Neriman ERALP
Dünyada ne kadar dil öldürüldüyse
O kadar da millet,
O kadar da kültür ve
O kadar da medeniyet öldürülmüştür…..
Bunu birçok yazar, şair ve düşünür söylese de aldıran olmuyor.
Bir de şöyle desek:
Gelin şu aptal soy boy inadindan vazgecin.
Bulgar Bulgar kalsın, Pomak Pomak, Biz de Türk ve Çingenelerse Roman
kardeşlerimiz… Çiçeklerin hepsi doğacıların himayesinde olduğu gibi, çocuk
eğitimi, yaşlılarla ilgilenme hepimize ne büyük vazife… Ahlak ortak, saygı karşılıklı
ve alabildiğine sevmek…
Gelin Balkanların binlerce yillik kardesligini bozmayin.
Bakan Raşidov dehalığımızı gösterirken yorgun düştü sandık taşımaktan…
Büyüklüğümüzü gösterecek dünyaya… Hep altın olan çakan çömlek ve zırhlı
elbiseleri
Paris’te. “Luvar”a vatan toprağında mayalanmış kültürle parlıyor.
Anlatıyor derinlerden parça parça süzülen ama bir türlü kaynaşmayan
büyüklüğümüzü.
Yüzükler boşanan ya da kocalarının savaşlardan dönmesini bekleyemeyen gelinlerin
olmalı…
Kafatası kadehler altın olsa da, acı şarap sofralarından kalma…
Neyse, onlarda bunlar da yok.
Toprak karıştırırken bulduğumuzu bilseler “değersiz” deyebilirler.
Tarihi yaşatmak çok zor! Bir de şu, bu eserleri yaratan halkların yok olduğu gerçekliği
var…
Tarih armut ağacı değil ki, silkesin. Meyvelerin arasında da kurtluları var….
Hepsi aştın olunca, gümüşler, bakırlar, Türklerin çömlekleri, ibrikler ve fes devri
nerede diye soran olmalı ama yok. Altını gören toprağa bakmıyor.
Gelin bu binlerce yıllık külturle daha dun soylenmis masallari yaristirmaya kalkmayin, lütfen kalkmayin, tarihi incitmeyin…
Gelin harcin icindeki topragi, suyu, kumu, cakili, samani ayirmaya da kalkmayin.
Bu harc coktan tutmuş, yeniden karmak icin kirip parcalamaniz gerekir.
Kirmayin, parcalamayin!
Tarih yalnız altın olsa, hayat ölürdü, unutmayın…