilmiş mücadeledir.”

1961’de darbecilerin milli egemenliği milletten alıp anayasal organlara devrettiğini ve milletin kendisi hakkında karar alma hakkını gasp ettiklerini söyleyen Mahir Ünal, kendilerine, ‘Biz nasıl bir sistem kuralım ki, milletin egemenliğine vesayet konmasın’dediklerini ve bu uğurda çaba sarf ettiklerini belirtti.

Türkiye’nin 1960’tan 2002’ye kadar 42 yıl bir demokrasi mücadelesi verdiğine vurgu yapan Ünal, 2002’de halka rağmen devam ettirilmek istenen vesayet düzeninin millet tarafından tasfiye edildiğini ifade etti. “Biz bürokratik devleti deĝil, demokratik devleti savunduk” diyen Ünal, aslında Türk toplumunun da son derece demokratik bir toplum olduĝunu ve tepkisini her zaman sandıkta verdiğini söyledi.  Mahir Ünal, “(Millet) Demokrasiye inandı ve sandık önüne geldiği zaman hesabını gördü. Bugün AK Parti geleneği de ne kadar sistem dışına itilmek istendiyse, inadına sistemin içinde kalarak marjinalleşmeden, demokratik siyasetin araçlarıyla siyasete inanarak demokratik bir sistem inşa etmenin mücadelesini verdi ve 2002’de iktidara geldi. 2002’de çok temel bir söylem kullandık. Dedik ki, ‘artık devletin milleti değil, milletin devleti vardır.’ Milletin iradesi üzerinde bütün vesayet kurumları tasfiye edilecek dedik.” dedi.

AK Parti’nin 2002’den başlayarak, 4 alanda ‘Yeni Türkiye’yi inşa ettiğine dikkat çeken Ünal, bu alanların demokratikleşme, refah, şehirleşme ve dış politika olduğunu dile getirdi. ‘Yeni Türkiye’yle, milletin iradesinin, devletin bütün kurumlarına nüfuz ettiği, bürokratik devletten demokratik devlete geçmeyi kastettiklerini ifade eden Ünal, şu değerlendirmede bulundu: “Yeni Türkiye bugün ortaya çıkmış değil. 12 yıl içerisinde inşa edilmiş, 2023’e kadar gelişimini ve alt yapısını tamamlayacak olan, 2053’e ve 2071’e yürümeyi hedefleyen güçlü ve büyük Türkiye’dir Yeni Türkiye.”

Yeni Türkiye’de demokratik siyaset, bir denetlenebilir, şeffaf açık toplum, güven veren bir adalet sistemini hedeflediklerini, ancak bu yolda zaman zaman çeşitli engellemelerle karşılaştıklarını söyleyen Ünal, kendilerinin henüz 12 yıldır iktidarda olduklarını, iktidara geldiklerinde Türkiye’nin 90 yıllık problemlerinin olduĝunu ve bunların çözümünün de kendilerine kaldığını ifade etti. “Devlet sadece Kürtlere, Alevilere zulmetemedi, herkese, dindarlara da zulmetti” diyen Ünal, ”Laiklik kisvesi altında adeta yeni bir din empoze edilmeye çalışıldı” dedi ve kendilerinin laikliği siyasi ve hukuki anlamda, ‘olmazsa olmaz’ olarak gördüklerini, ancak bunun bir din gibi empoze edilemeyeceğini kaydetti.

Siyasal sistem tartışmalarına da değinen Ünal, sistem değişikliğinin rejim deĝişikliĝi anlamına gelmeyeceğini, zaten kimsenin de cumhuriyet rejimiyle sorunu olmadığını söyledi. Siyasal sistemin değişmesi ve Türkiye’nin ‘Başkanlık’ sistemine geçmesi gerektiği düşüncesinde olduklarını da kaydeden Ünal, bu kapsamda keskin kuvvetler ayrılığı prensibinin uygulanması gerektiğini söyledi.

Türkiye’de özellikle son iki yılda devletin içerisinde demokratik sistem dışı unsurlardan, sistem dışı kaynaklardan emir ve talimat alan ve bu çerçevede paralel bir devlet anlayışıyla hareket eden yapıların ortaya çıktığını da belirten Ünal, “Kendi iç işleyişine uygun olmayan yapıları, kurumları, grupları, zümreleri kabul etmeyeceği için doğal olarak devlet bunlara refleks vermektedir”ifadelerini kullandı.

Son 12 yılda yurtdışındaki Türk vatandaşları ve akraba topluluklarla ilgili önemli işler yaptıklarını, bunun bundan sonra da güçlü bir şekilde süreceğinin altını çizen Ünal, “Burada yaşayan vatandaşlarımızla kurduğumuz bağ, bu ülkelerle kuracağımız ilişkilerimizin iyileştirilmesi, iyi niyet temelinde yürütülmesi açısından çok önemli. Biz burada her bir vatandaşımızı aynı zamanda bir kültür elçisi olarak görüyoruz. Türkiye’nin tanıtımı açısından burada yaşayan vatandaşlarımızı, onlarla kurduğumuz ve onların Türkiye’yle kurduğu ilişkiyi önemsiyoruz” dedi. Ünal dış politika konusunda ise kimsenin iç işlerine müdahale etmediklerini, ancak haksızlığa uğrayanların yanında olup, zulmedenlere karşı da tavır aldıklarını ve bunun da kaçınılmaz bir insanlık görevi olduğuna vurgu yaptı.

Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Ünal, bu kapsamda 2015’te yapılacak seçimde milletin önüne “Yeni Türkiye’yi yeni bir sivil anayasayla taçlandırmak istiyoruz” mesajıyla çıkacaklarını ifade etti.

Ünal, katılımcılardan gelen özelleştirme, kamuda istihdam, çözüm süreci, devlet-din ilişkileri, parti içi demokrasi, yurt dışında yaşayanların temsili, devlet-vatandaş ilişkileri, dış politika ve şehircilik alanlarındaki sorulara da cevap verdi.

”Kamuda aşırı istihdamın bürokratik vesayet oluşmasına fırsat vermemeye çalıştık ancak kırk yamalı bohça haline gelen Anayasamız bazan buna engel olmaktadır” diyen Ünal, Kamu reformu için gereken her düzenleme için yeni bir kanun çıkarmak gerektiğini ve bu yeni kanunların da sürekli Anayasa Mahkemesi tarafından engellenmeye çalışıldığını belirtti.
Ünal, özelleştirme konusunda bazı stratejik kurumlar dışında devletin bunları elinden çıkarması gerektiğine inandıklarını sözlerine ekledi.

Mahir Ünal, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ilkesinden hareketle, Diyanet’in konumunun ne olması gerektiği yönündeki soruya verdiği cevapta, Diyanetin de zaman içerisinde olması gerektiği konuma geleceğini, ancak bunun şu aşamada henüz erken olduĝunu, ama bu konuda çalışmaların da yapılmakta olduĝunu belirtti ve ”Alevi Açılımı ve gayrımüslimlerin vakıflarıyla ilgili düzenlemeleri gösterebiliriz” dedi.

Vatandaşlıĝın bir dini veya etnik kimlik üzerinden tanımlanamayacağını, zira vatandaşlık insanın temel hak ve özgürlükleriyle alakalı olduğunu belirten Ünal, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tapusunun bir ırka ait olduĝunu söyleyemeyiz. Türk dediğimiz kavram tarihsel ve sosyolojik bir kavramdır. Siyasi ve hukuki olarak inşa edilmiş bir kavram değildir” dedi. ”Türklüĝün bir etnik kimliğin ismi değil, daha kapsayıcı bir üst kimliğin ismidir” diyen Ünal, kimsenin Türklükle alakalı kaygı duymasına gerek olmadığını belirtti.

Çözüm sürecinin mutlaka başarılı olması gerektiğini söyleyen Ünal, bunun için iki hamlenin kaçınılmaz olduĝunu belirtti. ”Bunlardan birisi bölge halkına yönelik temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, ikincisi de silah bıraktırmak için terör örgütü ile müzakere yapılmasıdır” diyen Ünal, AK Parti’nin çözüm sürecinin bedelini ödemeyi peşinen kabul ettiğini ve bunun da sadece halk tarafından sandıkta ödetilebileceğini söyledi.

Toplantı sonrasında, aperatif ikramlı sohbet sırasında da sorulara uzun uzun yanıt veren Mahir Ünal, ertesi sabah Amsterdan Meram Restaurant’ta, kalabalık bir genç grubu ile kahvaltı yaptı.

Tükevi Gençleri, Diyanet Gençleri ve Musiad Gençlik’in katıldığı kalvaltılı sohbet toplantısında, gençler gerçekleştirmek istedikleri projeleri dile getirdiler.
Toplantısa üzerinde konuşulan bazı projeler şu şekilde ortaya çıktı:
*Genç liderlerin yetiştirilmesine fırsat verilmesi ve gençlerin önünün açılması.
*Hollanda medyasında Türkler’i temsil edebilen sözcülerin eksikliği.
*Hollanda’da yetişen üçüncü nesil Türkler’in diasporatik vizyon sahibi olarak, başta Hollanda
ve Türkiye olmak üzere, akraba ve dost ülkelerle ilişkilerde rol oynamaları.
*Hollanda Türkiye arasında gençlerin değişim ve kültür programları çerçevesinde programlar
düzenlenmesi ve karsılıklı anlayışın tesis edilmesi.

Reklamlar