Bulgar gazetelerinden tercümedir.
Konu: Nisan 1976 Ayaklanması gerçekleri soyuluyor.
Geçen yüzyıl Bulgar tarihinde en önemli olaylardan biri 1876 Nisan Ayaklanmasıdır. Bu isyanda dikkat çeken bir özellik var. Benkovski, Volov, Stoyanov gibi öncü komitalar Türk evlerini, konaklarını ve köylerini yakmamış, uzak köylerde Bulgar evlerini ateşe vermiştir. Evlerimizi yakıp Türkler bizi ateşe verdi velvelesi kopamayan “Oborişte”de yemin eden Filibe Bulgar esnafı da sözünde durmamış ve kibrit çakmamıştır. Yani 1976’da yerli Türklerle Bulgar havari çeteleri arasında kan dondurucu olaylar yaşanmamıştır.
Örneğin Kopriştiza kasabasında Türklere dokunmayan Bulgarlar, Çingene kat unlarına saldırmış ve kırıp dökmüştür.
Bu yıl Nisan Ayaklanmasının yıldönümü anma törenlerinde gerçekler soyulmaya başladı.
Prof. Plamen Pavlov’un ” Nisan Ayaklanması Havarileri Rusofil değildi” başlıklı Forgnüz’a verdiği söyleşi geniş yankılandı.
Tarihçi Prof. Pavlov Nisan Ayaklanmasının 140. yıldönümü ulusal boyutta anılmadı, Panagürişte, Batak ve Dryanovo dışında kutlama olmadı, diyor.
Soru: Şu günlerde Nisan Ayaklanmasının 140. yıldönümünü andık. 5 asır “yan yana yaşadıktan sonra” Bulgarlar acaba neden ayaklanmak zorunda kaldılar?
Yanıt:
Besbelli ki, 500 sene ne barış içinde yan yana yaşama ne de gene yalnız boyunduruk çekme yıllarıymış. Söz konusu olan, yabancı bir idare altında yaşamayış ve Bulgar devletini yeniden dirilmektir ve bu da az olmasa gerek. Hem de 3 kıtaya yayılmış bir dünya imparatorluğu içinde mücadele etmek hiç de öyle kolay olmasa gerek. Bu arada, haydut hareketi, iki Tırnovo Ayaklanması, 1837’de Çiprovtsi isyanı gibi üzerinde az durulan, bizdeki hareketlenmeler de unutulmamalıdır. Durumu efsaneleştirmemek şartıyla, deyim yerindeyse, Bulgar halkının daha önce egemen ve bağımsız olduğu bilincini asla söndürmemiş, dünya olaylarını yakından izlerken, Osmanlı’dan daha iyi yaşanan Hıristiyan devletleri olduğunu görüyor ve eski Çarlığını diriltme emellerinden hiç bir zaman vazgeçmemiştir. Bu bakıma Nisan 1876 Ayaklanması da tesadüf değildir, o 500 yıl içinde olup bitenin doğal devamıdır. Nisan Ayaklanması bir serüven değil, 19. yüzyılda meydana gelen bir sıra başka olayın meşru devamıdır. Bu arada, nüfüsu Bulgar kökenli olan, bir çoğu bugünkü Sırbistan’da bulunan, fakat tarihsel olarak Bulgar toprağı olan Niş, Pirot ve Berkovitsa’ya yayılan, 1841 Niş ayaklanmasını gibi Kuzey Batı Bulgaristan isyanlarını unutmayalım. İyi donanımlı olmasalar da 20 bin Bulgar köylüsünün Vidin ya da Belogratçik yöresinde 1850’de baş kaldırışı da unutulmamalıdır. Daha o zaman, Sırbistan örnek alınarak bir Bulgar bağımsızlığına adımlanmasının reel olduğu fikri yerleşmişti. Ne ki, Kırım Savaşı’nın patlak vermesiyle olaylar yön değiştirmiştir.
Soru: Şimdi Nisan Ayaklanması hareket güçleri (motorları) üzerinde duralım. Öncelikler bu motor güçlerin havariler olduğu üzerinde duruluyor…
Yanıt:
Yirminci yüzyılın 70’li yıllarında Bulgar tarihçilerden Hristo Yonkov bu ayaklanmanın reel devinim güçlerinin analizini yapmıştı. Ayaklanmanın motor güçler üstüne, eski tarihçilerimizden Dimitır Straşimirov da bir yere kadar aynı sonuçlara varmış olsa da, Yonkov zamanı için beklenmedik olan bazı sonuçlara varabildi. Oborişte Ayaklanmasına katılanların sosyolojik analizi yapıldığından, o dönemde Bulgar nüfusun genç olduğu göz önünde bulundurulduğunda, onların yaş ortalaması 37 olan zanaatçı ve tüccarlar olduğunu görürüz. Unutulmasın, 1877-78 Savaşında Bulgar nüfusun % 50’den fazlası 14 yaştan gençtir. Burada serüvencilik elementi olduğu dikkati çekiyor, bu kaçınılmazdır, fakat katılımcılardan her birinin Osmanlı imparatorluğunun gücünü fark ettiği de bir gerçektir. Havarilerden daha fazlası İstanbul’da bulunmuş, Benkovski Anadolu’dan geçmiş ve onlar durumu iyi değerlendirebiliyordu. Onlar, büyük devletlere müdahale etmeleri için çağrıda bulunmak için, geçici serbest bölgeler oluşturmak amacıyla belirli Bulgar yörelerini isyana teşvik ediyordu. Biz burada silahlı ayaklanma unsurlarıyla birlikte, sivil itaatsizlik bölgeleri meydana getirebilme çabaları da görüyoruz. Daha sonraları siyasi ve diplomatik araçlarla çözülebilecek hedefler saptanmıştı ve risk olmasına karşın, bilinçli hareket unsurları da ortadaydı.
Soru: Havarilerin Rusofilliği ne boyuttaydı? Ataşe verilen Panagürişte’de Benkovski’nin “üç kişinin kalbinde feci yara açıldı, bundan sonra Rusya buyurabilir,” sözlerini hatırlıyoruz.
Yanıt:
Havariler, başka her bir şey olabilir ama Rusofil değildi. Panayot Volov ve Stoyan Zaimov da aralarında havarilerden daha büyük kısmı, yine Rus eğitimi almışlardan olan Stefan Stanbolov gibiler, Rusya ile, Rus kültürü, edebiyatı, öncelikle de iktidarın son derece olumsuz baktığı Rusya devrimci güçleriyle bağlantılı olduklarından dolayı, Rusya onlara genelde “nihilistler” yani tehlikeli kişiler gözüyle bakıyordu. Onlar, komitacılar başı Vasil Levski’nin fikirlerine bağlıydılar, bu fikirler ise Cumhuriyetçiydi. Hristo Botev de cumhuriyetçiydi. Bu bakıma Nisan Ayaklanması ile Rus bağlantısı oldukça dışta kalan bir ilişkidir. Bu havarilerin hepsinin Rusya tarafından, İstanbul’daki güçlü Rus konsolosu Graf İgnatiev’in aracılıyla satın almış oldukları şıkı da kulaktan kulağa dolaşıyor. Fakat dolaysız böyle bir ilişki olduğu yoktur. Gözlenen çıkarların çakışmasıdır. 1875’te Gürgovo’ya toplanan genç militanlar grubu, bir ayaklanma kaldırmaya uluslararası ortamın çok elverişli olduğu, Doğu sorunu közünün kızardığını, Bosna ve Herek’te hareketlenmenin başladığını ve genelde bu sorunların çözümüyle ilgili bir uluslararası ortam oluştuğu sonucuna varmıştır. Kırım Savaşı olumsuzluklarını aşabilmek için Rusya’nıun Karadeniz gölüne hevesi de el atmakta olduğundan, onlar bu etkenleri hesaba katmıştır. Fakat onlar, Batılı bazı kişilerin işaret ettiği gibi, Petersburg’un uzun kolu tarafından teşvik edilmemiştir. Bu hareketlenme, Bulgaristan’daki demokratik geleneklere dayanan ve Levski tarafından kurulan iç örgüt ağından güç alan bir eylemdir. Bu arada 19. yüzyılda biriken Bulgar deneyimini de göz ardı etmeyelim, ülkede riskli işlerden uzak durma taraftarı olan, belediyeler kurulmuştu, yerel idare organları çalışıyordu, yerel elit, iş adamları, büyük aileleri olan zenginler vardı. 1876’ya doğru Osmanlı İmparatorluğu iflas etmişti, Çerkezler yol kesiyor, kadınlara saldırıyor, har edip harman savuruyordu. Bu arada Levki ‘niç iç devrim örgütü, Bulgar Devrim Merkez Komitesi faaliyet gösteriyordu. Bunlar, ayaklanma fikrinin doğmasında ön koşuldu. Ayaklanma erken patladı, yayılamadı ve halk kitlelerini kucaklayamadı.
Soru: Devletin ekonomik bakıma zayıf olması, her gün meydana gelen cinayetler, yatırımcıların tehdit edilmesi, olgunlaşan uluslararası durum gibi birçok paralel olay var. Ne ki, havariler ortalıkta görünmüyorlar!
Yanıt:
Durum son derece farklı olsa da, bugünle paralellikler dahi gösterilebilir. Bu örnekleri bilinçli olarak seçtim. Bazı faklı yanlar da var. Örneğin, IV. Devrim İlinde yaşam düzeyi çok yüksekti ve halkın durumu sabitti. Bunları Dostoyevski’nin “Anılarında” da bulabiliyoruz. O, Rus askerlerin Bulgaristan’a girdiğinde, düne kadar toprak kölesi olan kendilerinden çok daha zengin, çok daha ileri olan, gelişmiş yerli halk bulduklarını yazıyor. Bu paraleller her bir bilinci uyandırıyor. Şimdi ben, bugün her şey yağlı ballı demek istemiyorum. Öyle değil kuşkusuz. Gizli gerginlikler sistemsiz hoşnutsuzluklara neden olabilir.
Görüyorsunuz işte, gönüllüler ve daha birçokları kendi başlarına hareket etmeye başladı. Tarih hakikatten hayat öğretmenidir. Nisan Ayaklanması gibi uzak bir geçmişte meydana geldiği gözle görülen bir olay bile, ciddi ciddi fikir yürütmemize vesile olabiliyor. 140. yıldönümün ulusal çapta işitilmemesi bu yüzden beni üzdü. Çünkü Nisan Ayaklanması olmasaydı Bulgar devleti olmayacaktı. Akademisyen K. Kosev’in son eserinde dediği gibi, Nisan Ayaklanması silahlı ve ruhsal olarak çarpışmayı kaybettiğimiz ama savaşı kazandığımız bir devrimdi. Olmasaydı, durum değişmeyecekti.
Soru: O zamandan bilinmeyen başka deliler var mı?
Yanıt:
Gürgovo’da toplanan ve başarılı olmasına Rusya’nın büyük ölçüde engel olduğu (Graf İgnatiev bu denemenin suya düşürülmesi için emir göndermiştir) 1875 Ayaklanmasının başarısızlığından ders alan Bulgar havariler toplantılarında tutanak tutmamıştır. Zahari Stoyanov devrim illerinin 4 olduğunu yazıyor, fakat ayaklanmanın hazırlıklarına katılanlar 5. ilin Sofya ve Makedonya olduğunu anlattılar. Razlog’da da ayaklanıyorlar. Fakat her yerde meydana gelen olaylar aynıdır, evler yakılıyor, insanlar dağ kamplarına çıkarılıyor. Her şeyi öğrenebilmiş olmasak da, bu ayaklanmanın bir halkın isyanı olduğunu ve genelde Koca Balkanın iki yamacında serbest bölgeler oluşturmak amacıyla alevlendiğini gözlüyoruz. Ayaklanmayı anlatan Zahari Stoyanov’un 4. cildi yazarken, zamansız hayata gözleri yumması da, gerekli materyalleri toplanan Birinci Ayaklanma İli’nin de gereği gibi anlatılamamasına neden oldu. O yörede olanlar, önem bakımından Güney Bulgaristan’daki hareketlenme kadar önemlidir. Belki de, Ayaklanmanın Kiril ve Metodiy Bayramı olan 11 Mayıs gününde patlak vermesi planlanmıştı. Koprivştitza’da erken başlaması ön planları karıştırmıştır, fakat gelişen olaylar Doğu bunalımının daha da derinleşmesi ve Bulgaristan’ın bağımsızlığına kavuşması için yeterli olmuştur.