Gürsel ALİEV
Liberalizm – özgürlük ve eşitliği savunduğunu iddia eden bu felsefe, aslında toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri korumaya hizmet eden bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Yüzeyde demokrasi ve özgürlük vaat ediyor gibi görünse de, bu yüzeyin altında manipülasyon ve kontrol üzerine kurulu bir sistem yatıyor. Modern teknoloji ve kültür endüstrileri aracılığıyla liberalizm, var olan düzeni sorgulamayan, yalnızca tüketen ve üreten tek boyutlu bireyler yaratıyor. Peki, bu yapının içinde gerçek özgürlük ve eşitlikten söz etmek mümkün mü?
Manevi İlkeler ve Liberal Gerçeklik
Pek çok halkın inançları ve gelenekleri, insan kimliğinin temellerini değiştiren bu sahte liberal değerleri reddediyor. Örneğin, eşcinsel evlilikler ve cinsiyet rollerinin değiştirilmesi, toplumda derin ayrılıklar yaratıyor. Tüm dinlerde bu tür uygulamalar, ilahi düzenden sapma olarak görülüyor. Burada asıl soru şu: Liberalizmin vaat ettiği özgürlük, gerçekten bizi özgürleştiriyor mu, yoksa bizi daha derin bir bağımlılığa mı sürüklüyor?
Manipülasyonun Siyasi Oyunları
Liberal değerlerin genellikle siyasi manipülasyon aracı olarak kullanıldığı bir gerçek. Türkiye’de ve başka yerlerde, barış vaat eden ama aslında sadece gücü konsolide etmeyi hedefleyen sahte birlik hareketlerine tanık oluyoruz. Bu hareketlerin gerçek niyetleri, gülümseyen yüzlerin ve iyi hazırlanmış sloganların ardına gizleniyor. Amaçları, bizi bölünmüş, manipüle edilmiş ve onların düzenine bağımlı tutmak. Bu sahte liberal anlayışın bizim değer sistemimize ve kültürel mirasımıza uygun olmadığını anlamanın zamanı geldi.
Gerçek Özgürlük Yolunda Yeni Bir Başlangıç
Çözüm, birlik ve gerçek değerlere dayalı yeni bir toplumsal yapı oluşturmakta yatıyor. Bu dönüşüm, gençler, etnik azınlıklar ve sosyal olarak dışlanmış gruplar gibi marjinalleşmiş kesimlerin birleşmesiyle mümkün olabilir. Bu gruplar, statükoyu sorgulama ve gerçek özgürlük ve eşitliğin hüküm sürdüğü bir toplum inşa etme potansiyeline sahip.
Miras ve Manevi Yol
Atalarımızın geleneklerine ve değerlerine inanan bizler, Avrupa yapılarında bizi temsil eden ve ideallerimizi yansıtan bir yönetime ihtiyaç duyuyoruz. Herkesin onurlu bir şekilde yaşayabileceği, kimsenin yabancı ideolojileri benimsemek zorunda bırakılmadığı bir dünya için mücadele etmeliyiz. Liderlerimizi seçerken, bizi adalet, maneviyat ve özgünlük temelli bir geleceğe götürecek kişileri tercih etmeliyiz.
Şimdi, statükoyu sorgulama ve gerçek özgürlüğe ulaşma yollarını arama zamanı. Bizi “gökyüzü şovları” ve sahte uyum vaatleriyle aldatmalarına izin vermeyelim. Gerçek değişim, halk olarak gücümüzün farkına vardığımızda ve ortak bir amaç etrafında birleştiğimizde mümkündür – hepimiz için daha iyi bir yaşam.