Şakir ARSLANTAŞ

Biraz memleket havası nefes ettim. Dolaştım. Varna güneşe gönül açmış. Kumsallar dolu. Dalgalar bir başka bu bahar, kâh koşuşarak akıyor, kâh şöyle durup bir bakıyorlar sahile serilmiş güzellere, sanki hangi güzelin ayaklarına sarılalım diye düşünüyorlar.

Türkiyeli genç ailelere rastladım. Dondurma ısırıyorlardı gölgelerde. “Bizim için bir değişiklik, denizin rengi biraz farklı, dalgalar sanki daha sevimli, mavi de biraz griye çalıyor, bahçelerde dallar meyve yüklü, insanlar güleç ve sevimli”  gibi sözleri gevelediler, aramızdaki sohbette. Önemli olan kendilerini yabancı hissetmiyorlardı. Şu dalgalar güzelleri seçer gibi yapsalar da, onların insan seçme özellikleri yok. Amaçları herkesi mutlu etmektir.

Varna’dan ayrılırken, köyüm Drındar’a uzarken Suvorovo vadisine dikilmiş vegece gündüz durmadan pervanelere hayran oldum.  Bunlar atom elektrik santrali değil ama elektrik üretiyor, halkın ihtiyacını karşılıyor. Bu tesisler bir İspanyol yatırımıymış. Avrupa’nın öte ucundan gelip bizim buralarda rüzgârdan elektrik enerjisi üreterek devlete satıyor ve ekonomimize katkı veriyorlar.

Güçlü pervanelerin altında 20dekar gibi bir çalılık alan dikkatimi çekti. Beyaz ve pembemsi renklerde kimi dalları açmış ve kimi dökmüş, bizim oralarda çok olan köpek gülü (köpek burcu) “şipka” bahçesiydi bu.Bu büyük bahçedeki çiçekler köpek gülü goncalarından biraz daha irice, anlaşılan meyveler de daha iri olacak.  Bahçe yakınında 2 katlı bir ev.Çiftlik evi.  Pek bir özelliği olmayan bahçeli evin düzeni sanki ilgimi çekti. Meyvelerini taşımakta zorlanan kaysı ve erik dalları yere uzanmış, yakınındaki 5-6 sıra üzüm bağı da tımarlı… Avluda Alp Dağları Çoban Köpeği cinsinden genç bir levent iyi niyetli misafiri seziyor ve havlamıyor.

Bizi karşılayan hem hane sahibi hem de çiftlik sahibi PlamenGeorgievStilyanov. Çiftlik dediğimse şu 20 d. köpek gülü bahçesidir. Plamen, dede soyu olarak aslında Dobrucalı, doğum yeri Tolbuhin’e bağlı Kavarna kenti, ilkokula da orada gitmiş. Sonra anne ve babasıyla birlikte Küba’ya ve oradan da başka bir Latin Amerika ülkesi olan Nikaragua’ya gitmiş, lise ve üniversite öğrenimini orada tamamlamış. İspanyolca bilmesi Bulgaristan’a yatırım yapmak isteyen Madrid elektrik şirketleriyle temas ve işbirliğinde yardımcı olmuş. 14 yıllık bir inşaat çalışmasından sonra şu başımızın üstünde dönen ve ürettikleri elektrik enerjisiyle bazı evlerde yumurta pişen, fabrikalarda torna döndüren enerji akümüle ediliyor. Yabancı şirket ürettiği elektriği Bulgar Ulusal Elektrik Şirketi’ne (NEK) satıyor. Yararlı bir iş aslında! Rusların bize taş kömürü vermeyi durdurmasıyla bu bahar  bacası tütmez olan Varna Elektrik Santrali kapanınca pervanelere umut bağlayanlar ve bu işe sıcak bakanlar arttı.

Plamen bu tesisi gözetlerken, aynı zamanda köpek gülü bahçesi yapmış. Çiftliğinde 7 kişi çalışıyor. Yapılan iş Avrupa Birliği’ne bağlı bir proje. Fikir, Plovdiv Tarımsal Üretim Bilimsel Enstitüsünde geliştirilmiş. Buralarda, bizim vadilerde, dere boylarında, dağda bayırda yetişen köpek gülü (şipka) üzerinde bilimsel çalışmalar yapılmış, köpek gülünün rengi, tadı, içindeki “C” vitamini deposuna dokunulmadan yalnız daha iri tür geliştirilerek, 5 defa daha irisi meyve elde edilebilmiş.

Plamen fidanları Plovdiv deneme çiftliğinden almış, iri köpek gülü yetiştirmeye ilişkin gerekli bilgileri de enstitü yayınlarından öğrenmiş ve işbaşı yapmış. İşlediği araziyi kiralamış.  İlk derin sürümden sonra saha sıralanmış ve fidanlar bir metre arayla yarım metre derine dikilmiş. Üç yıl önce dikilen fidanlar artık 1,5 -1,8 m boylu ve bahçeyi doldurmuş. Her yer zümrüt yeşil. Bu yıl artık ilk mahsul toplanacak.

Bu arada, ilaç üreten bir Alman şirketiyle temasa geçen PlamenGeorgiev, 10 yıllık bir sürüm sözleşmesi imzalamış ve yıllık üretimin tümünü  Almanya’ya gönderecek. Fiyat üzerinde mutabık kalmışlar.  Üretim harcamalarına gerekli harcamalar için de banka garantisi almış. Alman şirketi iri köpek gülü meyvelerine “vitamin deposu” adını koymuş.

Plamen, daha önce çorak olan ve 3 yılda bahçe haline getirdiği toprağı 20 yıllığına kiralamış ve dekar başı yıllık kira ödüyor. Aynı zamanda, AB’nin Bulgar tarımsal gelişim hamlesine ilişkin karşılıksız yardım programına da Varna Belediyesi Tarımsal programlar bölümü aracılıyla katılan genç çiftlik sahibi, artık 3 yıldır dekar başı 1 250 (bin iki yüz elli) Euro ön teşvik alıyor ki, bu parayla diktiği fidanları satın aldığı, yıllık kirasını ödedi, bahçesini dolu ve başka doğal felakete karşı sigortaladı ve 7 işçinin maaşını ve sağlık ve emeklilik sigorta primlerini ödeyebiliyor.

PlamenGeorgiev deniz ve Deli Orman havasının karşılaştığı bir vadi olan Suvorovo’ya alışmış, ailesiyle birlikte tek başına ve yerleşim merkezinden biraz da uzaktaki yol boyunda zümrüt yeşil bir mekânda yaşıyor ve durumundan şikâyetçiolmadığını paylaşıyor. “Ben doğadan korkmuyorum!” sözleri ona aittir. “Doğadan korkanlar gökdelen katlarına gizleniyorlar ve yeryüzüne yüksekten bakıyorlar,  haşaratı, yılanları, kertenkeleleri, kirpileri, koşuşan tavşanlarıvs. görmek istemiyorlar.” Diyor. Çocuklarını okula araçla götürüp getiriyor. Sebze meyve dışı alış verişini de şehre inince yapıyor.

“Sen burada biraz RobinzonKruzo gibi, dünyadan kopmuş değil misin?!” dediğimde, “ TV antenimde 846 program var. Gençliğimin geçtiği Latin Amerika TV programlarının tümünü  izleyebiliyorum. Uzay bağlantılı telefon kullanıyorum, cep telefonumdaki “vayber” sistemi bana sınırsız bedava olanaklar sunuyor. Sofya’da yaşayan annem ve babamla da devamlı temas halindeyim, onlar artık emekli oldular ve beni ve ailemi kıskanmaya başladılar, yakında buraya gelip yerleşmek istediklerini itiraf etmelerini bekliyorum. Ablam ve onun 3 evladı, Kanada’da bir göl kenarında yaşıyorlar. Babamın adını taşıyan küçük Joro balıkçı, tuttuğu ver balığın resmini çekip “vaybırla” gönderiyor ve her gün beni Kanada’ya davet etse de, burası da Kanada kadar güzel, bende evlatlarımın köpek gülleri efendisi olması arzusu büyüyor.” Diye anlattıkça anlatıyor. Bu söyleşi yalnızlıktan gelen bir kış gibi birşeydi.

Dönen pervanelerin altı bomboş, kiralanacak arazı bol. AB Programları  hala açık. Plamen’in yaptığı bir başlangıç. Büyük bir başlangıç! Bu cesareti belki de Latin Amerika çiftliklilerinde görmüş ve etkilenmiş. Başaracağına inanıyor. Bizde keçilerin yediği köpek burcularından Bulgar özel tarım sermayesinde yenilikçiler listesine adını yazdırmış bulunuyor. Bırakıp kaçtığımız topraklarda mutluluk olduğuna örnekler veriyor. İşçileri ona inanmışlar, köpek gülü bakımında artık üç yıldan beri deneyim sahibi olmuşlar, çapaları bir başka, eşek dikeni kökleme kazmaları daha sivri, bakımlı büyük ve geniş bir çalılığı andıran köpek gülü bahçesinde sıra aralarına yuva yapan sığırcıkları, pıtpıdıkları rahatsız etmiyorlar.  Karınca yollarına bile dokunmuyorlar. Sıralar arası bahar ve güz sürümü traktörle yapılıyor…

Plamen ve ailesi burayı sevmiş, buraya yerleşmiş. Geçiş Dönemi’nde ileri adım atamayan Bulgar tarımsal kalkınmasına sıçramalı ailesel kalkınma örneği sunmaya çalışıyor. Yenilikler hep cesur insanların işi. Karamık ve güvem dikeni üreticisi zenginler tanımak istiyorum. Yeni hayatın mayası belki onlar olacak.

Bu ilk çiftlik çok büyütülebilir. Yeni çiftliklilermutlaka belirecektir. Birbirine baka baka sararan meyveler gibi, vadilerimizin yeni numune üretimlerle dolacağına inanmak istiyorum, inanıyorum. Avrupa’ya gidenler, Türkiye kendilerine dar gelenler mutlaka geri dönecek, vatan toprağımız kendilerini sabırsızlıkla bekliyor ve çok yakındır bu topraklara yeni bir özlem ve sevgiyle yeniden sarılacağız. Memleketim köpek gülü bahçesi de olsa, o bahçe bizim. O güller biz kokacak!

Reklamlar