İbrahim SOYTÜRK

Kimi insanlar vardır ki, zincirlerin ağırlığına o kadar alışmışlardır ki, özgürlüğü hayal bile edemezler. Köle olmayı seçenler, bir kafesin içinde yaşamayı güvenli bir liman sanırlar. Onlar için hürriyet bir tehdit, bir belirsizlik, bir bilinmezdedir.
Oysa gerçek özgürlük savaşçıları bilirler ki, zincirlerden kurtulmanın bedeli ağır olabilir; ama o bedel, insan ruhunun gerçek değerini ortaya çıkarır.

Köleliği seçenler, çoğu zaman farkında bile olmadan bu seçimi yaparlar. Konforun ve itaatin sıcak kucağına sığınarak, sorumluluklardan ve mücadeleden kaçarlar. Onlar için itaat etmek kolaydır; çünkü itaat etmek düşünmeyi gerektirmez. Onlar için zincirler rahattır; çünkü zincirler, mücadeleye gerek bırakmaz. Ancak, zincirlerin bir bedeli vardır:
İnsanlık onurunun ve ruhun özgürlüğünün kaybı.

Hürriyet için savaşanlar, bu konforu reddederler. Onlar bilirler ki, gerçek yaşam ancak özgürlükle mümkündür.
Özgürlük, insanın kendi kararlarını alabilme, kendi yolunu çizebilme gücüdür.
Ancak bu güç, sorumluluk ve cesaret gerektirir. Özgürlük savaşçıları, düşmanlarına karşı değil sadece, aynı zamanda kendi içlerindeki korkulara, tereddütlere ve zaaflara karşı da savaşırlar.

Köleliği seçenler, hürriyet savaşçılarının neden mücadele ettiğini anlayamazlar. Çünkü onlar, zincirlerinden kurtulmanın ne demek olduğunu hiç tatmamışlardır. Onlar için zincirler bir alışkanlık, bir normdur. Özgürlük savaşçılarıysa bu normlara meydan okuyanlardır. Onlar, sadece kendileri için değil, başkaları için de daha iyi bir dünya hayali kuran cesur ruhlardır.

Unutulmamalıdır ki, özgürlük, kendiliğinden gelmez. Özgürlük, mücadele ister, cesaret ister, fedakârlık ister.
Bu yüzden, hürriyet için savaşanlar, tarihin en onurlu sayfalarında yerlerini alırken, köleliği seçenler bu sayfaların sadece seyircisi olurlar.

Hür bir ruh, zincirlerin ağırlığını asla kabul etmez.

Ve hürriyeti anlayamayanlar, asla onun değerini bilemez.

Reklamlar