Ertaş ÇAKIR

Tarih: 05 Mayıs 2017

Konu:   Avrupa’da gericilik tırmanıyor.

5 Mayısta Bulgaristan’da hükümet kuruldu. Kabinede 21 kişi var. Boyko Borisov Başbakan, 4 Başbakan Yardımcısı ve onlardan ikisi aynı zamanda bakan: Krasimir Karakaçanov Savunma Bakanı ve II. Borisov hükümetinde Adalet Bakanı olan Ekaterina Geçeva-Zaharieva Dış İşleri Bakanı ve 16 altı bakan görev alıyor.

Bakanlar yemin etti ve meclis kabineyi onayladı, fakat mecliste hükümet programı okunmadı.

Bu hükümet, Bulgaristan’da üçüncü kez hükümet kuran GERB partisi ile sözüm ona “Birleşik Yurtsever” oluşumunda buluşan milliyetçi ve aşırı ırkçı üç partinin birimci ortak hükümettir. Avrupa Konseyi hükümete katılan “Ataka” partisine “faşist” nitelemesi getirirken, VMRO ve “Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Milli Cephe” (NFSB) partilerine de “milliyetçi” ve “aşırı ırkçı” dedi.

1944 yılından beri faşistler Bulgaristan’da ilk kez olmak üzere iktidara tırmandılar.

1992’de İç Makedonya Devrim Hareketi (VMRO), ardından 2005’te Rusofil ve etnik düşmanı “Ataka” ve 2010’dan sonra da (NFSB) faşist çizgileriyle dirildi. 2014’ten sonra II. Borisov hükümetine dayanak oldular. 2017 erken genel seçimlerine kendi tabirleriyle adına “Birleşik Yurtseverler” dedikleri, faşizan ortaklıkla girerek 27 sandalye kaptılar ve mecliste 3. parti oldular. Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) bir oyla geride bırakmaları, onlar için büyük zafer oldu ve aslında hükümete katılmalarına kapı açtı. İki başbakan yardımcılığı kapan faşistler ülkemizde kurumlaşmaya başladı.  Örneğin, Tarım Bakanlığını da ele geçirmeleri tarımsal üretimden geçinen Müslüman Türk azınlığın geleceği için yeni bir kara perde oldu.

Mecliste 25 milletvekili olan Hak ve Özgürlükler Partisi yeni hükümette aşırı sağcı ırkçıların yer almasına “zalimler” hükümet kuruldu yorumunu getirdi. Türk partisi muhalefette kalacaklarını ve sert tepkili olacaklarını duyurdular. Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) de hükümetin terkibini onaylamadığını ve faaliyetlerini desteklemeyeceğini belirtti.

BSP milletvekili Krum Zarkov, “iki defa hükümet olup da halk yararına hiçbir icraat yapmayan GERB partisinden 3. görev süresinde bir şeyler beklemek yanlış olur” dedi.

GERB ve “Birleşik Yurtseverler” hükümet belgelerinde “değişiklik olacağına işaret olmadığını” söyleyen Zarkov, “hükümette hiçbir girişim sezilmediğini” belirtirken, faşizmin kurumsallaştığına ve aşırı milliyetçiliğin şarj ettiğini vurguladı.

Siyasi yorumcular bakanlar kurulunda 9 yeni bakan ve 4 milliyetçi olduğuna dikkat çekerken, Bulgaristan’da eğitim Bakanlığı’nda da köklü bir reform yapılması gerektiğinin altını çiziyorlar. Şu an ülkede yarı kapasiteli 55 Yüksek Enstitü, 25 banka ve 6 değirmek olduğunu yazarken, bu rakamların şu şekilde yer değiştirmesi: 55 değirmen (fabrika), 25 üniversite ve yüksek enstitü ile 6 banka olması gerektiğine vurgu yapıyorlar. Yüksek okullarda 70 binlik kapasite varken, aday sayısının 50 bin olduğu, ilk, orta ve lise öğretmenleri sayısının % 50 azaldığı, akademisyenlerin hademe maaşıyla çalıştığı vb gerçeklere işaret edilirken, önemli olan okul programlarında dördüncü teknolojik devrim gereklerine uygun değişikler yapılması zorunluluğu gündem oluşturuyor. İlkokula giden çocuklardan % 45’inin okuma yazma öğrenmeden diploma alması uygulamasına son verilmesi isteniyor. Bilindiği üzere, seçim propagandasında öğretmen maaşlarına yüzde yüz zam yapmayı vaat ederek seçim kazanan GERB ve “Birleşik Cephe” popülistlerinin verdikleri sözlerde durup durmayacağı konunu ilgiyle izlenirken somut adımlar bekleniyor.

GERB partisinin son erken seçimde Türk seçmenden 170 bin oy almasına karşın, bir Türk bakana oy verilmemmiş olması kamuoyunda yorumlanan konulardan biridir. Bir milyon yüz bin küsur oyla seçim kazanan GERB partisinin oylarının neredeyse beşte birini etnik azınlıklardan almasına rağmen, onlara bir bakan yardımcısı dahi göstermezken, aşırı milliyetçiler ve ırkçılarla sarmaş dolaş olması Müslüman azınlığı hayal kırıklığına uğrattı.

Siyaset gözlemcilerinden  Ognyan Minçev’e göre, iki defa istifa etmek zorunda kalan Borisov’un  fazla sıkıştırılmadan bir fırsat daha kullanmasına hoşgörülü bakmak gerekiyor, demesi yorumlanıyor.  Minçev  “hükümeti 3 ay sonra eleştirelim, çalışmalarını esas alalım” derken, Faktor bg’de kendisine verilen cevaplarda, “Bulgaristan’da mafya ve DS’nin yeniden iktidar olduğuna,  GERB partisinin Reformcu Bloktan kurtulduğuna”, reform sayfasını kapattığına, gizli komünist -Kremlin yamalarının kabine kurduğuna işaret ediliyor.

Borisov hükümetlerine “yeni güven kredisi” verilip verilmemesi konusunu yorumlayan gözlemciler,   ona 2 defa devlet makamlarının % 30 azaltılması ve elektronik hükümet kurulması için kredi verildiğini, fakat hiçbir şey yapmadığını, yazıyorlar.

III. Borisov hükümeti milletvekilleri Bakanlar Kurulundaki ofislerine yerleşirken, 4 Mayıs günü Sofya Meclis Meydanı yavaş yavaş büyük bir kalabalıkla doldu. Toplananların arasında ve başında Şoumen Slavi Trifonov vardı. Trifonov, 680 bin Bulgaristan vatandaşının isteğine uyarak, 6 Kasım 2016’da düzenlenen halk oylamasını örgütleyen Girişim Komitesi başkanıdır. Halk oylamasında iki buçuk milyon seçmen, bu arada diş ülkelerdeki gurbetçilerimiz ve T.C.’deki seçmenlerimiz “siyasi sistem” değişikliğine “evet” dediler. Seçmenin istediği sistem değişikliği 3 maddede toplanmıştı.

Bir, meclis seçimlerinin parti listelerine göre, çoğulcu sisteme uyularak yapılmasına son verilmesini ve seçimlerin en fazla oy alan kazanır, (majoriter) sisteme göre yapılmasını;

İki, seçimde oy alan partilere aldıkları her oy için devlet bütçesinden 11 leva yerine yalnız 1 leva ödenmesini ve

Üç, seçimlere 18’ini doldurmuş her Bulgar vatandaşı için zorunlu olmasını öngörmüştü.

2014’te seçilen 43. Sofya Meclisi seçmenin iradesine saygı göstermedi. Referendum sonuçlarını görüşüp onaylanmadı. 44. meclis için erken seçim eski yasaya göre yapıldı.

Şimdi meclisi kuşatan kalabalık referandum sonuçlarının onaylanmasının hemen gündeme alınmasında ısrar ediyor. 4 Mayıs günü başlayan halk eylemleri esnasında direnen kitlenin önderi olarak sivrilen Slavi Trifonov, referandumda yer alan ve 2.5 milyonun onayladığı istekler yerine gelmezse meclis meydanındaki sarı kaldırım üzerine yatarak sürekli “açlık grevine” başlayacaklarını, amaçlarına bu defa da ulaşamazlarsa “meclisi basacaklarını ve dağıtacaklarını” açıkladı. Olay demokratik güçler tarafından ve kamuoyunca dikkatle izleniyor.

Bulgar demokratik kamuoyu, her vatandaşın seçime mutlaka katılması gerektiğini, bunun için gerekli şartların oluşturulması gerektiğini ısrarla dile getirirken, seçme ve seçilme hakkının uygulanmasına engeller getirmenin Anayasaya aykırı olduğuna işaret ediyor ve şu örneklemeyi yapıyor.

Bulgaristan’da gerçek ve geri dönüşü olmayan dönüşüm yapılabilmesi için önce Büyük Halk Meclisi’nin (BHM)  göreve çağrılmalıdır. Seçimlerde oy kullanmak için vatandaşların üç ay kullanması tasarısının kanunlaşmasına engel olunmalıdır. Büyük Halk Meclisi (BHM) referandumda halk tarafından istenen ve 6 Kasımda onaylanmış olan yukarıda açıklanan 3 madde yasallaştırıldıktan ve siyasi sistem değişikliği yapıldıktan sonra,  BHM bir daha toplanmamak üzere kendini lağıv etmelidir (dağıtmalıdır). Şu anda ülkemizi boğan statükonun giderek hareketlendirilebilmesi ve ekonomik alanda da ileri adımlar atılabilmesi için siyasi sistem kökten değiştirilmelidir. Sefaletin önüne geçebilmenin başka yolu yoktur. Faşistler iktidardan uzaklaştırılmalıdır.

Seçme ve seçilme hakkı olan her vatandaşımızın nerede bulunursa bulunsun oy kullanmasının zorunluluğunu savunan çoğunluk, “devlet nedir?” sorusunu soruyor. Devlet hiçbir vatandaştan uzak değildir, olamaz, hiçbir vatandaşın oy kullanmasını engelleyemez, devlet soyut bir şey değildir. Tam tersine, devleti oluşturan biz vatandaşlarız, hepimiz devletiz.  Vatandaşı olduğumuz Bulgaristan devletinden yalnız isteklerimiz yok, ona karşı yükümlülüklerimiz de var. Vatandaşlık haklarımızın temeli budur.

Eski Atina’da yanız kendi kişisel çıkarlarına bakan ve siyasete katılıp oy kullanmak istemeyen vatandaşlara “aptal” (budala) diyorlardı. Bizde halkın geçirdiği bezginlik, oy pazarlıkları, seçmenin kafasını yıkamak için yapılan propaganda, politik vurdumduymazlık, seçim dolayında dönen oyunlar, kurulan tuzaklar, seçime gidenlere, mutlaka oy kullanmak isteyenlere yapılan baskı ve Türkiye de bu arada, dış ülkelerde gerekli sayıda sandık açılmaması ve daha birçok yasal veya yasal olmayan eksiklik oyunu kullanamayan büyük kalabalıklar üretiyor. Bu vatandaşlar siyasetten kaçan “aptal” kitledir. Son seçimde % 54 sandığa gitmedi. Siyaseti umursamadı. İktidardan beklentilerini tamamen yitirmiş olduklarını topluma gösterdiler. Meclis, referandum sonuçlarını onaylamaz ve halkı kandırmak için tartışmaya açarsa, ülkede çok güçlü bir siyasi kampanya örgütlenip yürütülmelidir. Bu kampanya azınlıklar arasında kendi anadillerinde olmalıdır.

Görüldüğü üzere, GERB ve güya “Birleşik Yurtseverler” aralarında 4 yıllık iktidar ortaklığı sözleşmesi imzalandı. Majoriter seçim sistemine geçilmesi kararının onaylanmasıyla, bu faşist güçleri kurumsallaştırma sözleşmesi hemen bozulmalıdır. Faşistler iktidardan sökülüp atılmalıdır. Kurumsallaşmalarına yol verilmemelidir. 1934 kurumsallaşan Bulgar faşistlerinin halka, demokratik güçlere, azınlık öncülerine kan kusturduğu unutulmamalıdır. 1973’ten sonra totaliter sistem kuran Todor Jivkov, faşist dönemin ana ilkelerini uygulamış ve azınlıklara karşı amansız bir saldırı siyasetini yıldan yıla şiddetlendirmiştir. 2017 yılının Bulgar faşizminin 3. kez palazlanmayı ve kurumsallaşmayı başardığı döneme geçildiğini görmek, işitmek ve yaşamak istemeyen herkes direnişlere hazır olmalıdır. XX. asır 1917 Ekim devrimi ve sosyalist totalitarizm ve 1933’ten başlayarak Alman Nazi faşizmi yüzyılı olarak belirlendi ve insanlık tarihinde en fazla kan akan yüzyıl oldu. Bu güçlerin XXI. yüzyılda yaşama hakkı olmamalıdır.

Majoriter sistemin onaylanmasından sonra, halk meclise gidecek adayların halk tarafından gösterilmesi ve onların gerçekten seçilmesi sorumluluğu tamamen halka yüklenecektir. Bu bir bilinçlenme sürecidir. Demokrasiyi bir türlü yerleştiremeyen toplumda endişe ve korkular henüz aşılamamıştır. Dönüşüm süreçlerinde kargaşa da yaşanabilir.

Majoriter sistem, hiçbir milletvekili adayının parti listesi ardına gizlenmesine olanak vermeyecektir. Partilerin siyasette son söz sahibi olmasına son verilecek, belirleyici olan milletvekili olacaktır. Toplumsal yaşamda partilerin önemi hemen hemen sıfırlanacaktır.

22 Mart 2017’de faşistlerin meclise girip hükümete tırmanmaları, başsavcı ve Yüksek Mahkeme üyesi olma yolunu açmaları, yıllarca gizli siyasi polis merkezleri “DS” ve “KGB” ajanı olan kişilerin Başbakan Yardımcısı, Savunma Bakanı vb olması yolları mutlaka kesecektir. Bu ancak majoriter seçim sistemiyle olabilir. Bu nedenle bizi daha bu sene 25-30 başarılı öğrencimizi seçip, kendilerine burs sağlayarak çeşitli yüksek okul ve üniversitelere delege etmemiz, yüksek lisans yapmak isteyenlere destek sağlamamız, kadro yetiştirmemiz gerekiyor. Gerekli sayıda kadromuz olmadığı durumda bir halk topluluğu olarak siyaset dışı kalmamız da kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor.

Sofya’da seçimden 40 gün sonra meclisin açılması ve hükümet kurulmasıyla yeni bir depreşme başladı. Bu hareketlenmeye mutlaka kulak vermek ve her etkinliğe katılmak zorundayız. Demokrasi mücadelesinde referandumda “evet” deyen seçmen kitlesinin yanında olmalıyız. Çünkü “evet” oyu verenlerin büyük bir kısmı biz kendimizi ve haklarımızı savunmalıyız. Büyük bir gecikmeyle de olsa, totaliter sistemi kökten sökme, komünistleri ve faşistleri, milliyetçileri ve ırkçıları iktidardan uzaklaştırma ve demokratik ve toleranslı, insan kardeşliğini ve vatandaş eşitliğini ilke etmiş yeni kuşağı siyasi sahneye çıkarabilmemizin yolu budur ve biz bu yolu açmak zorundayız. Bulgar toplumu doğum sancıları yaşıyor.

Biz oylarımızı satmak istiyorsak, alıcı mutlaka bulunacaktır. Fakat bu her zaman hak ve özgürlüklerimizi, demokratik haklarımızı, doğal ve insan haklarımızı satmamız anlamına gelir. Bunu asla yapmamalıyız. Eğer bundan sonra da “ajanlara”, canilere, zulüm edenlere, sahtekarlara, gözden düşmüş ve işten anlamayanlara oy vermek istiyorsak yapacak bir şey yok. Sistem değişikliğini kişiler başlatır. Kitleler tamamlar. Gerekirse Sofya meclisi önündeki basamaklara uzanıp açlık grevlerine katılalım. Biz o meclisi kaç defa kuşattık! Birlik olalım. Faşistlerin kurumlaşması yolunu kapayalım, gerçek demokrasi yolunu açalım. Firsat fırsattır. Bugün erken yarın geç.  Mücadele artık başlamıştır.

Lütfen paylaşınız.

Reklamlar