Rafet ULUTÜRK
1970’ten beri Kandil dağında şarjör dolduran Kürt taşeron terör örgütü, ölüm pusularına aracılık edenler, emperyalizmin emzikten yetiştirdiği uşakları, ruhunu, iradesini ve halkını satmış hainler, barış ve demokrasi maskesi takıp uzlaşma bayrağı kaldırarak devletimizi içten çökertme, huzur ve güvenle belirlenen sivil yaşamımızı dinamitleme, iç ve dış saldırı savaşı ateşini birlikte yakma yolunu seçtiler. Ne yazık ki, bu kümelendikleri yerlerde isyan ettiler ve patlamalar başladı.
7 Haziran ile 1 Kasım 2015 tarihleri arasındaki dört ay Cumhuriyet tarihimizin en kanlı, en sıkıntılı ve en ağır günlerini yaşadık. Her gün mücadele içinde geçti. Çok değerli evlatlarımız şehitler verdik. Ulusal bütünlüğümüzü, birlik ve beraberliğimizi, Türkiye’mizin bölünmezliğini, hak ve özgürlüklerimizin ve demokratik edinimlerimizin kutsallığını savunurken kahramanlık dolu bir sürecin onurlu tarihimizi yeniden yazdık. Dış düşmanın bel kemiği kırıldı, altyapısı çökertildi, iç düşmanın başı ezildi, eziliyor, belirdi her yerde yok edilecektir. Topraklarının ve halkının, geçmişinin ve geleceğinin, demokrasi ve medeniyetinin, özlemlerinin parçalanmaz bütünlüğünü böyle bir azim ve iradeyle silah elde başarılı savunan Türkiye örneğinin diğer halklara sıçraması dünyayı şok etti.
Bu arada terörün babalarını çok korkuttu. İşte bu yüzdendir, Başbakanımız Sayın Ahmet Dağutoğulu’nun Cumhurbaşkanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan onayını da alıp vur emrini verdi gün “SU-24” Rus savaş uçağı semalarımıza girdi, sanki “yalvarıyorum düşür beni” derken, uyarılara sağır kalıp Yakın Doğu’da ve dünyada terörü daha da tırmandıralım çığlıkları atıyordu. Bayır Bucak Türkmen kardeşlerimizi bombalayanları görmezden geleceğimizi zannettiler, cevabını da aldılar…
2015’te Rus savaş uçaklarının kışkırtıcı ve gözdağı verme amaçlı semalarımıza girişi ilk değildi. Saldırganın misyonu vardı. Burnumuzun dibine üslenmişti. Eli kanlı Yakın Doğu diktatörü Beşer Esat’ı ayakta tutmak, deniz ve kara üssü kurduğu, havadan ve denizden bomba yağdırdığı bölgeye yılan gibi çöreklenmek ve yerli halklarını sürekli korkutarak Arap dünyasını göçle boşaltıp insansız kalan petrol ve doğal gaz çöllerine yerleşmekti.
Bu önceden tasarlanmış ve uygulaya konmuş bir stratejik saldırı planıdır. Yakın Doğu ülkelerine birer katil-diktatör idareci dikip bölgeye ve zenginliklerine hakim olma; var olan devletleri mezhep, din, dil, etnik farklılıkları ön plana çıkarıp birbirine kırdırıp parçalama; geleneklerinden, törelerinden, dost bildiklerinden koparma; Kürt bölgesinde sürekli saldırı halinde olacak PKK-PYD silahlı çeteleri oluşturma ve mazlumları kırdırma, evlerine, topraklarına, nimetlerine konma gibi halkaları var bu stratejik planın.
Bugün Türkiye’nin bölge halklarına, etniklere, aşiretlere koruma kanadı açmış, barışı savunan, sığınmacıların evlerine, yurtlarına dönmesini engelleyen her siyasi tutum emperyalizme, savaşa hizmet etmektedir. Rus uçaklarından atılan bombalar dünyanın hiçbir ülkesine barış, huzur, göven ve mutluluk getirmemiştir. Vatanımızın sınırları, egemenliği ve bölünmezliğinin masaya yatırılmak istendiği bir ortamda ideoloji, sınıf ya da mezhep ve özel çıkarı söz konusu olamaz. S. Demirtaş’ın yaptığı gibi, bir Kandil – Washington mekiği de hiçbir olaya çözüm olamaz. Düşmanımın düşmanı dostumdur, her haine yakışır. CHP ve HDP içindeki “paralel” yapılanma kurtlarının da özü sözü, niyet ve işi pazara çıktı. Güçlü bir silkinmeyle yenilenmelerinden başka çare kalmadığı gün ışığına çıkmıştır.
Bu bakıma 1 Kasım seçim zaferi ve Bakanlar Kurulu üyelerinin Başkanımız Sayın A. Davutoğulu öncülüğünde Anıt Kabir ziyareti halkımıza moral verdi.
Artık görmeyen kalmadı. Türkiye sorunlarının harmanlanıp çözüleceği yer Ankara’dır. Cumhurbaşkanlığı Beştepe Sarayı ve Başbakanlıktır. Bu gerçek yeni Anayasa’da özel yer alacaktır. Türkiye halkının Başkanlık referandumuna hazır olduğu da dikkatleri çekiyor.
Devam edecek