Rafet ULUTÜRK

Tarih. 14 Haziran 2017

Konu:  Modern diplomasiye doğru

Kardeşle yaşanmaz, komşuyla yaşanır. Bu bizim en eski atasözlerimizden biridir. Ne var ki, kimse kendisine komşu seçemez. Bu dünyada en büyük setler komşular arasına çekilmiş, en iyi günler de komşular arasında yaşanmıştır. Bulgaristan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti iki ayrı kıtada ama iki komşu ülkedir. Komşular arasında benden sana daha fazla iyilik geçti ya da ben senin için bir şeycikler yapamadım sözü olmaz.

Tarihin derinliklerinde, Bulgar ulusal bilincinin Osmanlı bağrındaki birlikteliğimiz içinde uyanmasına, Bulgarların Rum-laşmasına veya Sarp-laşmasına engel olarak, kendi din ve manevi benliklerinde kimlik oluşturmalarına, aramızda uyanış çağı yaşamalarına en fazla yardım eden de  Türkler olmuştur.

Bir de şu var. Türkiye ile Bulgaristan Osmanlı bağrından doğan iki komşu ulusal devlettir. Birisi Prenslik. İkincisi de doğrudan Cumhuriyet olarak kurmuştur. İkisinin doğuş tarihleri arasında tam 46 yıl fark vardır. Bulgar ulusal devleti daha önce doğsa da, büyüklük, tarihsel rolü, ceo-politik durumu ve ileriye dönük perspektifleri açısından ağabey sayılan Türkiye Cumhuriyetidir. Bağımsız Bulgaristan Türk halkıyla ilk modern diplomatik ilişkilerini Osmanlı Devletiyle kurmuş ve Türkiye Cumhuriyetiyle geliştirmiştir.

Artık toplumu bir buçuk asra uzanan bu ilişkilerin dalgalı oluşunu söylerken, Bulgaristan’ın bu dönemde monarşi, sosyalist totaliter diktatörlük ve şimdi de parlamenter demokrasi gibi, birbirinden çok farklı üç yönetim biçiminden geçtiğini önce hatırlatalım. Bu sürenin yarısında Rus boyunduruğunda,  yarısında da Nazi Almanya’sına bağlı kaldığını ve ancak 2004’te Türkiye Cumhuriyeti özel yardımlarıyla NATO askeri paktına ve 2007’de Avrupa Birliği’ne girince demokrasi kasını ancak aralayabildiğini birlikte anımsasak iyi olur. İlişkilerimizdeki geleneksellikten söz ederken de, III. Bulgar devletinin kısa ömründe üç ayaklanma, üç darbe yaşadığını, 140 yılda 74 hükmet değiştirdiğini ve böyle bir ortamda çok başarılı ve istikrarlı bir  komşu etkileşimi ve diplomasiden söz etmek de biraz zordur.

Şu noktaya dikkat edelim. Bulgaristan’ın zor günlerinde Türkiye Cumhuriyeti her zaman yanında olmuştur.  Son yıllarda ise Bulgaristan bir AB üyesi olsa da geleceğinin tamamen Büyük Türkiye perspektifine bağlı olduğunu, enerji kaynakları, ulaşım hatları, hava ulaşımı, deniz ulaşımı, kara ulaşımı, mali ve ticari kaynaklar açısından Türkiye’den bağımlılığının artacağının farkındadır ve diplomasisini bu ilkesel duruma uygun ayarlamak zorundadır.

Şunu da belirtelim: Türkiye’nin komşusu Bulgaristan’a hiçbir zaman savaş ilan etmemiştir, günümüzde terörle mücadelede birlikte olalım çağrısında bulunmuştur.  İki devlet, İki dünya Savaşının ikisinde de iki komşu ülkenin aynı cephede yer almıştı. Genç Bulgar devleti sıkıştığı dönemlerde Türkiye’nin Bulgaristan’dan her zaman göç aldığına, şu an Türkiye Cumhuriyeti’de 2 milyon soydaşımızın barındığını önemle vurguluyorum. Fakat Türkiye Cumhuriyeti bu konuda da her zaman hoşgörülü davranmaya devam ederken, Bulgaristan’ı rahatlattığına işaret ediyorum.

Geçen yüzyıl başlarında en ağır savaşlarından biri olan Çanakkale’de Türk halkına Bulgaristan Müslümanlarından asker gitmesine Bulgar devletinin engel olmadığı da belleğimizdedir.

Günümüzde ise Afrika ve Asya’dan akan sığınmacı ve kaçak selini durdurma çabalarında Bulgaristan’a en çok faydası dokunan ülke yine Türkiyedir.

Yeni yüzyılda üçüncü defa Başbakan seçilen ve en büyük siyasi partinin Genel Başkanı olan Boyko Borisov, ilk ziyaretlerini Berlin ve Paris’e yaptıktan sonra Ankara Beş Tepe’ye gidip Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmede bulundu.

Başbakan Borisov temaslarının başında ön sıraya komşu sınırını çekti.

Bulgar Türk sırının aynı zamanda bir de AB sınırı olduğuna işaretle, Türkiye’nin sığınmacı ve kaçak akımını durdurmada oynadığı kesin role teşekkür etti. Bilindiği üzere bu konuda, 28 AB devleti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanmış ve yürürlükte olan bir sözleşme vardır.  Türkiye topraklarında 4 milyon sığınmayı kamplarda beslerken, AB’nin aynı antlaşmanın 2 maddesi olan önce 3 ardından da bir 3 milyar Euro toplam 6 milyar Euro daha yardım etme ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına AB ülkelerini vizesiz ziyaret etme hakkının tanınması maddelerinin yerine getirilmediği de ortadadır. Bu anlaşma maddelerinin yerine getirilmesinin sonradan belirmiş durum ve hususlarla bağlanması kabul edilebilir bir durum değildir.

Berlin ve Paris’te AB ile Türkiye ilişkilerini normalleştirip yeni aşamaya götürme yollarını açma gibi bir vazifeyle Türkiye Cumhuriyeti’ye gelen B.Borisov, bu durumun gümrük birliği, Kara Deniz İşbirliği Bölgesindeki etkinlikler ve Türkiye Cumhuriyetinin Bulgaristan’a yaptığı dev yatırımlar açısından da büyük önem taşıdığını belirtmeden geçemedi.

Biz AB ailesine dahiliz, ama en büyük komşumuz Türkiye’dir diye konuşan Borisov, Türkiye Cumhuriyeti olmadan Bulgaristan’ın bizim bir sınır güvenliğimizi koruyabilecek durumda değiliz dedikten sonra, AB ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki dev ticari alış veriş ve değişik alanlardaki işbirliği olmadan, Asya ve Avrupa’yı düşünemeyiz dedi.

Sayın Erdoğan’ın, AB’nin imzaladığı anlaşmaları yerine getirmekte güçlendiğine işaretle, öyleyse bu anlaşmada taraf olan Bulgaristan ile uygulamaya geçelim dedikten sonra, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz Bulgar kapısının açılmasını önerdi.

Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz 2015 darbe girişimi günlerinde Bulgaristan’ın en yakın komşu olarak anlayışlı davrandığına ve yardım eli uzattığına önemle işaret etti.

Başbakan Binali Yıldırımı “Çankaya” köşkünde ziyaret eden B. Borisov, Türkiye Cumhuriyeti’nin artık “Türk Akım’dan doğal gaz alacağını ayrıca da Azerbaycan gaz boru hattından da yakıt alacağını ve ikili işbirliğinin yeni bir aşamaya gireceğini vurguladı.

Bulgar heyetine Dış işleri Bakanı, GERB milletvekili Vejdi Raşidov ve Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi N.Mihaylova katılırken, Türk heyetine de Başbakan B. Yıldırım, Dış İşleri Bakanı ve Bakanlar katıldılar.

Bulgaristan Türkiye ilişkilerine V. Raşidov’un katılması dikkati çekti, çünkü hiç kimse bu şahsın ikili ilişkilere katkıda bulunduğu konusunda dört söz söyleyecek durumda olmadığını herkes bilmektedir.

Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Sofya Büyük Elçisi Süleyman Gökçe’nin ikili görüşmelere alınmaması da değişik yorumlara neden oldu.

Bulgar basını, görüşmelerin içeriğinden çok, görüşmelerin yapıldığı “Beştepe” ve “Çankaya” sarayları hakkında ayrıntılı tarihsel bilgi vermekle yetindi.

Öncelikle Bal Göç ve Bultürk gibi soydaşların kitle iletişim, kültür, hizmet ve dayanışma örgütleri Başbakan Borisov’un ziyaretini yakından ve ilgiyle izlediler. Ayrıca Türkiye’de vatandaşlık konusunda son çıkan kanun ile ilişkili de BAL-GÖÇ Genel Başkanı Sn.Yüksel ÖZKAN Beyefendiyi de gayretlerinden ve başarılarından dolayı kutluyoruz.

İnsan hakları, çifte vatandaşlığın, Bulgaristan ve AB vatandaşlığının yasal garanti altına alınması, Bulgaristan’da bulunan mal mülk, Bulgaristan’da Türklere anadillerinde konuşma, haberleşme, iş görme ve propaganda yapma haklarının en kısa bir sürede kanuni uygulamalarla düzenlenmesini istediklerini değişik biçimlerde duyurdular.

Seçme ve seçilme hakkının yasal garantilerinin daha güvenli ve kapsamlı biçimde sağlanmasını isterken, TV’de en az 300 seçim sandığına gerek olduğunu, vatandaşların memleketimizin demokratikleşmesine daha güçlü ve azimli katkıda bulunmak istediklerini duyurdular.

Soydaş kamuoyu Bulgaristan ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ikili ilişkilerin yumuşamasından ve yeni bir işbirliği aşamasına açılma hazırlıkları görmesinden memnuniyet ifade ederken, her bakımdan yardımcı olmaya hazır olduklarını duyurdular.

Bulgaristan bizim vatanımızdır.

Türkiye Cumhuriyeti bizim ana-vatanımızdır.

Burada ayrı gayrı olamaz! Olamaz.

Lütfen paylaşınız.

Reklamlar