Musa VATANSEVER
Doğa, bazen insanın kendi kusurlarını görmesi için en iyi aynadır. Bize öğretilenlerin, alışkanlıklarımızın ve hatta bazen ahlaki değerlerimizin doğada karşılığını aradığımızda, çoğu zaman ummadığımız bir farkındalıkla karşılaşırız. Kurtlar da bu aynalardan biri; hem vahşi hem de incelikle dokunmuş bir hikâye anlatıyorlar. Ancak bu hikâye, bizim insani gururumuzu biraz zedeleyebilir.
Bir kurt, yaşamı boyunca yalnızca bir eş seçer. Sadakatle bağlı kalır, kaybettiğinde yas tutar ve bu yas, minimum üç ay sürer. İnsan toplumlarında ise sadakat, kimi zaman sadece bir kavramdan ibaret hale geliyor. Modern dünyada ilişkiler hızla kuruluyor ve aynı hızla yıkılıyor. Evlilikler “anlaşmazlık” gerekçesiyle bozulurken, kurtlar zorluklarla yüzleşmek için eşlerini asla terk etmiyor. Bu bağlılık, doğanın vahşi bir hayvanından öğrenilecek bir erdem değil de nedir?
Daha da ilginci, kurtların yaşlı ebeveynlerine olan saygılarıdır. Ebeveynleri avlanamayacak kadar yaşlandığında, genç kurtlar onlar için avlanır, yiyeceklerini paylaşır. Doğada bir avcı olarak hayatta kalmak zaten zorken, bu tür bir fedakarlık insan toplumu için neredeyse bir ütopya gibi görünüyor. Bizler modern hayatın koşuşturmasında, yaşlılarımızı huzurevlerine bırakmayı bir çözüm olarak görüyoruz. Oysa kurtlar, aile bağlarının kopmaz ipleriyle birbirine bağlı kalıyor.
Kurtların başka bir yönü de kendine olan saygılarıdır. Açlık ne kadar zorlasa da bir kurt, çabasız kazanılanı ya da zehirli olanı yemez. Onlar için avlanmak, yaşamın bir parçasıdır ve bu süreç, onların onurunu şekillendirir. İnsanlar ise kimi zaman kolay yolları seçerek, kendi değerlerinden ödün vermekten çekinmez. Kurtların bu yaşam tarzı, onurlu bir hayatın ne demek olduğunu yeniden düşünmemiz gerektiğini söylüyor.
Beduînlerin kurtlara neden “kralların soyundan” dediği şimdi daha anlamlı geliyor. Ancak belki de mesele, kurtların bize ne kadar benzediği değil, bizim onlara ne kadar az benzediğimizdir. Kurtların cesareti, sadakati, aileye bağlılığı ve kendine saygısı, insanlığın kaybetmeye başladığı değerleri hatırlatıyor.
Belki de bu yüzden kurtlar, “vahşi” diye adlandırılıyor. Çünkü bizim “uygar” dünyamızda sadakat, fedakarlık ve onur, giderek yabancılaşan kavramlar. Belki de insanlık, bu vahşi avcıdan bir kez daha öğrenmeli: Aile, bağlılık ve onur, insan olmanın değil, yaşamanın gerçek anlamıdır.
Doğa bize hep bir şeyler söylüyor. Peki biz gerçekten dinliyor muyuz?