Levent RASİMOV
Gece saldırıları başladı.
Yeni yılında daha ilk günlerinde birçok iğrenç olay yaşadık. Omurtak’a bağlı Kamburovo köyünde kendi evlerinde, gecenin bir yarısında, derin uyku esnasında yaşlı Hüseyin ve Hatice Kadirov çiftinin maskeliler tarafından basılması ve kafasına kafasına çamaşır tokmağı ile vurularak, hastanelik edilene kadar dövülmeleri, bütün Bulgaristan Türklerini ürpertmiştir.
Benzer olay Filibe (Plovdiv) ili Golyam Çardak köyünde de yaşandı. 70 yaşındaki çiftçi gece uykusunda 3 maskeli tarafından basıldı, dövülerek sakatlandı, kötürüm kaldı. Bulgaristan’da köylerde yaşayan yaşlıların savunmasız olduğu tamamen ortaya çıktı. Muhtarlar ve belediye başkanları devlet makamlarından, jandarmadan destek umuyor.
Herkesin bildiği, 23 iş yeri olan, Sofya “ Agresiya” hazır giyim şirketinin sahibi Antov güpegündüz 7 kurşunla öldürüldü. Benzer cinayet olayları basın sayfalarından taşıyor. TV ekranından inmiyor. Suçlular bulunamıyor.
Bulgaristan İş Adamları Birliği Başkanı Domusçiev, İç İşleri Bakanı Rumyana Bıçvarova’nın görevden alınmasını istedi. Meclis Güvenlik Komisyonu Başkanı General Atanas Atanasov görevinden ayrıldı. Son gelişmelerle ilgili Bakanlar Kurulu’ndan bir açıklama beklense de Başbakan Boyko Borisov susuyor.
***
2015’te memleketimizde meydana gelen en önemli olay yerel seçimlerdi. Seçimler yöneticilerin halkın istediği gibi yönetemediğini ve seçmen tepkisini ortaya koydu. Bulgaristanlı Türk ve Pomaklar ve Çingenelerin oy verdiği Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH) mahalli seçimlerde oy ve konum kaybetti. Dobruca’da ve Batı, Orta ve Güney Doğu Rodoplar’da Belediye Başkanlıklarını ve muhtarlıklar bağımsız adaylar tarafındak kazanıldı. Kemmaler, (İsperih) Kubrat, Ak kadınlar (Dulovo) Vırbitsa ve Kozlevo’da HÖH muhtarları görevden çekilmek zorunda kaldı.
Homurdanan seçmen tabanının kazan kaldırması, bir buçuk ay sonra 17 Aralık 2015’te HÖH partisi içinde iş darbeye neden oldu. Genel Başkan Lütfü Mestan ve daha 3 milletvekili partiden ihraç edildi. Gerekçe olarak ne gösterilirse gösterilsin son gelişmeler ve trajik olaylar Türk partisi içinde bir uyanışa, fikir değişikliğine ve doğruyu arayanların hareketlendiğine işarettir. Bu gelişmenin ardından bir sürü olay yaşandı, ama en önemlisi Kamburovo köyünde Kadirovlar ailesine yapılan gece baskını, bunun başka yerlerde tekrar etmesi ve sıradan vatandaşların korku kâbusuna itilerek memleketimizde yeni bir sosyo-psikolojik dehşet ortamı yaratma hortlamasının baş kaldırmasıdır.
Politik gözlemcilerin açıkladığı araştırma sonuçlarına göre, Bulgaristan SARAY – KÜTÜPHANECİLER GRUBU tarafından yönetiliyor.
Saray dendiğinde – eski bir KGB ve Bulgar gizli polis ajanı olan, 18 Ocak 2013’te Hak ve Özgürlükler Partisi 8. Olağan Kurultayında genç partili Burgas’lı Oktay Yeni Mehmedov tarafından kürsüden fırlatılan Ahmet Doğan ve Rusya’nın ülkemizdeki oligarşi çıkarlarını savunan ve bir medya kodamanı sayılan Delyan Peevski grubu ve onların devlet, hükumet ve kamuoyu üzerindeki baskısı anlaşılıyor.
Kütüphaneciler Grubu dendiğinde ise, Sofya’daki Kütüphaneciler Enstitüsü ve aslında yalnız Bulgar gizli polisi için kadro eğiten, sözde bu bilimsel kurumu yöneten, elit kadroları komünist dönemin gizli servisleri ile BKP MK arasındaki istihbarat etkinliklerini uyulmayan ve örgütleyen ALTINCI İDARE, ALTINCI ŞUBE ŞEFİ görevinden gelen, etkinliğini Profesör kılığında legalleştiren Albay Dimitır İvanov gibi seçkin totaliter istihbaratçı subayların çalıştığı yer anlaşılmalıdır. HÖH meclis grubu eski üyesi, P. Oreşarski hükümetinde Spor Bakanı olan Bayan Mariyana Georgieva da Kütüphaneci Enstitüsü öğretim üyeleri takımındandır.
Bugün Bulgaristan’ı Başbakan Boyko Borisov ile Ahmet Doğan şahsında Saray Kütüphaneciler grubu yönetiyor dendiğinde anlaşılması gereken totaliter yapı işte budur.
Hak ve Özgürlükler Partisi, işte bu oligarşi ve mafya benzeri yönetimi mecliste politik olarak temsil eden güçtür. Bugünkü Bulgaristan’da, (1) SARAY – KÜTÜPHANECİLER GRUBU, (2) politik temsili yet olarak HÖH yönetimi, meclis grubu ile (3) HÖH partisinin seçmen kitlesi arasında birbirine benzer hiçbir çizgisi olamayan üçlü bir ayrım yapmak zorundayız. Böylece HÖH partisi dendiğinde üç karlı bir yapılanma söz konusudur.
Bu üç katın çatısında bulunan Ahmet Doğan ve SARAY – KÜTÜPHANECİLER GRUBU, alt katları bilgilendirmiyor. Hiçbir konuda ve hiçbir makam önünde sorumluluk taşımıyor. Milletvekilleri, parti il ve ilçe örgüt başkanları önünde hesap verme yükümlülüğü de yoktur.
Onlarla alt katlarla iletişimde bulunma gibi bir yükümlülük içinde de bulunmuyor. Benden üstün yok rüzgarını her fırsatta ve her yerde estiriyor. Bunun son örneği Parti Genel Başkan’ı L. Mestan’ın görevinden ve partiden çöp torbası gibi atılmasıdır. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi HÖH içinde işlemiyor, tam diktatörlük hükmediyor. Partinin çatı katında, sarayda dolandırıcılık almış yürümüştür. Bulgaristan Avrupa Birliği’ne girerken ülkemizde etnik ve dini azınlıkların çözülmemiş sorunu yoktur bildirgesi imzalayan HÖH Başkanı A. Doğan 1.5 (bir buçuk milyar) Euro konsinye olanak kullandı.
Bu tepe grub Bulgaristan Türk, Pomak ve Çingenelere bir köle katmanı olarak bakıyor. Son 26 yılda etnik azınlıklar lehinde hiçbir edinim sağlamadı. Totaliter devletin etnik azınlıkları eritme siyasetini sonuna kadar gerçekleştirme yolunda kollarını sıvamış bulunuyor. Etnik kimlikleri Bulgar ulusal kimliği içinde eritmeyi ana ödev olarak benimsemiş bulunuyor.
Bu siyasetin en yeni halkasına, “Bulgar ulusal çıkarları” saçmalığı da eklendi. 2016 Türk kimliğini eritip silme planının ardında Türk çocukların anadilini okullarda zorunlu ders olarak öğrenmesi bundan sonra da engellenirken, camilerde ibadetin Bulgar dilinde yapılması da yer alıyor.
25 Ocak günü Sofya’da Ulusal Kültür Sarayı’nda Bulgaristan Müslümanlarının ulusal kurultayı yapılacak. Son günlerde merkez medya Baş Müftüyü ve Baş Müftülük yönetiminin yasal olup olmadığı konusunu yeniden açtı. Olayla ilgili olarak Baş Müftü Mustafa Hacı Yüksek Mahkeme Başkanıyla bir görüşme yapmak zorunda kaldı. Bu saldırının stratejik hedefinde ise, Bulgaristan camilerinde ibadetin Bulgar dilinde yapılması var ki, Avusturya’da ibadet Almanca yapılıyormuş ve o ülkenin yasaları bizde de uygulanacakmış. Bilindiği üzere, görevinden alınan L. Mestan zamanında meclis seçim toplantılarında propagandanın ana dilimizde yapılmasını yasaklamıştı ve halen yürürlüktedir.
Bulgaristan Saray Kütüphaneci katmanı korunan bir zümredir. Ulusal Güvenlik Amirliği’nin (NCO) yıllık bütçesi 40 milyon levadır. Bu Amirliği, General Antov, İç İşleri Bakanlığı Sekreteri Georgi Kostov ve Ulusal Güvenlik Devlet Ajansı (DANS) Başkanı Vladimir Pisançev’tir. Çok ilginçtir ki, herkes Bulgaristan Cumhuriyeti’nin İç İşleri Bakanlığı, Ulusal Güvenlik Devlet Ajansı (DANS) ve Ulusal Güvenlik Amirliği’nin (NCO) tarafından yönetildiğine inanılsa da, 22 Aralık 2015 gecesi HÖH Genel Başkanı Lütfü Mestan’ın koruma sisteminin ülkemizdeki klasik mafya sistemini idare eden, milletvekili D. Peevski’nin emriyle kaldırıldığı herkesi ürpertti. Bu arada L. Mestan’ın korunmasına 18 ayda 1 milyon leva harcandığı açıklandı. İşte böyle bir ortamda ülkede Saray-Kütüphaneci grubu erişilmez bir mafya grubu oluşturdu.
İkinci katman olan, Bulgar parlamentosu üyesi HÖH milletvekilleri, il ve ilçe parti başkanları, meclis üyeleri, kimi kıdemli partililer olmak üzere toplam 128 kişi emir kuludur. Hepsi maaşa bağlı olan bu kadrolar ekmek parasını koruyan kişilerdir. Son 26 yılda tamamen bencil, garezci ve gammaz bir lider olarak tanınan Ahmet Doğan, yönetici niteliklere sahip olmasa da, partinin 2. katmanındaki bütün kadroların dosyalarını elinde bulundurmakta ve zayıf noktalarından yararlanarak her birinin kaderiyle oynamakta ve istediği vakit onları saf dışı edebilmektedir. İstediği kişiye istediği zaman kötülük etme üstünlüğüyle gururlanan A. Doğan 4 Ocak 1990’da partiyi kuran kadroların hepsini partiden attı. Hatta 2 hafta önce Kırcaali HÖH kurucusu, 20 yıldan beri HÖH Kırcaali İl Başkanı ve Cebel Belediye Başkanı görevinde bulunan Bahri Ömer de partiden istifa etti. “Bu kadar büyük baskı altında çalışabilmek olanaksızdır” dedi. Partiden atılan Türk aydınları arasına Adem Kenan, Osman Oktay, Güner Tahir, Kasim Dal, Korman İsmailov, Mehmet Hoca’ya 22 Aralık 2015 günü Genel Başkan Lütfü Mestan, ve 3 milletvekili de katıldı. HÖH partisinin likide ettiği Türk ve Pomak aydınların toplam sayısı 10 binden fazladır. Bu durumda partinin ikinci katı tamamen ezilmiş olup, hiçbir konuda söz hakkı istemeden maaşını alıp işine bakar görünmeye çalışıyor. Partinin orta kadrosuna genellikle Türk kimliğinden vazgeçmeyi kabul etmeye hazır kadrolar arasından seçim yapılıyor.
Yerel seçimlerde ilçe başkanı, meclis üyeleri ve muhtarlık seçimlerinin HÖH tarafından kaybedilmesi, orta katmandaki memnuniyetsizliği ve halkın gözünden düşmüş olmanın en kesin belirtisidir. Parti yönetiminde görev alan kadroların sürekli budanması ve çöpe atılması yaşlı HÖH üyelerinde tedirginlik yarattı. 1 Ocaktan sonra HÖH yönetimine Başkan yetkisiyle atanan Mustafa Karadayı, Çetin Kazak ve Ruşen Rıza ülke yi dolaştılar, fakat partinin orta kesimiyle haşır neşir olamadı, ellerinde program ve tüzük yoktu, konuşmalarında iki hafta önce beraber çalıştıkları L. Mestan’ı eleştirdiler. Partinin orta kesimi oligarşi ve mafya çıkarlarını savunan, sayaları hiçe sayan, reformlardan yana olmayan, halkın dertlerini çoktan unutan lider ekinini eleştirirken, HÖH partisi için klasik mafya örgütü benzetmesini kullanıyorlar.
HÖH partisinin alt katmanı, işçi köylü kesimi, yalnız seçimde arananlar huzursuzdur. Yapılan anketlerde bu kitlenin halk lehinde sosyal ve ekonomik reform yapılacağına, uğruna yıllarca mücadele verdiğimiz özgün haklarımızı elde edebileceğimize artık inanmıyorlar. Sözünü ettiğimiz vatandaşlarımızın çoğu yaşlı ve korumasız, her an alabildiğine dövülmekle, odunsuz, elektriksiz, doğal-gazsız, ekmeksiz ve geçimsiz kalma tehlikesiyle yüzleşme tehlikesi yaşayan insanlardır. Oy verdikleri ama kendilerine hiçbir zaman sahip çıkmayan bir partinin etki alanında kalmışlar ve çıkış yolunu bulma yolunu seçtikleri için her gün başlarına yeni belalar gelmektedir.
Bu insanlar için Ahmet Doğan’ın parti yönetimini yeniden doğrudan ele geçirmesi, birkaç yıl önce HÖH ortaklı Sergey Stanişev hükumeti zamanında para için insan kaçırılan, ev soyulan, çocuk kaçırılan, parmak ve kulak kesilen zamanların geri dönmesinden korkanlar artıyor.
Tütün işleyen ürününü satamıyor, sığıra bakanın sütüne istediği parayı vermiyorlar, kuzular bedava gidiyor. Filibey’e bağlı Golyam Çardan köyünden Mançev kolu ve kafası kırılmazdan önce kendisi başına 200 dekar tarla işliyordu, artık kimseye rekabet edemeyecek. Gençler köylere dönmüyor. Şehirlerde ancak hafif sanayi ve öncelikle fason iş yapan dikimhaneler açılıyor. Aylarca ücret alamadan çalışıyorlar. Sosyal sigorta, sağlık hizmetleri, yarın güvencesi, korkusuz ve güvenlik içinde bir hayat umudu her gün biraz daha buharlaşıyor. Patronlara kurşun sıkılıyor.
Üst tabakanın, taban ve taban üstünden ilgilenmeden dalaveresini çevirmesi, saray ortamlarında koruması yaşaması, sıkı uyguladığı baskı sistemiyle durumu istediği gibi idare etme hedefi sonuç vermez oldu. Görmeyen gözlerin birbirini unuttuğu gibi saraydakilerle alt katlar arasındaki iletişim de iyice kopmuş olduğunu şu son seçimler yeniden ortaya koydu.
***
Bulgaristan’da mevsim kış! Kar yağdı kalktı. Soğu yenmek için sabalarda yanan odunların verdiği sıcaklık yeterli olmuyor, birbirine sokulmuş insanların umutlarını birleştirmesi de gerek. Buna bir de vatan sıcaklığını katabilsek, hep başımız dertte, mengene sıktıkça korku tırmanıyor. 26 yıldan beri ilerliyoruz da ileri tek adım atamadık, attık da, bu göçlerle, köylerde ve kentlerdeki çöküşle açılan uçurum o kadar derin ki, hamlelerimiz belli olmuyor. Yatıp kalkarken, yürürken, yolculuk ederken o tek katlı evlerinin odalarında elinde çamaşır tokmaklı yüzü maskeli ucubeyi bekliyorlar. Ömür boyu devlete vergi ödediler, işte bu zor günler içindi. Devlet yanlarında olsun istemişlerdi. Ama devlet onlardan bitmiş, bütün köy yaşlıları hepsi birlik olsalar, köydeki bütün balta ve bıçaklarla, yaba ve tırpanlarla silahlansalar, acaba karanlıkta çıkıp gelen ucubeyle baş edebilecekler mi, hepsi birlikte ve ayrı ayrı bunu düşünüyorlar. Korkunun tırmanması, yüreklerinde yuvarlanan o buz kesmiş çığ gibi bir şey. Gece saldırılarını asla hak etmemişlerdi.