Şakir ARSLANTAŞ
“Evdeki hesap çarşıya uymadı” dediğimizde anlaşılmayan bir şey yoktur. Fakat bir ağacın gölgesi boyundan uzun olunca, işler değişiyor. Bizde böyle bir şeyler oldu. Anlaşılan Bulgar zenginler, Amerika gölgesi dışına çıkmış ki, bir araba söz edildi, hesaplar karıştı ve rezil olduk. Yaptırımlar gelmesi de devleti pes etti. Kendiişlerimizi kendimizin hal edemediğimizi görmeyen kalmadı. Amerikan yaptırımlarının öteki adına halkımız şöyle demiş: ”Anlayana saz, anlamayana davul zurna az!”
Bundan 79 yıl önce Amerika Bulgaristan’a savaş açmıştı. Ekim 1943’ten başlayarak Sofya ve diğer şehirler bombalanmış ve savaş 28 Ekim 1944’e kadar devam etmişti.
Soğuk Savaş yıllarında (1953-1990) Bulgaristan ile ABD emperyalizminin arası açıktı. Düşmanlık yıllarında en fazla çeken Bulgaristan’da yaşayan Türkler oldu. Azınlık haklarımız yerle bir olurken Müslüman Türk kimlikleri, ana dilleri, gelenek ve görenekleri, din, kültür ve medeniyetlerine ölümcül saldırılarda bulunuldu. Amansız kapışmada şehitlerin sayısı artarken, yüzlercesi sakat kaldı. Binlercemiz içeri düştü. Amerika bu vahşete kör ve sağır kalmak için Bulgar diktatör T. Jivkov’tan Sofya’daki Merkez Bankasından dövizleri (8 milyar ABD Doları) ve toplam değeri 17 milyar US Doları bulan Bulgaristan altınlarının hepsini istedi. Hem istedi hem de aldı. Ne yazık ki, Bulgaristan Müslümanlarının doğal ve sivil haklarına, özgürlüklerine, adalet ve demokrasi isteklerine sahip çıkmadı. 500 bin Türkün topraklarından kovulmasına da “Olmaz!” demedi. Soyulduğumuzla kaldık…
Son 32 yılda Bulgaristan’da yalnız bir şey değişti. Sosyalist – komünist totalitarizmin yerini, sözde demokratik-liberal totalitarizm aldı. İkisi arasındaki fark, birincisinin toplama kampları, ölüm kampları, “Belene” ada kampı, kürek cezaları, sürgünleri, ölüm cezası ve yargılanmadan içeri atılan Müslümanlarla tıklım tıklım dolu hapishaneleri varken, şimdiki totalitarizmin toplama kampları yok ama gurbetçileri, rüşvetçileri, dolandırıcıları, sefiller sürüsü ve çok zengin oligarşileri var. Şu sonuncuları, biz hep Amerika, Avrupa Birliği veya Moskova uşağı sanmıştık. Bulgaristan’da sayılarının 10-11 olduğu bilinir. Onlarsa bir eliyle Rusya için, öteki eliyle de Batı için çalışıyorlar.
Tabii ki bu yeni gelişmeler öncelikle Birleşik Amerikan’ın da hesaplarını karıştırmış ve vakitlerini Dubay’da geçiren seri dolandırıcılarımızdan Delyan Peevski ve Vasil Boşkov ve daha dört kural dışı oyuncuyu gözden kestirip, pençesine alarak “Magnitski” mengenesinde sıktı. “Magnitski” ABD Maliye bakanlığına bağlı bir yatırım mekanizması Bize yaptırımları Başkan Biden kendisi imzalamış. Geri dönüş yok.
Bundan 79 yıl önce Bulgaristan’a savaş açan ve ağır bombardıman uçakları şehirlerimize bombalar yağdıran Amerika’dan, o zamandan sonra başımıza bu kadar büyük balyoz inmemişti. 1986- 1987 ve 1988 yıllarında “Türklere yaptığınız barbarlıklardan başınıza büyük belalar gelmesini ben önlerim” vaatleriyle Bulgar Merkez Bankasından toplam 25 milyar US Dolar değerinde olan tüm döviz ve altınlarımıza el atan ABD bu defa daha amansız davrandı. Hazinenin bom boş olduğunu bildiğinden, sivrilmiş Bulgar zenginlerin malına mülküne, şirketlerine, ticaretine, banka hesaplarına, alıp vereceklerine, dalaverelerine ve hayallerine “rüşvetçisiniz, dolandırıcısınız ve para aklıyorsunuz” gerekçesiyle ipotek koydu. Gruptan bazıları vatandaşlık satmıştı.
“Amerika’ya ne Bulgar vatandaşlığından” diyebilirsiniz. Çünkü biz serbest piyasa ekonomisine geçeli, böbrek-ciğer-kalp ne bulursak satıyoruz, doğum kâğıdı, diploma, ehliyet satıcı bizde serbest, Vatandaşlık satışı da 2017’de serbestleşti. 150 bin Makedon’u Bulgar yapmışız. Hocanın dediği gibi, “parayı veren düdüğü çalıyor” hem de 2 kuş birden vuruluyor, Bulgaristan vatandaşlığı olurken bonosu Avrupa Birliği vatandaşlığı…
İlk hesaplara bakılırsa, askeri fabrikalar, ilaç tesisleri, kumarhaneler, süper market dizileri, banka hisseler, ortaklıklar, soyulan bankalar, sanat eserleri, antikalar, Bulgartabak Holding ve Multigrup Holding döviz ve levaları, Rus bankalarından alınan paralar vs vs üst üstte konduğunda ABD Mali Bakanlığı 26 milyar US Dolarlık bir Bulgar serveti üzerine konmuş bulunuyor. Bizde buna itiraz edecek güç yok. Güç olsa da iş yapan yok. “Magnitski” yaptırımlarıyla ABD bizden, bizimkilerden de nereden bulursa oradan çalıyor. “Mülkiyet adaletin temelidir” sözlerimi bilen yok.
Bilirsiniz bela yalnız gelmez. Avrupa Birliği ülkemizde yasaların üstünlüğü olmadığını saptamış ve yasaların üstünlüğü olmayan ama kendilerini yeni-liberal ülkeler olarak gösteren Bulgaristan, Macaristan ve Polonya gibi ülkelere “Covid – 19” bunalımlarından kurtulmak için Brüksel’den beklenen paralar ödenmeyebilirmiş. Oligarşi-mafya sürüsünün ülkemize daha büyük bir zarar verebileceğini hayal bile edemezsiniz. Brüksel’in ülkemize 12 milyar Avro karşılıksız yardım verme planından söz ediyorum. “Bu para size fazla” deyip payımıza düşene Brüksel’de doğrudan mıknatısla çeker gibi el koysa ne yapabiliriz? Zaten çoktan “Dükkân sezin!” demişiz. 1942’de Nazilere, 1945’te Sovyetlere de “Dükkân sizin!” demiştik. Amerikalılarda esnaflık yok, büyük düşünüyorlar ve her şeyimizi istiyorlar. Peevski’nin kızı da Dubay’da. Şimdiye kadar ateş yapsa, yediği yaramasa, gece uyuyamasa hemen Sofya’daki hükümet hastanesinden nöbetçi doktorlardan birini uçakla gönderiyor ve olayı hal ediyorduk, ama artık “Peevski’ye telefon açmak bile yasak. Yer altı depolarına gömülmüş milyonlarca kutu sigara var, onlar ne olacak. Peevski’nin malına el uzatana da “Magnitski” yaptırımı uygulanacakmış.
Sıradakiler başa geleceklerden korkuyor. Borisov hükümeti esir düşmüş ve millet artık ondan korkmuyor. Şimdi Amerika bize “siz egemen bir devletsiniz, bağımsızsınız, iç işlerinize karışamazsınız” demiyor. Ülkemize köle gibi saldırıyor ve korku dağları sardı. Hele milliyetçi-faşist kesim çok korktu. HÖH Başkanı Karadayi- Sayın Erdoğan görüşmesinden sonra korkudan büzüldüler. ABD’ye “hey siz nasıl olur da iç işlerimize karışıyorsunuz!” diyemiyorlar, ama Türkiye’den gelecek oylardan korkuyorlar. Artık dış ülkelerden 800 sandık talebi gelmiş, biner oydan 800 000 oy demektir. Dönüşüm düşmanları titriyorlar. Bu henüz bir başlangıç.
2005 yılında Alman “Kongrad Adenhauer” ve “Hans Zeidel” vakıfları tarafından kurulan ve Boyko Borisov tarafından 16 yıldan beri yönetilen Avrupalı Bulgaristan Vatandaşları GERB partisinin artık zamanı dolmuş bulunuyor. Gazetelere göre, en büyük rüşvetçi, soyguncu ve talancı Boyko Borisov’un kendisidir. Tutuklanması ve sorgu başlaması bekleniyor. 10 yıldan beri ülkede bir fabrika kurmayan Borisov, ancak Amerikan askeri üslerine giden yollar yaptı. Askeri uçak alanlarını genişletti. Üslerden kira parası da almıyor. 8 adet F-16’ya 3.2 milyar US Dolar avans ödedi, 2 miyar Avroya 2 savaş gemisi aldı, füze sipariş etmeye unutmuş, ne ki ABD’ye yaranamadı. .
Geçenlerde HÖH partisi heyeti, Türkiye Cumhurbaşkanlığı hükümeti Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından görüş değiş tokuşuna davet edilmiş ardından CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇTAROĞLU ve İYİ Parti yönetim kadroları ve TBMM Başkanı Şentop ile görüşen HÖH Başkanı Mustafa Karadayı güncel ve uzun vadeli ödevlerini şöyle dile getirmiştir:
“Türk kimliğini korumak için mücadele veriyoruz. Bulgaristan bizim toprağımızdır. Biz Bulgaristan’da göçmen ya da misafir değiliz. Türkiye bizim anavatanımızdır. Anadilimizi, dinimizi ve geleneklerimizi korumaya ve yaşatmaya çalışıyoruz.”
Şunu yapsak “Bulgarlar ne der” kafasından kurtulalım. Bulgaristan Türkleri Büyük Türk halkından, Türk Dünyasından, TURAN’dan ve İslam Dünyasından kopmaz bir parçadır ve bu gerçekler parti tüzüğüne işlenmelidir. Seçim görüşmelerinde konuşulmalıdır. Artık korkacak bir şey kalmamıştır. Ülkenin içine edildiği derin bunalımdan çıkması için Milli Güvenlik Sekreterliği kurulması kararlaştırılmıştır. Bulgar devletinin bir devlet olarak yeni yaptırımlar sistemine düşmemesi için, Peevski ve Boşkov şirketlerinden devletin hükümetin gerekli önlemleri artık aldığı açıklanmıştır. Alınan kararlar, tüm devlet ve belediye şirketleri için geçerlidir. Bulgar Başsavcılığı harekete geçmelidir. Bulgar devleti ve Müslümanlar yaralamış ve çok büyük zarar verilmiştir. Devlet makamları Peevski ve Doğan gibi kadrolarından temizlenmeli ve toplum arınmalıdır.
Olayın seçim önü patlaması siyaseti etkilemiştir. ABD Bulgaristan ilişkileri aksayabilir ve memleketimize işgal edilmiş bir toprak parçası şeklinde yaklaşım başlayabilir. ABD Bulgaristan’ın AB üyesi formel da olsa bağımsız ve egemen bir ülke olduğunu dikkate almak istemeyebilir. Fakat biz Porto Riko ve Guam gibi işgal edilmiş bir toprak parçası değişiz. Bu gelişmelerin içine Türk partisinden biri olarak Peevski’nin katılması, karışması çok kötü oldu. Bünyemizden bir tümör gibi söküp atmalıyız. Borisov’un GERB partisine oy vermek de artık hepimize haramdir.
Kamuoyu korkmuş da olsa şu soruları sormaktan çekilmiyor.
- ABD Peevski’ye yaptırımları neden 10 sene önce uygulamadı da şimdi uyguluyor? Çünkü onun para akladığı 10 yıldan beri biliniyordu.
- Bulgaristan’ın kalemi Washington’da kırıldıysa, bir NATO ve AB üyesi olan Bulgaristan bağımsız bir devlet midir?
- Bu durumda Bulgaristan Baş Savcısının yenilenmesine ve yargı reformu yapmaya gerek var mıdır?
Şuna da dikkat çekmek isterim. Bulgaristan mafya-oligarşi-iktidar modeli 1990’dan beri ABD yönetiminde gerçekleşmedi mi? Biz egemenlik ve bağımsızlığımızı komünizm sonrası zengin elit zümre oluşturabilmek için feda etmedik mi? Talan ve soyguna bunun için göz yumulmadı mı?
12 yıldan beri Amerikan menfaatlerini koruyan GERB partisi halkımıza esir gibi muamele etmedi mi? Bu yıllarda AB basını Bulgaristan’a “köle” ülke demedi mi?
Son yıllarda Bulgaristan’a Türkiye’den başka yatırım yapan var mı? Görmüyor musunuz? Güney Bulgaristan, Trakya, Doğu Rumeli, Batı ve Güney Doğu Rodoplar’da üretim, kültür ve yaşam tamamen Türkiye’ye bağlanmış durumda, görmüyor muyuz? Bizim başka güçlenme ve yenilenme yolumuz yok?
Bulgar halkını kasaba götürülen koyun sürüsü durumuna getiren ülkemizdeki Amerikan egemenliği ve ortakları ve işbirlikçilerinin zamanı doluyor. Kimin ve neyin kaç para tuttuğuna değer vermemiz ve son sözü söyleme vaktimiz gelmiştir. Birleşme kapısı açılıyor ve beraber olalım.
Bulgaristan, Balkanların en büyük ülkesi olmakla övünse de, aslında içinden ve dışından çürüdüğü, bir hükümet kuramaz duruma geldiği, devlet kurumları örgütlü suçlara ve kaçakçılığa, rüşvetçiliğe karşı birlikte çalışmadığı, Avrupa Birliği ile olduğu gibi Kuzey Makedonya Cumhuriyeti gibi komşularıyla anlaşamadığı vs sorunların çözük bekliyor. Bulgaristan hala bir “bataklıktır” ve halkın isteklerine karşı dikilen güçlü bir ahtapottur!