Tarih: 29 Mayıs 2018
Yazan: Neriman E.KALYONCUOĞLU
Konu: 1989 Mayıs Ayaklanması destanımızı henüz yazamadık.
1989 Mayıs ayaklanmamız “Ben, Başka bir Millettenim!” kavgasıydı.
Osmanlı ümmetinde yaşayan, dini Hıristiyan olduğundan dolayı Hz. Muhammet ümmetinden oluşlarını kabul etmeyen, Bulgarlarla milletimizin kimlik kavgasıydı bizimki! Bulgarlar Türk olsalar bile, milli kimliğin yarısı olan din, bizi Müslüman ve Hıristiyan olarak birbirimizden uzaklaştırdı. Devam eden ayrışımı, Bulgar devleti isim değiştirmekle, Bulgarca dışında yerli azınlıkların dillerini, sanatını, edebiyatını, kültürünü yasaklamakla, cami kapatmakla ve daha birçok kısıtlayıcı uygulamalarla kendi lehinde değiştirmeye ve külünü savurmaya çalıştı.
Ümmet, Bulgaristan Türklüğünde erkek ismi olarak yaşıyor. İlgilenenler büyük bir insanlık mahşeri olduğunu yeni öğrendiler. Şimdi yerini TÜRK DÜNYASI alıyor izlenimi doğdu. BULTÜRK Genel Başkanı Rafet Ulutürk’ün 20 yıldan beri süregelen çabalarıyla Bulgaristan Müslümanları da TÜRK DÜNYSINDAN bir halka olma kavgası verdi.
Bugün anlamlı olan sorun şudur. “Dünya Türk dolu, birazı da Bulgar olsa, ne olacak?” “Eti senin, kemiği benim!” “Müslümanlığı söküp alsak, Türklükten ne kalır?” vs. vs. gibi bizi, Müslümanlık ve Türklük birbirine tesadüfen yapışmış iki parça olarak anlatan, gösteren, bu görüşü kafalara aşılamaya çalışan aşama arkada kaldı mı? Cevabım: Kalmadı!
Bulgar milli devletinin ümmeti reddeden dünya görüşünün Fransız Devriminden (1796) mi? Amerikan İç Savaşından mı? Yoksa 1878 Berlin Konferans masasından mı geldiğini söylemekte zorlanıyorum. Ne var ki, Rus ve Slav Panislamizm’inden geldiğini biliyorum, çünkü Pan-Slavizmin özünde olan modernleşme ve ulusallaşmada temel olan, öncü olan her milletin ötekileri kendi bünyesine çekerek özümsemesidir. Bunun anlamında gizlenen, biz cahil ve yoksul, kör ve bahtsız kaldıkça, yok edilmemiz yolu daha da genişliyor.
Osmanlı’nın buna cevabı Osmanlılık ve İslamcılık oldu. Onun, devletini yaşatma ümitleri sönmemişti.
1878’le başlayan Bulgar kimliğinden devlet yaratma ve paralelinde Türk kimliğini de ümmet dışı bırakma ve parçalama süreci şiirimize uzun süre yansımadı. O günlerden günümüze, elde kalem sürekli yaratan ozan ve şairlerimizden kalan destanlar değil ufak ufak kırıntılardı. Kum içinde şakıyan altın tanecikleri gibiydi onlar. Sanki hiç biri, Osmanlı gibi büyük bir çınarın kökünden veya gölgesinden farklı bir dünya yeşereceğine inanmıyordu.
1861’de kapılarını açan İstanbul “Robert Kolej”e kayıt yaptıran Müslüman olmayan, ama ümmetten öğrencilere, ümmetin ne olduğunu öğretmeye İngiltere ve Amerika’dan gelen misyoner gelen eğitmen ve öğretmenlerin bir tek ödevi vardı: öğrencilerin dünya görüşünü değiştirmek. Bu da, milletin din ekseninde tanımlanması; Kavimin kan bağı, akrabalık-kabile ilişkisi ekseninde tanımlanması ve ırkın da cins ekseninde tanımlanmasıydı. Bulgaristan Müslümanları arasında ümmet ile millet aynı anlamda kullanıldı. Irk üstünlüğüne hayat hakkı tanındı. Dedelerimizin dünya görüşünde bu konuda ikilik yoktu, çünkü millet, ümmet ve kavim kavramlarının üçü de Kuran’da vardı.
Bulgar Prensliğinde yaşayan Bulgarların farklık kimlik sahibi oldukları fikri, Fransızca olan “nation” (millet)- “Bulgarska natsiya” (Bulgar Milleti) kavramlarıyla Robert Kolej’de, Odesa, Kiev, vb. Merkezlerde yetişen, Osmanlı devlerini dağıtmak ve Bulgarları ondan kopmak için savaşımı örgütleyecek komitacı-haydut hazırlığı gören aydınlara yüklendi. Lüben Karavelov ve Hristo Botev gibi Bulgar milli yazar, şair ve fikir adamlarının işlediği MİLLİ BİLİNÇ VE İRADE konusu bu oldu. Aşılanan ideolojinin içinde İslam ümmetini, Osmanlı İslam devletini, Müslümanlığı, Müslüman yaşam tarzını, iman ve inancını kesinlikle ve ebediyen reddedip, bunlara hayat hakkı tanımamak vardı. İlk büyük yaralar “93 Harbi”, Plevne Savaşı’nda (1877-78) alındı. Büyük sayıda cami, mescit, okul, kale ve konak harap oldu, ümmet sarsıldı, ruhu taşıyan Müslüman kanaat önderleri dağıldı. Aydınlar öldürüldü, kovuldular. Üstüne üstelik MİLLİ FİKİR fikirle uyanıp yeşermek Osmanlıda yasaktı. Bulgaristan’da yaşayan Müslümanların umudunda Osmanlı’ya dönüş canlıydı.
Bulgar Prensliğinde “Rumeli Müslüman Kavmi”, “Balkan Müslüman Kavmi”, Bulgaristan Türkleri Kavmi” veya bunlara benzer Bulgaristan’da yaşayan Müslümanları birleştirici kavm oluşamadı. 1908’deGenç Türkler Devriminden ve II. Meşrutiyetin ilanından sonra millet/milliyet kavramları ve Bulgaristan Türklerinde büyük Türk milletinden olan bir parça oldukları bilinci biçimlenmeye başladı. Millet, kavimde farklı olduğu gibi, din de değildi. Bulgar Prensliğine yaşayan Müslümanların hepsinin Türk olduğu bilincine yürümesi bir zihniyet değişikliği demekti. Hele Türkten Müslüman, Müslümandan Türkün anlaşıldığı bir kültür ortamında, bu gelişme çok önemliydi.
Özellikle Birinci Balkan Harbinin Başlamasıyla bütün Rumeli’de millet, milliyet ve milliyetçilik kavramları Müslüman bilinci sarmıştır. 1913’te Bulgar devletinin Batı Rodoplarda isim, din, bireysel ve milli kimlik değiştirme zulmü, tüm Müslümanları Türk kimliğine uyandırdı. Irk kavgası başladı. Bu politik bir kavgaydı. Bugün de acımasız devam ediyor.
Bulgar devleti, daha 1879’da, ilk Anayasayı kaleme alırken ve misyoner okullarından çıkanlardan hükümet kurarken, Müslümanları kurumlardan uzaklaştırdı. Müslüman varlığını Anayasaya alsa da, Müslümanların arasına farklılık tohumları saçmaya, onları ötekileştirmeye başladı. Kadim Bulgar tarihinde, çok önemli yerleri olan Müslüman Pomakların Bulgar ve Osmanlı devrinde İslamlaştırılmış Bulgar ilan edilmesiyle Mislümanlık ve İslam’a karşı artık 105 yıl devam eden bir saldırı başlatılmış oldu. Bu kavgada, Türklük birleştiren, geleceği olan, umut aşılayan olarak güç topladı. Hakkın sesinin Türklükten geldiğine inananlar BİZ BİR HALKIZ dedi. Daha da doğrusu HALK, VATAN’la birlikte doğdu. Kırca Ali köylerinden Hasımlar’da dünyaya gelen şair Ferhat YUSUF (1840-1932) “Vatan Destanında” “Bizi de Vatan’da halk etti Mevla” dedi. Hemen ardından “Mustafa Kemal Destanında” – “Aman Kemal Paşa kurtar Vatanı” haykırışı geldi. Parçalanan Rumelinin başka bir Müslüman halkı olan Boşnaklar İzzet Begoviç’in izince yürüyerek devlet kurdular. Anlaşılan devleti yaşatmak devlet kurmaktan daha zor olduğundan olacak, Begoviç cennete girmezden önce, Türkülün güvenli kalesi Türkiye’den Recep Tayyip Erdoğan’ı çağırdı. “Bosna’yı sana emanet ediyorum, halkımı koru!” vasiyetinde bulundu. Onların kavgası da 100 yıl sürdü ve o da “Biz, başka bir milletiz!” kavgasıydı.
Vatan, artık bir toprak parçası değildi. Vatan, hepimizde şöyle kristalleşti.
“Vatan” deyip öleceksin semada olsa yerin.
Nasıl tahammül eder hür olan esaretine?
Kör olsun ağlamayan, Ey Vatan, felaketine!
Delirman’ın göbeğinde kıvılcım saçan şair Hüseyin Merdanov Ahmedov (1908-1982) değişen dünyada Vatan’da bir de “VATANDAŞLIK” istedi. Bu vatandaşlık halkımızın her ferdine, eşitlik, eşit haklılık, adalet, sonsuz özgürlük ve adalet olarak istendi.
Bulgaristan Müslümanlarına TÜRK diyen, “Bir Yiğit, Bir Vatan Kurtarır!” şiirini kaleme alan, Eski Cumalı Hasan Basriev “Aziz Türk Oğlu” YÜKSELT SESİNİ şiirinde, “Türk’üz” dedi ve şöyle devam etti:
Verme haksızlığa meydan
“Haklarım” diyerek atıl ileri
Zaferli umutlar taşıp ruhundan
Birer, birer yıkıp aş engelleri…
Böyle alevlendi bizim kavgamız.
Bir asırdan beri kıvılcım saçıyor. Toplam 240 şehit verdik.
Mayıs aylarında 1984-1989 yılları arasında Türk Kimliği uğruna can feda edenleri saygıyla anıyoruz. Anıtlara çiçek taşıyoruz. Özgürlük düşü altında binlerce kefensiz yatan kardeşimizi de anıyoruz.
Şehitlerimizin her birinde Türklük, millet, hak ve özgürlük küremiş sel gibiydi.
Onlar bugün bizimle yaşıyor ve aynı kıvılcımları saçıyor.
MEKÂNLARI CENNET OLSUN.
ŞEHİTLERİMİZ ARALIK 1984 – MAYIS1989
Nizami Niyaziev İbrahimov-Rıjena-Starazağora yıl 1969 – 1984
Turkan Feyzullah-Kayaloba,Kircaali 1983-1984
Ayse Mollahasan-Kayaloba,Kircaali 1937-1984
Musa M.Yakup-Kitna,Kircaali 1945-1984
Mumun M.Ahmet-Raven,Kircaali 1968-1984.
Yusuf A.Mehmet-Nanovitsa,Kircaali 1941-1984
Mustafa O.Osman-G.Dyulevo,Kircaali 1954-1985
Abdulaziz R.Bekirov-Gruevo,Kircaali 1950-1984
Mustafa İ.Aliev-Gruevo,Kircaali 1923-1984
Mustafa M.İbrahimov-Svoboda,Kircaali 1940-1985
İbrahim Cetin-Filaretovo,Sliven 1934-1985
Mustafa E.İlyaz-Golyamo Gradishte,Targovishte 1930-1985
Ali S.Solak-Bisertsi,Razgrad 1933-1985
Adil M.Mehmet-Golyamo Tsirkovishte,Targovishte 1926-1985
Mustafa B.Mustafa-Sredna,Shumen 1944-1985
Huseyin H.Recep-Rakovski,Razgrad 1944-1985
Mumun İ,Kocaali-Gorski İzvor,Kircaali 1945-1985
Efrahim Salim-Garchinovo,Targovishte 1956-1986
Omer Hacioglu-Mujentsi, Kircaali 1939-1987
Mehmet S.Emberlerli-Golyam Porovets,Razgrad 1909-1987
Suleyman İ.Ahmet-Loznitsa, Razgrad 1956-1987
Aliosman A.Huseyin-Austa,Kircaali 1950-1988
Saffet R.Recep-Tri Mogili,Kircaali 1953-1988
Emin Mehmedali Ali-Tranak,Burgas 1944-1988
Abdullah A.Cakir-Panichkovo,Kircaali 1947-1988
Necip B.İsmail-Novi Pazar,Shumen 1954-1988
Hasan Salih Arnavut-Todor İkonomovo, Shumen 1941-1989
Mehmet Salih Lom-Todor İkonomovo, Shumen 1937-1989
Mehmet S.Sarac-Todor İkonomovo, Shumen 1952-1989
Necip O.Necip-Kus,Shumen 1945-1989
Sabri E.Yahya-Staro Selishte, Razgrad 1954-1989
Mehmet M.Kara-Dyankovo, Razgrad 1959-1989
Mehmet Emin-Dyankovo, Razgrad 1924-1989
Ahmet M.Burak-Ezerche, Razgrad 1952-1989
Sezgin S.Karaömer-Ezerçe,Razgrad 1972-1989
Nazife H.Osman-Medovets, Varna 1965-1989
Şakir Ş.Şakir-Medovets, Varna 1955-1989
Salih İ.Salih-Dobroplodni, Varna 1950-1989
Salimehmet R.Sefket-Lyaskovo,Kircaali 1952-1989
Ve daha İsmi bilinmeyen, mezar taşı dikilmemiş, kıvılcımı katmamış, Gizli Kahramanımız olan nice Şehitlerimiz…
Devam edecek.