Seyhan ÖZGÜR
Bulgaristan’daki gelişmeler bizi yakından ilgilendirir. Orada bıraktığımız vatandır, hatıra defteri değil. Stratejik Araştırma Merkezine yazan gözlemciler, olaylara daha fazla iç siyaset açısından baktı. Balkan Yarımadasının göbeğinde, yollar kavşağında yer alan Bulgaristan gibi bir ülkede iç siyasetin dengeleri ve konumları önemli olsa da, iç dengeler her zaman dış güçlerin ve jeopolitik konumlanman etkisi altındadır. Son 20 yılda Avrupa jeopolitiği sınır değiştirerek, Berlin Duvarı’ndan Ukrayna Rusya sınırına, Karadeniz’e kaymıştır.
Cephe konumundan jeo-politik siyasete geçiş:
Son 2 yılda Avrupa eski kalıpları kırdı. Yeni dengede konuşlanma oldu. 28 devletli Avrupa Birliği bütün eski Doğu Avrupa’ya yayılırken Karadeniz’de de çıktı.
Biz 1990’a kadar Rusya ile Batı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletler, (US) arasındaki soğuk savaş genelde bir ideolojik yarış olarak algılanıyordu. Oysa aynı zamanda enerji, emek verimliliği, teknolojik öncülük ve yaşam standardı savaşımı olarak kızışmıştı. Her yerde sistem yarışı ve üstünlüğü kavgası vardı. Batı sisteminin üstünlük sağlamasıyla eski değer yargıları bundan 25 yıl önce Avrupa çöp kofalarına doldu. Eski anlayışın yerini jeo-politik strateji aldı. Sosyalist Doğu Blok ülkelerinin Sovyetler Birliği zincirinden kopmasıyla önce Polonya, Çek ve Slovenya Cumhuriyetleri, 2004’te Macaristan, ardından Litva, Latviya, Estonya, sonunda da 2007’de Bulgaristan, Romanya daha sonra Hırvatistan Avrupa Birliği üyesi oldu. Eski kıta savaş vermeden doya doya genişledi. Avrupa Topluluğu da Avrupa Birliği oldu. Avrupa’da yeni jeo-politik denge oluştu. Bir defa Rusya etki alanı daraldı. Birkaç Orta Avrupa ülkesinin birden AB’ye katılması jeo-politik dengeyi değiştirdi. İki Almanya’nın birleşmesinden Avrupa’nın yeni motoru doğdu. Eski kıtadaki Rus etkisi kırılıp azaldı. Bulgaristan ile Romanya’nın AB ve NATO üyeliği Karadeniz’de Rus hâkimiyeti planlarını çökertti. Bu gelişmeler AB’yi devletler üstü bir örgütlenme olarak ortaya çıkardı. Başkent olarak Brüksel seçildi. Yürütme organı Avrupa Parlamentosu. Bakanları da her dalda özel sınavlarla seçilen komiserler oldu. Ortak bütçe, ortak mali politika, ortak ilkeli ekonomi, Birliğin Anayasası ve esas yasaya uyumlaşan yasa değerleri yeni bir adaletin ve uygarlığın temellerini atmak için hazırlanmıştı.
Rus sisi kalkmadı.
Rusya birinci kez 1878’de, ikinci kez de 1945’te çöreklendiği Bulgaristan’dan göçebe kuşlar gibi su içip bir iki de solucan yutup gitmedi. 1990’dan sonra sözde çekilmiş gibi görünse de, ensemizde solumaya devam ediyor. Ukrayna ve Kırım Yarımadası etrafında 2013 ve 2014’te tuzakları, turuncu devrim, Rus nüfusun otonomi talepleri, Kırımın uydurma halk oylamasıyla ilhakı, transit doğal gaz boru hatları etrafında dönen oyunlar vs. kırılgan ve güvensiz bir siyasi ortam yarattı. Bulgaristan’da yapılan güvenlik konulu bir sosyolojik araştırmada halkın % 17’si bir Rus saldırısından endişeli olduğunu gizlemedi. Bu endişe ve güvensizlik 5 Ekim erken seçim sonuçlarında gün ışığına çıktı. Göbekten Moskova’ya bağlı Sosyalist Parti (BSP) seçim sonuçlarında neredeyse ikinci parti olma konumunu kaybediyordu. Halkın sürünmekten tiksindiği görüldü. Bulgaristan doğal gaz ve petrol gibi enerjisini Rusya’dan aldığı yetmezmiş gibi, hala mahkemelik olan yarım kalmış atom enerji santralli tasarımlarıyla bileklerini kelepçeletmiş durumdadır. Enerji, yargı ve güvenlik konularında reform yapmasında ısrar edilen ülke, AB üyesi olmakla birlikte, ensesinde soluyan Rusya’nın etkisinden kurtulmaya güç bulabilecek durumda değildir. Moskova baskısı Sofya’da 2 haftadan beri arasız devam eden sağ merkez kabine oluşturma görüşmelerini doğrudan doğruya etkiliyor. Sosyalist Parti, Hak ve Özgürlükler Hareketi, “Ataka” partisi ve Bulgaristan’ın Yeniden Doğuşu İçin Alternatif Parti’nin ortak kabinde ya da beraberce paylaşılan sorumluluklar hükümetinde birlikte olma şansını kaybetti. Bu gelişmeler Moskova gölgesindeki oligarşiye hizmet eden siyasi oluşumları kabine dışı tutmak için ilk denemeler yapılacağı anlamındadır. Böylece, 1944-1990 arası dönemde totaliter rejimin fiilen uygulanmasında katkısı olan ama 1990’da birden “U” dönüşü yapıp “demokrat” maskesi takan ve Moskova uşağı olduklarını gizlen ve iktidar olan siyasi güçler bu defa sahneden indirilecektir.
Güney Doğu Avrupalı olmak zor:
Bulgaristan, son 8 yıldır, Avrupa Birliği evraklarında Güney Doğu Avrupa ülkesi adıyla yer alıyor. Aslında ülkemizin konumunda hiçbir şeyi değişmedi. Halkın geçimi zorlaştı. Ekonomi durdu. Avrupalılardan farklı olan düşünme yapımızla, devlet makamları olarak onlar gibi iş görmeye hazırlıksız yakalandık. AB standartlarına göre dönüşümü yapacak kadro yetiştiremedik. Esnaf ve özel girişimci kültürümüzdeki eksiklikler, özel sektörde AB yatırımlarını karşılayacak kapasite eksikliklerimiz ve daha birçok olumsuzluk ortadayken Brüksel yine de katı istemli olmakta direndi. Avrupa dönüşümlerindeki genel geçerli standart uygulanması yarı cahil ve dar imkânlı Bulgaristan halkına çok sarp bir yokuş gibi geldi.
Ekonomiyi gemleyen Pazar tıkanıklığı ve dolandırıcılık:
“Soya dönüş” zorbalığının uyguladığı yıllarda yitirilen Müslüman ülkeler pazarları geri dönmedi. AB’ye üye olunca Rusya pazarı bize kapandı. O gün bu gün ülkemiz derin bir ekonomik bunaklım içinde debelendi durdu. Daha 1992’de devletçiliği ve kooperatifçiliği söken ve köyde bireysel üretime, sanayi ve hizmet işlerinde özel girişime geçiş tasarlayanlar “geçiş dönemini” sonu olmayan bir süreç olarak görmüşlerdi. Bu yüzden olacak çöküş derinleşirken yerli 15 banka battı. Geçen seneye kadar Sofya’da en büyük özel banka olan Ticaret ve Kooperatif Bankasında (BTK) ansızın 4-5 milyar levalık bir kara delik belirmesine pek şaşmadık. Yalan dolan ve dalaverelerle, rüşvet ve çalma çırpmayla yönetilen bir devleti yönetmeye soyunmak belki bu yüzden de çok zor oldu. İşlerin Arap saçı gibi olması AB yardım fonlarını da felce uğratmış durumdadır.
Kırılgan denge merkez sağ siyasetten güç alacak.
Rusya gölgesinde, AB ile pek kaynaşamamış bir ortamda ve iç politikada da öz kaynaklarla aşılamayacak kadar derin bir bataklık içinde kurulacak bir hükümet genel bunalımdan çıkmayı hedeflese de yol alabilecek mi? Kabinenin merkez-sağ konumlu olmasında artık anlaşıldı. Daha önce hiç ortaklık yapmamış, koalisyonda bulunmamış GERB partisi, meclise ilk kez giren Reformcu Blokla kaynaştığında birbirinden güç alabilecekler mi?
84 milletvekilli Avrupalı Gelişim İçin Vatandaşlık GERB partisi ancak 23 milletvekili olan Reformcu Blok grubuyla devamlı bir ortaklık sağlayabilecek mi?
121 kişilik basit çoğunluğu politik programa dayalı ortaklık dışı destekli düşünen iktidar iradesini etkileyen başka etkenler de var mı?
Güvenliği etkileyen Orta Doğu etkeni:
Bulgaristan’daki kırılgan dengeyi etkileyen unsurlardan biri de Türkiye’nin Irak-Suriye sınırlarındaki ateştir. Savaştan 3 milyon Suriyeli kaçtı. 80 bin Iraklı ve 30 bin Afganistanlı AB ülkelerine göz dikmiş. Türkiye’ye sığınan 2 milyon kaçak tüm yardımlara rağmen kışı düşündükçe titriyor. Göç dalgası Bulgaristan’da da gerginlik yaratıyor. Türkiye Bulgaristan devlet sınırına tel örgüler gerilmiş olmasa da, Bulgar Yunan sınırı açık olduğundan Sofya kent merkezine her sabah 100-150 kişilik Yakındoğulu grup dünüyor.
Pek güven aşılamayan böylesi bir ortamda gelecek hafta olumlu, birleştirici, yapıcı, şeffaf ve güvenilir bir Bulgaristan hükümetinin açıklanması bekleniyor. GERB partisinden sağ uçta yer alan ve sağ merkez siyaset alanında yağlı pehlivan gibi boy atmaya başlayan Milliyetçi Cephe lider ekibi de bu börekten pay istediğinden, onların hesaplarını boşa çıkartmak çok önemli bir ödev olarak gündem oluşturuyor.
KIRILGAN BİR DENGEDE kazasız belasız yürüyebilenleri kutlarız.