oktay

Konu:   Bizimle ilgili olan üyük gerçeklerin kabuğu henüz soyulmadı.              

Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH-DPS) partisi parçalandıkça, mısır koçanı gibi soyuluyor, fakat bu başak tanelerinin neden bozuk olduğunu tam olarak henüz anlatan olmadı. Bu partide Başkan Yardımcısı görevinde bulunan Osman Oktay, Kasim Dal ve Lütfi Mestan artık birbirini kürsüye davet etmeye başladılar. 3’ü de yeni parti kursa da anlaşılan birisi tutmadı ve bu gidişle tutmayacak, çünkü tarlaya tohum değil, kapçık ve püskül ekiyorlar. Anlaşıldığı üzere, taneler hep daha Ahmet Doğan’ın ambarında… Bugüne kadar gerçek durumu koklayan ve bir yere kadar bilenlerden hiç biri dobra dobra anlatmadı, maskeli balo devam ediyor.

Bu arada, 11 Temmuz 2016’da eski Genel Başkan Yardımcılarından Osman Oktay, yine eski Genel Başkan Yardımcılarından Kasim Dal’ın “Lütfi Mestan içini döksün” sözlerine şöyle yorum getirdi:

Geçmiş, adalet ve politik nezaket üstüne söylenmesi gereken sözler.

Osman Oktay

oktay

Kasim Dal ve onun Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) içindeki rolünü bugüne kadar asla yorumlamadım. Onun, Lütfi Mestan hakkında yaptığı tandanslı konuşma, yeminimi bozmama neden oldu. (Konuşma yazının sonuna eklenmiştir.) Bu konuşma, Sofya Şehir Mahkemesi’nin DOST partisini tescil etmeyi kabul etmemesiyle ilgili yapılmıştır. Kasim Dal, Lütfi Mestan’dan konuşmasını “HÖH parti yönetiminde kulis ardı yapılan (gizli) görüşmelere katıldığı dönem için bildiklerini açıklamasını” istiyor.

Bu davet kışkırtıcıdır, çünkü Dal, L. Mestan’dan açıklamada bulunmasını istemezden önce, kendisinin anlatmadığı ve gizlediği birçok soruya cevap vermelidir. O, Doğan’ın kirli işlerinin hepsinde maşa ve cellât rolü gördüğünden dolayı açıklamada bulunmak zorundadır. 1996’dan 2011’e kadar Hak ve Özgürlükler Partisinde “işkence” şubesini yöneten oydu.

Kasım Dal daha komünizm yıllarından Ahmet Doğan yakın dostu olarak ün yapmıştı. Fakat neden 1990’da parti kurulurken Doğan onu yönetime neden davet etmedi de Varna’da bıraktı?

Doğan’ın ona karşı olan tutumuna rağmen, 1993’te ben onu kendi ekibimden biri gibi, Merkez Operativ Büro üyeliğine çektim. Bunu yaparken hedefimde olan, Doğan’ın yakın bir yoldaşı olarak, Kuzey Doğu Bulgaristan’da başıma iş açmasını önlemekti.

1996’da, ilk kez Sofya dışında düzenlediğimiz HÖH Ulusal Konferansında – Kırcaali’de – parti için darbe gerçekleştirilmesini önleyen kişi o oldu. Ahmet Doğan’ın sadıcı olan, Albay Yordan Yordanov’la birlikte,  “Multi Grup” sopacılarını kullanarak birçok kişiyi dayaktan geçirdiler. Ülkemizin değişik bölgelerinden gelen heyet başkanları ve sıradan üyelere baskı uygulayarak parti içinde darbe gerçekleştirdiler. Doğan’ın istediği gibi oy kullanmalarını sağlamak, partiyi liderin ve onun iplerini çekenlerin ayağına yatırmak için delegeleri kaçırdılar, dövdüler, sakatladılar, şantaj yaptılar.

Hak ve Özgürlük Hareketi kurucularından 2 500 (iki bin beş yüz) kişinin karalanmasını ve parti saflarından uzaklaştırılması Doğan’ın isteği üzere K. Dal tarafından gerçekleştirildi.

Bu kişiler, 5-6 yıl sonra demokratik halk topluluğu ile kaynaşmak amacıyla  HÖH partisini Birleşik Demokratik Güçlerden bir parça haline getirdiler.

Kırcaali darbesinden hemen sonra Doğanla birlikte Birleşik Demokratik Güşler’den ayrıldılar ve “Multi Grub” un bir siyasi tasarımı olan, Simeon Sakskoburggotski tarafından yönetilen ve Stoyan Dençev’in sekreteri olduğu Ulusal Kurtuluş Birliği (ODS) kurdular. Bu, İvan Kostov’un başbakan olacağı Birleşik Demokratik Güçlerin gelecek yönetimini kontrol etmek amacıyla oluşturulan bir biçimlenmeydi.

2000 yılında, Hak ve Özgürlük Hareketi ile Birleşik Demokratik Güçler yönetimlerinin Plovdiv buluşmasının ardından yakınlaşma ve ülkenin demokratik gelişmesi için ortak yol arama yoluna girildi.  O zaman, Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP)  Ulusal Kültür Sarayı (NDK) Büyük Salonu’nda yaptığı kurultaya Ahmet Doğan ile Kasim Dal’ı davet etti. Bu ikili o zaman kurultay kürsüsünden delegelere o bilinen “Yoldaşlar!” hitabıyla alkışladılar. O vakit onlar, hiçbir başarı gösteremeyen sosyal-liberal yönetim platformuyla ortak BSP-HÖH yönetimine yelken açtılar. Bu yeni ve asla beklemediğimiz yeni siyasi çizginin açıklanmasıyla Belitsa kasabasında bulunan “Semkovo” sayfiye merkezinde Merkez Operativ Büro oturumu çağırdık. Bu toplantıda A. Doğan susarken, K. Dal herkesin önünde yüksek sesle şöyle dedi: “Ben ve Doğan, komünistlerin zulmünü görmüş ve hapishanede yatmış kişiler olarak, bize 5-6 bakanlık verirlerse, bugün artık BSP ile birlikte iktidar olmaya hazırız. Meslektaşlarım siz bu işe neden karşı çıkıyorsunuz?”  Lütfi Mestan’ı bugün eleştiren biri olan Dal’ın bu sözlerine hayatta olan tanıklarımız var: Mustafa Karnobatlı; Kemal Eyüp; Remzi Osman vb. Biz bu yeni siyaset çizgisine kesin kararlı karşı koyduk. O zaman Dal kimin siyasi iradesini hayata çağırıyordu? Arkadaşlarım BSP ile herhangi bir yakınlaşmaya kesin karşı çıktılar. Doğan ile Dal’ın hezimete uğrayan komünistlerle ortak senaryosu, 2001’de başımıza, Ulusal Kurtuluş Birliği patronu Çarı getirdi. Simeon’la koalisyon kuran HÖH, son 16 yılda tüm olumsuzlukları ortaya çıkan, “Multi Grup” ve gizli güçlerin hükümetini kurdu. O zaman Kasim Dal, iki süre için, meclis devlet organları komisyonu başkan yarımcısı oldu. Bu görevde bulunduğu yıllarda, Ahmet Doğan’ın iradesine uyarak, Bulgaristan’da bir mafya hükümeti kurulmasını onaylamayanlara karşı zorlama ve işkence etme işlerini bizzat o kendisi yönetti. Bu zulüm devletin bütün güçleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bütün baskı ve zorlama Kasim Dal tarafından koordine edilerek, Ahmet Doğan’ı eleştiren partiyi kuranlara, Hak ve Özgürlük Hareketinden kovulanlara karşı sıkıştırma, soluk aldırma ve her bakımdan zorlama işleri Dal tarafından yönetilip yönlendirildi.

Ben burada işkence etme değimini kullanıyorum ve bu biraz da şöyle anlaşılmalıdır. Doğan’a suikast hazırlıkları görüldüğüne ilişkin tamamen düzmece, yalan ve uydurma delillerle ve hatta Devlet Ulusal Güvenlik Ajansı (DANS) (karşı casusluk merkezi) idmanlarından da yararlanarak, kovuşturma, savcılık, polis ve vergi kurumları da kullanılarak eziyet edildi. Anlattıklarımla ilgili elimde birçok delil ve belge var.

Ben, Kasım Dal ve arkadaşları ve siyasi partiyi kurarken kendisine baskıda bulunulmadığı görüşünde değilim. Fakat tüm bunlar onun kendi elleriyle HÖH içinde oluşturduğu ve 15 sene uyguladığı baskılı yönetim modelinden kaynaklanan gelişmelerdi. O, işte bu nedenler yüzünden de ettiklerinin bedelini ödemek zorundadır.

Kanımca, bugün ülkemizin dört bir yanında, her düzeyde, partinin kurucusu, yerel yöneticisi ya da eylemcisi, militanı, başka hareketlerden olup taraftarı olan, fakat “Doğan” modeline karşı koyanlara karşı HÖH aparatının işkence etme düzeyindeki baskılarını Kasım Dal en iyi bildiğinden dolayı, L. Mestan’ın herhangi bir cevap hakkı doğmamıştır. Mafya yönetim yöntemleridir uygulanan. Şimdi ortaya çıkan şöyle bir soru var: Lütfi Mestan’a uygunsuz sorular soran Kasim Dal kimin kuyusuna su taşıyor?  Dal, Doğan’ın koltuğu altına bir daha mı sokulmak istiyor, yoksa “Multı Grup” yıllarından kendisine ödenmemiş borçları olan, Stoyan Dençev’in siparişlerini mi yerine getiriyor?

Ve Dal, “Doğan Modeli” ni reddederken samimiydiyse, Hak ve Özgürlük Hareketinden ayrıldıktan sonra, Doğan iradesine ve mafya çıkarlarına bağımlı kılınan, son 26 yılda ses çıkarmaya hakkı olmayan bir oy verme makinesi haline getirilen ve bugün hala kendi 10 Kasımlarını sabırsızlıkla bekleyen Bulgaristanlı Türkler ve tüm Müslümanların hak ve özgürlüklerini artık savunmaya başlaması gerekirdi. Ahmet Doğana ve onun iplerini çekenlere karşı olan her birimiz, bu insanların hak ve özgürlükleri mutlaka savunmak zorundayız. Lütfi Mestan’a olan kişisel münasebetine rağmen Dal,  karma bölgelerdeki tekele karşı başkaldıran ve DOST partisi kurarak, farklı bir politik gelişme ve kendini ifade etme yolu arayan binlerce Bulgaristan vatandaşına karşı söz söyleme hakkına sahip olamaz. DOST partisi kurucuları arasında komünizme ve totalitarizme tekme vurdukları gibi “Doğan” ın mafya iktidarını ta tamamen reddeden Hak ve Özgürlükler Partisi kurucusu, yöneticisi ve militanı binlerce demokrat var. Mafya ve onun kollarına karşı ilk başkaldıran Mehmet Hoca’nıun adını anmam yeter de artar.

Ben Kasim Dalın mevzilerini düzeltmesini ve Mestan’a basın aracılığıyla soru sormazdan önce HÖH partisinde kovulan, başlarına bin bir bela gelen, hayal kırıklığına uğraya binlerce arkadaşımıza ve bütün Bulgaristan toplumuna çok ağır cevaplar borçlu olduğunu unutmaması gerekir. Bunların dışında olan her bir şey binlerce vatandaşı siyasi alternatifsiz bırakılarak,  “Doğal” modelinin betonlaştırılması ve bir asır yaşaması anlamındadır

***

Dal: Mestan HÖH yıllarını anlatmak zorundadır.

Biz, Özgürlük ve Şeref Partisi’ni tescil ettirmek için başvurduğumuzda, kaydetme işlemi bilinen ve bilinmeyen nedenlerle aylarca ertelenmişti. Amaçları, 2013 meclis seçimlerine katılmamızı engellemekti. Biz, politik parti tescil işleminin uzatıldığına önceleri de tanık olmuştuk. O zaman L. Mestan HÖH Genel Başkan yardımcısıydı ve daha sonra Genel Başkan atandı. O, bizim başımıza gelenler de bu arada, parti tescil ettirmek isteyenler, uygun olmayanların başına gelenleri bilmiyor mu? Şimdi o kendisi, gizli iktidarın balyozu altındadır ve konuşmak zorundadır! Anlatmalıdır! HÖH yönetiminde bulunduğu ve gizli iktidara aktif katıldığı yıllarla ilgili bildiklerini dökmelidir.

Kasim Dal

kasim-dal

Reklamlar