Kırcaali’de şair Osman Akın’ın “Özlem” adlı ilk şiir kitabı tanıtıldı. Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneği’nin çatısı altındaki Recep Küpçü Edebiyat Kulübü tarafından 4 Temmuz akşamı Kültür Eğitim Merkezi Konferans Salonu’nda düzenlenen kitap tanıtım ve imza etkinliğinde şairi ailesi, kalemdaşları, Türkçe öğretmenleri, kültür kurumu yöneticileri ve şiir sever dostları yalnız bırakmadılar. Osman Akın, ilk kitabı için bol bol alkış ve tebrik aldı.
Programın sunuculuğunu yapan Ömer Lütfi Kültür Derneği Müdürü ve aynı zamanda Türk Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Müzekki Ahmet, dernekler adına Osman Akın’ıın kitabını tebrik ederek, tüm katılımcılara teşekkür etti.
Kitabın tanıtımını yapan şair Habibe Ahmedova, konuşmasının başında kendi deyişiyle “Bu etkinliği düzenleyen, Türkleri, Türkçeyi ve Türklüğü bir arada tutan” ve Bulgaristan’da tek Türkçe çıkan Kırcaali Haber gazetesinin imtiyaz sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Müzekki Ahmet için alkış istedi. Kitabın önsözünü de yazan Ahmedova, kitap hakkında yazdığı değerlendirme yazısından başka, otobiyografik bilgiler eşliğinde kitaptan birkaç şiiri de seslendirdi. Ahmedova, yazısında şunları belirtti: “Vatan, memleket, doğduğu toprak, ana baba, hasretlik, göç ve gözyaşı, sevgi ve sadakat vs. vs… Kitabın sayfalarını karıştırana kesinlikle bunlar yabancı gelmeyecek. İşte “biz buyuz” dedirtecek okuyana. Bu akşam kocaman bir yüreğin sevgisini ve özlemini hissedeceğiz hep beraber. “Babamın Anısına” diyor şair ,”Anama Mektup” diyor, her şeyden ve herkesten öne koyuyor ana babasını. Onlardır onu buralara bu kadar bağlayan, ezgiler yazdıran, sedasına yankı veren hep onların hatıraları. Kitabı eline alıp da okuyanlar kesinlikle fark edecekler bu feryat eden aksisedaları. Daha henüz öğrenciyken şiire tutkun olduğu hissediliyor. Osman hissettiklerini, yaşadıklarını, sevgilerini, duygularını halka özgü bir dille, doğduğu topraklara adanan şiirsel nağmelerle hitap etmektedir. Özlem” ozanın ilk kitabıdır. İnce ince dokunan, derinden duyguları ilmek ilmek çözerek ön planda tutmanın ustası olan “Özlem”in müellifi, atalar diyarına sadık kalmış, sözel ifadelerine tutkun biri oldugunu kanıtlamış 56 sayfadan oluşan, 41 adet şiir içeren bir güldesteyi andıran kitabıyla. Redaktör Durhan Ali, kapak resmi Kamber Kamber, basımönü hazırlıkları İbrahim İbrahim’e ait olan bu eserin basım yeri Kırcaali. Osman Akın 1950 yılında Kırcaali ili, Mestanlı Belediyesi’ne bağlı Sedefçe (Sahranlı) köyünde doğmuştur. İlk ve orta okulu doğduğu köyde, liseyi ise Mestanlı kasabasında bitirmiştir. 1967 yılında yaptığı ilk şiir denemeleri değişik gazetelerde basılmıştır. Köyünde 4 yıl öğretmenlik yapan genç adam, 1978 yılında Haskovo Tıp Enstitüsü’nden mezun olmuştur. Mestanlı ilçesinin değişik köylerinde sağlık hizmetleriyle gereken yerini almıştır. Nitekim o da 1989 göç faciasını yaşayanların sürüsüne katılanlardandır. Osman Akın hayatının yarısını memleketi Bulgaristan’da geçiriyor, diğer yarısını da göç ettiği Türkiye Cumhuriyeti topraklarında sürdürüyor. Ahmedova, kitaptan “Sıla”, “Babam”, “Memleketim” şiirlerini seslendirdi.
Katılımcılara şükranlarımı sunmak için susarak saygı göstermek istediğini ifade eden şair Osman Akın, tanıtım için özellikle Habibe Ahmedova’ya teşekkür etti. Ardından Bulgarlaştırma sürecine karşı isyanını dile getirdiği 25 Aralık 1985 yılında yazdığı ve Türkiye’de onlarca şehirde okuduğu “İki Damla Gözyaşı” şiirini okudu. Kendini fakir bir köylü çocuğu olarak tanıtan şair, doğum günü vesilesiyle eşine yazdığı “Mesaj” adlı şiirinin yanı sıra “Dert Yarası” şiirini de seslendirdi. Şair, şiirlere yaşadıklarını yansıttığını söyledi.
Recep Küpçü Edebiyat Kulübü Başkanı Durhan Ali, Osman Akın’ın ilk şiir kitabının editörü olmasına sevindiğini ifade ederek, ilk imza gününü Momçilgrad kasabasında gerçekleştirdiklerini kaydetti. Durhan Ali, şairi tebrik ederek, nice kitaplar diledi.
Kitabın basımına yardımcı olan şair Haşim Semerci, Osman Akın ile aynı köyden olduklarını belirtti. Semerci, şunları ifade etti: “Osman’ın kitabı bizim gibi onu tanıyanlar için başka bir anlam taşıyor, çünkü onun söz ettiği evini biliyoruz, anasını babasını iyi tanıyoruz. Köyün etrafındaki ve şiirlerde adları geçen yerleri de iyi bildiğimiz için tabii ki kitap bizim için ayrı bir anlam taşıyor, daha büyük bir heyecan veriyor. Bulgaristan’da Türkçe bir kitap çıkması çok önemli, Bulgaristan’da Türkçe bir kitabın daha çıkması insanı sevindiriyor. Bundan mutluluk duyuyoruz. İnşallah, Osman’ın yakın zamanda ikinci kitabı da gelir”. Semerci, sonunda şairi kutlayarak, başarılarının devamını diledi.
Karamantsi (Karamanlar) 10 Mayıs Türk Kültür ve Sanat Derneği Başkanı şair Bayram Kuşku, 40 yıl önce Osman Akın ile Haskovo Tıp Enstitüsü’nde aynı sınıfta okuduklarını belirtti. Dostu için “O bizim gururumuzdu” diyen Kuşku, Osman Akın’ın okulu tam puanla bitirdiğini anlattı. Akın’a kitabı olan şairler kulübüne “Hoş geldin” diyen Kuşku, Ömer Lütfi Kültür Derneği Kütüphanesi’nde Doğu Rodoplar bölgesi şairlerinin kitaplarına yer verilen bir bölüm olmasını önerdi. Şair, eskiden sahip oldukları bir tekir kedisi için mizahi bir dille yazdığı şiirinden başka “Avcı” şiiri ile de katılımcıları bir hayli güldürdü.
Şair Hilmi Feyzullah da şairin ilk şiir kitabını tebrik ederek başarılarının devamını diledi ve çok beğendiğini söyleyen Akın’ın kitabından “Sıla” şiirini okudu.
Daha sonra Osman Akın, okuyucularına imzalı kitabını hediye ettikten sonra gecenin sonunda küçük ikramlarda bulundu.
Kitap tanıtım ve imza etkinliği, toplu hatıra fotoğrafı çekimi ile son buldu.
Şair Habibe Ahmedova’nın kitap hakkında yaptığı konuşması:
“Aşk güzeldir karşılığı varsa
Ama karşılıksız da sevilir
karşındaki eğer vatansa…” deyimiyle söze başlamak istiyorum, çünkü Osman Akın “Özlem” başlığını taşıyan güldestesinde dönmüş-dolaşmış hep ona değinmiş… Vatan, memleket, doğduğu toprak, ana*baba, hasretlik, göç ve gözyaşı, sevgi ve sadakat …v.s. v.s.
Kitabın sayfalarını karıştırana kesinlikle bunlar yabancı gelmeyecek
İşte “biz buyuz” dedirtecek okuyana örneğin.
Sıla
Dağ eteklerinde evler
Gençler tutmuş gurbetin yolunu
Çocuklarım rahat etsin, okuyabilsin diye
Tuttun gurbetin yolunu.
Otobüs durağını gözler olmuşuz
Sabah akşam gelebilirsiniz belki
hayatın yarısı gurbette geçiyor
yazık oldu yazık gençliğe.
Bizim oralarda geçim zor
Toprak yavan, hasat az
Mekan tutmuşuz ne çare
Mutluluk neyimize bizim.
İlk defa önsözünü yazmış olduğum bir kitabın, tanıtımını da yapabileceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. Suç Haşim öğretmende dedim ve kolları sıvadım. Allahtan yabancı değiliz, birbirimizi tanıyan ve bilen kişileriz. Dolayısıyla hoca bildiğini okurmuş diyerek elimizden ve dilimizden geldiği kadar işin içinden çıkmaktan başka çaremiz yok dercesine… En azından Şairin ve Şiirin hatırları var… “Hepiniz – demiş o kocaman yürekli (Ulu Önder Atatürk ) milletvekili, bakan, hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz , ama sanatkâr olamazsınız , bol bol kitap okuyun, tiyatro izleyin , aşık olun ve yaşayın….”ve halkımızın dilinde de söylenen o tarihî sözleri de eklemezsek yakışıksız olacak…yani “Kültür bir insanın en kıymetli hazinesidir”. “Kendi kültürü ile ilgisi olmayan insan, ülkesinin yabancısıdır”. “İnsan için kültür, vücut için ekmek kadar lâzımdır “ Böylece doğrusuyla, eğrisiyle, artısıyla, eksisiyle Yaşamaktayız… Yaşamalıyız… Birbirimizin dilinden anlamalıyız… Baksanıza ne güzel şu bizim Türkçemiz, ne güzel sözler var -sevmek- sevebilmek, her şeyi ve herkesi – şiirlerde, türkülerde, aşkta… Bu akşam kocaman bir yüreğin sevgisini ve özlemini hissedeceğiz hep beraber bizde… Osman Akın ve onun “Özlem”ini incelemek gibi bir şey… Kültür, Şiir, Resim, bir sözle Sanat insan ruhunda yoğunlaşan duyguların estetik kalıplar içerisinde dışa vurumu dur. Kırılgan sözcüklerin el ele verip uyumlu bir şekilde akışmasıdır. Kimsenin diyemediğini diyebilme, kimsenin göremediğini görebilmesi gibi bir şeydir sanat… Yürek dağlarında patlayan volkanların lâv’ıdır. Hayal gücünün imgelerle süslenip sergilendiği ruhanî bir danstır. Dürtülerin gücüyle duyguların dışa uzanan elidir. Bu nedenle karmaşık bir yumak gibi tezatlarla doludur. Hani iki karşıt düşüncenin bir arada söylenmesi gibi… “Sanatçı çok garip ve tezatlarla dolu bir yaratıktır.” Demiş (Halide Edip Adıvar) Onda aşk, sevgi, tutku, hasret, boyun eğme, nefret, hüzün, mutluluk, isyan hepsi iç içedir. Bilinmezliğe uzanan köprü, Tanrı’ya yükselen basamaktır. İmgenin kanatlarıyla özgürlüğe uçan ruh kelebeğidir. Bir İnsan, bir Şair* Osman Akın .. Bu akşam bizleri bir araya getirendir O…Osman Akın ve onun ilk göz ağrısı; “Özlem“le baş başayız. Onun düşünce ve sevgisiyle, gam ve kederiyle, özlem ve hasretiyle. Osman Akın 1950 yılında Kırcaali ili, Mestanlı belediyesine bağlı Sedefçe(Sahranlı) köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu doğduğu köyde, liseyi ise Mestanlı kasabasında bitirmiştir. 1967 yılında ilk şiir denemeleri değişik gazetelerde basılmıştır. Köyünde 4 yıl öğretmenlik yapan genç adam, 1978 yılında Haskovo Tıp Enstitüsünden mezun olmuştur. Mestanlı ilçesinin değişik köylerinde sağlık hizmetleriyle gereken yerini almıştır. Nitekim o da 1989 göç faciasını yaşıyanların sürüsüne katılanlardandır. Osman Akın hayatının yarısını memleketi Bulgaristan’da geçiriyor, diğer yarısını da göç ettiği Türkiye Cumhuriyeti topraklarında sürdürüyor. İnsan nerede olursa olsun arkasında bıraktığı diyarı, ata toprağını, sevdiklerini, gözünü açıp nefes aldığı yeri unutmuyor, unutamıyor…*Babamın anısına* diyor şair ,*Anama mektup* diyor… her şeyden ve herkesten öne koyuyor ana*babasını… Onlardır onu buralara bu kadar bağlayan, ezgiler yazdıran, sedasına yankı veren hep onların hatıraları… kitabı eline alıp da okuyanlar kesinlikle fark edecekler bu feryat eden aksisedaları… dolayısıyla bu bir ki dörtlüğü söylemeden de geçemeyeceğim;
Babam
Köylüydü benim babam
Aba*poturlu fesliydi
bir başkadır benim babam
babaların babasıydı.
Sözünün eri,cesur bir adamdı
Zorluklara boyun gererdi hep
yılmazdı, çalışkandı
Taşın suyunu çıkarırdı.
Akşamları matematik çözerdik
çarpı terazisini ondan öğrendim
oku oğlum oku diyordu
cehalet insanın karanlığıdır.
Gözlerimin önünde o sevecen bakışların
bir başkaydı senin sevgin
hiç unutmuş değilim
çeyrek asır geçmiş olsa da
babaların babası kaldın sen.
Daha henüz öğrenciyken şiire tutkun olduğu hissediliyor .
Osman hissettiklerini, yaşadıklarını, sevgilerini, duygularını halka özgü bir dille, doğduğu topraklara adanan şiirsel nağmelerle hitap etmekdedir.“Özlem ” ozanın ilk kitabıdır. İnce ince dokunan, derinden duyguları ilmek ilmek çözerek ön planda tutmanın ustası olan “Özlem”in müellifi, atalar diyarına sadık kalmış, sözel ifadelerine tutkun biri olduğunu kanıtlamış*** 56 sayfadan oluşan, 41 adet şiir içeren bir Güldeste’yi andıran kitabıyla. Redaktör Durhan Ali, kapak resmi Kamber Kamber , basım önü hazırlıkları İbrahim İbrahime ait olan bu eserin basım yeri Kırcaali. 2014 yılında Bornova Devlet Hastanesinden Fizik Tedavi Bölümünden emekli olduktan sonra özlemini içinde hiç bir zaman söndürmemiş ve yitirmemiş olduğu memleketine daha sık , daha huzurlu ziyaret olasılığına kavuşuyor. Çok sevdiği köyüne, onun doğasına, tarihine, bugününe ve yarınına bel bağlıyor, heyecanlanıyor ve şiirlerine de yansıtıyor…Ona olan aşkını ve sevgisini gözler önüne seriyor, doğal, tertemiz ve bir o kadar da içli nağmeleriyle. Zaten bir yol ayırımı değil midir ki Aşk. Ya varoluş, ya yok oluş. Var olmanın hazzı şüphesiz vazgeçilmezdir, güzel ve mutlu anları yakalayabilmek, zamanı durdurmak, işte bu paha biçilemez bir varoluştur.Çünkü anlarsın ki her şeyin anlamı büyük ve içinde taşıyabildiğin o eşsiz Sevgi hiçbir şekilde, hiçbir şeyle değişilmez, değişilemez. Yüreğinin en ince telinden vurulan bir nota gibi tüm hücrelerine dokunur. Güzel bir şarkıdır aşk ve dahası güzel bir şiire sığabilir o kocaman akışıyla. Her melodi yeni bir keşiftir, yeni bir masal. Hep sonunu düşünmekten midir bilmem şarkı bitince bambaşka gözlerle bakmaktır hayata.
Sevdiğin her şeye yeniden bakmaktır şefkatle. İnanmaktır bir süreliğine de olsa her şeyin çok güzel olduğuna. Ve merhaba der insan her şeye… merhaba heyecan, merhaba coşku, merhaba şiir, merhaba yeni yaşam,hoş geldim ben sılama, memlekete, çocukluk ruhu yüreğimle sendeyim vatanım diye diye. Hayatta bildiğimiz de ya gündüzdür ya gece.
Ve mevsimlerini ardı sıra yaşamak istercesine elini uzatırsın, kalbini verirsin dağlara*taşlara, birden severken hüzünlenirsin, hüzün süz de bir şey olur mu dersiniz, katiyetle olmaz, hüzün baharı getirir, şiiri getirir, öyküyü getirir, yeni bir sabah getirir, aydınlık getirir, özgürlüğün var olduğuna inandırır. Yüreklerinde ayışığı taşıyan atalarımızın ölümsüz olduklarının bir nevi kanıtıdır. Osman Akının şu mısraları bunları yansıtıyor, kesinlikle…..
Memleketim
Buram buram kokan Rodoplarım
inişli çıkışlı yolların var
çam ağaçlı,meşeli dağların
berrak akışlı çılgın nehirlerin
Yaylaları çorak taşlıdır tarlaları
bülbüllerle doludur yeşil ormanları
dünya bir yana,sen bir yana
bir başkasın sen memleketim.
Canımın bir parçasısın sen
her zaman bana neşe veriyorsun
sen hayatımın güvenci,ilacısın
güzel memleketim benim.
Acıyı, tatlıyı sende tattım
ümitle yaşamayı sende öğrendim
senin ufuklarında günün doğuşu
çayır çimenlerinde sabah jelesinin
göz kamaştıran renkleri bir başka
seninle güzellik boyu kimse ölçemez
canciğer memleketim!
Rodoplar hep hoşgörülü ve mert insanlar diyarı olarak bilinir.
Tutku, aşk, sevgi, merhamet, ıstırap, ağlayan ve gülen gözler, konuşan ve susan dudaklar ve bütün bunları bize asaletle akıtan kocaman bir yürek. Osman Akın – “Özlem “inde doğduğu diyarı böyle dile getirmiş, sahranlının o tozlu sokaklarında çocukluğunu, gençliğini aramış, taşlı yollarında yürüdüğünü anımsamış, geçmişini hatırlayarak, bugününü yaşarken , yarınlara, geleceğe umutlar aşılamış ve bütün yaşamını uzun metrajlı bir film gibi canlandırmış her mısrasında. Bu müthiş dokunaklı mısralarda kalbinde ebediyete kadar taşıyacağı ıstırabı yüklenmiş şair yürüyor geçmişine bel dayamış, eşsiz sevgisini dağıtıyor, o hiç geri gelmeyeceğini bildiği anılarla süslenmiş mehtaplı gecelerde.
Eğer toprakları sadece kullanıp geçersek, onun hiç bir kutsiyeti yoktur. Ama onun binlerce yılda ürettiği kültürü kayıt altına alırsak, yeniden işler, gelecek kuşaklara sunarsak, onun yetiştirdiği büyük insanları, şairleri, yazarları, bilim insanlarını çocukların, ana babaların günlük hayatına katarsak ve bu ülkeyi bize bahşedenlerin önünde saygıyla eğilirsek, bu topraklar kutsal olur.
İşte o kutsiyeti yaratan en önemli şahsiyetlerdir yazanlar, gelecek bin yıla kalacak olan da yine onlardır…
Türk Dünyasının bir parçası olarak bilinen Balkanlar ,aynı zamanda Türkçenin yayıldığı kadim coğrafyalardan da biri olduğuna göre, bizde Balkanlarda ,Rodoplar’da Türkçenin bir kültür ve edebiyat dili olarak geçmişteki azametli günlerinin çok gerisinde olduğu günümüzde Bulgaristan Türklerinin Türk dili ve edebiyatı alanında ortaya koydukları faaliyetleri daha da değerli hale gelebilmesi için birlik ve beraberliği muhafaza ederek korumalıyız düşüncesinde olduğumu vurgulayarak, Osman kardeşimize aydın yarınlar ona bitmez*tükenmez sonsuz esinler vermesini hepinizin adına yürekten dilerim….Saygılar….
Resmiye Mümin, Kırcaali Haber