Rafet ULUTÜRK
Bundan 1300 yıl önce Doğu Avrupa’nın Kafkaslarla Volga Irmağı arasındaki bölgede Türkler “Hazar İmparatorluğu” adında büyük bir devlet kurmuşlardı. Bugün Cumhurbaşkanlığı forsundaki yedinci yıldız ve bayrak Hazar Kağanlığının bayrağıdır. Hazarlar Karadeniz’le Hazar Denizi arasında, önemli geçit niteliğinde bir yeri yurt seçmişlerdi.
Hazar Türk devleti Karadeniz’in kuzeyinde, Tuna nehrine kadar uzanan kısımdır.
Bugünkü Azerbaycan ve Ermenistan’da Hazar İmparatorluk topraklarının içindedir. Tarihte İlk Hazar Türklerinden söz eden Heredot’tur, o da bunlara yazılarında AK Hazar diye hitap eder. Ayrıca Grek yazısında AK Hazar ve Hazaroi diye yazılır.
ÇİN yazılarında TÜKKOİ KOZA diye geçer. Neden böyle anılır çünkü Çinlilerde R harfi yoktur. Dolayısı ile TÜK demekteler. Bizim Hazar dediğimize de KOZA demekteler.
Hazar diline benzeyen bir dil kullanan Bulgarların torunları
Ünlü Arap gezgini İbni Fadlan’ın bu Türklerin sakal bırakmadıklarını, ama uzun saç ve bıyıklarının olduğunu ve bazılarının çenelerinin altında küçük bir sakal bulunduğunu, savaşçı ve sert kişilikli olduklarını söylediğini, dillerinin de bilindiği kadarıyla Kıpçakça ya da Çuvaş lehçesi yani Türkçe olduğunu yazdığını görüyoruz. Bu dil bugün Özerk Çuvaş Cumhuriyeti’nde (Volga ile Sura arasında) hâlâ konuşulmaktadır. Günümüzde Çuvaşların, Hazar diline benzeyen bir dil kullanan Bulgarların torunları olduğuna inanılmaktadır.
Kesin olarak söyleyebileceğimiz tek şey, Hazarların “Türki” bir ulus olduğu ve Asya steplerinden koparak Batıya yöneldikleridir. Büyük Selçuklu Devletinin kurucusu Selçuk Bey’in babası da bir Hazar komutanıdır.
Hazar Denizi’nin adı da bu devletten gelmektedir.
Britanika’da tarih sahnesine çıkışını İsa’dan sonra 190 yıllarında taa -1100 yıllarına kadar 900 yıl Karadeniz’in kuzeyinde hükümdarlık sürdürdüler.
Bu Britanika’da şöyle yazıyor; Hazar İmparatorluğu egemenliğinin doruk noktasının en parlak dönemi 600-950 yılları arasında diye yazıyor.
Düşünebiliyor musunuz 350 yıl bu imparatorluğun doruk noktası sürüyor.
900 yıllık bir İmparatorluk ve dikkat edin bunun 350 yılı en parlak dönemi oluyor.
Dikkat ederseniz 900 yıllık bir imparatorluktan söz ediyoruz.
Yani Türk imparatorluklarından en çok süren Hazar İmparatorluğunu yeni yeni keşfediyoruz. Bu tarihi maalesef hala çocuklarımıza ulaştıramıyoruz.
HAZAR İMPARATORLUĞU
Kurucusu: Hazar Kağan
Başkenti: Semender, İtil
Dili: Göktürkçe
Devlet Başkanı: Kağan
Hazarlar, İdil kıyıları ve Kırım yarımadası arasında imparatorluk kuran bir Türk boyudur. Hazarların, Batı Hun Devleti’nin yıkıntıları üzerinde devlet kurdukları, Göktürk İmparatorluğu’nun batı kolu olarak gelişme gösterdikleri, Göktürkler ile eş kaynaktan geldikleri anlaşıldı. Türk adını almaları da bu yüzdendir.
(190-1100) Başkentleri İdil Volga nehri üzerlerinde kurulmuştur.
Arşivlerde Bizans Hazar ilişkilerini yazılarını görüyoruz.
Kentler: Hazarların ilk başkenti Balancar’dı, Verkhneye Chir-Yurt arkeolojik sitesi ile bilinir. 720’lerde Hazarların başkenti Samandar oldu. Kuzey Kafkasların kıyılarına yakın, güzel bahçeleri ve üzüm bağları ile meşrudur. 750’de başkent Volga Irmağın kenarında olan İdil’e geçti.
Ortaçağlarda “İtil” Volga Irmağı diye bilinirdi. İtil en az 200 sene daha Hazarların başkentiydi. Hazarların büyük ticaret merkezi olan Hazara, başkent İdil’e yakındı. 10’uncu asrın başında Hazaran-İtil’in nufüsün çoğu Müslüman ve Musevi ve az sayıda Hıristiyan vardı. Başkent’te çok Cami vardı.
Yakında olan adada Kağanın sarayı vardı. Bu ada etrafı çember halindeydi, kış vaktinde Hazarlar başkentte kalıyordu, ilkbahar ve yaz vaktinde etrafında olan bozkırlarda tarla sürerler idi.
Ukrayna’nın başkenti Kiev, Hazarlar tarafından kuruldu. Kiev Türkçe ‘ye ait bir kelimedir (Kuyu Ev). Musevi Hazar topluluğu Kiev’de yaşıyordu. Musevi Hazar topluluğun diğer yaşadığı kentler Çerson, Kerç, Feodosya, Fanagorya ve Sari Kaleydi.
Bu kentlerin yöneticileri çoğu zaman Musevilerdi.
834’de Don ırmağında önemli bir kale kuruldu.
Bu kale Bizans ve Hazarlar ile beraber kuruldu, kuruluşunda Bizans mühendis Petronas Kamateros hizmette bulundu.
Teşkilatlanma Yönetim şekli: Hazarların devlet teşkilâtında, çifte krallık düzeni uygulanıyordu. Devlet başkanı olan hakan, doğrudan doğruya devlet işlerine karışmıyor, devleti sembolik olarak temsil ediyordu. İdare, onun nâibi olan Hakanbeh’in elinde bulunuyordu. Ancak, Hakanbehi değiştirmek, görevinden almak, her zaman, asıl hakanın yetkileri arasındaydı.
Buna karşılık, orduları, ülkeyi yöneten, savaş açabilen, Hakanbeh idi. Vilâyetlerle ilgili işler, memleketin adalet ve iç işleri de onların elindeydi.
Büyük hakan da denilen asıl hakanın saltanat süresi, kırk yılı aşamazdı.
Bu süre içinde hakan, kendiliğinden ölmezse, maiyeti “bunadı”, “aklı azaldı” gerekçesiyle onu kendi elleriyle öldürürlerdi. Hakan, düşmana karşı giden ordudan kaçıp dönenleri cezalandırır, ordu savaşta yenilirse, Hakanbeh’in gözleri önünde, onun kadın ve çocuklarıyla mallarını başkalarına dağıtırdı. Hakanbehlere, tarkan, yabgu da denilirdi.
Uygarlık ve ticaret:
Hazarların başlıca ürünleri pirinç ve balıktı. Ayrıca Hazarlarda arpa, buğday, karpuz, kenevir ve salatalık üretilirdi. Volga Irmağın etrafındaki bölgeler çok verimliydi, Hazarlarda az yağmur olduğu için bu bölge çok önemliydi. Kürk ihtiyaçlarını karşılamak için tilki, tavşan ve kunduz avlanıyordu.
Hazar İmparatorluğu Avrupa ve Asya’yı bağlayan önemli ticari yoldu. Misal olarak, “İpek Yolu” Çin, Orta Asya ve Avrupa için önemliydi. Hazar ticari yollarında ipek, kürk, balmumu, bal, mücevherat, gümüş eşya, madeni para ve baharat ticareti yapılıyordu. Pers’in Musevi Radhanit işadamları İdil’den geçerek batı Avrupa, Çin ve diğer ülkelere girdiler. İpek Yolu ticaretinden İranlı-Pers Sogdan’larda yararlandı, lisanları ve alfabeleri Türkler arasında kullanıldı. Hazarlar Horosan (kuzey batı Özbekistan), Volga Bulgar ve Pers ile ticari ilişkiler kurdular.
Hazarların çifte kraliyet sisteminde, Kağan üstün liderdi ve Bey siviller arasında liderdi. Kağanlar Türklerin Asena ailesinden geliyordu, ortaçağın başlangıcında diğer Orta Asya devletlerine Kağanlar vermişlerdir. Hazar Kağanları Bizans, Abbas, Macar ve Ermeni liderler ile ilişki kurdular. Bir miktarda Hazar Kağanları Hazarların dinine etki oldular, yine de diğer dinlere tolerans gösterdiler, Kağanlar Musevi dinini kabul ettikleri zaman Hıristiyan Rumlar, putperest Slav ve Pers-İranli Müslümanlar egemenliklerinde kalıyorlardı. Başkentlerinde Hazarlar yedi kişi ile yüksek mahkeme kurdular, her dinin temsilcisi vardı (çağdaş Arap tarihe göre, Hazarlar Tevrat ile hüküm gördüler, içeride başka kavimler diğer kanunlar ile hüküm gördü).
589 yılları Pers ile Bizans savaşları başlıyor
Bizans, 589 yıllarında Pers İmparatorluğu ile savaşıyor.
İşte o yıllarda dünyaya önemli bir şeyler olacak. Müslümanların Peygamberi gelecek.
Bu savaş 30 yıl sürecektir.
Bu savaşta bir taraftan Persler-İran tüm Anadolu’yu kılıçtan geçirir. Ardından Bizans onları Mezopotamyaya kadar kovalar. Bu esnada bu topraklarda yaşayan birçok kişi kılıçtan geçirilir. Bir taraftan Persliler diğer taraftan Bizans. Böylece çok defa bu bölgelerde kan gövdeyi götürür bu Anadolu topraklarında. Bu savaş aralarında 30-40 yıl devam eder.
Bizans tek tanrıya inanıyordu İran ise ateşe tapıyordu.
İşte ilginç olan burada. Bizans, Pers’e yenildikten sonra Hazar Türkleri ile ittifak yapıyor.
O dönemde Hazar İmparatorlu herhangi bir semavi dine bağlı değil, Onlar Şamanlar.
Hıristiyan Bizans, Şaman Hazara’lar ile birlikte Perslere Ateşe tapanlara karşı ittifak yaparlar. Bu ittifakta birkaç yüz yıl sürer.
Bu yıllar içerisinde neler olur bir bakalım;
704 yılında ikinci Jüstinyan tahta çıkacak olan Bizans imparatorunun prensi Hazar İmparatorunun kızı ile evlenir. Hazar İmparatorunun kızı Bizans’a gelin gider. Bizans tahtına kraliçe olarak çıkar. Yani Hazar Türkü Kraliçe olur. Vaftiz olur Hıristiyanlığı kabul eder ve TEODORA adını alır. Bizans İmparatorluğunda bir Hazara’lı Kraliçe tahtına oturmuş olur.
Bu kraliçenin kardeşi de vardır ve onun ismi ise Orhan.
Hazar İmparatorunun bir de oğlu var, adı Orhan. Hazar İmparatorunun oğlu Orhan 708 yılında Bizans imparatorluğunun Erzurum Valiliğine atanır.
Takvim 741 yılına geldiğinde yine bir Hazar Türkü Kraliçe olur.
Bu defa Bizans İmparatoru Konstantin Hazar imparatorunun Çiçek isminde bir kızı ile evlenir. Bizans imparatorluğunda ikinci defa Hazar Türkleri’nden İmparatorun kızı Kraliçe olarak koltuğa oturmuş olur. Daha sonra Kraliçe Çiçek adına Bizans paraları bastırılır. Bizans İmparatoru III. Leo, oğlu V. Konstantin’i Hazar kağanı Bihar’ın (sonradan İrene adıyla vaftiz edilecek) kızı olan “Çiçek” ile evlendirmiştir. Bu evlilikten doğan IV. Leo Hazar, 25 Mart 775’te tahta çıkmıştır.
Bu Hazara’lıların kızı Çiçek Bizans’ta bir moda yaratır.
Onun giysilerine herkes hayran kalır ve Hazar kızının adında Çiçek modası olarak da anılmaya başlanır. Tüm o dönemin sosyeteleri bu kızımızı taklit ederler. Bu çiçek modası da 100 yıllarca sürer. Çiçek vaftiz olduğunda İrena ismini alır. Onun oğlu 4.Leo hatta Bizans kayıtlarında Hazar Leo diye geçer.
775 ile 780 yılları arasında Hazar Türk’ü LEO Bizans İmparatoru olur.
Yani düşünün bir tarafta Hazar Türk İmparatoru var diğer tarafta da Bizans’ın başında Hazar Türkü Bizans İmparatorudur.
Daha sonraki yıllarda TÜRK BARDAN Bizans’a İmparator seçilir.
Yani 803 yılında tarih sayfalarında Türk BARDAN Bizans kayıtlarında Bizans ordusu tarafından İmparator olarak seçilir. Kayıtlarda TÜRKOİ BARDAN olarak geçmektedir. O dönemde Bizans İmparatorluğunda Genel Kurmay Başkanı da Hazar Türklerindendir.
Fakat Hazar TÜRK’Ü bu TÜRK BARDAN’ı İmparator olmayı rededer. Daha 803 yıllarında HAZAR TÜRK’Ü BARDAN “Ben darbeyle o koltuğa oturmam der.” Ve İmparator koltuğunu rededer. Bunu tüm Tarihçiler bilir ve hala hayretle anarlar ve o Dürüst Bardan diye tarih kitaplarında yerini alır. Bir düşünün yıl 803, o demokrasi dersi verir dünyaya. Askeri gücü kullanarak İmparator olmadı diye, İmparatorluğu redetti diye. Bu o zamana göre çok büyük bir olaydır. İşte gördüğünüz gibi Hazar Türk İmparatoru öyle eften püften bir İmparatorluk olmadığı ortadadır. Yıllardır Kraliçe, Vali ve İmparatorluklar yapmışlar.
Hazarların Museviliği kabul etmesi tarihin kırılma noktasıdır.
Yani bu imparatorlukta tüm Türklerde olduğu gibi, geleneksel Türk hoşgörüsü görülmektedir. Bu Hazar Türk İmparatorluğunun içerisinde başka dinlerden insanlar da vardır. İmparatorluğun içerisinde Müslüman olmuş unsurlarda vardır, yine burada Hıristiyanlar da vardır. Musevilerde Bizans’tan kaçanlar Hazar Türk imparatorluğuna sınmışlardır.
Hazar İmparatorluğu 700’li yıllarda siyasi olarak Musevili seçiyor.
Şöyle bir özetlemeye çalışalım;
O dönemde bir taraftan Arap saldırıları (Müslümanlar) var bunlar dinsiz kitapsız diye üzerlerine geliyorlar yani saldırıyorlar. Tabi bu arada Hazar Türk İmparatorluğu Şaman’dırlar. Yani o zamanlar herhangi bir semavi dine bağlı değillerdir.
Şaman dininde vahi kitapları olmadığı için kitapsız diyorlarmış.
Diğer taraftan da Bizans sıkıştırıyor Hıristiyan olması için. Bizanslılar Hazara’lara Araplar size dinsiz diye saldırıyorlar gel Bizans’a Hıristiyan ol sizin de kitaplı bir dinin olsun diye Hazara’lıları kendine çekmeye çalışıyor.
Hazar Türk İmparatoru da Bizans imparatoruna bu 3 dinin Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık konusunda en bilgili din adamlarını getirin beni ikna etsinler der.
Dediğini yaparlar 3 din adamı heyet olarak ziyaretine gelirler. Hazar Türk İmparatoru da beni ikna edin birinizin dininize geçeceğim diyor.
Toplantının sonucunda Hazar imparatoru şunları söylüyor.
Araplara ve Hıristiyanlara sizin her ikinizin dininde de daha eski olan Musevi dinine ikinizde karşı değilsiniz dimi der. Onlarda evet derler. Bu sebeple ben en eski din olan Musevi dinini seçiyorum der. Bu tarihten sonra da siyasi olarak Musevi dinine geçmiş olurlar.
O andan itibaren ona yönlendirilen kitapsızsın sözlerini böylece silmiş oluyor.
Üstelikte ikisine de (Araplar-Bizans) eşit uzaklıkta kalmış oluyor ve böylece siyasi bir tercihini yapmış oluyor. Dini bir tercih değil siyasi bir tercih yapıyor.
Bu şu demek değil Hazar Türk İmparatorluğunun bünyesinde yaşayan hepsi Musevi oluyor değil yani burada birçok dinden insan bulunuyor. Çünkü İmparatorluk demek çok uluslu demektir. Bildiğiniz gibi çok uluslu toplumda İmparatorluk sözcüğü kullanılır. Hazar Türk İmparatorluğunun yaşadığı coğrafya Tuna’dan Volga’ya, Hazar Denizine dayanan bölgedir.
Ayrıca Hazar Türkleri ahşap temelli bir toplumlardır. Türkler beklide yaşadıkları bölgelerden dolayı ahşaba çok önem veriyor olabilirler. Hazar Türklerinin yaptıkları işlerin büyük çoğunluğu ahşaptandır. Yazılarını da ahşap üzerine oyma yapıyorlar. O yazılar ayrıca mezar taşlarında da bulunmaktadır, bunun dışında metal bardaklarda, çanaklarda ve diğer eşyalarda da yazılar vardır. Bu bulgular arkeologlar tarafından da ilan edilmiştir.
Birde Yahudilerin kendi ansiklopedilerine bakalım ne yazıyor;
Yahudi ansiklopedisi 1901 yılında Hazar maddesi:
“Türk kökenli bir halktır” diye başlıyor. Yani Türklüğü kabul etmiş oluyor. Devam ediyor “Egemen ulus olan Hazarların hem Kağanları hem de halkı Musevi oldu fakat Hazarya da yaşayan diğer halklar kendi dinlerinde kaldılar”.
Yani bugün Aşkenazilerin büyük çoğunluğu Hazar Türküdür. Hazar İmparatorluğu dağıldıktan sonra onlar Doğu Avrupa ülkelerine yayıldılar. Hazar Kağanlığı yıkıldıktan sonra batıya göç eden Hazarlar, Almanya başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerine yerleştiler. Aşkenaz Yahudileri olarak anıldılar.
Fransız klasikleri, Nutuklar ve konferanslar adlı Ernas Renan’ın kitabında
YAHUDİLER ırk mıdır din midir? Diye bir başlık atmış.
Ne demişti o kitabına bir bakalım: “Din değiştirmeleri hakkında tarihi bilgilere sahip olduğumuz Hazarların YAHUDİLİĞE dönmeleri. Bugün hemen hemen bütün güney Rusya’yı kaplayan Hazarlar ülkesi Şarlman devrinde YAHUDİLİĞİ kabul etti. Güney Rusya Karaimleri ve 8.y.y. itibaren içinde TOKTAMIŞ gibi Tatar ve TÜRK adlarına rastlanan Kırım İbrani kitabeleri tarihi olayla ilgilidirler. Cetleri yani ataları, Filistinli olan bir YAHUDİ İbrani Levi veya Yakub adını alacak yerde hiç TOKTAMIŞ adını alır mıydı? Şüphesiz hayır.
Bu TOKTAMIŞ Yahudiliğe dönmüş bir Tatar ya da Nogay’dır veya bu gibi bir kimsenin oğludur. Hazar ülkesinin Yahudiliğe geçmesi olayının Tuna ve Güney Rusya memleketlerinde oturanların Yahudilik ile KÖKENİ meselesinde büyük bir önemi vardır. Bu bölgeler ırk bakımından Yahudilik ile hiç ilgisi olmayan Yahudi barındırmaktadır. Her halde hususi bir sebep ırk bakımından Yahudi olmayan birçok insanın Yahudiliğe geçmesine yol açmıştır. ”
Ayrıca yazar Yahudilerin ırk birliği içermediğini tespitini yapmıştır.
Örnek olarak da Hazar Türklerinin Museviliği göstermiştir gördüğünüz gibi.
İkinci örnek; İsrail’de ZENCİ MUSEVİLER var. Bu nasıl oluyor o zaman diye bizde soruyoruz. Bu arada İsrail devleti bu ZENCİLERİ Musevi olarak kabul ediyor.
Irk mı Din mi o bizi ilgilendirmez onu okuyan okuyucularımız kararını verir.
Bizi ilgilendiren Karadeniz’in kuzeyinden taa Tuna’dan başlayarak Hazar Denizine kadar büyük bir alanda yaşadıkları.
Kafkasya’yı da içine kaplayan doğu Karadeniz’i de içine alan büyük bir bölgede 900 yıl Hazar Türk İmparatorluğunun yaşamasıdır. Ayrıca orada en parlak dönemleri 350 yıl sürmesidir. O dönem İran imparatorluğuna Bizans uygarlığına ve İmparatorluğuna denk bir imparatorluk olmuştur. Hatta Bizans’ta yönetsel (iki defa İmparator) ağırlığı elde etmiş olan bir Türk devletinin 900 yıl hüküm sürmüş olmasıdır. İşte bizi ilgilendiren de budur.
Bizi asıl ilgilendiren diğer taraftan daha ilginç olanı da Osmanlılar tarafından bilinmiyor ve Osmanlı tarihinde bu Hazar İmparatorluğundan hiç bahsetmemeleridir.
Bunları hiçbir kitapta maalesef rastlamadık, işte bu aslında çok önemli.
Neden? Müslüman olmadıkları için mi? Neden Osmanlı bunları hiç yazmadı?
Acaba Selçuklu İmparatorluğu HAZAR İMPARATORLUĞUNDAN sonra devam eden Türk İmparatorluğu ortaya çıkacak diye mi? Yoksa Hazar’ı yok eden Selçukluyu mu kurdu? Yani sorular çok ama cevap pek yok.
Peki, Neden Osmanlı tarihinde bunlardan bahsedilmiyor?
Müslümanlık deseniz Arapların basınına bir bakalım;
840 yılında “Arapların istihbarat kitabı” diye bir kitap yazılır. Bu kitabın yazarı İbn Hurdazbin’dir “Yollar ve Ülkeler Kitabı” kitabın adı.
İbn Hurdazbin kim odlunu soran olursa o dönemki Halifenin istihbarat şefidir. Bu kitapta istihbarat kitabı olarak geçer. Bu kitap Hazar Türklerine yer vermiştir.
850 yılında Ya’kubi nin “Ülkeler Kitabı” isminde kitabında da Hazarlılardan bahseder.
925 yılında Mesudinin kitabı “MURÜC EZ-ZEHEB” kitabında Hazarlardan söz ediyor.
950 yılında İbn Fazlan da Seyahatnamesi kitabında Hazarya’yı görmüş ve kitabında anlatıyor.
980 yıllarında Hudüdü’l – “Âlem kitabında” o da bahseder Hazar Türk İmparatorluğundan.
1120 yıllarında İspanyol Endülüs Müslüman’ı “GırnatiSeyahatnamesi” kitabında Hazar Türk İmparatorluğuna yer vermiştir.
Bunlar Arap yazarlarından bizim bulduklarımız. Daha başka kitaplar da olabilir.
948 yılında Bizans İmparatoru olan Constanine Porrhyrogenitus Hazar Türk İmparatorluğundan bahseder. Kitabında ise Hazar Türklerine özel yer ayrılmıştır. Hazar Türklerini nasıl yeneriz nasıl yok ederiz, konusunda kafa patlatmış. Ayrıca kitabında ileriye yönelik Ruslar’ı Hıristiyan yapalım Peçenekleri kışkırtıp Hazar Türklerinin üzerine salalım. Kısaca kitapta Hazar Türk İmparatorluğunu nasıl yok edebiliriz konusunda düşünceleri ve stratejilerine yer verilmiştir.
1000 yıllarında Grek kaynaklarından Jons SKYLİZE kitabında yine Hazar Türk İmparatorluğundan söz etmektedir. Bunlardan ortaya şu çıkıyor; Ruslar pagan iken çok tanrıcı iken Bizans Rusları Hıristiyanlığa çekiyor ve Rusları Hıristiyan yapmayı başardıktan sonra onlarla ittifak yaparak Hazar Türk İmparatorluğuna birlikte saldırıyor. İşte bu saldırılar sonucu bir taraftan Araplar diğer taraftan Bizans ile birlikte Rusların saldırıları Hazar Türk İmparatorluğunun sonunu getiriyor.
Hazar Türk İmparatorluğu sonu göründüğünde dağlıyorlar.
Hazarlara bu saldırılar sonucunda bir kısım Hazara Türk’ü güneye gidiyor ve Müslüman oluyor. Bir kısmı doğu Avrupa’ya geçiyor ve bunlar Musevi dinini koruyorlar.
Bir kısmı da Rusya altında yaşamayı sürdürüyor.
Büyük çoğunluğu Musevi olarak bu günkü Kırım yarımadasında kalıyorlar.
İşte böylece Hazar Türk İmparatorluğu üçe bölünüyor.
İlginç olan Hazar Türk İmparatorluğunun parçalanması dönemlerinde Selçuklu İmparatorluğunun ortaya çıkma yılıdır. Bunlar tesadüf müdür?
Bunu tekrar bir düşünmenizi istiyorum. Bu nasıl öyle denk düşüyor?
Acaba Hazar Türklerinin dağılmasında onların bir dâhili var mı?
Yoksa Selçukluların ortaya çıkması ile Hazar Türk İmparatorluğunun dağılması arasında bir ilişki mi var?
Yoksa Selçuklular Hazar Türk İmparatorluğundan ayrılıp güneye inenler mi?
Bu konuda Andrew Charles Spencer Peacock tarafından bir kitap yazılmış ve akademik olarak bu soruları yanıtlamıştır. Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu kitabında yeni bir yorum olarak yanıtlar.
Selçukluların Atası DUKAK Hazar İmparatorluğunda bir askeri şef iken Hazar İmparatorunun yanlış bir kararına karşı geliyor ve Hazar Türk İmparatoru arasında ciddi şekilde çatışma çıkıyor. DUKAK’ın vefatından sonra oğlu Selçuk onun yerini aldı. Fakat Hazar İmparatoru kin güttüğü ve Selçuklular’dan intikam almaya çalıştığını için Selçuk Bey kendi obasını toplayıp güneye gidiyor. Kitapda bu bilgiler yer almaktadır.
Arap kaynaklarında olan kitaplar bunlar.
Selçuklu devletinin haberlerinin yer aldığı “AHBARÜ D-DEVLETİ S SELÇUKİYE” kitabına bir bakalım:
Selçuklunun kurucusu, Selçuk Beyin oğullarının adları;
MUSA, 2. MİKAİL, 3.İSRAİL ve 3. DAVUT.
Gördüğünüz gibi bu isimlerin hepsi Tevrat’tan alan isimlerdir.
Yani Selçuklular da Hazar İmparatorluğundan ayrılan Hazar Türklerinin kurduğu bir devlet mi? İşte bu düşündürücü veriler üzerine yazılmış bir kitaptır. Selçuklu ve Osmanlı’da bu konu hiç yazılıp çizilmemiş. Hazar Türk İmparatorluğu ile ilgili yayınlar ancak Cumhuriyetten sonra gündeme geliyor.
1930 yılında “Türk Tarihin ana hatları” kitabında da geçmektedir.
Bu kitapta Hazar Devleti 620-1055 tarihleri verilmiştir.
Birinci Türk Tarih Kurultayı 1932 yılında Afet hanımın sunumunda Hazar İmparatorluğu anılmaktadır. Bu bildiri Cumhuriyet gazetesinde tam sayfa olarak yayınlanmıştır.
Kongre sonrası bu bildiriler gazetelerde yayınlanıyor yani halk bilinçlendiriliyor.
1932 yılında Liselerde Tarih kitabında Hazar Türkleri tarihi yer alıyor.
Bu kitapta HAZAR – TÜRK DEVLETİ (602-1016) diye geçiyor.
Bütün dünyanın haberdar olduğu Hazar Türkleri Atatürk’ün sayesinde tekrar Türkiye’de yaşayan Türkler de haberdar olmuş oluyor.
Kara Şemsi Reşit Saffet’in “Hazar Türkleri Avrupa Devleti” kitabı 1934 yayınlanmış. Bu kitapçıkta İstanbul’da 1934 yılında Türkiye’deki Musevi’lere verilen bir konferanstan konuşmalar yer almaktadır.
Onların Amikal adlı dostluk cemiyetinden, Lozan’ı imzalayanlardan, delegelerimizden biri olan Reşat Bey Türkiye’deki Musevilere, Fransızca konuşmakta olan ve bu nedenle dil birliğini baltalamakta olan Musevi cemaatine bir konferans veriyor. İşte bu konferansın tutanağı bu 50 sayfalık kitapta yayınlanmıştır.
Ne diyor burada özet olarak;
“Dünyadaki Musevilerin ancak çok küçücük bir bölümü İbrani, İsrail oğlu Sami kökenlidir”. Devam ediyor “Bunların %90 Hazar Türk kökenlidir. Hazarların tarihini anlatıyor onların dünyaya dağılışını anlatıyor. İstediği tek şey var Türkiye’desiniz Türkçe konuşacaksınız bu sizin onurunuzdur. Türkiye’de Fransızca konuşmak yakışıksızdır İbranice konuşsan anlarım ama Fransızca ne demek. Biz nasıl yurttaş olacağız”. diyor.
Bu bilgileri direk yurttaşlarına veriyor ve o tarihten sonra yurttaşlarımız Türkçe konuşmayı yazmanın önemini anlıyorlar ve kendilerine Türk yerine saymanın yabancı bir şey olmadığını söylüyor. O günden sonra ikna oluyorlar ve Türkçe okuma yazmaya başlıyorlar.
Bu tarihten sonra Avrupa’da Hitler iktidara geliyor. Avrupa’da Musevilere karşı soykırım meselesi güdülüyor. Doğu Avrupa’da Musevilerin kökenleri zaten Kırım, Ukrayna’daki Hazar Türkleridir. İşte gaz odalarında can veren katledilen milyonlarca Musevi aslında Hazar Türkleriydi. Hitler döneminde Yahudi Soykırımı diye bilinen, aslında dinen Musevi Yahudi ama ırkken Hazar Türk kökenli olanlara uygulanmış soykırımdır.
Cengiz Özakıncı’nın “Derin Yahudi Siyon-Türk Zelda” kitabında bunlar ayrıntılı olarak işlenmiştir. Dünyanın Yahudi Soykırımı aslında Türk Soykırımıdır. On üçüncü kabile kitabını okuduktan sonra görüyorsunuz ki Amerika’da Türk soyadlı Musevi ve Hıristiyan olduğu ortaya çıkıyor. Örnekler Avram Türk, Abraham Türk, Solomon Türk vs. Amerika’da isimlerden bir araştırmada, TÜRK SOYADI 45 SAYFA her sayfada 150 civarında isim vardır.
Araştırmalarda Amerika’da Sadece SOY İSMİ TÜRK olan 680 bin kişi olduğu ortaya çıktı.
Ayrıca Kaan – Kagan soy isminde 150 bine yakın kişi vardır.
Kaplan soy isimli 400 bin civarında, İbranice Hazara’lara Kuzara soy isimli 100 bin kişi civarında olduğu görülmüştür.
Sadece Amerika’da bu üç soy isim taşıyan kişiler 1 milyonun üzerindedir.
Soy ismi Türk olanlardan bir araya gelerek forum oluşturuluyor ve kendi aralarında DNA testi yapılıyor ve hepsi %100 Türk çıkıyor.
Bunları da Amerika’da kendileri bir araya gelerek yaparlar. Daha bilinmeyen neler var. İşte bunlar hepsi Hazara Türkü burada dine bakmadan dünyada tüm TÜRKLERİ bir çatı altına toplamalıyız ve birlikte dünya yönetiminde söz sahibi olmalıyız. Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi çözer sözü burada geçerli olandır.
Bu gerçekleri BÜYÜK TÜRKİYE’yi yönetenler çok iyi görmelidirler, devlet dairelerinde uyuyanlara artık bu kış uykularından uyanmalıdırlar. Bizi geride bırakan yabancılar değil bu devleti temsil eden maaşlarını alan devlet memurları olduğunu iyi bilmeliyiz. Bu yeni dünya oluşumunda devlet işleri ehline verilmelidir. Yoksa aynı hamam aynı tas devam edecektir. Yeter artık yeni dünya düzeninde önümüzde altın fırsatı sadece görmek değil bu fırsatı çok iyi değerlendirmeliyiz. Dünya’da Türkler her yerde, yeter ki “EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN…” sloganını hayata geçirsin.
Avrupa’ya da bir bakmak gerekir, orada ne kadar Türk var hatta tüm dünyayı tekrar araştırmalıyız.
BUGÜN TÜRKİYE CUMHURİYETİ YÖNETİCİLERİ BUNLARI BİR ARAYA TOPLYARAK LOBİ GRUBU OLMASI İÇİN HAZIRLAMASI GEREKİR. ÇOK EKSTRADAN BİR ŞEY YAPMALARINA GEREK YOK. SADECE GÖREVİNİ YAPSINLAR YETER. YANİ MAAŞLARINI HAK ETSİNLER.
DEVLET GÖREVLİLERE DUYURULUR.
En iyi milliyetçi kendi işini en güzel yapan en iyi yapandır,
Güzel slogan atan değil Millete Halkına en iyi hizmet edendir.
En iyi ümmetçide dinini en iyi konuşan değil Dinini güzel yaşayandır.
BU ATASÖZLERİMİZİ HAYATIMIZA SOKALIM. ÇÜNKÜ BUNLAR SADECE EVİMİZİN KÖŞELERİNDE ÇERÇEVELERDE KÖŞELERİ SÜSLEMEK İÇİN DEĞİLDİR.
Bizans’ta ikona kırıcılık akımı olmuştur. İkona kırıcılık dönemi Hazar Prensesi ÇİÇEK–İRENA o koltukta otururken yaşanıyor. Musevilikte bildiğiniz gibi tasvir günahtır. Bizim Müslümanlıkta da öyledir. İşte buradan da ortaya çıkmaktadır.
Saygılarımla,